Güncelleme Tarihi:
Farklı eğitim ve gelir seviyesinde olan ebeveynler, yaz tatiliyle ilgili farklı kaygılar taşır. Gelir ve eğitim seviyesi yüksek olan ebeveynlerin kafalarında bazı sorular var: “Acaba okulda öğrendiklerini tatilde unutur mu?”; “Ödevlerini yapmasa sorumluluk duygusuyla ilgili yanlış mesaj mı vermiş olurum?”; “Bir sonraki yıl için bir hazırlığa ihtiyaç var mıdır? Bir kaç test kitabı mı alsaydım?”
Özel anaokullarının kayıt döneminde çocukları bazı ‘testlerden’ geçirdikten sonra ailelere “Bu yaz çizgi çalışması yaptırın”, “Kavram çalışmaları yapılsın yazın.”, “Bir abla, ağabey tutun, destekle okula hazırlansın, bize öyle gelsin” denildiğini duyduğumda çok şaşırmıştım. 4-5 yaşlarındaki çocuklara okula hazırlık için verilen yaz ödevleri... TEOG sonrası bile öğrencilere, lise 1’inci sınıfın çok zor olduğu söylenerek neredeyse liseye hazırlık dersleri öneriliyor yazları. Düşük eğitim ve gelire sahip ebeveynlerin ise sorduğu tek bir soru var: “Ben çalışırken çocuğumla kim ilgilenecek?”. Yaz kamplarına, kurslarına, tatile verilecek para yok.
MAHALELERDE SPOR VE SANAT BİRİMLERİ OLMALI
Anne-baba çalışıyorsa evde çocukla ilgilenecek kimse yok. Geriye televizyon ve ucuzundan edinilmiş bir tablet kalıyor. Ve boş zaman olarak geçirilecek koskoca bir gün. Yoksun ve yoksul mahallerde çocuk ve gençlerin vakitlerini etkin kullanmaları için donanımlı spor ve sanat birimleri olmalı. Ama yok. Böyle olunca da çocuklar kıyıda köşedeki boş arsa ve arazilerde, gençler de sokak aralarında bir yerlerde ‘takılıyorlar’. Duke Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Harris Cooper’ın bir araştırmasına göre, çalışmaya katılan bütün çocuklar yaz döneminde, matematik becerilerinde 1 okul ayını kaybederken, sadece gelir seviyesi düşük ailelerin çocukları, okuduğunu anlama becerilerinde ortalamada 3 aylık bir kayıp yaşıyorlar. Profesör Cooper, yoksul ve zengin arasındaki hali hazırdaki başarı farkının yazları daha da arttığını söylüyor. Bunun için ise çocukların bir şey yapmadan oturdukları değil, mahalle gençlik ve çocuk birimlerinde aktif olarak katılacakları, yaz projelerini öneriyor.
EĞLENCE VE OYUNLA ÖĞRENEBİLİRLER
Yaz tatilinin tatil olabilmesi için gerekli iki kavrama yani eğlence ve oyuna değinerek konuyu tekrardan ele alalım. Bir seçenek, okul dönemindeki gibi bir “program” çerçevesinde yaz tatilini geçirmek. Yüksek fiyatlar ödenerek basketbollu, İngilizceli, danslı, yaratıcı dramalı, satrançlı 9:00’dan 5:00’e, bir yetişkinin zaman hatırlatmalarıyla (“Çocuklar, basketbol az sonra bitiyor, satranca geçiyoruz!”) geçen bir günün okul gününden tek farkı çocukların biraz daha sportif olmaları belki de. Yine de, bu programlanmış günlerin yetişkinlerin komutlarını takip etmekten öteye geçmediği bir gerçek. Bu da hiç eğlenceli değil. Diğer seçenek evde kalıp, hareketsizliğin, yalnızlığın ve sıkılmanın da eğlenceyle bir bağı olmadığını görmek.
Ailelerin bu seçenekleri çocukları için tercih etmesinin temel nedeni, güvenlik. Çocuklarının güvenliğiyle ilgili kaygı ve endişe taşıyan aileler, eğlence ve oyunu listenin en son sırasına koyuyorlar doğal olarak. Özellikle şehirlerde, artık eskisi gibi bir mahalle hayatımız yok. Camlardan çocukları seyreden, çok gürültü yaptıkları için zaman zaman onlara kızan, komşu teyzelerimiz bulunmuyor. Ayda yılda bir araba geçen sokaklarımız yok. Her akşam şiddet görüntüleriyle bezenmiş haberlere bakıp, mahallesinin güvenliğinden endişelenen aileler var. Peki bu durum çocuklarımızın hayatını nasıl etkiliyor?
HAREKET VE DÜŞÜNME ARASINDA BAĞ VAR
30 yıl öncesine kıyasla bugünkü çocuklar haftada 9 saat daha az serbest zamana sahip. Ulusal Oyun Enstitüsü kucususu Dr. Stuart Brown, on ülkeyi ve yaşları 5 ile 12 arasında olan çocuklara sahip 12 bin anne-babayı kapsayan bir çalışmasında, her iki çocuktan birinin mahkumlardan ortalama 1 saat daha az dışarı çıktığını tespit etti. Bu çalışmaya göre, çocukların üçte biri günde ortalama yarım saat dışarı çıkabiliyor. Ayrıca yıl içinde okulların dışarıda geçirilen zamanı pek önemsemedikleri söylenebilir. Oysa ki, dışarıda yetişkinin dahil olmadığı uzun süreli oynanan serbest oyunun çocuk gelişimi üzerindeki katkısı biliniyor. Alandaki son çalışmalar hareket ile düşünmenin arasındaki sıkı bağı gösteriyor. Ama ülkelerdeki genel yönelime baktığımızda, okullarda akademik beceri kazandırma yönündeki ağırlığın artmasıyla, tenefüse ayrılan zamanın kısaltılması söz konusu. Bizdeki durumu anekdota dayalı anlatayım: Çocukların bana anlattıkları “Biz bir kere kağıttan top yaptık, öğretmenlerimiz top vermediği için, nöbetçi öğretmen geldi, aldı topu, tenefüste top oynamak yasak diyerek.”; “Biz volta atıyoruz bahçede. Üç beş kız kol kola giriyoruz, bir ileri bir geri yürüyoruz”; “Tenefüs 5 dakika. Öğretmen 1 dakika geç çıkartıyor, kaldı 4 dakakika, 1 dakika da erken alıyorlar içeri, 3 dakika oyun oynama şansın var.” Oğlum bir gün yemeğini hazırlarken, “Anne ne olur salata verme” dedi. “Neden salata yemek istemiyor musun?” diye sorunca, “Hayır istiyorum ama salata yemek çok zaman alıyor, tenefüsteki sürem azalıyor, sandviç gibi birşey ver, hem oynarım hem yerim” demişti bana.
ÇOCUKLARIMIZ İÇİN PROJELER YAPALIM
Hareket ve düşünme bağlantılı demiştim. Çocuklar ne kadar koşarsa, ağaca tırmanırsa, hoplarsa, zıplarsa o kadar çok düşünme gelişiyor. Düşündüğümüzde çok mantıklı. Kendi çocukluğumuzu hatırlayalım. Oyun oynarken ne yapıyorduk, örneğin mızıkçılık yaparken aslında kendi bakış açımızı savunmaya çalışıyorduk. Kuralları esnetmek için arkadaşlarımızı ikna etmemiz gerekiyordu. Onları inandırmak için güçlü bir görüş savunması yapıyorduk. İyi öneriler getirmemiz gerekiyordu. Bir yerden bir yere atlarken risk planlıyorduk. Sonuçlarını kestirmeye çalışıyorduk. Oldu ki yanlış hesapladık, düştük, bir dahakine doğru hesaplamayı öğreniyorduk. Bu oyunları oynamak için düşünmemiz lazımdı. Şimdi ya oynamaya fırsat yok ya da artık sokak oyunu oynayamıyor çocuklar. Eskiden okul ve eğlence gün içinde yaşanabilirken şimdi eğlenceyi yaz tatiline bırakmak gerekiyor. Bazı anne-babaların “Eğlenmek her şey demek değil, hayatı ciddiye almak lazım” dediğini duyar gibiyim. Bu eğitim düzeninde devam edersek, çalışma ciddiyet, oyun ve eğlenme ise gayrıciddilik olarak görüldükçe, böyle bir ayrışmanın garip olduğunu görmek zor olabilir. Hatta, hayatlarımızı çalışma/okul ve eğlence/tatil olarak ikiye ayırdığımız müddetçe, çalışırken eğlenmenin özlemi içinde yaşamaya, eğlenirken de çalışmadığımız için suçluluk hissetmeye devam edeceğiz. Bunun yerine, mahallemiz, kendimiz ve çocuklarımız için yazlı-kışlı programlar, projeler yapalım.