Güncelleme Tarihi:
Çin, Hindistan, Brezilya ve ABD’nin her birinde 150’nin üzerinde tıp okulu bulunurken 36 ülkede hiç yok. Dünyada sağlık bilimleri eğitimine yılda 1 milyar doların üzerinde bütçe harcanırken, bunun ülkeler arasındaki dengesiz dağılımı bir yana bu bütçe tüm sağlık harcamalarının da ancak yüzde 2’sinde kalıyor.
Bu tabloya etki eden faktörler arasında sağlık hizmet sunum modelleri ve bunları biçimlendiren sosyal, ekonomik ve politik değişiklikleri de unutmamak gerekiyor. Bir yandan toplum sağlığına yönelik artan yatırımlar bir yandan sağlık maliyetlerinin sınırlandırılmasına yönelik artan ekonomik baskılar, yaşlanan toplumlar ve artan kronik hastalıklar, hekim ve hastalar arasındaki ilişkinin değişen doğası özellikle geleceğin hekimlerini biçimlendirecek eğitimlerin planlanmasında önemli oluyor.
Bu çizilen tabloya artan sağlık çalışanı hareketliliğini ve sağlık hizmet sunumlarında sınırların ortadan kalkmasını da eklediğimizde en büyük kaygı bu insan gücünün niteliğine odaklanıyor. 1999’da yayınlanan ‘The Err is Human’ (Institute of Medicine; 1999) raporunun yarattığı eğitimdeki büyük değişime ve gelişime rağmen 2016’da hâlâ tıbbi hatalardan ölümlerin tüm ölüm nedenleri arasında üçüncü sırada yer alıyor olması da bu kaygının derinleşmesine neden oluyor.
İnsan faktörü yeniden öne çıkarılabilmeli
Nedir hekimden beklenen nitelik? Tıp okulları hangi yetkinliklere sahip hekimler yetiştirmeli? Bu soruların yanıtları için ABD, Kanada, İngiltere ve Avustralya başta olmak üzere hem sağlık, hem de tıp eğitimi alanındaki ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar çalışmalar, projeler yürütüyor ve öneriler, kriterler geliştiriyor. Gelinen nokta aşırı teknolojinin geri plana ittiği insan faktörünü yeniden öne çıkarabilmek olarak tanımlanabilir.
Üzerine odaklanılan temel değerler hasta odaklı bakım, iletişim ve profesyonel yaklaşımdır. Ekip çalışması ya da mesleklerarası işbirliği/eğitim öne çıkan kavramlar. Yaşamboyu öğrenen, eleştirel düşünen, bilgi teknolojilerini kullanabilen bir hekim profili çiziliyor. Geleneksel ders anlatılarına dayalı bir eğitim anlayışı yerini artık küçük gruplarda olguya dayalı çalışmaların yapıldığı öz-yönelimli eğitimlere bırakıyor.
Bu gelişmelerin sonunda hekimlerin hasta bakımı ve girişimsel beceriler, tıbbi bilgi, uygulamaya dayalı öğrenme ve gelişim, iletişim becerileri, profesyonel değerler ile sisteme dayalı uygulamalar başlıklarında yetkinliğe ulaşmış olması bekleniyor. (ACGME 2015). Bir başka yaklaşımla hekimlerin tıbbi bilgiye sahip olmanın yanı sıra iletişimci, işbirliği yapabilen, lider, sağlık savunucusu, bilim adamı ve profesyonel rollerini yerine getirecek donanıma sahip olması isteniyor.
Tanımlanan bu özellikler ve yeterlik alanları 21’inci yüzyıl hekimlerinden bu yüzyılın sağlık sistemleri içinde varolarak bu yüzyılın sağlık sorunlarıyla başa çıkmak için sahip olmaları beklenen nitelikleri ya da tıp eğitiminin çıktılarını oluşturuyor.
Nitelik için eğitim programlarının akreditasyonu önemli
Niteliğin belirli standartlar çerçevesinde sağlanması ve sürdürülmesi için de eğitim programlarının akreditasyonu önem kazandı. ABD ve Kanada’nın uygulamalarıyla öncü olduğu bu süreçte mezuniyet öncesi ve sonrası eğitim programları belirli sürelerle akredite ediliyor. ABD’de bu koşulları sağlayamayan eğitim programlarının öğrenci almasına izin verilmiyor.
1958 yılından beri ABD’de hekim olarak çalışabilmek için geçilmesi gerekli olan ‘ECFMG’ sınavına başvuru kriteri olarak, 2023’ten geçerli olmak üzere akredite bir tıp okulundan mezun olunması koşul olarak getirildi. Bu koşul, ülkede çalışan hekimlerin 4’te 1’ini yabancıların oluşturduğu ABD’de hekim niteliğinin korunmasına yönelik alınmış bir önlem olarak değerlendirilmeli.
Türkiye’deki sağlık çalışanları ve özellikle de hekim insan gücü dünyadakilere benzer sorunlara sahip ve süreçteki gelişmeler de benzer şekilde yaşanıyor. Ülkemizde 90’ı aşan sayıda tıp fakültesi, her birinde eğitim koşullarını aşan sayıda öğrenci, hizmeti eğitim ve araştırmayı öncelemeye zorlanan bir eğitici kadrosu bulunuyor. Tıp fakülteleri eğitim programlarını dünya koşullarında ve uluslararası standartlar çerçevesinde yapılandırmaya çalışılıyor.
Tıpta kontenjan ve performans baskısı azaltılmalı
2014 yılında hazırlanan ‘Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Ulusal Çekirdek Eğitim Programı’ tıp fakültelerinin eğitim çıktılarını, mezunların yeterliklerini tanımlayan güncel ve kapsamlı bir döküman. 2010 yılından bu yana tıp eğitimi programlarını akredite eden, Dünya Tıp Eğitimi Federasyonu ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından tanınan Tıp Eğitimi Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği’nin (TEPDAD) Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Ulusal Standartları da yine ülkemizdeki tıp eğitiminde niteliğin sağlanması, yükseltilmesi ve sürdürülmesini hedefliyor.
Türkiye’deki tıp fakültelerinin yapılanması, eğitim programlarının geliştirilmesi ve eğitimlerin güncel koşullarda sürdürülmesinde kurgu ve kuramsal bağlamda dünya örneklerinden geride bir özelliği yok. Mezunlarından beklenen yeterlikler ülkemiz koşullarında olduğu kadar dünyanın her yerinde hekimlik yapabilecek düzeyde. Tıp eğitimimiz; olumsuz yönde etkileyen kontenjan baskılarının azaltılması, eğitim ortam ve donanımlarına ayrılan bütçenin arttırılması, akademik personelin performans baskısından çıkarılıp eğitimi öncelikleyen ve araştırmaya zaman yaratabilen koşullara ulaştırılması sonrasında niteliği çok daha üst düzeyde hekimler yetiştirecek.