Güncelleme Tarihi:
Kültürel değerleri araştıran, gün yüzüne çıkaran, arşivleyen, geleneksel sanatları geçmişten geleceğe taşıyarak gelecek kuşaklara aktaran ve 29 ilde 30 kurumla hizmet veren Olgunlaşma Enstitülerinden bir yenisi Samsun’da açıldı. Açılış törenine, Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, eşi Nebahat Özer, Ticaret Bakanı Mehmet Muş ve eşi Ümmü Eymen Muş, Samsun Valisi Zülkif Dağlı, Samsun milletvekili Çiğdem Karaaslan, Ordu milletvekili Metin Gündoğdu, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Hüseyin Burak Fettahoğlu ve çok sayıda davetlinin katıldı.
EĞİTİM OLMAZSA HİÇBİR ŞEY OLMAZ
Ticaret Bakanı Mehmet Muş ile kabinede beraber çalışmaktan onur duyduğunu belirten Özer şunları söyledi: "Çok hızlı bir şekilde ülkemizin ticari kapasitesinin artmasındaki engelleri birer birer aşan kıymetli Ticaret Bakanımızın bulunmuş olduğu şehirde bir açılış yapmak bana ayrı bir keyif veriyor. Ben inanıyorum ki Sayın Bakanımla Samsun çok büyük bir ekonomik kalkınmaya, sadece ekonomik anlamda da değil; üretimde, kültürde, sanatta, diğer alanlarda da çok büyük bir hamleye tanıklık edecek. Biz de Ordu'dan destek vereceğiz. Türkiye son 20 yıl içinde eğitimde devrimsel bir dönüşüme tanıklık etti. Ülkelerin en kalıcı sermayesi beşerî sermaye. Beşerî sermayenin niteliğini arttırmada kullanılan en önemli enstrüman eğitim olmazsa, üretim olmaz, eğitim olmazsa geçmişten geleceğe iddialı bir şekilde yola yürümek mümkün olmaz, eğitim olmazsa sanat olmaz, eğitim olmazsa hiçbir şey olmaz.”
2000’Lİ YILLARDA MANZARA KÖTÜYDÜ
Türkiye'de 2000'li yıllara gelindiğinde eğitim alanındaki manzaranın çok kötü olduğunu, dile getiren Bakan Özer şöyle devam etti: "Derslikler yapıldı, okullar yapıldı. 2000'li yıllarda Türkiye'deki 81 ilde derslik sayısı sadece 300 bindi. Bugün 857 bin dersliği olan bir ülkeyiz. İkinci hamle okullaşma oranını artırmak için yapılan hamle eğitimin demokratikleşmesi hamlesi oldu. Bu ülkede son yirmi yılda kitaplar ücretsiz olarak dağıtılmaya başlandı. Yardımcı kaynakları biz geçen sene devreye soktuk. 190 milyon yardımcı kaynağı ücretsiz olarak dağıttık. Şartlı eğitim yardımları yürürlüğe sokuldu. Yani çocuğunu eğitime devam ettirme şartıyla ailelere finansman desteği sağlandı. Burslar verildi. Taşımalı eğitimle, eğitime erişemeyen o garibanlar ücretsiz bir şekilde taşımalı eğitim kapsamında okullarına kavuştular ve ilk kez ücretsiz yemekler verilmeye başlandı. 1,8 milyon öğrenci ücretsiz yemek yiyordu. 6 Şubat tarihi itibarıyla 5 milyona çıkardık. Okul öncesi eğitimdeki tüm çocuklarımıza, tüm yavrularımıza ücretsiz olarak yemek veriyoruz. Bu sosyal politikaların bugünkü maliyeti, son yirmi yıldaki sosyal politikaların maliyeti 525 milyar lira. Peki netice ne oldu? Netice şu oldu: Beş yaştaki okullaşma oranı yüzde 11'den yüzde 99,86'ya çıktı. Ortaöğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 44'ten yüzde 99,17'ye çıktı. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 14'lerden yüzde 47'lere çıktı. Yani son yirmi yıl, bu ülkenin beşeri sermayesini en bereketli bir şekilde kullandığı bir döneme tekabül etti.
KAZANAN MAZLUMLAR VE KIZ ÇOCUKLARI
Bu uygulamaların iki kazananı var Birincisi garibanlar. Hani o Türkiye Yüzyılı şarkısında 'Mazlumlar söylesin, şarkılarını' diyor ya. Mazlumlar şarkılarını söyledi bu dönemde. İkincisi de kadınlar oldu. Ortaöğretimdeki kızlarımızın okullaşma oranı ortalama yüzde 44 olmasına rağmen yüzde 39'du. Şu anda yüzde 99'a yükseldi. Kız çocuklarının okullaşma oranı, kadınların okullaşma oran ilk kez erkekleri geçti. Yükseköğretimde 2014 tarihinden itibaren kadınların okullaşma oranı erkekleri geçti."