Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de sadece şehirlerarasında değil, aynı ilçede bile okullar arasında büyük ‘kalite farkı’ bulunduğu en çok eleştirilen konulardan biri. 2017 ÖSYS istatistiklerine göre, fen lisesinde her iki öğrenciden biri lisans programlarına yerleşirken bu, imam hatiplerde beşte bir, endüstri meslek liselerinde ise yüzde 3.
Uzmanlar, TEOG’a alternatif modelde adrese dayalı kayıt sisteminin eşitsizliği büyütebileceğini söylüyor. Türkiye’de adrese dayalı kayıt sistemi için yeterli altyapı olmadığını vurgulayan eğitimciler, her lisenin öğrencilerin akademik-mesleki ihtiyaçlarını karşılayabilecek program çeşitliliğine, insan kaynağına sahip olması gerektiğini belirtiyor. Ayrıca liselerdeki nitelik farkları nedeniyle ailelerin taşınması gibi durumların doğabileceğini de hatırlatıyorlar.
Öte yandan ‘en iyi lise yarışı için yüzde 5-10 sınırı’, TEOG’da birinci çıkabilen ‘çoban öğrenci’lere ne olacağı sorusunu da beraberinde getiriyor. Ayrıca sınav okunurken gözlemci öğretmenlik iyi uygulanmazsa haksızlıklar yaşanabileceği de vurgulanıyor.
İşte uzmanların dikkat çektiği ‘eşitsizlik’ler ve Türkiye’nin eğitim araştırmaları konusunda iki öncü kurumu Eğitim Reformu Girişimi (ERG) ve TEDMEM’in Hürriyet için yaptığı analizler:
1-) ADRESE DAYALI SİSTEM, KALİTE FARKI YÜZÜNDEN UÇURUMU BÜYÜTEBİLİR
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın açıkladığı alternatifler arasında, adrese dayalı kayıt sistemi de bulunuyor. Bakan Yılmaz, “Her okulun aynı şekilde talep edilebilir hale getirilmesi lazım. Anadolu liselerine geçişin arkasındaki düşüncenin altında yatan da buydu. Bu nedenle tüm okullarımızı kaliteli hale getirirsek, adrese dayalı kayıt sistemi de hayata geçirilebilir” diyerek bu sistemi açıklarken, Türkiye’de bölgeler ya da şehirleri bırakın, aynı ilçede bile okullar arasında büyük ‘kalite farkı’ bulunduğu, bunun eşitsizlik yarattığı en çok eleştirilen noktalardan biri. ÖSYM’ye giriş istatistikleri de farklı okul türleri arasındaki ‘başarı’ durumunu gözler önüne seriyor. 2017 ÖSYS istatistiklerine göre, fen lisesinde her iki, Anadolu lisesinde her üç öğrenciden biri lisans programlarına yerleşirken bu, imam hatiplerde beşte bir, endüstri meslek liselerinde ise ancak yüzde 3 olabiliyor.
2-) YÜZDE 5’LİK SİSTEM, BAŞARILI ‘ÇOBAN ÖĞRENCİ’Yİ ETKİLEYEBİLİR
TEOG’un kalkmasıyla, köklü liselere nasıl öğrenci alınacağı en çok tartışılan konulardan biri oldu. Alternatiflerden biri de Ankara Fen Lisesi ve İstanbul Lisesi gibi okulların, öğrencilerin puanına göre en başarılı yüzde 5-10’luk dilimi çağırarak sınav yapması. Ancak bu, akıllara her TEOG zamanı ‘başarı hikâyesi’ olarak gazetelerde boy gösteren, maddi imkânı kısıtlı öğrencilerin sınavlara nasıl katılacağı sorusunu getiriyor. Tıpkı, Kahramanmaraş’tan Ankara Fen Lisesi’ni kazanan Mustafa Solak gibi. Babası hayvancılıkla uğraşan, annesi ev hanımı olan Mustafa, ortaokuldayken çobanlık yaparak ailesine yardım ederken, hayalindeki liseyi kazandı. Tunceli Çemişgezek’te sınava hazırlanan Berdan Karataş ise, Elazığ Fen Lisesi’ne girdi. Babası odunculuk yapan, annesi ev hanımı olan öğrenci boş zamanlarında hayvanları otlatıyor, ailesine destek oluyordu. TEOG birincileri arasına girmeyi başardı. Bu yüzden uzmanlara göre, fen liseleri gibi iyi okul türleri için en iyi yüzde 5’lik dilimden gelen öğrencilerin merkezi sınava alınması gerekiyor. Öğrencilerin, Türkiye’nin her bölgesinden bu sınavlara katılabilmesi gerektiğini vurgulayan uzmanlar, “Sınavlar Türkiye genelindeki illerde merkezi olarak yapılmalı ki, erişimde problem oluşmasın. Okullar bu sınavları tek bir merkezde yaparsa, öğrenciler için önemli problemler ortaya çıkabilir. Bu sınav hormonlu notların önüne geçilmesinde de rol oynar” diyor.
3-) GÖZLEMCİ ÖĞRETMENLİK İYİ UYGULANMAZSA HAKSIZLIKLAR OLABİLİR
MEB’in soru bankasından sorularla yapılacak sınavlardaki cevap kâğıtlarının iki öğretmen tarafından değerlendirilecek olması olumlu bulunsa da, bazı haksızlıklar yaratabileceği belirtiliyor. Uzmanlar, gözlemci uygulaması iyi şekilde hayata geçirilmezse, ‘kayırma’ların olabileceğine dikkat çekiyor. Veli ve öğrencileri, kağıtların adil değerlendirildiği konusunda ikna etmekte sorunlar yaşanabileceğini söylerken, aynı durumun ‘hormonlu not’ sorununu daha da derinleştirebileceğini de vurguluyorlar.