Güncelleme Tarihi:
Gelişimsel açıdan biyolojik, nörolojik, psikososyal, psikoseksüel ve bilişsel gelişim bir arada, birbirini yakından etkileyerek oluşuyor. İlk iki ay bebekler ağlama, geğirme, öksürme ve esneme gibi vejetatif sesler çıkarır. 2-5 aylar arasında hoşnutluk belirten gıgıldama sesleri ve gülümseme dikkati çeker. 4-8 aylık dönemde sesli ve sessiz harfler içeren tek heceler ile agulamalar başlar. Altıncı aydan sonra “ba-ba-ba” gibi hece yinelemeleri duyulur. İlk sözcükler 8-18 aylar arasında ortalama 12’nci ayda çıkar. 18 aylık olduğunda bebek bir düzine sözcüğü tek tek söyleyebilir. İkinci yılın sonuna doğru iki sözcüğü biraraya getirebilir ve sözcük dağarcığı 200’e ulaşır. 2.5 yaş ile birlikte çocuğun sözcükleri 400 civarına ulaşır. Üç yaş ile birlikte çoğu çocuk oldukça iyi konuşmaya başlar, her zaman doğru fiil kalıplarını kullanamasa da cümle kurarak konuşabilir, “nerede”, “kim” ile başlayan sorular ve olumsuz cümleler kurar. 4.5 yaşındaki çocuk artık düzgün cümlelerle konuşur.
Dil gelişimi ile ilgili yapılan araştırmalarda dil gelişiminde rol oynayan şu etmenler üzerinde duruluyor:
Genetik: Bütün sağlıklı çocuklar dil öğrenme yeteneği ile doğar. Dil gelişimi için doğuştan donanımlı olup duymaya karşı son derece duyarlıdırlar. Bebekler doğumdan sonraki birkaç gün içinde, tüm sesler arasından insan sesini hatta annelerinin sesini ayırt edebilir. Bebeklerin dili anlamaya ve üretmeye başlamadan çok önce dil için genetik yönden hazır oldukları kabul edilebilir.
Fizyoloji: Konuşma, insan bedenindeki ses organları aracılığıyla seslerin oluşturulup çıkarılması olup larinks ve ses telleri aracılığı ile gerçekleşen fonasyon ve ağız yapıları (dil, damak, dudak ve dişler) ile sağlanan artikülasyon olmak üzere iki temel bileşeni var. Bu tür fizyolojik koşulların uygun olması dil gelişimi yönünden önemli.
Algısal, bilişsel ve nörolojik gelişim
İşitme algısının normal olması sağlıklı dil gelişimi yönünden önemli. Duyma kusuru olan bebeklerin 4-8 aylar arasında yapılan ses oyunları döneminde normallerden ayrıldığı, daha az sessiz harf kullandıkları, 4-18 aylar içinde ses üretimindeki yaratıcılığın giderek azaldığı ve bebeğin dil gelişiminin aksadığı belirtilir.
Görsel algılama dil gelişimi için belirleyici, ciddi görme kaybı olan çocukların dil gelişimleri, görmesi normal olanlara göre daha geç başlıyor. Görme kaybı erken anne-bebek bağlanmasını ve kendilik-nesne farklılaşmasını bozuyor, konjenital görme kaybı olan çocuklarda konuşmada otistik özellikler görülüyor.
Dilin kazanılması, doğrudan çocuğun bilişsel gelişimine dayanmakta olup zihinsel uyum süreçlerinin her biri algılama, kavram geliştirme ve dilin kazanılmasıyla yakından ilişkili.
Nörolojik gelişim de dil gelişimi yönünden belirleyici, çocukta dilin gerçek anlamda kullanımı beynin, erişkin beyninin 2/3 olgunluğuna erişmesi ile sağlanıyor. Üç yaş ile birlikte çocuğun beyni erişkindeki ağırlığının 4/5’ine ulaşıyor.
İki yaşına kadar çocuğun çıkardığı seslerle zekasının ilişkisi olmamasına karşın, iki yaşından sonra dil gelişimi ile zeka arasında sıkı bir ilişki olduğu saptanıyor. Erken konuşan çocukların zeka düzeylerinin genellikle normal ya da normalin üstünde olduğu ve dilin zekaya bağlı olarak geliştiği görüşü kabul ediliyor. Zihinsel gerilik, serebral palsi ve otizmde dil gelişimi ve konuşma olumsuz etkileniyor.
Anne-bebek etkileşimi ve sosyal çevre
Dil kazanımı temelde aynı sırayı izlese de, bu gelişimin hızı sosyal çevreden etkileniyor. Erişkinlerin bebekle erken dönemden başlayarak kurdukları sözel iletişim bebeğin anadilini öğrenmesinin temelini oluşturuyor. Çevre ve özellikle anne tarafından çocuğa sunulan sözel uyaran zenginliğinin dil gelişimini olumlu etkileyeceği bildiriliyor. Bakımevlerinde büyüyen çocuklar aile içinde büyüyen çocuklara oranla daha çok ağlar fakat daha az heceler. Bunların konuşmayı daha geç öğrenmeleri gösteriyor ki, sıkı kişisel ilişkiler dil gelişiminde önemli bir etken. Aile bireyleri özellikle anne ile çocuk arasındaki sağlıklı ilişkiler dil gelişimini olumlu etkiliyor. Bu konuda ailenin genişliği de önemli. Ailede tek olan çocuk daha çabuk ve düzgün konuşuyor çünkü ailenin tek ilgi merkezi.
Annenin bebekle olan etkileşimi ile bebeğin konuşma öncesi iletişim becerisi birbiri ile ilişkili. Bebek ile konuşmanın yalnız bebeğin daha sonraki dil öğrenimi için değil, çevre-bebek etkileşimi yönünden de son derece önemli olduğu bildiriliyor. Bebeğin erken dönemde kendisi ile etkileşime girenleri, çevreyi izleme ve dinleme becerileri sözel etkileşimin temelini oluşturuyor.
Bebeğe bakım verenlerin çocuktaki sosyal içerikli etkileşimlere özellikle duyarlı oldukları bildiriliyor. Erken bebeklik döneminde bebek-anne arasındaki duygusal iletişim öncelikle yüzyüze bakma, vücut duruşu, dokunma ve ses çıkarma ile oluyor. Bebek büyüdükçe daha karmaşık ve üstün sistemler geliştirse de yüzyüze etkileşim ve karşılıklı bakış, duygulanımın paylaşılması ve etkileşimin düzenlenmesinde çekirdek rolü oynuyor. Eğer bir bebek ya da küçük çocuk bakışlarını bir nesne ile kişi arasında kaydırarak değiştiriyorsa onunla bu deneyimini paylaşma istediğinin bir belirtisi olarak yorumlanabiliyor.
8-12 aylık bebek birkaç sözcüğü anlar
Anne-bebek konuşmasında annelerin, işlevselliği olan sözcüğü cümle sonunda kullandıklarında erişkin konuşmasından farklı olarak o sözcüğü daha uzun söyledikleri dikkati çekiyor. Bebekler ilk bir yıl içinde erişkine yönelik konuşmadan çok bebeğe yönelik konuşmaya daha fazla dikkat veriyor. Bu seçici dikkatin sosyal, duygusal gelişim ve dil gelişimi yönünden önemli olduğu düşünülüyor. “Günaydın”, “nasılsın”, “ne yapıyorsun”, haydi yürüyelim” cümlelerinin erişkine ve bebeğe söylenişlerinin karşılaştırılmasında bebeğe yönelik olanda toplam perde düzeyi yüksek, perde aralığı geniş ve söyleniş süresinin uzun olduğu dikkat çekiyor. Anne-babanın fonolojik özellikleri ve çocuğun konuşma girişimlerine verdikleri yanıtlar ile onun dil sistemlerini şekillendirebildikleri ve normal karşılıklı konuşmada annenin abartılı olması ile çocuğun uygunsuz fonolojik davranışlar göstermesinin bağlantılı olduğu üzerinde duruluyor.
8-12 aylık bebek rutin çerçevedeki birkaç sözcüğü anlar ancak annenin baktığı nesnelere bakması, dikkat çekilen nesneyle hareketlenmesi, yapılan eylemleri taklit etmesi çok daha fazla şeyi anlıyor izlenimi verebiliyor. Örneğin; anne, “şu güzel topa bak” dediğinde bebek annenin bakış yönünü yakalayarak topa bakar. Bebeğin topa doğru hareket ettiği sırada anne “haydi topu tut” derse sanki bebek bu yönergeye uymuş gibi görünür ve pozitif pekiştireç alır. Bu davranışlar aynı zamanda anne-bebek etkileşiminin güçlenmesine, etkileşimde bebeğin başarı ile yer almasına olanak sağlıyor. Böylece bebek de gerçek dili anlamaya daha da yakınlaşıyor.
Güven duygusu iletişimi destekliyor
Bebeğin genel durumunun huzursuz olması, ağlama süre ve şiddetini artırıyor ve anne-bebek uyumunu olumsuz etkiliyor. Annenin bebeği kucaklaması bebeğin ağlama ve huzursuzluğunu azaltıyor. İlk yılın sonunda ağlama davranışının düşük olması ile diğer iletişimsel davranışların fazlalığı arasında ilişki olduğu bildiriliyor. Bebeğin uyarılarına annenin yanıtlılığının bebekteki güven duygusunu destekleyerek iletişimin gelişimine olumlu katkıda bulunduğu sonucuna varılıyor. Bebekleri ağladıklarında annelerin gösterdikleri davranışlar ve bebek üzerindeki rahatlatıcılığı araştırıldığında, ilk 3 aylık dönemde annelerin en fazla kucağa alma davranışı gösterdikleri ve bebekler üzerinde de en rahatlatıcı davranışın kucağa alma olduğu görülüyor. Bu dönemde annelerin gösterdikleri diğer davranışlar sırası ile konuşma ya da ses çıkarma, besleme, yaklaşma ve dokunma, emzik ya da oyuncak sunma, odaya girme, rahatsızlık veren uyarıyı engelleme olup; kucağa alınmasından sonra bebeği en çok rahatlatan anne davranışları ise sırasıyla besleme, emzik ya da oyuncak sunulması, odaya girme, dokunma ve yaklaşma, ses çıkarma. İlk yılın son 3 ayında ise belirtilen anne davranışlarının sıklık sırası değişmezken miktarları azalıyor. Odaya girme ve diğer davranışların miktarı fazlalaşıyor. Bebek üzerinde ise bu dönemde konuşma, dokunma-yaklaşma ve odaya girmenin rahatlatıcılığı artıyor.
Erken gelişimsel dönemde bebek ve bakıcısı tarafından oynanan “cee” oyunu, nesne, oyuncak ve beden parçalarını isimlendirmek gibi oyunların dil gelişimi ve sözel etkileşimi olumlu etkilediği belirtiliyor. Annenin oyuncak oyunu sırasında, özellikle bebeğin dikkatini toplamaya yönelik davranışları ile bebeğin dil becerileri arasında güçlü bir ilişki var.
Aile Yapısı ve iki dillilik
Aile içindeki birey sayısı arttıkça çocukların konuşma konusunda daha yavaş oldukları aktarılıyor, bunun nedeninin ise kalabalık aile ortamında erişkinlerin bebekle konuşmaya daha az zaman ayırabilmeleri olabileceği ileri sürülüyor. Ergen ve erişkin yaştaki annelerin 6 aylık bebekleri ile beslenme ve oyun sırasındaki etkileşim biçimlerinin araştırıldığı çalışmalarda, beslenme sırasında küçük yaş grubundaki annelerin bebekleri ile daha az konuşup, daha az olumlu tutum sergiledikleri, oyun sırasında ise daha az sabır ve yaratıcılık gösterdikleri dikkati çekiyor. İkiz kardeşlerin ise birbirleri ile iyi bir iletişim gösterdikleri ve erişkinlerle iletişime girmeye daha az gereksinim duydukları ve konuşmaya daha geç başladıkları belirtiliyor.
İki ayrı dilin konuşulduğu ortamlarda yaşayan ya da iki dil öğrenmek zorunda kalan çocuklar başlangıçta tek dili öğrenen çocuğa göre daha yavaş bir gelişim gösteriyor. Küçük çocukların yabancı dilin ses ve duyuş özelliklerine karşı çok keskin bir kulakları olduğu, daha ileri yaşlarda ise çocukların ve büyüklerin dil öğrenirken daha çok dilbilgisi, kavram ve anlam üstünde durdukları ve bu nedenle ikinci bir dilin öğrenilmesinde küçük çocukların daha üstün bir durumda oldukları ileri sürülüyor.
Sosyokültürel ve Sosyoekonomik Etkenler
Çocuğun yaşıtlarının da bulunduğu oyun ve eğitim gruplarına katılımı, kitap okuma, gezip görme ve düşüncelerini söylemeye teşvik yönünde sağlanan fırsatların sosyokültürel ve sosyoekonomik durumu iyi olan ailelerde daha fazla olması, bu ailelerde yetişen çocukların daha erken ve düzgün konuşması ile ilişkilendiriliyor.
Sonuç olarak tüm bebekler dili öğrenmeye öncelikle kullanılan dildeki sesleri öğrenmekle başlar. Seslerden hecelere, cümlelere ve dilin tam olarak anlaşılmasına dek süren süreç içinde sıra değişmezken, gelişimin hızı tüm bu etmenlerden etkilenir.