Güncelleme Tarihi:
Bu bilgilere, annelerin çocuk yetiştirme konusundaki yaklaşımlarını anlamak üzere 3 yıl önce yaptığımız bir araştırmada ulaşmıştık. British Council, YADA Vakfı ve Gelecek Daha Net Gençlik Platformu (GDN) olarak geçtiğimiz günlerde tamamladığımız gençlik araştırmasında ise, Türkiyeli gençlerin büyük çoğunluğunun eleştirel düşüncelerini ifade etmekten sakınan, eleştirelliğin yol açabileceği gerilimleri göze almaktansa otoriteyle uyumlu olmayı seçen bir tutum geliştirdiğini gördük. Bu iki farklı araştırmanın işaret ettiği ortak sonuç, ailelerin çocuklarından temel beklentisi olan eleştirel düşünceyi bastırma, uyum gösterme ve terbiyeli olma davranışlarının gençler tarafından karşılandığı oldu.
Yaptığımız araştırmanın gündelik hayattan eğitime bakışa, dış dünya algısından sosyal medya kullanım alışkanlıklarına, her biri ayrı tartışmayı hak eden birçok sonucu var. Ancak gençlik politikaları ile ilgili olan siyaset erbabının, gençleri hedefleyen sivil toplum kuruluşlarının ve bu konular üzerine düşünen kanaat dünyasının tartışmasını gerektiren, birbiriyle iç içe geçmiş iki temel konunun altını çizmek gerekiyor.
GENÇLER AİLESİYLE ARASINA MESAFE KOYAMIYOR
İlki gençlerin aileleriyle kurduğu bağımlılık ilişkisi. Gençlerin ezici çoğunluğunun temel gelir kaynağını ailesi oluşturuyor. Öğrenci olup yarı zamanlı çalışarak ekonomik bağımlılığı hafifletmeye çalışanların oranı sadece yüzde 1.7. Ancak bağımlılığın tek kaynağı ekonomik değil. Gençler eğitimden iş hayatına geçtiğinde bile aileyle arasındaki bağlar, gücünden bir şey kaybetmeden devam ediyor. Çalışan, bekar gençlerin yüzde 73’ü ailesiyle yaşamaya devam ediyor. Geri kalan yüzde 27’nin önemli bir kısmının da uzakta bir şehirde olduğu için ayrı yaşadığı hesaba katılırsa bu oranın daha da yükselebileceği öngörülebilir. Görünen o ki gençler aileleri ile arasına makul bir mesafe koyamıyor.
ÖZGÜRLÜĞÜN YOLU: ÜNİVERSİTE EĞİTİMİ, YURTDIŞI, EVLİLİK
Gençlerin hayatlarını, kendi özgür iradeleriyle özerk bir hayat olarak yönetmelerini sağlayan, başka bir şehirde üniversite okumanın dışında iki yol var: Yurtdışına gitmek ve/veya evlenmek. Araştırmaya göre, gençlerin yarısı daha iyi bir eğitim için yurtdışına gitmek gerektiğini düşünüyor. Eğitim ya da iş için yurtdışına çıkmak isteyen gençlerin önceliği ise Batılı ülkeler. Amerika, İngiltere ve Almanya ilk 3 sırada. Bu istek tüm genç grupları için geçerli. Sekülerler, dindarlar, Türkler, Kürtler, Aleviler. Bütün kimliklerden gençlerin çoğu daha iyi bir eğitim, daha iyi bir iş, daha özgür bir hayatı Batı’da görüyor. Aileyle mesafeyi, özerkliğe imkân veren makul bir düzeye, çatışmadan ve aileyle kopmadan taşımanın diğer yaygın yolu ise evlenmek. Kadın-erkek gençlerin büyük çoğunluğunun gelecek planlarındaki olmazsa olmazı evlenmek ve kendi ailesini kurmak oluşturuyor. Gençler evlenmeyi aileden özerkleşmenin ve kendi kararlarını hayata geçirmenin etkili bir yolu olarak görüyor.
AYRIMCI SÖYLEMLER BİÇİM DEĞİŞTİRDİ
Araştırmanın ortaya koyduğu ikinci önemli sonuçsa, gençlerin kendilerinden farklı kimliklerden olan veya farklı düşüncelere, dünya görüşlerine sahip akranlarıyla ilişkileri konusunda. Gençlerin hatırı sayılır bir kısmı etraflarında farklı kimliklerden ve düşüncelerden arkadaşları olduğunu ifade ediyor. Önceki kuşakların kutuplaşma konusundaki ayırt edici davranışının kendi kümesine kapanma ve farklı olanla temas etmeme olduğu varsayılırsa, bu durum esneklik ya da farklılıklara açılma olarak yorumlanabilir. Ancak farklılıklarla bir arada olma görece tolere edilen bir duruma dönüşmüşse de, ayrımcı söylemler ve pratikler de henüz aşılmış görünmüyor. Kendileri gibi olmayanlarla ya da kendileri gibi düşünmeyenlerle bir arada olma yönteminin farklılığa konu olan meseleleri konuşmama, konuyu açmama, açılırsa konuyu değiştirme olduğunu görüyoruz. Günümüz genç kuşağının ayrımcılık biçimi farklılığı görmezden gelmek, yok saymak olarak karşımıza çıkıyor. Önceki kuşaklar gibi dışlayarak ve temas etmeyerek değil, ancak içererek fakat görmezden gelerek ayrımcılığa maruz bırakmak. Öte yandan söz konusu farklılık LGBTİ’ler, Müslüman olmayanlar ve Suriyeliler olduğunda ayrımcılık daha fazla dışlayıcı söylem ve pratikle belirginleşiyor.
DESTEKLER YA BAĞIMLI KILIYOR YA DA BORÇLANDIRIYOR
Gençlerin hem aileleri ve diğer otoritelerle kurdukları ilişkiler hem de araştırmanın ortaya çıkardığı diğer konuların işaret ettiği en önemli sorun ve çözüm alanı, destek mekanizmaları oldu. Gençlere sağlanan desteklere baktığımızda devlet, sivil toplum ya da özel sektör tarafından sunulan burslar, krediler, girişimcilik hibe ve destekleri gibi finansal olanakları ya da yurt gibi barınma yardımlarını görüyoruz. Ancak bu yardımların pek çoğu gençlerin özerkleşmesine ve kendi vizyonlarını hayata geçirmesine destek olmaktan ziyade onları daha da bağımlı kılan, destek veren kuruma ya da onun temsil ettiği toplumsal/kültürel değer sistemine karşı borçlandıran bir işleyişe sahip.
GENÇLER OTORİTE HALKALARIYLA KUŞATILMIŞ DURUMDA
Sonuç olarak gençlerin çevresi aile, siyaset, iş hayatı gibi otorite halkalarıyla kuşatılmış durumda. Aileler çocuklarından kendilerinden uzaklaşmadan, ebeveynlerinin ufuklarının sınırlarında bir hayat sürdürmesini bekliyor. Siyaset, gençlerden karar süreçlerine katılan ve kararları etkileyen eleştirel akıldan ziyade sahada rol alan, lojistik kuvvetler olmasını ve düşünme işini büyüklerine bırakmasını talep ediyor. İş hayatı gençleri memur olarak istihdam etmek istiyor ve kendilerine verilen rollerle sınırlı bir hayata rıza göstermesini bekliyor. Sağlanan desteklerse, gençlerin kendilerine sunulan sınırlarda yaşamalarını garanti altına alan bir işlev görüyor.
Onların buna verdikleri karşılıksa, rıza göstermeden uyum sağlamak ve hayatlarındaki farklı kimliklerle düşüncelerden, akranlarıyla sessiz gerilimler tecrübe etmek. Bu durum sürdürülebilir görünmüyor. Gençlik üzerine düşünen, politika üreten, destek mekanizmaları geliştiren sivil toplumdan özel sektöre, akademiden kamu yönetimine tüm kesimlerin önünde öncelikli bir misyon yükseliyor. Gençlerin sessizlikle uyum gösterdikleri her kesimle konuşmalarının ve müzakere etmelerinin önünü açmak.
MEHMET ALİ ÇALIŞKAN KİMDİR?
Lisans eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde tamamlayan Mehmet Ali Çalışkan, aynı üniversitenin sosyoloji bölümünde yüksek lisans yaptı. Yaşama Dair Vakıf, Aktif Yaşam Derneği’nin kurucuları arasında bulunan Çalışkan, sivil toplum, sivil toplum kuruluşları, STK ve özel sektör projelerinin toplumsal etkileri üzerine araştırmalarda yer aldı. Bu çalışmaların raporları çeşitli uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından yayımlandı.