Güncelleme Tarihi:
Sanatçı hayatı boyunca yazma, gravür, seramik, heykel, vitray, mozaik, hat, serigrafi, litografi gibi birçok formlarda eserler üretmiştir. Giresun’un Görele ilçesinin kaymakamı olan Rahmi Bey’in üçü erkek ikisi kız, beş çocuğundan ikincisi olarak 1911 yılında dünyaya geldi. Baba Rahmi Bey yörenin ileri gelen ailelerinden, Maçkalı Eyuboğlu ailesindendi. Annesi Lütfiye Hanım da yine yörenin sevilen ailelerinden birine mensuptu. Asıl adı Ali Bedrettin’ken zamanla Ali unutuldu ve sonra Bedrettin Bedir’e, nihayetinde de bugünkü Bedri’ye dönüştü. Bedri Rahmi’nin ilkokul çağı çoğu memur çocuğu gibi yurdun değişik kentlerinde geçiyordu. 1920’de düşmanın Kütahya’ya girme tehlikesi kendini hissettirince Rahmi Bey ailesini Ankara’ya göndermişti. Artvin ise 1924/25 yıllarındaki ikámetleriydi. Rahmi Bey Trabzon milletvekili seçilince, aile de 1925’te Trabzon’a yerleşti. Trabzon diğer Orta Anadolu kasabaları ve Artvin’e göre gelişkin bir liman kentiydi ve o yıllarda da önemli bir ticaret merkeziydi. Ergenlik çağını geçirdiği bu kent, sanatçının yaşamını oldukça etkilemiştir. Lise öğrenimi pek başarılı geçmeyen sanatçı, ağabeyi Sabahattin Eyuboğlu’nun bir sınavı kazanarak Fransa’ya gitmesiyle derslere olan ilgisini iyice kaybetmişti. Onuncu sınıfta 1920 yılında Trabzon lisesine atanan ve orada yedi ay kaldıktan sonra Istanbul’a dönen resim öğretmeni kendisini çok etkilemişti. Hayatında resim olmayan sanatçıdaki bu ilgiyi uyandıran kişi resim öğretmeni Zeki Kocamemi’ydi. Bedri Rahmi’deki yeteneği fark eden öğretmeni onunla daha çok ilgilenmişti. Fransa’dan ağabeyisinin gönderdiği resim kitapları da bu ilginin devam etmesinde yardımcı olmuştu.
AKADEMİ
Liseyi bitirecek kadar sabırlı olmayan sanatçı Trabzon’dan bir an önce kaçıp kurtulmak istiyordu. Lisede aldığı resim derslerinin etkisi, biraz da okul müdürünün özendirmesiyle 1929'da Istanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ne (şimdi Mimar Sinan Üniversitesi) girdi. Resim bölümünde üç öğretmen vardı: Nazmi Ziya Güran, Ahmet Haşim ve Ibrahim Çallı. Burada bu öğretmenlerinden ders alan sanatçı 1930'da eğitimini bitirmeden, Sabahattin Eyuboğlu ile beraber Lyon'a gitti. Iki kardeş ortaokul dönemlerinden beri çok iyi dosttular ve bu etkileşimleri yaşamları boyunca da hep sürmüştü. Sabahattin Eyuboğlu aldığı bursu paylaşmayı göze alarak, onu Lyon’a yanında götürmüştü. Oradan Paris’e geçen sanatçı AndrZ Lhote'un yanında resim çalıştı. Daha sonra evleneceği Rumen asıllı eşi Eren Eyuboğlu’yla (Ernestine Letoni) da burada tanıştı. Lhote’un atölyesinde bir ay kalan sanatçı burada, hocaları olarak kabul ettiği Gauguin ve Van Gogh’a Matisse, Brague ve Chagal’ı da dahil etmişti. Matisse ve Picasso’nun resimlerinde Doğu sanatından esintiler yakalayan sanatçı Osmanlı’nın ihtişamını ve halk sanatının büyüklüğünü burada keşfetmiştir. Fransa’da yaptığı resimlerinde sanatının özgün yönleri daha o zamanlar gözlemlenebilmektedir. 1933'te Abidin Dino ve Cemal Tollu’nun da aralarında bulunduğu altı genç ressam ’D’ Grubu'nu kurmuşlardı. Bedri Rahmi de 1934 yılındaki dördüncü sergilerine otuz resmiyle katıldı. Bu sergiyle aynı zamanda bazı resimlerini de Ernestine’dekilerle birlikte sergilenmesi için Romanya’ya yollamıştı. Böylelikle ilk sergisini kendi katılımı olmaksızın 1934 yılında Romanya’da açmış oldu. Bedri Rahmi 1934 yılında yoğun bir şekilde resim yaparken diğer taraftan da çevresinde yeni dostluklar kuruyordu. Bu dönemde Abidin Dino ve Arif Dino kardeşler, Fikret Mualla, Nurullah Berk, Arif Kaplan, Fikret Adil, Necip Fazıl gibi sanatçı ve aydınlarla tanışmıştı. Ismail Hakkı Baltacıoğlu’nun yayımladığı ’Yeni Adam’ dergisine büyük bir heyecanla resimler yapmaya başlamıştı. 1934'te katıldığı Akademi'nin diploma yarışmasında üçüncü olması kendisini pek memnun etmemişti. Bu derece ile mezun olmak istemediğinden yarışmaya yeniden hazırlanmak için mezun olmayı istemedi. Ernestine henüz Istanbul’dan yeni ayrılmıştı ve artık beraber yaşamayı istiyorlardı. Evlilik hazırlıkları için para biriktirmek gerekiyordu. Bedri Rahmi’nin Fransa’dan Istanbul’a dönmesinden sonra aşkları tam üç yıl boyunca Ernestine’in iki ziyareti dışında mektuplarla sürmüştü. Maddi sıkıntı içine düşen Bedri Rahmi, Fikret Adil’in kendisine bulduğu işi kabul ederek altı aylığına Istanbul dışına çıktı. Çerkeş’te bir firmada çevirmenlik yapıyordu. Bedri Rahmi burada çocukluğunun manzaralarını tekrar keşfedecektir. Çerkeş’e gitmeden önce Ali Naci Karacan’ın çıkardığı ’Tan’ gazetesinde yazılar yazmaya başlamıştı. Dönüşünde bu yazılarına daha da yoğunlaştı. Ernestine 1936 yılında bir daha geri dönmemek üzere Istanbul’a gelmişti. 16 Nisan 1936’da evlendiler ve bundan sonra Ernestine Letoni, Eren Eyuboğlu adını aldı. Bedri Rahmi aynı zamanda Tekel genel müdürlüğünde bulduğu tanıtma vitrini düzenleme işini yapıyordu. Aynı yıl ikinci defa girdiği Akademi'nin diploma yarışmasında bu sefer ’Hamam’ isimli tablosuyla birinci olarak diplomasını aldı. Ayrıca Cumhuriyet döneminin ilk yurtdışı sergisi olan Çağdaş Türk Resim Sergisi için Sovyetler Birliği’ne üç de resim göndermişti. Bu yıllarda Bedri Rahmi için yeni bir yaşam başlamıştı. Çevresi gün geçtikçe genişleyen sanatçı çift hem geçimlerini sağlamak üzere gün boyu sıkıcı işlerde çalışıyor hem de geceleri kalan zamanlarında resimle uğraşıyordu. Burhan Toprak 1936’da Güzel Sanatlar Akademisi Müdürlüğü’ne getirildi. Bu atamayla kurum orta ve yüksek dereceli bir sanat kurumu haline getirilmek isteniyordu. Burhan Toprak göreve gelince önceki dönemin depoya kaldırdığı resimleri yeni eserlerle destekleyerek büyük bir sergi düzenledi. Bu serginin estirdiği rüzgár, bir yıl sonra Istanbul’da ilk kez bir Resim ve Heykel Müzesi’nin açılmasına neden olacaktı. Burhan Toprak’ın bir diğer önemli uygulaması da tanınmış Fransız ressamı Leopold Levy’yi resim bölümünün başına getirmek olmuştu. Bu Fransız ressam Bedri Rahmi’nin hayatını değiştirecektir. Aralarında Bedri Rahmi’nin de bulunduğu dört genç ressamı kendisine asistan olarak seçmişti. Sanatçının uzun yıllar sürecek akademik kariyeri böyle başlamıştır. O sıralarda Burhan Toprak ünlü Türk ressamları hakkında kitaplar hazırlatıyordu. Bu vesileyle Bedri Rahmi de ilk kitabını yazdı. Büyük bir sergi açan eski öğretmeni Nazmi Ziya Güran’ın resimlerini inceleyip biyografisini yazarak 1937’de kitap haline getirdi.