Güncelleme Tarihi:
Fakat günümüz çocuklarına kitap okutmayı başarmak deveye hendek atlatmaktan daha zor. Neden zor peki? Çünkü dikkatlerini celbeden sayısız uyaranın olduğu bir dünyada var olmaya çalışıyorlar. Üstelik de çok dişli rakiplerinin arasında. Rakipler mi kim? Eskiden sadece akranlarıydı. Şimdi ise (YZ) yani yapay zekâ. Hayatımıza girdiği için şikayetçi olan olmadığına eminim. Ama ilerde neler olacağını biraz düşününce insanın içini bir ürperti kaplıyor. Neyse bunu burada bırakıp konumuza devam edelim.
Başarıya giden yolda okuma ve anlama becerileri kritik bir öneme sahip. Öğrencilerin bu becerileri geliştirmeleri için aktif okuma stratejilerini benimsemeleri, teknolojiyi kullanmaları ve düzenli okuma alışkanlığı edinmeleri büyük önem taşıyor. Ayrıca, öğretmenlerin öğrencilere rehberlik ederek, okuma becerilerini güçlendirmek için uygun materyaller sunmaları da çok önemli. Burada altının çizilmesi gereken bölüm öğretmenin rehberliği, aynı zamanda kitap okuduğunu her fırsatta göstererek rol model oluşu ve okuyanla okumayanın bir olmayacağının somut göstergesi oluşu… Yoksa öğrenci bunun ayrımını yapamayabilir. Çünkü biliyoruz ki herkes eşit şartlarda değil ve herkesin sosyo-ekonomik çevresi bunu anlayabilmesi için yeterli değil.
KİTAP SEÇİMİ DİKENLİ BİR YOL
Peki diyelim öğretmenin önderliğinde, ders kitaplarımızın mükemmelliği eşliğinde ve eğitim programımızın kusursuzluğu sayesinde planımız tıkır tıkır işliyor. Şimdi okuyacak mı çocuklar? Eğer seçme hakkını onlara bırakacak olursak, bir bilim insanı olarak, yapılan çalışmaların ışığında cevap vermek gerekirse yine yüzde 90’ı okumayacak. Öyleyse, üzgünüm çocuklar ama bu konuda seçme hakkını size veremiyoruz. Haklısınız bu durumda diyorsunuz ki; “Öyleyse okuyacağımız kitabı biz seçelim”. Ne dersiniz sevgili ebeveynler; onlara okumak istedikleri kitabı seçme hakkı verelim mi? Vermeliyiz diyenler var içinizde biliyorum, hem de hatırı sayılır bir çoğunluk. Bu onların en doğal hakkı diyorsunuz. Esasında haklısınız. Ama onun da bir zamanı ve şartları var. Okuyacağı kitabı seçme özgürlüğüne giden yol dikenli taşlarla örülü desem. Önce o yolu geçmelisin evlat desem. Gülersiniz bana. Gelin biraz bahsedeyim öyleyse o dikenli yoldan. “Dikenli yol” bir metafor; çocukların aklını çelecek, zihinlerini bulandıracak, düşünce dünyalarını karartacak, karamsarlık tohumlarını hiç çaktırmadan ruhlarına ekecek çirkinlikleri simgeliyor. Evet bütün bunlar çocuklarımızın biz fark etmezsek okuyacağı kitapların içerisinde mevcut. Yani öyleyse her kitap masum değil diyebilir miyiz? Dedik gitti. İsim vereceğim sanmayın, burada tek tek yazamam belki ama aşağıyı okuyunca anlayanlar olacaktır.
İYİ ÖRNEKLERLE TANIŞMASI ÖNEMLİ
Ama öncesinde bir küçük sitemim var anne ve babalara. Çocuklarınızın her gün hangi bilgisayar oyununda kaç kişiyi kılıçtan geçirdiğini, kaç kişiyi öldürdüğünü, bunları yaparken de kahkahalar attığını, küfürler savurduğunu bilmeden; ya da ilkokula giden kızınızın YouTube videolarından nasıl makyaj yapılıp erkek tavlanacağını öğrendiğini sorgulamadan öğretmenlerin tavsiye ettiği kitaplarda gördüğünüz bir küçük sahneyi üst mercilere şikâyet edip öğretmenin hakkında soruşturma açılmasını talep edebiliyorsunuz. Peki ya biz size kime şikâyet edelim? Aa ben öğretmen değilim, ben sadece aktaranım. Üstelik sözüm meclisten dışarı sevgili okurlar. Bu küçük sitemin ardından gelelim biz takip etmezsek çocuklarımızın okuyabileceği kitaplara. Bugün piyasada parmakla gösterebileceğimiz, hiç düşünmeden önerebileceğimiz, Türkçemizin en nadide kullanımlarıyla bezeli çok kaliteli çocuk ve gençlik kitapları mevcut. Ama gel gör ki bir tıkla ulaşabilecekleri platform ve uygulamalarda Türkçenin katledildiği, çirkinlik, açıklık, çıplaklık, cinsellik, intihar vb. içeriklerle dolu üstelik ücretsiz kitaplar da mevcut. Üstelik bu uygulamalar üzerinden çok okunduğu tespit edilen kitap müsveddeleri basılıyor ve binlerce satıyor, 20’nci belki 30’uncu baskılarını yapıyor, her baskı en az 1000 adet olduğunu düşünün. Dışardan baktığınızda bileğim kalınlığında kitaplar. Bilmeyen anne baba seviniyor: “Biz okumuyor sanıyorduk ama baksana ne kadar kalın kitaplar okuyor bizim çocuk”. Peki ne yapıyor bu kitaplar çocuklarınıza hiç düşündünüz mü? Umursamazlık, tüketim çılgınlığı, değersizleştirme (kendini, herkesi ve her şeyi), beğenmeme (kendini ve çevresini), arzuların peşinde koşma, amaçsızlık, karamsarlık… Kısacası dopdolu bir boşluk. Yani çocuklar üzgünüz iyiyle kötüyü ayırt edebilecek olgunluğa erişene kadar size okuyacağınız kitabı seçme konusunda tam bir özgürlük veremeyeceğiz. Ama birlikte seçebiliriz elbette. “Her şey zıttıyla kaimdir”. Elbette kötü olmasa iyinin varlığından haberdar olamazdık, güzeli görmesek çirkini güzel sanırdık. Kitaplar da öyle. İyi örneklerle tanışıp onlarla hemhal olmazsak bu ayrımı yapamayız öyle değil mi?
Bu yazıda okuma becerisinin nasıl geliştireceğinden bahsedecektim. Ama yazmaya başlayınca daha önemli önceliklerimiz olduğunu fark ediyor insan. Önce öğretmene güvenmeyi öğreneceğiz. Öğretmenin işini yapmasına izin vereceğiz. Öğretmeni yargılama ve ona işini öğretmeye çalışmaktan vaz geçeceğiz. Sonra gerisi gelecek. Bir sonraki yazı olursa ikinci, üçüncü, dördüncü adımı konuşuruz; hani şu başarıya giden yolda atmamız gereken adımlar.
Söyleyecek çok sözüm var ama sözler kifayetsiz biraz da yerim dar efendim.
DOÇ. DR. NESLİHAN KARAKUŞ KİMDİR?
Doç. Dr. Neslihan Karakuş, Yıldız Teknik Üniversitesi Türkçe Eğitimi Bölümü’nde öğretim üyesi. Trabzon’da doğdu, lisans ve yüksek lisansını Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde tamamladı. 2010 yılında Marmara Üniversitesi Türkçe Eğitimi bölümünde tamamladığı doktora tezi ile doktor unvanını aldı ve 2011’den bu yana Yıldız Teknik Üniversitesi’nde görevine devam ediyor. Akademik ilgi alanları arasında; Türkçe öğretimi, eğitimde teknoloji kullanımı ve yapay zeka uygulamaları, Türk halk edebiyatı, çocuk edebiyatı gibi konular yer alıyor. Çok sayıda tezin danışmanlığını üstlendi ve Türkçe eğitimi üzerine çeşitli projelerde yer adı. Ayrıca, Türk dili ve kültürü, Türkçe öğretimi üzerine makaleleri, kitapları ve kitap bölümleri bulunuyor.