Bizimkisi de dillere destan bir masal gibi...

Güncelleme Tarihi:

Bizimkisi de dillere destan bir masal gibi...
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 07, 2015 09:10

“Bir varmış bir yokmuş”la başlar masallar, sonra gökten üç elma düşmüş diye biterler...

Haberin Devamı

Evet, bizimkisi de dillere destan bir masal gibi...1001 gece anlat yine de doyulmaz sanki. “Anne olmaya karar vermek”, yani bu öyle herhangi bir meslek seçimi gibi falan değil. Bu tüm yaşamını yeniden gözden geçirmek, kariyerini, mesleğini, aşkı, sevdayı ve hatta kendini bir kenarda tutup bekletip dünyaya getirdiğin o miniminnacık insan için yeniden yaşama başlamak demek oluyor.

Ve ben de öyle yaptım. Nasıl mı yaptım? Basbayağı… Geride kalan 48 seneyi durdurdum ve embriyonlarım ana rahminde tutunmaya çabalarken ben de sımsıkı kavradım onları. Ruhumla, beynimle… Biz üçümüz birbirimize kenetlenmiştik adeta. ‘Annelik’ duygusunu o sırada çok yoğun yaşadım. Her şeyi üçümüz yaptık 31 hafta. Ama aklınıza gelebilecek her şeyi. Kanguru misali… Yedik, içtik, uyuduk, setlerde koştuk, hopladık zıpladık, mutlu olduk eğlendik, güldük, hüzünlendik ağladık… 31 hafta üçümüz bir bütündük yün yumak misali…

Haberin Devamı

Oğluşum cimbom maçı olacağı gün kafa atıp plazentasını deldi ve sular gelmeye başladı. Tam 31 haftalıktılar. Oysaki minimum 37 hafta durmaları gerekiyordu. Endişeliydim. Doğuma ambulansla gittim. Narkozun etkisi geçip de ayıldığımda onların kuvözde çocuk yoğun bakım ünitesinde olduklarını öğrendim. Gidip dokunamamak, sarılıp koklayamamak... Bu tam 15 gün sürdü. “Anne... suç sende anne...” sonunda depresyona yakalandım.

Annelik depresyonum 7 yıldır sürüyor

Annelik depresyonum 7 yıldır devam ediyor sanırım. Çünkü bir ‘anne’ her tuhaflıkta kendini suçlamayı meziyet sanır. Ben de öyle yaptım tabii. Yine de her şeye değecek kadar güzel bir duygu ‘annelik’… Kızım ve oğlum dünyaya geldiği andan bugüne kadar her dakika, saat, gün, hafta, ay, yıl öyle çok değerli ki bizim için. Onlar inanılmaz bir hızla büyümekteler... Ben ise dondurulmuş morina balığı gibi hep aynı kalmak istiyorum… Fark ettim ki, onlarla yeniden doğdum ben ve hayatı yeni baştan keşfe çıktık beraberce…Sanki ilk kez okuma yazma öğreniyorum ve heyecanlanıyorum bunun için. Zamanı doğru değerlendirip onlara sunabileceğim herşeyi sunmak istiyorum. Kocaman bir sevgi, doğru bir eğitim, doğru arkadaşlıklar, olabildiğince sorunsuz bir hayat, zevk alacakları bir meslek, kariyer, sanat, spor ve dünyalı olmayı falan…

Haberin Devamı

Her akşam sırayla ikisinin de koynuna girip minik ellerini tutup kulaklarına ya bir ninni, ya da bir hayali ‘anne’ masalı mırıldanırken uyuyakalıyorlar. Her anları harika ama en harikası galiba uyurlarken. Onları izlemeye doyamıyorum. Anladım ki aşk dedikleri buymuş. ‘Anne’ aşkı.

Bazen ‘anne’ için endişeli olduklarını hissediyorum.
- “Anne sen hemen yaşlanmıcan değil mi, yaşlanıp ölmicen değil mi anne?”,
- “Yok çocuğum ölmicem, söz veriyorum, anne sözü. 100 yaşıma kadar yaşayacağım”
- “100 yaş çok uzun mu anne?”
- “Evet yavrum çok uzun”
- “Keşke bir ölümsüzlük ilacı olsa anne, içsen ve hep bizimle kalsan”…

Katışıksız ve çıkarsız tek ilişki

Kim kimin her halini çok sevebilir, kim kimin her haline katlanabilir... Kim kimin çişini, kakasını tiksinmeden temizleyebilir... Anne ve çocuk ilişkisi işte bu nedenle eşsiz. Bu nedenle sadece sevgiye dayalı, katışıksız ve çıkarsız tek ilişkidir.

Haberin Devamı

Onlar sadece sevgi bekliyor, anne kucağı, dokunulmak, okşanmak, öpülmek, koklanmak istiyor. Elbette yıllar ilerledikçe beklentiler çoğalıyor. Bu çok doğal bir süreç. Ama anne sevgisi öyle ihtiyaç ki, bir insanın gelişiminde çok etkisi var diye düşünüyorum. Eğer çocuk bunu yeterince yaşayamamışsa hayat boyu hep bir eksiklik duyacaktır sanki.

Onlarla bu rüyada buluşmam çok gecikmeli oldu kabul ediyorum ama ya hiç buluşamasaydım…Onu düşününce şükrediyorum. Bana yeniden hayat verdikleri için çocuklarıma şükrediyorum. Onları bana kavuşturduğu için evrene şükrediyorum ve sanırım bu akıl almaz mucizenin tadını iyice çıkarmak için daha uzun yıllar çok çabalıcam. Bundan sonra oynadığım oyunlar, filmler, yaptığım çeviriler kısaca sanat adına öğrendiğim ne varsa bu üretimleri aslı ve Mehmet’e adıcam…

Haberin Devamı

Onlara anneleriyle gurur duyacakları bir meslek yaşamı, şahane bir filmografi, pek çok çeviri eser bırakmış olacağım… Ve bir de mesleğimin başarılandırıldığı o muhteşem ödüller… Ben bu rüyadan ayılmak istemiyorum… Omucize ilacın keşfine başladım bile. Galiba sonumu görebiliyorum. Elimde baston ama dudağımda kırmızı rujumla Aslı ve Mehmet’in peşinde olacağım. Evet benden bu kadar…Bir varmiş bir yokmuşla başladım bizim masalımıza. Masal çok uzun demiştim ya, bugünlük bu kadar yeter sanırım.

Ve işte kanguru anne ve iki çocuğu sonsuza kadar beraberce mutlu mesut yaşamışlar... Gökten üç elma düşmüş. Biri masalı anlatan annenin başına, biri masal kahramanları ikizlerin başına, üçüncüsü de masalımızı sabırla dinleyen sizlerin başına…

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!