Güncelleme Tarihi:
Prof. Dr. Çetinsaya, “Uluslar arası Balkan Konferansı”na katılmak üzere geldiği Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’da, “demokratikleşme paketi” ve “öğretim üyelerinin özlük haklarıyla” ilgili soruları yanıtladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı “demokratikleşme paketi”ni, ülkenin bugünleri ve yarınları için son derece olumlu olarak değerlendirdiklerini ve kıvançla karşıladıklarını belirtti. Prof. Dr. Çetinsaya, kendisinin de çözüm süreci bağlamında geçen ilkbahardan itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki üniversiteler başta olmak üzere, hemen hemen bütün üniversitelerle toplantılar yaptığını bildirdi.
Prof. Dr. Çetinsaya, bu konuda üniversiteleri sürecin bir parçası yapmak, üniversiteleri bu sürecin sonuçlarından faydalandırmak için bir dizi faaliyet gerçekleştirdiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
“Şimdi bu dönemde de demokratikleşme paketinin açıklanması, bizim beklentilerimizi gerçekten karşıladı ve mutluluk yarattı. Bizler, jenerasyon olarak, 20. yüzyılın ürünleriyiz, tek tipleştirmenin ürünleriyiz. Ama 21. yüzyıl başka bir yüzyıl. İnsanların, farklı kimliklerinin yaşanabildiği bir dönemdeyiz. İnsanların, kendi kimliklerini rahatça ifade edebildiği, tek tipleştirme yerine çok kültürlülüğün, demokratikleşmenin, insan haklarının başat olduğu bir dönemdeyiz. O bakımdan, demokratikleşme paketinin, ülkemizin yarınları için önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin büyük bir ayıbı olan, bu başörtüsü meselesinin de artık bir daha tartışılmayacak şekilde çözüme kavuşturulmasını memnuniyetle ve mutlulukla karşılıyorum.”
Üniversitelerde zaten çözülmüştü
Çetinsaya, “Üniversitelerde başörtülü bölüm başkanı, dekan ve rektör görüşebilecek mi?” sorusuna ise şu cevabı verdi:
“Demokratikleşme paketi kapsamında kamuda başörtüsü yasağının kalkmasıyla birlikte üniversitelerde başörtülü bölüm başkanı, dekan ya da rektör görülebilecek mi?” yönündeki soru üzerine Prof. Dr. Çetinsaya, “Tabiki görülebilecek. Yalnız burada bir noktanın altını çizmek isterim. Zaten öğrenciler açısından bakıldığında, yani öğrenim hürriyeti, eğitim hürriyeti anlamında bakıldığında, başörtüsü sorunu çözülmüştü. Öğrencilerimiz, son 4-5 yıllık dönemde, rahatlıkla bu kılık kıyafet hürriyetinden faydalanıyorlardı. Son demokratikleşme paketi ile dikkat ederseniz, öğretim üyeleri bakımından, kamuda çalışan memurlar bakımından bir adım atıldı. Bunu da takdirle karşılıyorum” dedi.
Prof. Dr. Çetinsaya, “kamuda başörtüsü serbestliğinin getirilmesiyle birlikte başörtülü öğretim üyelerinin üniversitede çalışmaya başlayıp başlamadığına” dair soruyu “Benim elimde şu anda somut bir bilgi yok. Zaten birçok vakıf üniversitesinde kılık kıyafet hürriyeti var. Aynı şekilde, bu paket sonrasında, kamu kurumlarında da ki devlet üniversitesitelerimiz de kamu kurumudur, bu manada aynı şekilde bu serbestlik başlayacaktır” şeklinde yanıtladı.
Başörtüsü nedeniyle ayrılan akademisyenlere çağrı
Prof. Dr. Çetinsaya, “Başörtüsü yasağı nedeniyle üniversitelerinden ayrılmak ve Türkiye dışındaki üniversitelerde çalışmak zorunda kalan öğretim üyelerine bir çağrıda bulunacak mısınız?” sorusunu ise şöyle cevapladı:
“Zaten, öğrenciler bakımından bu normalleşme yaşandığında, bir dizi af çıkarılmış ve bu kardeşlerimizin öğrenimlerine devam etmeleri temin edilmişti. Hala bunlardan gelen dilekçeler olduğunda, bizler onları da eğitim-öğretim hayatına katmak için gerekli çalışmaları yapıyoruz. Öğretim üyesi, öğretim elemanı olarak da geçmişte bu mağduriyeti yaşamış olanlar, tabiki en temel haklarıdır. Şayet ilmi çalışmalarını devam ettirmek arzusundaysalar ve üniversitelerin gerekli kriterlerini yerine getirebiliyorlarsa, çok rahatlıkla tekrar kürsülerine dönmek haklarıdır. Bu konuda başvuru yapmak, en temel haklarıdır. Son yıllarda birkaç defa af çıkarıldı. Aynı şekilde, mağdur olan insanların tekrar üniversitelere başlayabilmeleri için birtakım çalışmalar yapıldı. Ama bundan sonra yapılacak bütün çalışmalarda tabiki katkıda bulunuruz.”
“Türkiye’nin, Türk siyasi hayatının, Türk toplumsal hayatının en karanlık sayfalarından biri olarak görüyorum bu başörtüsü zulmünü” diyen Prof. Dr. Çetinsaya, “Ben öğrenciliğim dönemimde de yaşadım bu meselenin boyutlarını. Asistanlığım, yardımcı doçentliğim döneminde de yaşadım. Son 4-5 yıldır, öğrenciler açısından böyle bir sorun kalmamıştı. Bugün artık, hem tüm kamu personeli hem de öğretim üyeleri, devlet memuriyeti itibarıyla söylüyorum, öğretim elemanlığı açısından da bu sorun çözüldü. O bakımdan, bir daha hiç hatırlamamacasına, bu konuyu maziye gömebiliriz” ifadelerini kullandı.
Roman Dil ve Kültür Enstitüsü
Prof. Dr. Çetinsaya, demokratikleşme paketinde açıklanan “Roman Dil ve Kültür Enstitüsü” ile ilgili görüşlerini, “21. yüzyıl, bizim eski ezberlerimizden kurtulmamız gereken bir yüzyıl. Demokratikleşme, insan hakları, herkesin kimliğini özgürce ifade edebilmesi, araştırmasını ve saygı gösterilmesini beklediği bir dönem. Bu manada, bu hamleyi de tabiki takdirle karşılıyoruz, yerinde buluyoruz. Biz de yüksek öğretim kurumları olarak, bu manada, gereğini yapmaya çalışacağız. Şu anda bu yeni gündeme gelmiş bir konu ve çalışmalarımız devam ediyor” şeklinde açıkladı.
Özlük hakları dezavantajlı duruma geldi
Öğretim üyelerinin özlük haklarıyla ilgili de açıklama yapan Prof. Dr. Çetinsaya, en parlak beyinleri, üniversitelere çekebilmek, doktora yapmaya, üniversite kürsülerinde kalmaya ikna edebilmek için üniversite öğretim üyeliğinin, öğretim elemanı olma hürriyetinin cazip hale getirilmesi gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Çetinsaya, sözlerine şöyle devam etti:
“İster karşılaştırmalı perspektiften bakalım, ister mesleğin içindeki perspektiflerden bakalım, bu konuda, son yıllarda öğretim elemanlarının özlük haklarının bir dezavantajlı konuma geldiğini görüyoruz. Ama bu mesele dediğim gibi, dezavantajlı konumdaki meslektaşlarımızı avantajlı konuma dönüştürme meselesi değil. Türkiye’nin 2023 hedeflerini tutturup tutturamayacağı meselesini aslında biz konuşuyoruz. Yani bundan 10 sene, 20 sene sonra üniversitelerimizin durumunu, bilimsel araştırmalarımızın durumunu, Türkiye’nin bilimsel araştırma kapasitesini konuşuyoruz. O yüzden gerçekten de öğretim elemanlarının özlük haklarıyla ilgili çalışmalar önem kazanıyor.
Nitekim ben göreve geldiğimden itibaren, bu konuda bütün ilgili kurum ve kuruluşlarla görüşmeler yaptım, toplantılar yaptım. Faaliyetler gerçekleştirdik. Bu konuda, Üniversiteler arası Kurul raporunu yayınladık. Sivil toplum kuruluşlarının gerçekleştirdiği çalışmalarda yer aldık. Sendikalarla müzakerelerde bulunduk. Bakanlar Kurulu’na yaptığım özel sunuşta bu konuya özellikle yer ayırdım. Nitekim, geçen günlerde sayın Başbakanımızla gerçekleştirdiğimiz bir toplantıda da bu konu tekrar gündeme geldi. Biz kendisiyle, Türkiye’nin 2023 hedeflerini tutturabilmesi için yapılması gerekenler konusundaki düşünce ve raporumuzu paylaşırken, tabiki Türkiye’nin nitelikli öğretim üyesi yetiştirme meselesi, nitelikli doktora elamanı sayısını arttırma konusu gündeme geldi. Bu konunun ne kadar önemli olduğunu, bir kere daha görüşme imkanımız oldu. Bu toplantının sonunda da sayın Başbakanımız, çalışma yapılması için ilgililere talimat verdiler. Bu, bizim için çok sevindirici bir gelişme. Umuyorum ki önümüzdeki haftalarda, önümüzdeki aylar içerisinde bu konuda, bütün öğretim elemanlarımızı, yüksek öğretim camiasını sevindirecek, Türkiye’nin yarınları için önemli bir merhale kat edecek bir gelişme yaşanacaktır.”
Türkiye’de, son 10 yılda üniversitelerin fiziki imkanlarının olağanüstü bir şekilde arttığını ve geliştiğini vurgulayan Prof. Dr. Çetinsaya, “Artık mesele, o üniversiteler içerisindeki öğretim üyelerinin en nitelikli, en kabiliyetli ve bilimsel olarak en başarılı insanlar olmasını temin etmektir. Özlük hakları meselesini tartışırken, şu kişi bu kişi ya da şu kategori bu kategori diye değil, bir sistem olarak, bir bütün olarak çalışmak lazım. Kimseyi isimlendirmek ya da ayırmak taraftarı değilim. Düzenlemenin, herkesi memnun etmesini bütün kalbimle bekliyor ve umuyorum” ifadelerini kullandı.