Güncelleme Tarihi:
21’inci yüzyılın bizlere getirdiği hayat standartları, toplumun her alanında yeniden bir örgütlenmeye gitmemizi sağlıyor. Artık evimizde, bilgisayarımızın başında alışveriş yapabiliyor, dünyanın öbür ucundaki bir müzeyi gezebiliyor, teknoloji sayesinde uzaydan dünyamızı seyredebiliyoruz. Bundan 100 yıl önce gitmeyi hayal bile edemediğimiz yerlere ulaşabiliyor, ışık hızıyla seyahat ediyoruz. Gittikçe yeni buluşlar ve keşifler sayesinde giderek hızlanan güncel yaşantımıza karşı eğitim sistemimizin de aynı kalması beklenemez. Öyleyse bu çağın eğitim biçimi ne olmalı?
İNSAN ÖĞESİNİ İÇİNDE BARINDIRMALI
Bizlere hızlanan ve gün geçtikçe mekanikleşen gündelik araçlardan farklı bir deneyim yaşatacak; arama motorlarının, bilgisayarların, sosyal medyanın bize sunduğundan daha öğretici olabilecek bu öğrenme biçimi mutlaka insan öğesini içinde barındırmalı. İnsanlığın başlangıcındaki ritüellerden günümüz spor müsabakalarına kadar oyun oynama eylemi birçok biçimde kullanılıyor. İnsan öğesini merkezine alan oyun oynamaya dayalı tiyatro sanatının eğitimde de kullanılması mümkün olabilir mi? İşte bu eylem eğitimde yaratıcı drama olarak karşımıza çıkıyor.
Yaratıcı drama; katılımcıların rol oynama, doğaçlama, pandomim, hareket ve ses yoluyla insan deneyimlerini hayal etme, canlandırmalarının bir lider tarafından yönlendirildiği süreç merkezli bir drama biçimidir. Genellikle çocukların öğrenme eğilimini tiyatro bileşenlerini de kullanarak destekler. Bu süreç klasik anlatan-dinleyen, etken-edilgen eğitim biçiminden farklı olarak sadece eğitilen konuyla ilgili değil sanat formu açısından da çocuğun gelişimini sağlıyor. Oyun oynama eylemi içinde doğru ve yanlış yoktur, bu süreç oynayan her iki taraf için de yaratıcıdır. Bu yaratım bir ürün değil kazanıma yönelik bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. İnsanın gelişimine, yaşamadığı olayları tecrübe etmesine, bu yolla da zihinsel ve duygusal öğrenmeyi pekiştirmeye hizmet ediyor.
Çocuk ya da yetişkin yani tüm katılımcılar didaktik bir öğrenme biçimi yerine, eğlenerek ve deneyimleyerek öğreniyorlar. Bu da öğrenmeyi kalıcı hale getiriyor. Doğaçlamadan ve imgelemden yola çıktığı için hayal gücünü geliştiriyor, bu sayede katılımcılar karşılaştıkları zor durumlara karşı problem çözme ve eleştirel düşünme becerilerini geliştiriyorlar.
İŞBİRLİĞİ, EMPATİ VE UZLAŞMAYI ÖĞRENİYORLAR
Bunun yanı sıra empati, işbirliği ve uzlaşmayı da deneyimleyerek öğrenmiş oluyorlar. Özellikle çocukların öğretilmek istenen kavramları anlamasına, süreçleri takip edebilmesine aracı olan eğitimde yaratıcı drama, yetişkinlerde de kendilerini kontrol etme ve öz saygılarını arttırmada etkili oluyor. Ayrıca eğitimde yaratıcı drama egzersizleri pratikte oyunları ve doğaçlamaları baz aldığı için öğretici olmasının yanı sıra katılımcıların sosyalleşmesine, iletişim ve dil becerilerinin, nefes farkındalığının ve ses kontrolünün gelişmesine yardımcı oluyor. Fiziksel kontrol ve farkındalığı artırmakla birlikte kişinin motor becerileri gelişiyor.
Yaratıcı drama egzersizlerini uygulamak çok basit. Uygun bir alan, deneyimli bir lider ve istekli katılımcılar gerekiyor. Bu alanda herhangi bir konu canlandırılabilir ve bu canlandırma yoluyla katılımcılara istenilen konuyla ilgili çalışmalar yaptırılabilir. Yaratıcı drama yönteminde rol oynama ve doğaçlamaya ek olarak, sıcak sandalye, iç ses (kafa sesi), bilinç koridoru, donuk imge, dedikodu halkası, rol içinde yazma, toplantı düzenleme, röportaj, söyleşi, rol kartları, ritüeller, semboller, bölünmüş ekranı, akışkan heykel, fragman, senin yerinde olsaydım, yaşam çemberi gibi teknikler de kullanılıyor. Yaratıcı bir drama, artık okullarda müfredatın bir parçası haline geldi. Bu nedenle artan yaratıcı drama lideri talebine karşılık hızla lider yetiştiren birçok kurum bulunuyor.
EĞİTİMCİLERİN ELİNİ RAHATLATIYOR
“Yetişkinler eğlenmiyorsa öğrenmiyordur” felsefesinden hareketle, eğitim alan kişiler gülmüyorsa, soru sormuyorsa, katılmıyorsa öğrenmeyi içselleştirmiyorlardır. Bu noktada yaratıcı drama eğitmenlerin elini rahatlatıyor, canlandırma konusunda farklı seçenekler sunuyor ve eğitimlere yeni bir soluk getiriyor. Bu anlayış doğrultusunda, yaratıcı drama; bir grubu oluşturan üyelerin yaşam deneyimlerinden yola çıkarak, onların bakış açılarını, düşüncelerini, davranışlarını oyunla keşfetmelerini sağlıyor. Örneğin yapılan bir deneyde, iletişim becerileri eğitiminde dinleme konusu bir gruba didaktik bir şekilde anlatılırken, diğer gruba yaratıcı dramanın rol oynama ve doğaçlama tekniği kullanılarak anlatılıyor. İkinci grup, dinleme konusunda daha önceden hazırlanan bir vaka üzerinden rol oynama tekniğiyle yaşayarak deneyimlediği için öğrenme oranı ilk gruba göre daha yüksek olduğu görülüyor.
Sonuç olarak, yukarıda verilen örnekten hareketle, rol oynama ve doğaçlamayı içinde barındıran yaratıcı drama, eğitim sektöründe önümüzdeki yıllarda da artan bir taleple Türkiye’de ve dünyada hak ettiği yeri alacaktır.
PROF. DR. MERİH TANGÜN KİMDİR?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde 1984 yılında lisans eğitimini tamamlayan Prof. Dr. Merih Tangün, yüksek lisansını aynı üniversitede ve alanda 1987 yılında sosyal bilimler enstitüsünde yaptı. Prof. Dr. Tangün, 1990 yılında Brown University Department of Theatre, Speech and Dance’da master, 1999’da da İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tanıtım ve Halkla İlişkiler’de doktora yaptı. 1991 yılından bu yana Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Anasanat Dalı Öğretim Üyeliği görevi devam eden Tangün, 2009 yılından bu yana Afife Jale Tiyatro Ödülleri Seçici Kurulu Jüri Başkanlığı görevini sürdürüyor.