Güncelleme Tarihi:
Gauck, Beykoz'da Türk-Alman Üniversitesi'nin resmi açılış törenindeki konuşmasına, "Bu güzel Beykoz'daki, bu kampüsteki beynelmilellik ve hareketlenme ruhunu gören ünlü Türk şairi Nazım Hikmet'in sözlerini anımsayabiliriz: En güzel deniz, henüz gidilmemiş olandır" diyerek başladı.
Yeni bir şeye cesaret etmenin, her zaman çaba gerektirdiğini ve olumlu anlamda heyecan ve ilham verici olduğunu dile getiren Gauck, Türk-Alman Üniversitesi projesinin de böyle olduğunu söyledi.
Gauck, Türkiye ve Almanya'nın bilim ilişkilerinde yeni bir fasıl açtığını belirterek, şöyle dedi:
"Biz, bugün burada partnerlik ve diyalog anlamında bir üniversite açıyoruz. Tabii ki bu adım çok itinalı bir hazırlık sonrasında gerçekleşti. Müzakereler yapıldı, anlaşmalar imzalandı ve geçtiğimiz sonbaharda ilk öğrenciler, öğrenimlerine başladı.
Türkiye ile Almanya arasındaki çeşitli ilişkilerde bilimin her zaman önemli bir rolü oldu. Ülkelerimiz arasında bilim alanındaki ilişkiler, Osmanlı dönemine kadar uzanıyor. Nazi rejiminin baskısından kaçarak Türkiye'ye sığınan insanlar olduğunu unutmamamız gerekiyor. Onlardan bazıları, Türk üniversitelerinde görev aldı. Örneğin daha sonra Berlin Belediye Başkanı Ernst Reuter, yerel politikalar alanında profesör olarak Ankara'da Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde 1938 yılından itibaren Türk kentlerinin gelişimine katkıda bulundu. Savaştan sonra Almanya'ya geri dönenlerin birçoğu, Türkiye ile olan bağlarını sürdürdü, kültür, ekonomi veya siyaset alanında. Bu nedenle kültürel diyalog ve anlaşma için Ernst Reuter girişimi, Türk-Alman Üniversitesi'nin kuruluşuna önemli bir ivme kazandırdı."
Almanya’dan çok sayıda öğrenci Türkiye’ye geliyor
Gauck, Türk-Alman ilişkilerinin her zaman geliştiğini ve daha yoğun hale geldiğini anlatarak, "Bu nedenle bugün Türk öğrencilerinin öğrenim gördüğü ülkeler arasında ABD'den sonra Almanya ikinci sırada. Aynı şekilde Almanya'dan da Türkiye'ye çok sayıda öğrenci geliyor" dedi.
Konuk Cumhurbaşkanı Gauck, eğitim ve bilim alanındaki ilişkilerin yoğunluğundan mutluluk duyduğunu belirterek bunun Türk-Alman Bilim Yılı'nda da görüldüğünü söyledi.
Geleceğe yönelik görevlerin elbirliğiyle üstlenilebileceğine aktaran Gauck, bilimin ve araştırmanın uluslararası bir niteliğe kavuşmasının, bu açıdan çok önemli olduğunu belirtti.
Gauck, artık öğrencilerin uluslararası düzeyde kendi ülkelerinde, Avrupa ülkelerinde ve dünyanın diğer ülkelerinde de öğrenim görebildiğini, başka öğrencilerle biraraya gelebildiğini anlattı.
Üniversitenin çok dilliliği önemli
Almanya Cumhurbaşkanı Gauck, dün konuşma yaptığı Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin, Berlin'deki Humboldt Üniversitesi ile kültürlerarası bir bakış açısını benimseyen bir eğitim dalı bulunduğunu öğrenmesine değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türk-Alman Üniversitesi uluslararası bir nitelik kazanma yolunda bir adım teşkil ediyor. Diğer ikili üniversiteler gibi ikili işbirliğinin bir aracı ve böylece iki ülke arasındaki başarılı partnerliğin de bir sonucu. Bu üniversite, partner üniversitelerle ve bilim alanındaki üstün nitelikteki çalışmalarla bilim alanında öncü olmaya aday bir üniversite. Aynı zamanda iki ülke şirketleriyle yakın bir işbirliği gerçekleştirerek, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin daha da yoğunlaşmasına katkıda bulunabilir. Böylece Türk-Alman Üniversitesi, bir mesaj verebilir. Bu mesaj, işbirliğinin tüm partnerleri daha da güçlendireceği yönünde.
Bu üniversite çok özel bir konuma sahip, Türkiye ve Almanya arasında bilim, fikir alışverişi ve diyalog için önemli bir forum. Asya ile Avrupa arasındaki kesişme noktasında konumlanıyor ve hem Almanya'dan hem Türkiye'den gelen genç insanların bir araya gelmesi için yaratılmış adeta. Burada bağlantılar kurabilir, bütün yaşamları boyunca bu bağlantıları geliştirebilirler. Her ülkeden daha fazla genç insanın burada okumasını istiyoruz. Aynı zamanda bu üniversitenin daha çok sayıda Türk gencinin Almanca öğrenmesine olanak sağlamasını ve Almanya'da uzun süre kalabilmesini arzu ediyorum. Üniversitenin çok dilliliğinin, Türkçe, Almanca ve İngilizce'nin, üniversitenin en önemli artılarından biri olacağına inanıyorum."
Gauck, üniversitenin öğrencilerine, öğretim görevlilerine ve çalışanlarına, "Daha yolun başındasınız. Muhtemelen bu yol her zaman düz olmayacak. Tabii ki bir planı var fakat gelişme aşamalarının ne zaman ve nasıl olacağı belki henüz tam olarak belli değil fakat sizden, öğrencilerden ve öğretmenlerden hayal gücünüzü ve kararlılığınızı kullanarak bu gelişmeye katkıda bulunmanızı istiyorum. Size bunun için cesaret, öğretmekten ve öğrenmekten keyif almanızı diliyorum" diye seslendi.
Cumhurbaşkanı Gül: Alman teknolojisinin disiplininden faydalanmak istiyoruz
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Bu üniversitenin teknoloji ağırlıklı olmasının Türkiye'ye çok büyük katkısı olacağına inanıyorum. Alman teknolojisinin disiplininden faydalanmayı açıkçası çok arzu ediyoruz" dedi.
Gül, Beykoz'da Türk-Alman Üniversitesinin resmi açılış töreninde yaptığı konuşmada, Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ile İstanbul'da olmaktan, Türk-Alman Üniversitesinin açılışını yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Gül, Gauck'un Türkiye'ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdiğini, dün Ankara'da resmi toplantılar yaptığını ve bugün İstanbul'da olduğunu belirterek, "Bu üniversitenin açılışını gerçekten canı gönülden hep arzu ettik. Aslında ben şahsen Alman sisteminde eğitim almadım, Alman ekolünden değilim ama Türkiye'de bir Türk-Alman üniversitenin noksanlığını çok erkenden hep hissettim. Bunun gerçekleşmesini de çok arzu ettim. Türkiye'de Almanca eğitim veren liseler epeyce eski. İstanbul Alman Lisesi 1868 yılında, İstanbul Erkek Lisesi 1917 yılında açıldı. O zamandan bu yana Türk gençlerine çok güzel eğitim veriyor yine Avusturya Lisesi ve bunun gibi diğer liseler, Almanca eğitimi veriyor. Ayrıca Türkiye'nin Alman Anadolu Liseleri var. Türkiye'nin değişik bölümlerinde Ankara'da başka şehirlerimizde, İstanbul'da... Bütün bunlarda Almanca eğitim veriyorlar" diye konuştu.
Gül, Almanya'da 3 milyona yakın Türk olduğunu, her sene 5 milyona yakın Alman turistin Türkiye'ye geldiğini, Almanya'nın Türkiye'de 5 binin üzerinde şirketinin var olduğunu, özellikle de Türk-Alman ilişkilerinin insani tarafına bakıldığında, orada doğan, büyüyen yeni jenerasyon, Alman vatandaşı olan Türkler düşünüldüğünde, Türkiye'de bir Türk-Alman üniversitesinin olmayışının bir noksanlık olduğunu belirtti.
Bu noksanlığın giderildiğini görmekten duyduğu memnuniyeti vurgulayan Gül, şöyle devam etti:
"2006 yılında, o zaman Dışişleri Bakanı olduğum dönemlerde sayın Steinmeier ile birlikte, Ernst Reuter girişimi çerçevesi içerisinde bu üniversitenin temellerini attık. Hanımefendi de çok iyi biliyorlar, burada bu işe katkı veren çok değerli Türk ve Alman dostlarımız var. Sayın Cumhurbaşkanı Wulff Türkiye'yi ziyaret ettiğinde de yine burada eşlerimizle birlikte böyle bir merasimi yapmıştık ve burada bu üniversitenin temelini atmıştık. Şimdi sayın federal cumhurbaşkanıyla ve hanımefendiyle birlikte açılışını yapıyor olmaktan gerçekten büyük bir memnuniyet duyuyorum."
Alman bilim adamları üniversitelerimizde ders verdi
Gül, ikinci dünyanın acılı dönemlerinde Türkiye'ye sığınan Almanların o zaman "boğaza sığınan Almanlar" diye bilindiklerini anlatarak, şunları söyledi:
"Onların içerisinde çok değerli ilim, kültür adamları vardı. Bizim üniversitelerimizde, kürsülerde çok dersler verdiler. Ben biliyorum, benim hocalarımın hocaları oldu bazıları. Bugün de yine boğazda bu üniversiteyi açıyoruz. Bu mekan, sayın Cumhurbaşkanı boğaz, İstanbul Boğazı... Biraz sonra diğer taraftan göreceğiz ama bu araziler çok değerli araziler gerçekten. Bu araziyi tahsis ettik, dün de bu araziye yeni bir arazi daha ekledik. Rektör Ankara'ya geldi, bu arzusunu söyledi. Yan tarafta Tarım Bakanlığına ait olan bir arazi vardı onun da bir kısmını buraya verdik. Bütün bütçesi, herşeyi Kalkınma Bakanlığımız, Devlet Planlama Teşkilatı tabii ki Milli Eğitim Bakanlığımızın yönlendirmesi ve onun gözlemi altında ve Yükseköğretim Teşkilatı tarafından bunların hepsi gerçekleştirildi."
Türk-Alman bilim adamları Almanca eğitim verecek
Gül, İstanbul Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı, Beykoz ilçesinin yöneticileri ve belediye başkanlarının büyük bir sahiplik gösterdiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnanıyorum ki kısa süre içerisinde, kampüs en güzel şekilde yapılacak ve burada Türk ve Alman bilim adamları ortak bir şekilde, Almanca eğitim verecekler. Benim en çok arzum, açıkçası buranın teknoloji ağırlıklı bir üniversite olması. Tabii ki diğer bütün dalların da sosyal bilim dallarının da var olması bir üniversite için şart. Onun için hukuk ve diğer dallar başladı. İleri de muhakkak ki arkeoloji de dahil olmak üzere birçok dallar kurulacaktır burada. Ama bu üniversitenin teknoloji ağırlıklı olmasının Türkiye'ye çok büyük katkısı olacağına inanıyorum. Alman teknolojisinin disiplininden faydalanmayı açıkçası çok arzu ediyoruz. Onun için bu üniversite kurulurken üniversitenin ilk rektörü Ziya Bey'i, Almanya'da kürsüsü olan ve orada öğretim üyeliği yapan bir Türk'ü buraya getirmiştik. Şimdi değerli rektörün liderliğinde, üniversite giderek büyüyor. Arzum şu Almanya'da bu kadar Türk olduğuna göre, orada yeni jenerasyonlar olduğuna göre, gerek Türk asıllı Almanlar gerekse diğer Almanlar onların Türkiye ile bu ilişkilerinde bu üniversitenin bir rolü olacağına inanıyorum. Türkiye'deki büyük Alman sermayesi, şirketleri bütün bunlar içinde en iyi mühendislik başta olmak üzere diğer alanlarda, yöneticiler hepsinin bir Türk-Alman ekolünden eğitim alarak gelen insanları istihdam ediyor olması da muhakkak ki çok önemli olacaktır."
"Herhangi bir üniversite olmasını istemiyorum"
Emeği geçen herkesi tebrik eden Gül, "Bu bir ortaklık şeklindedir ve her iki tarafın da samimi sahiplenmesiyle başarılı olacak bir proje. Onun için Alman tarafına çok yakın ilgileri olduğunu çok iyi biliyorum. Akademik çevrelerin, Milli Eğitim Bakanlığının, hepsinin. Orada bu konuyu takiple ilgili bir konsey var. Sayın hanımefendi yakından hep takip ediyor" diye konuştu.
Türkiye'de rektörün de söylediği gibi herkesin bu işi sahiplenmiş vaziyette olduğuna vurgu yapan Gül, şunları söyledi:
"İnanıyorum ki kısa süre içerisinde sadece Türkiye'ye değil bütün Avrupa'da örnek olacak çok başarılı bir üniversitenin ortaya çıktığını göreceğiz. Ben herhangi bir üniversite olmasını istemiyorum buranın. Türkiye'de 170'e yakın bir üniversite var, 171. bir üniversite olarak görmek istemiyorum açıkçası. Ben bunun da ötesinde gayet herkesin arayarak, yarışarak girmek istediği, en yüksek puanlı öğrencilerin koşarak girmek istediği, Almanya'dan yine öğrencilerin geldiği böyle bir üniversite olmasını istiyorum. Onun için daima takip de ediyor, görüşlerimi tavsiyelerimi de paylaşıyorum. Tekrar başarılar diliyorum. Öğretim üyelerine, sayıları az da olsa yeni giren öğrencilere, hepsine başarılar diliyorum ve üniversitenin önünün aydınlık olmasını temenni ediyorum."
İki bölüm daha açılması planlanıyor
Türk-Alman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Halil Akkanat, Türk-Alman Üniversitesi'nde eğitim-öğretime açılan hukuk, işletme ve mekatronik mühendisliği bölümleri bulunduğunu belirterek, "3 lisans bölümüne ilave olarak 2 bölüm açılması planlanıyor. Bunlar endüstri mühendisliği, siyaset bilimi ve kamu yönetimi olacak. Bununla birlikte lisans düzeyinde eğitim yapılacak bölüm sayısı 5'e ulaşacak" dedi.
Akkanat, Beykoz'da Türk-Alman Üniversitesi'nin resmi açılış töreninde, üniversitenin Türkiye ve Almanya arasında 100 yıllık bir akademik işbirliğinin en son geldiği aşamayı ifade ettiğini söyledi.
İşbirliğinin, 20’nci yüzyılın başlarında Alman öğretim üyelerinin Darülfünün'da ders vermesiyle başladığını, Almanya'da yaşanan olumsuz siyasi gelişmeler dolayısıyla Türkiye'ye iltica etmesiyle başka bir boyut kazandığını anlatan Akkanat, Türk-Alman Üniversitesi'nin kurulmasıyla iki ülke arasındaki işbirliğinin tam bir ortaklığa dönüştüğünü belirtti.
Akkanat, üniversitenin temel misyonunu "Türk ve Alman yükseköğretim geleneklerini eğitim ve araştırma alanlarında birleştirmek" olarak tanımladı.
Temelde bir araştırma üniversitesi
Rektör Akkanat, üniversitenin üstün nitelikli Türk ve Alman personeli ile temelde bir araştırma üniversitesi olmayı ve aynı zamanda her iki ülkeden kabiliyetli ve çalışkan gençler için ideal bir yükseköğretim merkezi ve araştırma platformu oluşturmayı hedeflediğini söyledi.
Üniversitenin, 2010'da kurucu rektör Prof. Dr. Ziya Şanal ve yardımcısı olarak görevlendirilen Mehmet Emin Köktaş'ın atanmasıyla faaliyetlerine başladığını aktaran Akkanat, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Değerli hocalarımızın 2 yıl boyunca sarfettikleri önemli çaba çerçevesinde, geçici kampüs binaları oluşturuldu. 'İlk taşı koyma töreni'nden sonra bütün faaliyetler hız kazandı. Bu yıla kadar hazırlayıp eğitim-öğretime açtığımız 3 bölüm söz konusu. Bunlar, hukuk, işletme ve mekatronik mühendisliği bölümleri. Üniversitemizde eğitim dili Almanca olarak belirlenmiştir. Öğrencilerin önemli bir kısmı, yüzde 90'ı halihazırda hazırlık sınıfında Almanca öğrenmektedirler. 3 lisans bölümüne ilave olarak 2 bölüm açılması planlanıyor. Bunlar endüstri mühendisliği, siyaset bilimi ve kamu yönetimi olacak. Bununla birlikte lisans düzeyinde eğitim yapılacak bölüm sayısı 5'e ulaşacak. Bu durum, 2016-2017 eğitim-öğretim dönemine kadar devam edecek. Bu döneme kadar yeni bölüm açmamız kapasite sorunu nedeniyle mümkün olmayacak. 2016 ortasına kadar her şey planlandı, mimari projeler hazırlanıp TOKİ'ye teslim edildi. Ağustos ayında yeni binaların inşa edilmesi planlandı. İnşaat aşamasının 24 ay sürmesi öngörülüyor. Bu sebeple 2016'nın ortasında söz konusu inşaatımızın 70 bin metrekareden oluşan ilk kısmı, ilk binalarımız bize teslim edilecek. Böylece üniversitemiz, asıl hedeflediği teknik alanları ağırlıklı olarak belirlenmiş olan bölümlerin açılması imkanına kavuşacaktır."
İnşaatın yapımıyla ilgili bütçenin, Kalkınma Bakanlığı tarafından tahsis edildiğini anlatan Akkanat, yürütülen bütün faaliyetlerin tam bir ortaklık ilkesi esas alınarak gerçekleştirildiğini sözlerine ekledi.
Bakan Nabi Avcı: Onbinlerce Suriyeli öğrenciye eğitim veriyoruz
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Türkiye'nin, zor zamanda olanların sığındığı güvenli bir liman olma özelliğini yüzyıllardır sürdürdüğünü belirtti. Avcı, "Bugün de Suriye'den kaçan yüzbinlerce Suriye yurttaşına, onların çocuklarına, öğrencilerine, öğretmenlerine ev sahipliği yapıyoruz. Onbinlerce Suriyeli öğrencimiz var. Onların da eğitimleriyle yakından ilgileniyoruz" dedi.
Türk-Alman Üniversitesi'nin, iki ülkenin eğitim ve kültür alanındaki işbirliğinin en somut örneklerinden biri olduğunu dile getiren Avcı, şöyle konuştu:
"Üniversite düzleminde biz Almanlarla ilk defa buluşuyor değiliz. 1933'te Almanya'dan, Nazi rejiminden kaçan pek çok bilim adamı, düşünür ve sanatçı Türkiye'ye geldi ve Türk üniversitelerinde görev yaptı. Bunlardan birkaç tanesinin isimlerinin bu üniversitede değişik salonlara, kütüphanelere, amfilere verilmesinde büyük yarar görüyorum. Bu hatırlama herkese, Almanlara da bize de iyi gelir."
Türkiye, güvenli bir liman
Türkiye'nin zor zamanda olanların sığındığı güvenli bir liman olma özelliğini yüzyıllardır sürdürdüğünü anlatan Avcı, şunları söyledi:
"Biz, 1492'de İspanya'da engizisyondan kaçan Musevilere nasıl kucak açtıysak 1933'te de Almanya'dan kaçanlara aynı şekilde kucak açık. Bugün de Suriye'den kaçan yüzbinlerce Suriye yurttaşına ama bu arada Milli Eğitim Bakanı olarak beni ilgilendiren tarafıyla söylüyorum, onların çocuklarına, öğrencilerine, öğretmenlerine ev sahipliği yapıyoruz. Onbinlerce Suriyeli öğrencimiz var. Onların da eğitimleriyle yakından ilgileniyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin bu özelliğine yakışan bir üniversite oldu burası.
İki ülke ilişkilerin özellikle toplumsal boyutu göz önünde alındığında, 3 milyona yakın Türkiye vatandaşı bugün Almanya'da yaşıyor. Her yıl Almanya'dan buraya 5 milyon turist geliyor. Daimi olarak burada kalan binlerce aile var. Dolayısıyla bu toplumsal hareketlilikle birlikte düşünüldüğünde gerçekten geç kalmış bir üniversite ama kısa zamanda bunu telafi edecek bir gelişim hızı izleyecektir diye ümit ediyorum.”
Var olan köprüler daha da güçlenecek
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ise Türk-Alman Üniversitesi'nin açılmasını iki ülke ilişkilerinin farklı bir boyuta taşınması ve derinleşmesi anlamında önemli bulduğunu belirtti. Işık, özellikle eğitim alanında Türkiye ile Almanya'nın çok yakın ilişki içinde bulunmasını önemsediklerini söyledi.
Almanya'nın bilim ve teknoloji alanında gelişmiş bir ülke olduğunu ve bu alanda en fazla yatırım yapanların başında geldiğini aktaran Işık, Almanya'nın birikiminden faydalanmanın önemli olduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin genç nüfusunun Türk-Alman Üniversitesi'nde eğitim alarak iki ülke arasında var olan köprüleri daha da güçlendireceğini anlatan Işık, şöyle konuştu:
"Abdülhamid döneminde yurtdışına gönderilen öğrencilerin önemli bir kısmı Almanya'ya gitti. Orada mühendislik ve tıp okudu. Özellikle mühendislik alanında Alman ekolü Türkiye'de güçlü. O dönemden başlayan ama özellikle Almanya'daki Nazi döneminden kaçarak Türkiye'ye yerleşen çok önemli bilim insanları var. Bu köklü ilişki Türk-Alman Üniversitesi ile farklı bir boyut kazanacak."
Bakan Işık, üniversitede Türk ve Alman öğretim üyesi sayısının eşit sayıda olmasının bilim insanları arasındaki iletişimi ve koordinasyonu güçlendireceğine inandığını da sözlerine ekledi.