Güncelleme Tarihi:
Sadece Türkler ve Osmanlı İmparatorluğu değil, bazı Avrupa devletleri de tüm dünyaya hakim olmak istemiş ve bu amaç doğrultusunda hareket etmiştir. Bunlar arasında en bilineni İngiltere'dir. İngiltere, sınırlarını Hindistan'a kadar genişlettiği için ona ''güneş batmayan ülke'' denmiştir.
Cihan Hakimiyeti Nedir?
Türklerin tüm dünyada İslam'ı yayma ve adaleti sağlama idealine cihan hakimiyeti denir. Bu bir işgal politikası değil hakimiyet ideolojisidir. Osmanlı İmparatorluğu da diğer devletlerden farklı olarak gittikleri ülkelerde İslam'ı yaymış ancak yerli halkın inanç ve ibadetlerine karışmamıştır.
Osmanlı Devleti'nin hoşgörüye dayalı dış politikasına ''istimalet politikası'' denir. Bu politikanın uygulanmasında İslam'ın emir ve yasaklarının payı büyüktür. Kuran'ı Kerimde, sadece saldırıya uğrayan ve yurtlarından çıkarılmak isteyen kişilere savaş izni verilmiştir. Başka ülkelere girip insanları yurtlarından etmek ve sana saldırmayana saldırmak dinimizce yasaktır.
Cihan hakimiyeti de bu emir ve yasaklar çerçevesinde şekillenmiş, hoşgörü politikası ile birlikte uygulanmıştı.
Cihan Hakimiyeti Anlayışı Hakkında Bilgiler
Türklerin cihan hakimiyeti anlayışı Orta Asya'da kurulan ilk Türk devletlerinde ortaya çıkmıştır. Cihan hakimiyetinden ilk bahseden Kaşgarlı Mahmut'tur.
Daha sonra Büyük Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu ile devam eden cihana hakim olma idealinin temelinde dini inançlar vardır. Yavuz Sultan Selim'in 1517 yılında önce Mısır'ı, sonra Mekke ve Medine'yi fethetmesiyle halifelik Osmanlı Devletine geçmiştir. Bu tarihten itibaren cihan hakimiyeti, cihat anlayışına dönüşmüştür.
Cihan Hakimiyeti anlayışında temel amaç, toprak kazanmak ve sınırlarını genişletmek değildir. Bu anlayışın temelinde İslam yer alır. Osmanlı padişahları d dini yaymak için seferler düzenlemiş ve fethedilen topraklarda birçok cami yaptırmıştır. Bunun en bariz örneği Fatih Sultan Mehmet'tir. Bir devrin kapanıp başka bir devrin açılmasına vesile olan Fatih Sultan Mehmet'te, İstanbul'da onlarca cami yaptırmıştır.
Hakimiyet kurulan topraklarda hiçbir şekilde din, dil, ırk ayrımı yapılmamıştır. Dinimize göre tüm insanlar Allah'ın kuludur. Hz. Muhammed de veda hutbesinde hepimizin Hz. Adem'in torunları olduğunu söylemiştir. Bu anlayış çerçevesinde uygulanan cihan hakimiyeti anlayışında amaç, insanlara İslam'ı anlatmak, onları Hak dinine çağırmaktır.
Güneşin doğduğu yerden battığı kadar Türkleri hakim kılma düşüncesi eski Türk beyliklerinden günümüze kadar gelmiştir. Amaç tüm dünyada Türk hakimiyeti kurmak ve adaleti sağlamaktır. Türkler, fethettikleri topraklara beraberinde barışı ve huzuru da getirmiştir. Diğer devletler ise işgal ettikleri ülkelerde yaşayan insanların din ve inanç özgürlüğünü elinden almıştır.
Bu bağlamda cihan hakimiyeti anlayışında fethetmek ile işgal etmek arasındaki ayrım ortaya çıkar. İşgal etmek, bir ülkeyi ele geçirmek, o ülkenin insanlarını esir konumuna düşürmektir. Fethetmek ise, bir ülkeyi topraklarına katmak ve orada yaşayan insanları milletin yapmaktır.
Cihan hakimiyeti anlayışında ekonomik çıkarlar söz konusu değildir. Amaç çok daha güçlü bir devlet yapısıyla tüm dünyayı tek bir merkezden yönetmektir. Bu merkezi yönetim anlayışında, herkese eşit haklar ve özgürlükler verilir.
Cihan hakimiyetinden bahsedilen en önemli eserlerden beri, Türklerin en eski destanlarından biri olan Oğuz Kağan Destanıdır. Bu anlayış, hiç değişmeden Oğuz Kağan Destanından günümüze kadar ulaşmıştır. Başta Kanuni Sultan Süleyman ve Yavuz Sultan Selim olmak üzere birçok padişah da, bu anlayış doğrultusunda seferler düzenlemiş ve İslam'ı yaymıştır.