Güncelleme Tarihi:
BALZAC FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN
Balzac modern dünyanın, yani devrim geçirmiş dünyanın romanının yaratıcısıdır. XIX. yy boyunca ve XX. yy’ın önemli bir bölümünde, Fransız ve yabancı romancılar, çok kısa bir süre içinde "Balzac modeli" durumuna gelecek olan şeyin yanında veya karşısında yer almışlardır. Bu roman modeli, açık açık bilimsel bir varsayıma dayanma iddiasında olması bakımından sistemlidir (Balzac "mozaikçiliğin" çekiciliğine karşı sistemin ruhunu ileri sürmüştür). O, tıpkı Cuvier veya Geoffroy Saint-Hilaire’in hayvan türleri için yaptıkları gibi, insan türlerinin adlandırmasını ve sınıflamasını yapmak istemiştir. Toplumsal bedenin doğal faunayla aynı olduğuna inanmaktadır. Bu bakımdan da yazarın bilim adamınınkine benzeyen işinin, betimlemek ve açıklamak olduğuna da inanmaktadır; Insanlık Komedisi’nin önsözü, "Toplum, hareketinin nedenini de beraberinde taşımak zorundadır" der. Bu görevin gerçekleştirilmesi gereken yer, tarihsel ve toplumsal gerçeklik ortamıdır; romantik olan Balzac, Devrim’den beri büyük veya küçük her insanın tarih gemisine bindiğini bilmektedir. Tarih herkesin kaderini biçimlendirir; tarih, kişisel olduğu sanılan yüreklere, tercihlere sahiptir. Tarih ilerler; geçmişi yazmak bugünü anlamaya, hatta geleceği kestirmeye yarar. Metnin dokusu olan tarih, aynı zamanda Balzac’ın şiir sanatının gerçek hedefidir; "sadık ve eksiksiz bir tarihçi", "romancıdan çok tarihçi" olmasına rağmen, tarihin yetmediği yerde başarma gücüne sahiptir. Balzac, kendisi için "Tarihçiden daha iyi yaptım, ben daha özgürüm." demiş, rolünün Fransız toplumunun "kátibi" olarak bu toplumun dökümünü yapmak olduğunu belirtmiştir.
Ister yakın (Napolyon efsanesi, Restorasyon), ister gerçekten çağdaş (Temmuz Monarşisi), isterse hafızalardan daha yeni uzaklaşmış (VendZe Savaşları) olsun, tarih her yerdedir; metnin özünde, biçiminde, dinamizminde. Onu kavramanın en iyi yolu romandır; çünkü roman, Balzac sayesinde, her şeyi, "yenilik, üslup, düşünce, bilgi ve duygu"yu kapsayan eksiksiz bir tür olmuştur. Esnek, gerçekçi ve hayalperest, evrensel ve ayrıntılı olan roman, bütün bilgileri kapsayan gerçek bir özet kitap olabilir. Roman her şeyi söyleyebilir ve her şeyi aydınlatabilir, sadece "medeni durum"la değil, kendisi gibi analojik ve tümdengelimci, kendisi gibi hakikate vurgun olan bilimle yarışabilir.
İNSANİ OLMAYAN BİR TASARI
"Her romanIN, büyük toplum romanının bir bölümünden başka bir şey olmadığına" (Sönmüş Hayaller’in önsözü) göre, Balzac için, bütün kitaplarının genel düzenlemesi, gerçeğin bu eksiksiz ifadesinin kusursuz bir aracı olmak zorundadır. O, enerji için gerekli yoğunlaşma fikrinin ağır bastığı genel bir felsefi hayat görüşüne sahiptir. Balzac’a göre aslında her birey hareketin veya iradenin tükettiği belli bir enerji miktarına sahiptir. Etkisini ister içeride, isterse dış dünyada göstersin, arzu, varlığı yönetir. Bu ana fikir, Balzac’ın eserini dağınık bir biçimde tasarlamasını engeller. O, bütünler itibarıyla, büyük hareketler itibarıyla, yapılar itibarıyla akıl yürütür. Insanlık Komedisi, Balzac’ın felsefesinin sistemleştirilmesidir. 1833’te, Goriot Baba’da kullanılan, "kişilerin geri dönmesi" yeniliği doğar; Balzac 1834’te bütünün sırasını üç bölüm halinde tasarlar: "Töre Incelemeleri" (Etudes de Moeurs), "Felsefi Incelemeler" (Etudes Philosophiques), "Analitik Incelemeler" (ƒtudes Analytiques). 1835’te bütün için bir başlık ararken kafasından "Toplumsal Incelemeler" geçer. Nihayet 1842’de Insanlık Komedisi başlığını bulur ve düşüncelerini açıkladığı ünlü önsözü kaleme alır.
Aşırı iddialı olan bu başlık, dünyanın, insanların ölmeden önce iyi kötü rollerini oynadıkları büyük bir sahne olduğunu düşündürtmekte, ama eseri, romancının sayesinde mekanizmaların içine nüfuz ettiği ve onları ortaya çıkardığı kurmaca model gibi de belirlemektedir. Çünkü amaçlanan parça parça sökmek, kanıtlamak, tutkuyla göstermektir. "Töre Incelemeleri"nin "bütün toplumsal sonuçlar"ı temsil etmesi, "insan yüreğinin tarihini noktası noktasına" yazması gerekmektedir. Sonuçlardan sonra nedenler gelir; Felsefi incelemeler, "duyguların nedenini, yaşamın neye dayandığını" anlatacaktır. Nihayet, ilkelerin aranması ’Analitik Incelemeler’e bırakılmıştır. Yapı tamamlandığında, Balzac, kendi ifadesiyle, "Batı’nın Bin Bir Gece Masalları"nı yazmış olacaktır.
"BATI’NIN BIN BIR GECE MASALLARI"
Bu rüyayı ciddiye almak gerekir. Insanlık Komedisi’nin içine girmek, aslında, büyülü bir eşiği aşmaktır; fondaki Fransız taşrasından, aşırı derecede bireyselleştirilmiş olsa da tipik, gerçek ve hayali siluetler yükselir.
Bir başka kapı itilir. Mirasların, birikimin, karanlığın ve kör talihlerin taşrasına, tam bir başkalaşım içinde olan