Güncelleme Tarihi:
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, TED Üniversitesi'nde düzenlenen 3. Uluslararası Öğretmen Eğitimi ve Akreditasyon Kongresi'ne katıldı. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) olarak ‘güçlü öğretmen, güçlü gelecek’ vurgusunu sıklıkla yaptıklarını belirten Selçuk, şöyle konuştu:
"Öğretmenle ilgili tahrif edilmiş bir alanı yeniden tarif etme ihtiyacımız var. 'Öğretmen nedir' sorusunu sorduğumuzda o kadar çok hazır cevap var ki... Aslında bir çocuğun bilmeme haliyle oturup meseleyi yeniden tefekkür etme ihtiyacımız var. Temel kavramlarımızı yeniden sorgulamaya, yeniden anlamaya ihtiyacımız var. 2023 Eğitim Vizyonu'nun merkezine öğretmen yetiştirmeyi aldık. Öğretmenliğin özünde öğretmenin kendi öğrenme yolculuğu var. Öğretmen yetiştirmeyle ilgili yeni bir tanım çerçevesine ihtiyaç bulunuyor. Bu bir ekosistem gerektiriyor. Belki KPSS dururken ya da formasyonla ilgili bu anlayış devam ederse kaliteyle ilgili ne konuşabiliriz diye sormak lazım. Öğretmen ihtiyacının organik olarak belirli bir düzen içerisinde sürdürülmesini konuşmak lazım. Bütün bunlar bize şunu gösteriyor, hep birlikte işin bir tarafından tutup ilerletmek zorundayız ama bunun için bir amaç, hayal ve ideal birlikteliği gerekiyor.
FORMASYONUN DA YENİDEN TANIMLANMASI LAZIM
Eğitim fakültelerindeki birçok ders ayrı sınıflarda, ayrı saatlerde verilerek sonrasında öğrencilere ‘bunları sınıfta birleştirin’ yaklaşımı sürdüğü sürece, öğrencilerin öğrendiklerini okulda uygulaması beklenemez. Bu noktada verilen eğitimlerin bütünselliği önemli. Anlatmaya çalıştığımız bu ekosistemin bütünselliğini tasavvur etmek. MEB olarak formasyonun kaldırılması konusunda yıl başına kadar gerçekleştirmeye gayret ettiğimiz süreç, aslında tam da bunu ifade ediyor. Her dileyene, her isteyene pedagojik formasyon vermekle sağlıklı bir yol almamız mümkün değil. Bu noktada öğretmenlik hakkını elde edenlere bakanlık ve üniversiteler işbirliğinde formasyon verilebilecek. Formasyonun da yeniden tanımlanması lazım. Pedagojik formasyon, içeriği ve yaklaşımı, MEB’in ihtiyaçları açısından bugün için çok işlevsel görünmüyor. Bunun yeniden çerçevelenip, öğretmenlik hakkı kazanan gençlerimize ücretsiz olarak verilmesi lazım. Bunun da altyapısını kurduk. Bunu tabii ki üniversitelerle, sivil toplum kuruluşlarıyla yapacağız. Bir okulun sosyal, öğrenme, altyapı açısından yüzlerce parametresinin bulunuyor. Göreve başlayan öğretmenler bu parametrelerde nasıl yol alacaklar, okulun içerisinde ne yapacaklar, bu konudaki ön hazırlıklarıyla ilgili bir sistematik de gerekiyor. Tüm bunlara bakıldığında okul ve öğretmen yetiştirme şu an aslında birbirinden bağımsız duruyor. Bu şekilde devam ettiğinde okulla eğitim fakültesi arasındaki bağlantı da giderek zayıflıyor. Okulu Profili Değerlendirme adı altında bir okulun tüm parametrelerini birlikte bir yapay zeka sistematiği içinde ele alan, eğitim fakültelerinden de bu sistematiği dikkate almalarını bekleyen bir altyapı kurduk. Pilotu devam ediyor, bitmek üzere. Sadece bu yeter mi, tabii ki yetmez. Öğretmenlerimizin sürekli, sürdürülebilir ve yerinde eğitim almaları gerekiyor. Hizmet öncesi ya da hizmet içi eğitim dediğimizde sadece yılda 2-3 gün bir çalışmayla bunu yönetmek çok mümkün değil. Hizmet öncesinde de bugünkü sistematik içerisinde mümkün değil. Çünkü fiili olarak baktığımızda eğitim fakültelerindeki derslerin belki yüzde 5'i bile uygulamalı ders değil. Ama en son kapatılan öğretmen okullarında uygulamalı ders oranı yüzde 50'ye yakındı. Teorik, pratik ayrımı da olmayan bir bütünsellik içindeydi.
YÖK'LE ‘ÖĞRETMEN YETİŞTİRME KURUMU’ ÇALIŞMASI
Türkiye'nin bu konuda hala canlı bir geleneği var. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ile birlikte yeni nesil bir eğitim fakültesini, belki eskimeyen demek lazım, yani Türkiye'nin öğretmen yetiştirme geleneğini dikkate alan ve bu gelenek doğrultusunda bir eğitim fakültesi, bir öğretmen yetiştirme kurumu modelleme çalışmasına birlikte bir başlangıç yapmış durumdayız. Yıl başından önce bununla ilgili bir içerik ve yaklaşımı da ilan etmiş olacağız. Bu konuda birkaç fakültede pilotlama çalışması yürütülecek. Sürekli dönüşen, değişen ve zamanın ruhunu içselleştiren bir anlayışla bir öğretmen yetiştirme sistemine gereksinim duyuyoruz. Bütün öğretmen adayları sınavlara girip de sınavları kazandıktan sonra okullarımıza geldiklerinde karşılaştıkları durumu, tabloyu anlamaya çalışıyoruz ve nasıl bir sıkıntı ya da problem var, bunları çözümlemeye çalışıyoruz. MEB’in kendi öğretmenlerine yönelik verdiği hizmetin de yeniden çerçevelenmesi lazım. Bunun için de Türkiye'de 950'nin üstünde merkezde öğretmen destek noktası açacağız. Bu kapsamda Ankara'nın Keçiören ilçesinde büyük bir merkez kurduk. Uzmanların yetiştirilmesi ve akabinde de bütün il ve ilçeler düzeyinde öğretmenlerin sürekli olarak, yerinde, zamanında sürdürülebilir ve sürekli eğitim almalarıyla ilgili üniversitelerde eğitim fakülteleriyle çalışılacağız.
GÜÇLÜ ÖĞRETMEN, GÜÇLÜ GELECEK
MEB, 'güçlü öğretmen güçlü gelecek' ilkesi üzerinden öğretmenine yatırım yapmayı, çocuğun hayrı, çocuğun geleceği, çocuğun iyi olma hali için merkeze koymayı çok önemsiyor ve bunun için de paydaşlarla bütün üniversitelerimizle Yükseköğretim kurulu ile sivil toplum kuruluşlarıyla uluslararası kuruluşlarla çeşitli ortaklıklar ve çalışmalar sürdürüyoruz. Bütün hepsi birden aynı maksada hizmet ediyor. 'Güçlü öğretmen, güçlü gelecek' maksadına. Öğretmene yatırım yaptığınızda emin olun çocuklarla ilgili zaten bir sorunumuz yok, bu meseleyi çok daha büyük çerçeveye oturtmuş olacağız ve eğitim fakültelerinin amaca yönelik olarak çalışmasını kolaylaştırmış olacağız. Öğretmen eğitimlerinin ihtiyaca yönelik ve gerçekçi olmasıyla birlikte onların eğitimlere yönelik talep de arttı. TED Üniversitesi'ne kongreye öncülüğünden dolayı teşekkür ediyorum. Öğretmen yetiştirmedeki kalite konusunda aslında bunun bir üniversite, bakanlık, dernek meselesi olmadığını, bunu bir ülke meselesi olduğunu hep beraber idrak edip bu anlamda bir ortak yolculuğa hızla devam etmenin gerekli olduğunu düşünüyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum."
‘ÜNİVERSİTELERE YAZILIM VERDİK’
Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Elmas da konuşmasında YÖKAK'ın yürüttüğü çalışmalara yönelik bir sunum yaptı. Elmas, yükseköğretim kurumlarının eğitimle, araştırmayla ilgili bir politikalarının olması, iç kalite güvence sistemini kurmaları gerektiğini ve YÖKAK olarak üniversitelere bununla ilgili bir yazılım verdiklerini anlattı.
‘ÜRETEMEYEN EĞİTİM FAKÜLTELERİ ÖĞRETMEN YETİŞTİRMEKTEN VAZGEÇSİN’
TED Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu da "Yapılması gereken şeylerden bir tanesi ölçtüğünüzün bir kıymeti varsa ölçmek, ölçtüğünüzü de kıymete bindirmek için gereğini yapmaktır. Atanamayan öğretmenlerden bahsederken formasyonu destekleyen eğitim fakültelerinin de kendine bakıp, öğretmenlerin eğitim fakültesinde ve ihtiyaca göre, yetkinlikle yetişmesi gerektiğinin bilincinde olmamız gerekir. Öğretmenlerin gerçek öğretmenlik nosyonuna ulaşması için süreçlerin iyi bir şekilde kurgulanması önemli. Öğretmen adaylarının mezun olduktan sonra mesleki formasyonunun ölçümlenmesi gerekiyor. Kariyer yolculukları amcalarına, dayılarına bağlı olmayan, atandıkları gün tayin için baskı yapmaya başlamayan, mesleğin gururunu yaşayan ve tabii ki ülkenin de o gururu onlara maddi, manevi her noktasında hissettirdiği bir süreç bu ülkeyi ileriye götürecektir. Bana göre, öğretmenlik yapmayan kişi gitsin başka yerde devlet memurluğu yapsın. Çocuklarımızın geleceğinin en büyük anayasal haklarını onlara vermeyelim. Üretemeyen eğitim fakülteleri de lütfen öğretmen yetiştirmekten vazgeçsinler. Çünkü söz konusu milletin geleceği ise bizlerin hepsi teferruatız" dedi.
Kongrenin açılışında ayrıca TED Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Belgin Ayvaşık, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı ve Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Küçük, EPDAD Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Öztürk ile TED Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yüksek Kavak da birer konuşma yaptı.