Güncelleme Tarihi:
Tüm üniversiteleri temsilen İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt’taki devasa kapısı... Önünde dua eden, volta atan insanlar... Derin bir sessizlik ve uzun bir bekleyiş... Demek ki içeride bir sınav var. Lisedeyken haberlerde, filmlerde bu tabloyu görünce heyecana kapılır, “Yaa sınav yaklaştı, seneye biz de böyleyiz” gibi heyecanlı cümleler kurardım. Hem sınava hazırlık hem de eğlence niyetiyle kardeşim Derya, arkadaşım Gamze ve ben oturduk Ömer Faruk Sorak’ın ‘Sınav’ filmini izledik. İsyan sesimiz, müzisyen Ogün Sanlısoy olmuştu:
“Sayısal kâbusa döndü, sözel düşlere dönüştü. Dayanılmaz bu derdi 1.5 milyon bölüştü... Geleceğin heyecanı sardı. Yalvardılar göklere. Yüklemek vicdana sığar mı bu yükü bu yüreklere? Dünya bir hipodrum, ortasında yalnızım ben. İçimde tuhaf bir korku, bu dert başımdan bir gitseee, biiir biiit-see!..”
Gelelim bugüne... İlkokulda ‘yazılı’dan başlayıp geleceğimizin belirlendiği o anlar... TEOG, YGS, LYS, YDS, ALES, KPSS, YDUS, TUS... Hepimizin bir şekilde heyecanını yaşadığı o sınavlar... Sınavın artık bir kitabı var. Prof. Dr. Beril Dedeoğlu’nun yazdığı ‘Dikkat! İçeride Sınav Var’, üniversitelilerin ‘imtihan’ hikâyelerini konu alıyor.
“Sorular okunurken öğrencilerin gözlerinde ilk olarak ‘Bunu biliyorum, bu mafiş, bunu sallayabilirim’ ifadeleri dolanır; sallama kapasitesi olduğunu düşünen öğrenciler ya kalem çevirir ya da saçlarıyla oynarlar. Hiçbir soruyu kıvıramayacağını düşünenlere ise daha ilk dakikadan sinirli bir kıpırdanma hâkim olur.” Kopya çekme yöntemleri saymakla bitmez. Herkes bu yöntemleri kullanmasa da az çok bilir. Kitabında “Geçmişten günümüze kadar hiç değişmeyen şey, sınav ile kopya arasındaki yakın bağ” diyen Dedeoğlu, kopyanın yaratıcılığın bir göstergesi olduğunu da ekliyor:
“Meslek yaşamım boyunca en sinirime dokunan şey, sınavlarda öğrencilere ‘kopya çekmeyin’ diye uyarıda bulunmaktı. ‘Sağına bakma’, ‘ şiiiişt’, ‘konuşma’, ‘önüne dön’, ‘ne var senin kucağında?’ ve ‘çık dışarı’ türü uyarıları ne söylemekten ne de meslektaşlarımın söylemesinden hoşlandım. Hep emir kipi kullanılırdı, ama kopya çekme yeteneği gelişmiş öğrenci bal gibi çekerdi.”
BAKIN NASIL YAKALANMIŞSINIZ!
Siz görmüyorlar sanıyorsunuz ama bakın Beril Hoca nasıl anlatmış öğrencilerin kopya hünerlerini: “Kitaba bağlı yanıt arandığı ve fotokopi makinelerinin de henüz küçültme işlemine haiz olmadığı dönemlerde, kopya üç ana kategoride çekilirdi.
1- En organize olanı, literatürde ‘hatırlatma kâğıtları’ olarak geçen, önceden hazırlanmış malzemeydi; hâlâ örneklerine rastlanıyor. Kimi küçük kâğıtlara hazırlardı kopyasını, kimi beşgen prizma şeklindeki kurşun kalemin her bir yüzüne iğneyle döşenirdi. Kimi de eline, bacağına yazardı. Orasına, burasına kopyaları iğneleyenler çıktığı gibi, önünde oturan uzun saçlı arkadaşının sırtına bantla yapıştıran da olurdu. Bugün buna başvuranlar bile bilgisayar çıktısı kullanıyor.
2- İkinci kategori kopya, bu ön hazırlığa bile üşenenlerin başvurduğu yöntemdi. Onlar doğrudan kitaba, notlara ya da yanındaki çalışkan arkadaşın kâğıdına başvururlardı. Sağdakinden soldakinden yararlanma hâlâ çok yaygın.
3- Üçüncü kategori ise en seyrek olanıydı ama arada bir karşılaştığımız olurdu. Bu, yanıtı doğrudan kaynağından isteme yöntemine giriyordu. Ya gözetmen ya da dersin hocasından yardım alma olarak açıklanan bu durum, abartılan birkaç vaka sonrasında soruşturma ve cezayla sonuçlanmıştı.”
DUVARDAKİ HOŞ TESADÜF
Bu yöntemlere ben de birini ekleyeyim... Bu kopya yöntemini bir sınavda, kağıda boş boş bakarken ve çevreyi gözetlerken gözümün hemen yanımda, duvardaki yazılara takılmasıyla keşfetmiştim. İyi ki de bakmıştım. Bizden bir önceki sınavdan biri yazmış olacak ki tam da benim sınav sorumun cevabını veren bir kopyaya rastlamıştım. Yazıyı aynı filmin Ogün Sanlısoy tarafından seslendirilen nasihat niteliğindeki şarkısıyla bitireyim: “Çalışmazsan kazanamazsın ne desen ne desen başaramazsın... Yarış başlar, varışa çok var. Bu biter, hedefin yeni sınavlar.”
Fenomen olan yanıtlar
Maki nedir?
Akdeniz’de kısa boylu cüceler. İsmet İnönü’nun batı cephesine bakışı nasıldı? Açıklayınız. 200 metreden dürbünle. Kasada 100 bin lira eksik çıktı. Bunu muhasebeleştiriniz. Tekrar sayın. Eksik çıkmamıştır.
Kâğıda dipnot yazanlardan mısınız?
Final ya da bütünlemeye girmeden önce öğrenciler ‘Kaç alsam geçerim?’ gibi bir hesaplama yapar. Bazıları bunu hocayla paylaşmaktan da çekinmez.
Hocam daha yazacaktım ama kâğıt yetmedi
Bazı sınavlarda ikinci, üçüncü kâğıt istenebilir. Sınavda bir şey yazamayanlar fazla kâğıt isteyenlerin bu cümlesini duyunca şaşkınlıkla bakışlarını o cümlenin sahibine yöneltir. ‘Nası ya?!’ bakışı atılıp, şok atlatıldıktan sonra bir şeyler karalamaya ya da boş kâğıda bakmaya devam ederler. Bazı hocalar “İkinci bir kâğıt verilmeyecektir” diye sınav başlamadan uyarırlar. Ama bazen o kadar çok şey biliyorsundur ki hepsini yazmak istersin. Çok çalışmışsındır bunu da hocaya göstermek istersin ve yazarsın da yazarsın... Sonra bir bakmışsın yer kalmamış. Diğer soruların cevaplarını iki, üç cümleyle geçiştirmek zorunda kalırsın. Yine de bildiğini hocaya da söylemen gerektiği ihtiyacını hissedersin. İşte o zaman şu cümleyi not edersin: “Hocam daha yazacaktım kâğıt yetmedi.”
Yazım kötü oldu kusura bakmayın
Sınav, sonuçta zaman sınırlaması olan bir şey. Hal böyle olunca hızlı yazayım derken yazınız ‘doktor yazısı’ gibi olabilir. Hocaya da yazık. Cümlelerini anlamayı geç bir de yazını anlamaya çalışacak. Bu durumda hocaya özür mahiyetinde bir not düşenler olabilir.
'-' işaretli sınav kâğıdı
Bunu ilk kez duydum ve hiç aklıma gelmemişti. Güzel bir yöntemmiş. Beril Dedeoğlu bir öğrencinin sınav anısını kitabında şöyle anlatıyor: “Bir keresinde bir öğrenci, kopya çekmek yerine çok daha akıllı bir yöntem denemiş ve sonuçta da başarılı olmuştu. Hoca, üç soru sormuştu ve öğrenci ilk soru hariç hiçbir fikir sahibi değildi. Sınav kâğıdının sonuna kadar, birinci soruya uzun uzun yanıt vermiş, son iki satırda ise ikinci soruya geçmişti. İkinci sorunun giriş cümlelerini de gayet düzgün ifadelerle kaleme aldıktan sonra, kâğıdın en sonundaki kelimeyi hecelerinden bölmüş ve ‘-’ işaretiyle orada bırakmıştı. Yani sanki ikinci bir kâğıt var ve yanıt oradan devam ediyor gibi. Sınav kâğıdını kaybettiğini sanan hoca, ona geçer not vermişti. Zira sınav sırasında öğrencinin kaç kâğıt teslim ettiğinin kaydı tutulmamıştı. Biz öğrencinin mezun olduktan sonraki itirafıyla öğrendik durumu. Kendisini tebrik ederim.”
Her hoca sınavdan önce uyarılarda bulunur. “Soruyu iyi okuyun”, “Tekrarlardan kaçının”, “Sürenizi iyi ayarlayın” gibi... Beril Dedeoğlu kitapta bu uyarıları madde madde yazmış, onlara örnekler de vermiş. İşte sınavda yapılmaması gerekenler...
Bilmediklerinizi uydurmayın
Öğrenci sınav kâğıdından: “Amerika, Lübya’yı bombalamıştır.” (Doğrusu, ABD, Libya’yı bombalamış, Lübnan’a asker indirmiştir. Öğrenci iki ülkeyi karıştırmış, hangisi bombalandı, hangisi asker indirdi bilememiş ve hata yapmamak için ikisini birleştirip Lübya adında yeni bir ülke icat etmiştir.) “Aristo, Plato ve Kanto gibi düşünürler...” (Aristo, Platon ve Kant yerine böylesi şüphesiz kulağa daha hoş geliyor.)
Gereksiz bilgiler vermeyin
“Altı gün savaşı, altı gün sürmüştür.” (Gerçekten mi?) “Bin Ladin, kafayı çekip birçok kavgaya karışmıştır.” (Demek bundan dolayı El-Kaide’nin lideri olabildi ve terörü şiar edindi; ne de olsa kavga deneyimi varmış.)
Tarihleri doğru verin
“Yakın zamanda İtalya işgali yaşayan 12 Adalar...” (Bu yanıt, 2012’de yapılan bir sınavdan alıntı. Yakın zaman dediği de 1912. Yani tam 100 sene öncesi.)
Ne dediğiniz anlaşılsın
“Zaten global bir şey olmadığından genel geçerli şeyler geçerli diyebiliriz.” (Güzel bir güfte olabilir bu cümle. İngilizce pop müzik parçalarının sözleri bundan daha mı anlamlı...)
Dile yeni sözcükler katmayın
“Batı Bankası” (West Bank, Ürdün Nehri’nin batısı, Fransızcası Cisjordanie olan Filistin bölgesi, yani bildiğiniz Batı Şeria’nın İngilizce adı. Tabii bankayla pek ilgisi olduğu söylenemez.)
Sayısal verilerle daha bilimsel olduğunuzu sanmayın
“İstanbul’un fethi sırasındaki ölü sayısını 100 birim olarak aldığımızda, yapılan bir araştırmaya göre 20. yy’da bu rakam on binleri geçmektedir.” (Yapılan bir araştırmaya göre ibaresi çok önemli. Yani sallamıyorum, adamlar araştırmış demek istiyor.)
Ukalalık yapayım derken rezil olmayın
“AB şu an yarı federasyondur, zamanla konfederasyon olması gerekmektedir.” (AB de ne olması gerektiğini bu öğrenciye soruyordu.)
Ruh hallerinizi sınav kâğıdına yansıtmayın, hocalar ilgilenmez
“Not: Henüz ikinci sınıf dersleriyle uğraştığım için analiz şekli konusunda tam istenileni verememiş olabilirim.” (Bu tatlı bir itiraf, sınav kâğıdında gereği yok ama öğrencimizin iyi niyetini gösteriyor.)