Güncelleme Tarihi:
Günümüz toplumunda eğitimli insanın, 'bilgi ve iletişim teknolojilerini etkili bir şekilde kullanan, teknolojilerdeki gelişmeleri takip edebilen, bunları hayatında uygulayan, sorgulayan, gelişime açık bireyler' olarak tanımlanabildiği düşünüldüğünde bu yatırımın önemi daha iyi anlaşılacaktır. Bu nedenle bilişim toplumu olma yolunda ülkelerin ihtiyaç duydukları insan gücünün yetiştirilmesinde sunulan eğitimin nitelikli olması büyük önem kazanıyor. Bu doğrultuda bilişim teknolojileri, okullarda sunulan eğitimi geliştirmek ve güçlendirmek amacıyla öğretim programlarıyla etkili bir şekilde kaynaştırılmaya çalışılıyor.
Öğrencilere 21'inci yüzyıl becerilerinin kazandırılması, bilişim toplumu olma sürecinde üzerinde çok sık konuşulan bir konu haline geldi. Çocuklarımızı bu beceri grubuyla geleceğe hazırlarken onların hangi yetkinliklerle donatılması gerektiği ortaya konulmaya çalışılıyor. Bu becerilere, 'eleştirel düşünme, problem çözme, iletişim, işbirliği, bilgi ve iletişim teknolojileri okuryazarlığı, bilgi-işlemsel düşünme7 gibi beceriler örnek olarak verilebilir.
Günümüzde kodlama becerisi de bilgi-işlemsel düşünme becerisiyle ilişkisi nedeniyle bir '21'inci yüzyıl becerisi' olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle kodlama eğitimi, 21'inci yüzyıl bireylerinin sahip olması beklenen becerileri kazandırmak için bir gereklilik olarak görülüyor. Kodlama becerisine sahip olmak sadece bilgisayarda belirli kodları öğrenip bunlardan birtakım ürünler ortaya çıkarmak olarak da değerlendirilemez. Akademik bir beceri olarak kodlama, yaratıcı ve mantıksal akıl yürütmenin yanı sıra problem çözme becerilerini kazandırmanın bir parçası olarak da değerlendirilebilir. Nitekim bu süreçte çocuklar, problemlere farklı yönleriyle bakıp çözümler üretebilmeyi, sistematik, üretken, yaratıcı düşünebilmeyi ve en makul çözümü işbirliği yaparak önerebilmeyi, kısaca mantıksal akıl yürütmenin yollarını keşfederler (Durak, Karaoğlan-Yılmaz, Yılmaz, & Seferoğlu, 2017).
Bu doğrultuda, kodlama ve programlama becerilerine sahip olmanın 21'inci yüzyılda farklı sektörlerde çalışanlar için önemli bir yetkinlik olarak görüleceği düşünülüyor. Başka bir ifadeyle, kodlamanın üstünde çok konuşulan bir konu alanı olmasının en temel nedenlerinden birisi farklı iş alanlarında çalışan veya çalışacak olan kişiler için anahtar bir yetkinlik olarak görülmesi. Bu yüzden, kodlama öğrenmek-öğretmek için arayışlar içinde olan bireylerin bir adım önde olacağı varsayılıyor (Sayın & Seferoğlu, 2016). Bireylere dijital becerilerin kazandırılmasının, başarılı bir dijital dönüşümün gerçekleşebilmesinin ön koşulu olarak görülüyor. Başarılı bir dijital dönüşüm, ekonomik büyüme ve toplumda refah düzeyinin yükseltilmesi amacıyla uygun dijital ekonomi stratejilerinin işe koşulması olarak görülüyor. Bu durum, günümüzde, yani dijital ekonomi olarak adlandırılan yeni yaşam düzeninde, kalkınmışlık düzeyinin belirlenmesinde dijital teknolojilerin rolüne işaret ediyor.
Bütün bu gerekçelerle, kodlama eğitimi de son yıllarda eğitimcilerin, özellikle bilişim eğitimcilerinin yoğun ilgi duydukları bir çalışma alanı oldu. Bu ilginin bir sonucu olarak bu konunun birçok ülkenin öğretim programlarında yer alması için çeşitli çalışmaların yürütüldüğüne tanık oluyoruz. Örneğin Belçika’da 'bilişimsel düşünce ve programlama', İspanya’da 'programlama, algoritma ve robotik' ve İngiltere’de 'computing' kavramları 'kodlama'nın karşılığı olarak yer alıyor. Yine bir grup Avrupa ülkesinde kodlama eğitimi 'mantıksal düşünmeyi desteklemek, problem çözmeyi desteklemek, öğrencileri bilişim teknolojilerini kullanmaya yöneltmek, bilişim teknolojileri alanında istihdamını desteklemek' gibi amaçlar doğrultusunda öğretim programlarına eklendi (Sayın & Seferoğlu, 2016). Türkiye’de ise 2012-2013 öğretim yılından itibaren 5'inci sınıflardan başlamak ve kademeli olarak uygulanmak üzere 'Bilişim Teknolojileri ve Yazılım' isimli bir ders verilmeye başlandı. Bu ders kapsamında sosyal kodlama ortamlarının kullanılması tavsiye ediliyor.
Bir kavram olarak kodlama, 'bir bilgisayar sistemine bir işlemi yaptırmak için komut dizisi yazma işlemi' veya 'belirli bir amacı otomatik olarak yerine getiren bir yazılımı, bir kodlama dili ve aracı kullanarak oluşturma süreci” şeklinde tanımlanabilir. Eğitsel amaçlı olarak kullanımı 60’lı yıllarda Logo programlama dilinin kullanımı ile başlayan kodlama son 10 yılda yeniden gündeme geldi. Kodlamayla ilgili olarak 'Alice, Kodu, Scratch/Scratch Jr., Lego Mindstorms, App Inventor, ToolBox ve Looking Glass, Small Basic, App Inventor, Game Maker, ToonTalk, Squeak Etoys, Stagecast Creator, Microworlds JR ve Code.org' gibi blok tabanlı programlama dilleri öne çıkıyor. Metin tabanlı kodlamada kodların metin olarak yazılması gerekirken blok programlama dilleri ise sürükle-bırak mantığıyla çalışır. Özellikle küçük yaştaki öğrencilerin geleneksel programlama dillerinin karmaşık kod yapılarını öğrenmelerine gerek kalmadan çeşitli uygulamalar yazabilmelerine olanak sağlayan blok tabanlı programlama dilleri, çocukların gelişim düzeylerine uygun bir şekilde tasarlanıyor.
Araştırmalar kodlamanın problem çözme ve diğer üst düzey düşünme becerilerinin geliştirilmesini sağlamada pozitif yönde bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Bunun yanı sıra çeşitli kodlama eğitimi yöntemleriyle öğrencilerin motivasyonları da arttırılabiliyor. Örneğin, blok tabanlı programlama platformlarını kullanarak etkileşimli hikâyeler, simülasyonlar, animasyonlar ve çeşitli dijital oyunlar geliştiren öğrenciler, bu sayede çeşitli alanlarla (örneğin matematikle) ilgili bilgilerini somut ürünlere dönüştürebiliyorlar. Bu da ilgili konu alanına yönelik öğrencilerin motivasyonunu arttırıyor (Demir & Seferoğlu, 2017, 2019, 2021).
Kısaca, kodlama eğitiminde amaç çocuklara algoritmik düşünmeyi öğretmektir. Bu bağlamda 'düşünmenin' ve 'üretmenin' yeni bir yolu olarak görülen kodlama becerisinin kazandırılması, üzerinde önemle durulması gereken bir konu olarak değerlendiriliyor. Çünkü kodlama eğitimi, çocukların üretim yapabileceklerinin farkına varmalarını sağlayacak ve böylece 21'inci yüzyıl toplumlarının gelişiminde etkin rol alabilmelerine olanak tanıyacaktır. Başka bir ifadeyle, çocuklara ve gençlere dijital çağda üretici olma fırsatı veren 'kodlama' sayesinde çocuklar ve gençler kendilerini farklı şekillerde ifade etmeyi başarabilecek ve böylece toplumsal yaşama etkili bir şekilde katkı sunan yeni kuşaklar yetişmiş olacak.
Günümüz okullarından beklenen, teknolojiyi hızlı, etkili ve verimli kullanmakla kalmayıp yeni teknolojiler üretebilen bireyler yetiştirmek. Burada dikkat çeken kavram 'bilişim'dir. Çünkü bilişim olmadan gelişim olmaz. Ancak, bilişim çağı olarak adlandırılan bu çağda bunu başarabilmenin en temel yollarından birisinin okullarımızda bilişim teknolojileri dersinin her düzeyde ve her sınıfta zorunlu hale getirilmesi gerektiğini de vurgulamak gerekiyor. Bu doğrultuda ayrıca okullarımızda bilişim teknolojileri sınıfları yeniden işlevsel hale getiriliyor. Tabii ki bunların işlemesi için de her okulda en az bir bilişim teknolojileri öğretmeni istihdam edilmeli.
İçinde bulunduğumuz salgın döneminde, eğitim ve iş dünyasında, özellikle üretimle satış süreçlerinde yaşanan zorlukları hepimiz gözleme şansı bulduk. Salgın sürecinde çevrimiçi ortam ve teknolojileriyle daha çok ilgilenmek zorunda kaldık. Bu tür benzer durumlarla önümüzdeki yıllarda da karşılaşılacağı düşünülüyor. Bütün bu zorlukları daha rahat aşabilmek için bilişim teknolojileriyle ilgili uygulamaların yaygınlaştırılması artık bir tercih değil bir zorunluluk.
PROF. DR. SÜLEYMAN SADİ SEFEROĞLU KİMDİR?
Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim teknolojileri alanında öğretim üyesi olarak çalışan Prof. Dr. Seferoğlu, lisans eğitimini ‘Radyo-TV’ ile ‘Eğitim Bilimleri’ alanlarında Ankara’da tamamladı. Columbia Üniversitesi’nde 1989 ve 1993 yıllarında yüksek lisans; 1996’da doktora derecesi aldı. Columbia Üniversitesi’nde araştırmacı olarak eğitimde bilgi teknolojilerinin kullanımı konusunda doktora sonrası çalışmalarda bulundu. 1998’de Hacettepe Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan Prof. Dr. Seferoğlu, halen aynı üniversitenin Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünde görev yapıyor. ‘Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı’ isimli bir kitabı bulunan Prof. Dr. Seferoğlu, ‘Siber zorbalık, Sosyal medya, Yeni teknolojiler ve öğrenme, Öğretmen yeterlikleri, Çevrim-içi öğrenme, Mobil öğrenme, Bilgi güvenliği’ gibi konularda yazılmış kitap bölümlerinde ortak yazarlık yaptı. Eğitimde teknoloji kullanımı, e-Öğrenme, teknoloji politikaları, öğretim materyalleri tasarlama-geliştirme, hizmet öncesi ve hizmet-içi öğretmen eğitimi, İnternet risk ve tehditleri, sosyal medya, çocuk ve medya mesleki ilgi alanları arasında.