Güncelleme Tarihi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığının ev sahipliğinde düzenlenen İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Eğitim Bakanları Gayriresmi Toplantısı’nın açılışında konuştu. Erdoğan, toplantının, arayışlarına, politikaların koordinasyonuna katkı sağlayacağına inandığını belirterek, “Biz de eğitimi, öncelikleri arasında birinci sıraya yerleştirmiş bir ülke olarak, bir hükümet olarak, bu yöndeki tüm çabaları destekliyoruz ve desteklemeye devam edeceğiz” dedi.
Erdoğan, günümüzde, toplumsal eğitimin asli unsuru olan aile ortamı ile çocuk arasındaki ilişkinin giderek zayıfladığını belirtti. Başbakan Erdoğan, “Bu durum çocukların en basit bilgi ve becerilerden yoksun şekilde, sadece ve sadece okulda aldıkları eğitimle hayata atılmalarına yol açıyor. Esasen aile ve toplum içinde nesilden nesile aktarılarak, yaşanılarak öğrenilmesi gereken bu bilgi ve becerilerle ilgili eksikleri tamamlama işlevini de eğitim sistemine ilave etmemiz gerektiğine inanıyorum” dedi.
“Bütçede eğitim birinci sırada”
Milli bütçede, personel dağıtımında eğitimin birinci sırada bulunduğunu anlatan Erdoğan, “Göreve geldiğimizde bu, arka sıralarda yer alıyordu, şimdi gerek milli bütçede gerekse personel dağılımında her yıl birinci sırayı eğitim almaktadır. Zira bizim hükümet anlayışımızda 4 temel taşın birinci sırasını eğitim, ikinci sırasını sağlık alır, üçüncü sırada adalet, dördüncü sırada emniyet...” diye konuştu.
Erdoğan, toplantı konusunun “Eğitim Yoluyla Uygun Beceri ve İstihdamın Artırılması” olarak belirlenmesinin son derece isabetli gördüğünü dile getirerek, şöyle devam etti:
“Günümüzde, bilhassa gelişme yolundaki ülkelerde istihdama yönelik beceri kazandırma faaliyetleri hayati öneme sahiptir. Hiçbir beceri eğitimi almayanlar yanında, bu yönde eğitim veren kurumlardan mezun olup da iş hayatında yeterli başarıyı gösteremeyen büyük bir genç kitlesi gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bir yanda çalıştıracak nitelikli eleman bulmakta sıkıntı çeken işverenlerin, diğer yanda işsizlikten yakınan genç nüfusun bulunduğu bu çarpık durum, ekonomik zararları yanında çok ciddi sosyal sorunlara da yol açıyor. Bu sorunun çözümü yine eğitimle mümkündür.”
“Geleceğin anne-babaları”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hem klasik meslekler hem de teknolojik ve sosyal gelişimin ortaya çıkardığı yeni ihtiyaç alanları konusunda, gerçekçi ve sürdürülebilir eğitim modellerinin geliştirilmesi gerektiğine hatırlatarak, “Hatta ben, bir adım daha ileri giderek, çocukları sadece mesleğe değil, geleceğin anne-babaları olarak hayata da hazırlayacak bir eğitim modeline ihtiyaç olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, şehirleşme, kadının iş hayatında giderek daha fazla yer alması, sosyal ilişkilerdeki ve teknolojideki gelişme gibi hususların, çocuk eğitiminde önemli boşluklar doğurmaya başladığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Günümüzde, toplumsal eğitimin asli unsuru olan aile ortamı ile çocuk arasındaki ilişki, maalesef giderek zayıflıyor. Bu durum çocukların en basit bilgi ve becerilerden yoksun şekilde, sadece ve sadece okulda aldıkları eğitimle hayata atılmalarına yol açıyor. Halbuki hayat sadece işten, sadece meslekten, sadece geçici sosyal ortamlardan ibaret değil. Her bireyin, eşiyle çocuklarıyla eviyle ailenin diğer bireyleriyle hayatını sürdürdüğü çevreyle ilgili çeşitli bilgilere, çeşitli becerilere ihtiyacı var.
Esasen aile ve toplum içinde tevarüsen, nesilden nesile aktarılarak, yaşanılarak öğrenilmesi gereken bu bilgi ve becerilerle ilgili eksikleri tamamlama işlevini de eğitim sistemine ilave etmemiz gerektiğine inanıyorum.”
“Türkiye, eğitime yaptığı yatırımları ilk sırada tutmaya devam ediyor”
Başbakan Erdoğan, dünyada son 6 yılda yaşanan ekonomik durgunluk sebebiyle pek çok alanda olduğu gibi, eğitim harcamalarından da tasarrufa gidilmeye çalışıldığını kaydederek, Türkiye’nin ekonomik durgunluk dönemi de dahil, geçen 11 yıl boyunca, tasarruf bir yana, eğitime yaptığı yatırımları ilk sırada tutmaya devam ettiğini ve buna devam edeceğini söyledi.
Erdoğan, “Çünkü biz eğitime yapılan yatırımı geleceğimize yapılmış yatırım olarak kabul ediyor, önceliklerimizi bu hassasiyetle belirliyoruz. Eğitim alanında istediğimiz sonuçlara ulaşmadan, diğer çabalarımızın, diğer reformlarımızın eksik kalacağına, hedefine ulaşmayacağına inanıyoruz” diye konuştu.
“Eğitim yatırımları arttı”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu doğrultuda ilk olarak, hiçbir evladımızın eğitim hayatından, okuldan mahrum kalmamasını sağlayacak adımları attık. Gerek ailelere verdiğimiz desteklerle gerek yürüttüğümüz kampanyalarla gerek derslik ve araç gereç eksiğini süratle tamamlamak suretiyle eğitim çağındaki çocuklarımızın tamamını okulla buluşturduk. Bu çerçevede, ülkemizdeki ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki tüm eğitim kurumlarında ders kitaplarını ücretsiz olarak çocuklarımıza veriyoruz. Biz göreve gelmeden önce ders kitaplarını ücretsiz vermeyi bir kenara koyun, ders kitaplarını çocuklarımız temin edemiyorlarladı. Böyle bir durum vardı.
Maddi imkanı yetersiz aileler için annelere, çocuk başına ayrıca belirli bir ücret ödüyoruz. Kız çocuklarının eğitimini teşvik için onlara, her alanda ilave imkanlar sağlıyoruz. Yüksek öğrenimde de talep eden her gencimize kredi veya burs desteği veriyoruz.”
“Amacımız, hiçbir çocuğumuzun, eğitim sistemi dışında kalmamasını sağlamak”
Zorunlu eğitimi, 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul, 4 yıl lise şeklinde 12 yıla çıkardıklarını hatırlatan Erdoğan, şu bilgileri verdi:
“Seçmeli ders uygulamasıyla ailelerin ve çocukların farklı alanlardaki ihtiyaçlarına cevap verecek bir sistem kurduk. Geçtiğimiz 11 yılda 188 bin 500 yeni derslik yaparak, toplam derslik sayısını 500 bine ulaştırdık. Özel eğitim kurumlarıyla birlikte bu rakam 624 bine kadar çıkıyor. Okullarımızda 1058 yeni spor salonu inşa ederek, çocuklarımızın hizmetine sunduk. Bilim sınıflarımızın sayısı da 30 bini geçti.
Türkiye olarak, tüm dünyaya örnek olacağını düşündüğümüz bir diğer eğitim projemiz de Fatih Projesi’dir. Bu projeyle her öğrencimize, içinde eğitimle ilgili her türlü programın yer aldığı bir tablet bilgisayar vermeyi hedefledik. Akıllı Tahta Projesi ile entegre olan bu çalışma kapsamında bugüne kadar 93 bin sınıfa akıllı tahta kurduk, 52 bin 500 öğrencimize de tablet bilgisayarını teslim ettik.”
Erdoğan, bu yıl, çoğunluğu meslek liselerinde 75 bin akıllı tahta daha kuracaklarını, örgün eğitimdeki 1 milyon 250 bin öğrenci ve öğretmene tablet bilgisayar dağıtımını gerçekleştireceklerini belirtti.
Bir başka güzel gelişmenin de üniversite sayısında gerçekleştiğini aktaran Erdoğan, şunları dile getirdi:
“11 yıl önce ülkemizde 53’ü devlet, 23’ü vakıf olmak üzere toplam 76 olan üniversite sayımız, ülkemizin bazı illerinde vardı. Bugün 104’ü devlet, 71’i vakıf olmak üzere toplam 175 üniversitemiz var. Türkiye’nin tüm vilayetlerinde, 81 vilayetimizde şu anda üniversite var. Bu tabii hem göçü engelliyor hem imkanı olmayanların kendi ilinde üniversite okuma ihtiyacını gideriyor ve böylece göç engelleme noktasında çok büyük imkanlar getirirken, her ilimizin özellikle eğitim ve öğretim alanındaki yükselişine ayrı bir rekabet katıyor. Amacımız, hiçbir çocuğumuzun, hiçbir gencimizin, kamunun yeterli hizmeti sunamaması veya ailesinin maddi yetersizliği sebebiyle eğitim sistemi dışında kalmamasını sağlamaktır. Bu konuda, gerçekten çok önemli ilerlemeler sağladığımızı da memnuniyetle belirtmek isterim.”
Erdoğan: Avrupa ülkelerinin örnek alacağı bir adım arttık
Başbakan Erdoğan, özel okullarda arzu edilen anadillerde eğitim yapılabilmesinin yolunu açarak, bu alanda Türkiye'yi pek çok Avrupa ülkesinin dahi önüne geçiren bir reformu hayata geçirdiklerini söyledi.
Avrupa ülkelerinde yaklaşık 5 milyon Türkiye kökenli insanın yaşadığına anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Yarım yüzyılı aşkın bir süredir emekleriyle alın terleriyle yaşadıkları ülkelerin ekonomilerine katkı veren bu insanlarımız, artık büyük ölçüde Avrupa'da yerleşik hale geldi. Ancak bu vatandaşlarımızın çok büyük bir bölümü, tüm taleplerine ve uğraşlarına rağmen anadilde eğitim hakkını elde edemediler. Avrupa ülkelerinden, ki bu anlattığım konu Avrupa Birliği müktesebatının içinde vardır, verilmesi lazım bu hak. Avrupa Birliği müktesebatında olmasına rağmen bu hak maalesef kendilerine teslim edilmemiştir. Biz ise şu anda Avrupa ülkelerinden bu konuda Türkiye'yi örnek almalarını sağlayacak bir adımı atmış bulunuyoruz."
Başbakan Erdoğan, günümüzde, gelişmişliğin, kalkınmışlığın özellikle kriterler açısından tek başına ekonomik güçten ibaret olmadığına değinerek, şunları söyledi:
"Bir ülkede demokrasi işlemiyorsa, insan haklarına riayet edilmiyorsa, temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmamışsa, o ülkenin gelişmişliğinden bahsetmek mümkün değildir. Ekonomik zenginlik, doğal kaynaklar, stratejik konum gibi Allah vergisi sebeplerle elde edilebilir, doğru kullanılırsa da maddi refahın kaynağı olabilir. Gelişmişliğin diğer unsurlarının bir toplumda kendi kendine oluşması mümkün değildir. Bunlar ancak eğitimle topluma mal edilebilecek, eğitimle güçlendirilebilecek, eğitimle bir medeniyet dinamiği haline getirilebilecek hususlardır."
"Çatışma ortamında zararı çocuklar görüyor"
Bugün dünyada, özellikle de bölgede maalesef zulmün ve ölümün var olduğunu, insanın yok sayıldığını, ne yazık ki çıkar mücadeleleri olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu çatışmalar ortamında bir gençliğin eğitim ve öğretimini düşünün. Bu ortamdan en çok zararı da burada daha iyi eğitim alabilmeleri konusunda neler yapabileceğini konuştuğumuz çocuklar görmektedir.”
"Sorunların gerisindeki en önemli sebep; eğitim"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sivillere, bilhassa da çocuklara ve kadınlara yönelik her türlü saldırıyı lanetlediklerini anlatarak, şöyle devam etti:
"Bu tür insanlık dışı yollara tevessül eden herkes bizim karşımızdadır. Biz işte bunun için Esed rejimine karşı çıkıyoruz. Biz işte bunun için Filistinli mağdur ve mazlum kardeşlerimizin yanındayız. Biz işte bunun için tüm Afrika'yla, Mısır'la, Somali'yle, Myanmar'la, Pakistan'la, Afganistan'la, Balkanlarla ilgileniyoruz. Buralarda yaşanan sorunların gerisindeki en önemli sebeplerden birinin de eğitim olduğunu, eğitimin farklı biçim ve boyutlardaki eksikliği olduğunu biliyoruz."
Bakan Avcı: Türkiye’de 20 milyon öğrenci, 75 bin eğitim kurumu var
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı: “Fonksiyonel bir kalite güvence sistemiyle eğitim kurumlarımızın eksikliklerinin tespit edilerek giderilmesini, kurumlar arasındaki farklılıkların en aza indirilerek ülke genelinde bütün öğrencilerimizin kaliteli eğitime erişimini geliştirmeyi hedefliyoruz. Türkiye’de değişik eğitim kademelerinde toplam 20 milyon öğrenci 75 bin eğitim kurumu, 750 bin öğretmen bulunmaktadır” dedi.
Mili Eğitim Bakanı Nabi Avcı, OECD Eğitim Bakanları Gayriresmi Toplantısı’nın açılışında yaptığı konuşmada, OECD ile bakanlıkları arasında önemli işbirlikleri olduğunu söyledi. Bakan Avcı, eğitimde kalite güvence sistemlerinin Avrupa Kalite Güvence Referans Sistemi’ni esas aldığını belirtti. Avcı, “Fonksiyonel bir kalite güvence sistemiyle eğitim kurumlarımızın eksikliklerinin tespit edilerek giderilmesini, kurumlar arasındaki farklılıkların en aza indirilerek ülke genelinde bütün öğrencilerimizin kaliteli eğitime erişimini geliştirmeyi hedefliyoruz Türkiye’de değişik eğitim kademelerinde toplam 20 milyon öğrenci 75 bin eğitim kurumu, 750 bin öğretmen bulunmaktadır” diye konuştu
Türkiye’nin OECD’nin faaliyetlerine katıldığını ve teşkilatın standartlarına uyduğunu belirten Avcı, bunun Türkiye’nin içerisinde bulunduğu reform sürecinde yapmayı öngördükleri uygulama değişiklikleri için iyi bir zemin oluşturduğunu anlattı. Bakan Avcı, OECD’nin üye ülkelere, ortak sorunlara çözüm arayabilecekleri dile getirerek, “OECD çatısı altında ülke temsilcileri olarak işbirliği yaptığımız konulardan birisi şüphesiz eğitim” dedi.
20 milyon öğrenci, 75 bin eğitim kurumu
Bakan Avcı, ülkenin ekonomisi, iş gücü ihtiyacı, gelir düzeyinin yükselmesi, ekonomik hedefleri ve öğrenci sayıları hakkında bilgi verdi. Avcı, şöyle devam etti:
“Türkiye’de değişik eğitim kademelerinde toplam 20 milyon öğrenci 75 bin eğitim kurumu, 750 bin öğretmen bulunmaktadır. Sistemdeki öğrenci artış hızı konusunda fikir vermesi açısından 2001-2002 eğitim öğretim yılındaki ortaöğretim öğrenci sayısının 2 milyon 300 binken 2011-2012 döneminde 5 milyona ulaşmış olduğunu, yani her 10 yılda yüzde 100 artan öğrenci, öğretmen sayısı olduğunu hatırlatmak isterim.”
“Ülke genelinde kaliteli eğitimi hedefliyoruz”
Avcı, 2006’da 5544 sayılı kanunla Mesleki Yeterlilikler Kurumu’nu kurduklarını belirterek, iş dünyasıyla birlikte geliştirilen meslek standartlarını ve mesleki yeterlilikleri, bu konuda yaptıkları faaliyetleri anlattı.
Mesleki Eğitimde Kalite Güvence Sistemi’nin kurulmasıyla ilgili çalışmalarının devam ettiğini aktaran Avcı şunları dile getirdi:
“Kalite güvence sistemimiz, Avrupa Kalite Güvence Referans Sistemi’ni esas alıyor. Fonksiyonel bir kalite güvence sistemiyle eğitim kurumlarımızın eksikliklerinin tespit edilerek giderilmesini, kurumlar arasındaki farklılıkların en aza indirilerek ülke genelinde bütün öğrencilerimizin kaliteli eğitime erişimini geliştirmeyi hedefliyoruz.”
Nabi Avcı, meslek öğretmenlerinin alan yeterlilikleri konusunda başlattıkları çalışmayla öğretmenleri bu konuda geliştirmeye devam ettiklerini anlattı. Bakan Avcı, bu çalışmayla öğretmenlerin performansa dayalı değerlendirmelerini yaparak hizmet içi eğitim ihtiyaçlarının belirleneceğini ve öğrencilere daha kaliteli eğitim imkanı sunulmasının önünün açılacağını bildirdi.
Bakan Avcı, geçmiş yıllarda uygulanan 8 yıllık kesintisiz eğitimin yeniden yapılandırılarak 4+4+4 uygulamasıyla 12 yıla uzatıldığını, eğitim sisteminin bu uygulamayla çok seçenekle esnek bir yapıya kavuşturulduğunu söyledi. Avcı, öğrencilerin istek ve kabiliyetleri doğrultusunda tercih yapabilme hakkına sahip olduğunu bildirdi. Bakan Avcı, bu uygulamayla erken okul terk oranlarının hızla azaltılacağını ve ülkenin okur yazarlık oranının artırılacağını söyledi.
OECD Genel Sekreteri Gurria: Yetişkinler temel becerilere sahip olmalı
OECD Genel Sekreteri Angel Gurria ise, bugünün dünyasında başarılı olabilmek için yetişkinlerin temel becerilere sahip olması gerektiğini belirterek, “Bu, büyük bir eksiklik ve büyük bir ihtiyaç” dedi.
Gurria, yaptığı konuşmada dünyada işsizliğin yüksek oranda olduğunu söyledi. Eğitim yoluyla uygun becerilerin ve istihdamın artırılmasının dünyadaki ülkelerin karşılaştığı en büyük sorunlardan birisi olduğunu belirten Gurria, dünyanın maddi bir krizle karşı karşıya olduğunu söyledi. OECD ülkelerinde bile 48 milyon işsiz bulunduğunu, bu durumun özellikle gençler için kötü olduğunu belirten Gurria, OECD üyesi ülkelerde gençler arasında işsizliğin yüzde 16’lara çıktığını, bu oranın İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerde yükseldiğini anlattı.
“Gelecek nesil için toplandık”
Bu gençlerin iş dünyasından tamamen kopmadan önce iş dünyasına sokulması gerektiğini anlatan Gurria, bu toplantının, gelecekteki 8-10 yıl içerisinde eğitim sürecinin tamamlayacak çocuklar için önemli olduğunu dile getirdi.
Okur yazarlık oranı yüksek ülkelerde dahi beceri havuzunda becerisi düşük işçilerin sayısının yüksek olduğunun görüldüğünü dile getiren Gurria şöyle konuştu:
“Bugünün dünyasında başarılı olabilmek için yetişkinlerin temel becerilere sahip olması gerekiyor. Bu, büyük bir eksiklik ve büyük bir ihtiyaç. Şu anda öğrencilerin ve işçilerin performansları ailelerinin sosyal durumlarıyla çok bağlantılı. Bu da işlerin iyi gitmediğini bize gösteriyor.”
Gurria, OECD ülkeleri arasında yapılan beceri anketinden de bahsederek, anket sonuçlarıyla paylaştı. Gurria, anket sonuçlarına göre yeni işe başlayan genç nesillerin emekliliğe ayrılanlar kadar becerilere sahip olmadığını ancak Finlandiya ve Kore gibi ülkelerde bu durumun tam tersinin yaşandığını belirtti. OECD Genel Sekreteri Gurria, bu yolla yeni politikalar geliştirilebileceğini ve gelecek neslin küresel maddi krizin olumsuz etkilerinden uzak tutulabileceğini sözlerine ekledi.