Başarı ve başarısızlık kaygısı

Güncelleme Tarihi:

Başarı ve başarısızlık kaygısı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 16, 2014 09:09

Her ders yılı biterken, yaz tatilini iple çeken pek çok öğrencinin sene sonu sınavlarına, lise veya üniversite giriş sınavlarına hazırlanırken “ya başaramazsam,” “ya bildiklerimi yazamazsam,” “ya heyecandan bloke olup öğrendiklerimi hatırlayamazsam” gibi düşünceleri sınavları korkulu rüya haline getiriyor.

Haberin Devamı

Bir tür “performans kaygısı” olan bu endişeyi en yoğun yaşayan öğrencileri iki gruba ayırmak mümkün. Birincisi okul yıllarında hep başarılı olmuş, çevrenin beklentisi yüksek olan öğrenciler. İkincisi, zekasına güvenip çalışma disiplini olmayan, ilk öğretim yıllarında zekasıyla dersleri idare etmiş ama orta üç veya lisenin ilk yıllarında ders başarısında düşüşe geçen öğrenciler.

Tek övgü ders başarısı olmuşsa

Her çocuğun temel ihtiyacı anne ve babadan sevgi ve kabul görmektir. Eğer çocuk, kabul ve sevgiyi sadece başarıya endeksli görmüş veya öyle yaşamışsa, ancak başarılı olursa sevileceğini düşünebilir ve başarılı olabilmek kadar başarısızlık olasılığı da yüksek kaygıya neden olur.

“İsterse yapar”

“İsterse yapar” gibi sözcükler alarm durumunda uçaktaki exit kapısını göstermeye benzer. Çalışma düzeni olmayan, eğitimdeki bir sonraki basamağı gözünde büyüten ve başarısızlığı kendine yakıştıramıyan öğrenci, “istesem yaparım ama çalışmak istemiyorum” tutumuyla kendini kandırabilir. Anne-babanın ve öğretmenin çocuğu motive etmek için söyledikleri “isterse yapar” desteği maalesef öğrenciye güven vermekten çok sorumluluk almaktan kaçışın yolunu açmış olur.

Haberin Devamı

Okul yılları koruyucu yıllar

Bazı öğrenciler lisenin sonlarında, bazı öğrenciler ise universitenin sonlarında bir türlü okulu bitiremiyor. Gerçek anlamda dünyaya açılma, kendi ayakları üzerinde durabilme, gencin, çalışma hayatına geçişi ile başlıyor. Gerçek anlamda hayatla yüzleşme anne-babanın ve okul yıllarının koruyucu kucağından çıktıktan sonra mümkün. Yeterince kendine güveni olmayan, yeterince sorumluluk alma duygusu ve becerisi gelişmemiş olan gençler eğitim basamaklarında takılı kalıp farkında olmadan kendi başarı potansiyellerini sabote edebiliyorlar.

Beklenti çıtası gereğinden yüksek mi?

Sadece başaramamak değil geçmişteki başarıyı kaybetme endişesi de performans kaygısının en yaygın nedeni. Onun için bugüne kadar başarılı olmuş öğrencinin performans kaygısının yüksek olması doğal.

Çocuğunuzun “çalar saati” olmayın

Haberin Devamı

- Çocuğunuz için kullandığınız başarı çıtası çok yüksekse biraz indirin.
- Eve iyi bir not getirdiğinde kimin daha yüksek not aldığını sormayın. Örneğin, 98 puan getirdiğinde kimin 100 puan aldığını sormak gibi. Böyle bir yaklaşım çocuğa yetersizlik duygusunu aşılar.
- Tek kabul ve okşanma ders başarısına dönük olmasın. Çocuğunuzun farklı yeteneklerini ve güzelliklerini keşfedin. Onu koşulsuz da sevdiğinizi bilmesi özgüveni için vazgeçilemez bir neden.
- Tek sohbet ve ilgi konusu dersler ve notlar olmasın. Özellikle aile içi ilişkilerde, masa başı sohbetlerinde, o gün yaşadıklarınızdan, espirili gözlemlerinizden, eşit konuşma fırsatı yaratarak, çocuğunuzun nelerden etkilendiğini, nelere merakı olduğunu ve arkadaş ilişkilerini takip etmeye ve desteklemeye çalışın. Paylaşımlarınızda, farklı fikirlere saygı gösteren iyi bir dinleyici olabilme örneğini de vermiş olun.
- Herhangi bir konuda, ister ders başarısı olsun, ister piyanoyu güzel çalması, övgüyü abartmayın. - Çocuğunuzu motive etmek için başkalarını, özellikle yakınlarını, örnek olarak kullanmayın.
- Gayreti görün. Çocuğun kendini motive etmesi, gayretinin görülmesi ve yetenekleri doğrultusunda fırsat bulup yaptıklarıyla “ben yapabilirim” düşüncesinin pekişmesiyle oluşur. Bunun için de küçük yaştan, aç veya tok olduğunu fark etmesi gibi, fiziksel ihtiyaçlarını fark etmesine ve insiyatif almasına fırsat verin. Sorumluluk duygusu insanan kendi ihtiyaçlarını fark etmesiyle başlar.
Tek sorumluluğu ders çalışması olmasın. Küçük yaşta, kız-erkek çocuk ayrımı yapmadan, çocuğunuza evde ufak sorumluluklar vermekle başlayın.
- Çocuğunuzun “çalar saati” olmayın. Kültürümüzde, 20 yaşındaki üniversite öğrencisi oğlunu sabahları derslerini kaçırmasın diye uyandırmayı kendine görev edinmiş anne az değil! Sürekli çocuğunun kurtarıcısı olan anneler bilmeyerek çocuğunun yetersizlik duygusunu beslemiş olurlar. Hayati bir risk olmadıkca, çocuğunuzun hatalarından öğrenmesine ve topu tutmasına fırsat verin.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!