Alfred Nobel

Güncelleme Tarihi:

Alfred Nobel
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 26, 2007 11:27

Nobel ödülleri

Haberin Devamı

ALFRED NOBEL FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN

Alfred Italya’daki San Remo şehrinde 10 Aralık 1896 tarihinde öldü. Son arzusu ve vasiyetinde gelecekte elde edilecek servetinin büyük bir kısmının fizik, kimya, fizyoloji, tıp, edebiyat ve barış alanında insanlığın yararına çalışmalar yapan kişilere verilmesini istemiştir.

Ancak bu herkesi memnun etmemişti. Akrabaları bu vasiyete karşı çıkmışlar ve vasiyet muhtelif ülkelerdeki yetkililer tarafından sorgulanmıştır. Vasiyet hükümlerini yerine getiren kişilerin tarafları ikna etmeleri dört yıllarını almıştır.

1901 yılında Fizik, Kimya, Fizyoloji veya Tıp ve edebiyat alanında ilk Nobel ödülleri Stockholm Ğ Isveç ve barış ödülü Oslo Ğ Norveç’te verildi.

Haberin Devamı

SAÄžLIÄžI VE TIPLA Ä°LÄ°ÅžKÄ°SÄ°

Alfred Nobel 27 Kasım 1895 tarihli vasiyetinde mülklerinin gelirinin bir fonda toplanmasını ve bunların faizinin beşe bölünerek Fizik, Kimya, Edebiyat ve Barış ödülleri için kullanılmasını istemiştir. Bu beş hisseden biri "Fizyoloji veya tıp alanında en önemli buluşu yapacak kişiye" verilecekti. Ödüllerin bunları kazananlara dağıtılması sorumluluğu Stockholm’deki The Royal Caroline Medico-Surgical Institute’e (Kraliyet Caroline Tıp ve Cerrahi Enstitüsü) verilmişti. Bu enstitünün bugünkü adı Karolinska Institutet’tir.

Alfred Nobel ömrünün büyük bir kısmını saÄŸlıksız geçirmiÅŸtir. Sindirim yetersizliÄŸi, baÅŸ aÄŸrıları ve arada sırada gelen depresyon nöbetlerinden ÅŸikáyetçi idi. GeçliÄŸinde birkaç haftayı saÄŸlık dinlence yerlerinde geçirmiÅŸtir. Ilk kaldığı yer 1854 yılında Bohemya’daki Franzenbad kaplıcasıydı. Dinlence yerindeki faaliyetsizlik kendisini huzursuz etmiÅŸ, canı sıkılmıştı. Kaplıcada tatbik edilen tıbbi tedaviden etkilenmemiÅŸti. Tedavi banyo, dinlenme ve iyi su içmekten ibaretti.ÂAlfred Nobel ömrünün son yıllarına doÄŸru ÅŸiddetli aÄŸrılara neden olan kalp-göğüs anjininden mustaripti. Kendisinin genç yaÅŸtaki saÄŸlık sorunlarının nedeni hakkında bilgi mevcut deÄŸildir, ancak kendisinin aşırı çalıştığı ve zihinsel stres altında bulunduÄŸu da bir gerçektir. Kendisini sık, sık yalnız ve arkadaÅŸsız hissederdi. Uzun saatlerini laboratuarda ilkel koÅŸullar altında geçirirdi. Laboratuar çalışmalarının yanında fabrikalar, bankalar ve çalışanları ile münasebetlerinin kendisi yürütürdü. Sık, sık seyahat ederdi. Evi yoktu. Mektuplarından birinde şöyle yazmıştı:

Haberin Devamı

"Evim çalıştığım yerdir ve ben her yerde çalışırım."

Zayiat ve kötü reklamla sonuçlanan fabrikalardaki patlamalar, patent ihlalleri, patentlerini korumak için verdiği hukuk savaşı kendisi için ağır bir yük teşkil etmişti. Bu yıllarda sık. sık maruz kaldığı depresyonlara rağmen işini azimle sürdürmeye devam ediyordu. Ömrünün son yıllarında ruhsal durumu daha neşeli bir hale geldi ve iş faaliyetlerine şahsen iştirak etme durumunu azalttı ve Isveç’e geri döndü. Son olarak bir felç geçirdi ve kısmen felç olarak 10 Aralık 1896 tarihinde San Remo’daki evinde öldü.

Alfred Nobel'in fizyoloji ve tıbba olan ilgisi bilimseldi. Laboratuar notlarında hastalıkları tedavi etmek ve azaltmak amaçlı fikirlerini test etmek için notlar bulunurdu. Anestezi ile ilgileniyordu ve bu maksada uygun madde ve alkollerin listesini yapıyordu. Ayrıca anestezi maddelerinin, eter ve kloroform anestezisine alternatif olarak, damara zerkleri üzerinde de düşünüyordu. Bu işlem bugün genellikle uygulanmaktadır.

Haberin Devamı

Nitrogliserinin mucidi olan Ascanio Sobrero notlarında bu maddeye maruz kalanların baş ağrılarından mustarip olabileceklerini yazmıştı. Bu madde ile birçok deneyler yapan Alfred Nobel’in maddenin bu etkisine sık sık maruz kalmış olduğu düşünülebilir. Nitrogliserin endüstriyel çapta üretilmeye başlanınca, bunun tıbbi ve çevresel açıdan ve bu madde ile çalışanlar için oldukça tehlikeli bir madde olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak nitrogliserin bir taraftan da bazı durumlarda hastalıkların tedavisi için faydalı bir madde idi. Lauder Brunton adlı ünlü Ingiliz hekimi 1867 yılında organik nitratların GöğüsĞ Kalp Anjini tedavisinde etkili olduklarını buldu. 1890 yılında Nobel’in hekimleri ona kalp rahatsızlığı için nitrogliserin kullanmasını tavsiye ettikleri zaman, bunu reddetti.

Haberin Devamı

Alfred Nobel’inÂRagnar Sohlman’a yazdığı 25 Ekim 1896 tarihli mektupta şöyle diyor:

"Rahatsız kalbim benim Paris’te en azından, hekimler acil tedavim için bir karara varana kadar,Âbirkaç gün geçirmeme izin verecektir. N/G 1’in dahilen alınmasını önermem talihin bir cilvesi deÄŸil mi? KendileriÂbuna, kimyager ve halkı ürkütmemek için Trinitrin adını takmışlar".

Nitrogliserin, kalp-göğüs anjini tedavisinde 100 yıl süre ile tedavideki fizyolojik mekanizması bilinmeden kullanılmıştır. 1998 Nobel Fizyoloji ve Tıp ödülünü paylaÅŸan Robert Furchgott, Louis Ignarro, ve Ferid Murad sayesinde bugün nitrogliserinin genel bir gaz ve çevre kirleticisi olarak bilinen Nitrik Oksit NO gazı salarak çalıştığını biliyoruz. Bu gaz Endothelial Hücre tabakasında salınarak kan damarlarının içini kaplamaktadır. Buradan düz kas hücre tabakasına geçerek Miyo FlamanlarınÂgevÅŸemesini saÄŸlamaktadır. Bunun sonucunda kan damarları geniÅŸleyip, daha çok kanın akmasını saÄŸlamaktadırlar. GeliÅŸen kan sirkülasyonu sayesinde kalp kasları daha fazla oksijen almakta ve acı azalmaktadır.

Haberin Devamı

KRALIYET CAROLINE TIBBI CERRAHI ENSTITÜSÜ

Alfred Nobel’in bu enstitüye fizyoloji ve tıp alanında ödül alacakları seçme iÅŸini emanet etmesinin sebebini anlamak için enstitünün tarihine bir göz atmak gerekir. Adı sonradan Carolinska Medico-Surgical Institute olarak deÄŸiÅŸtirilen enstitü, 1810 yılında küçük tıp kolejlerinin ve berberlerin organ kesme iÅŸini yaptıkları cerrahi ticaret okulunun birleÅŸmesi ile kurulmuÅŸtur. Isveç Rusya ile yaptığı savaşı kaybetmiÅŸtir ve orduda hekimlere ihtiyaç vardır. Akademik olarak enstitü Uppsala ve Lund üniversitelerinin tıp fakültelerinin seviyesine henüz gelmemiÅŸtir. Alfred Nobel 1895 yılında vasiyetini yazdığı zaman Karolinska Institutet’in öğrencileri tıbbi konularda sınava tabi tutma yetkisi yoktu. Öğrencilerin bu iÅŸ için Uppsala üniversitesine gitmeleri gerekiyordu ve bazı profesörler enstitünün kapatılıp, tıbbi eÄŸitimin tamamen Uppsala’ya verilmesini istiyorlardı. Nobel’in enstitüye ilgisini yönelten bir husus, kurucu babaları Jöns Jacob Berzelius ve Anders Retzius olan uygulama kimyasıydı. Hekimlerin eÄŸitimi tabii bilimlere dayanıyordu. Berzelius o zamanlar "Hayvan Kimyası", bu gün ise Biyokimya adı verilen konu ile ilgilenen, doku ve vücut sıvılarının bileÅŸimini analiz eden saygın bir kimyagerdi.ÂAnatomi eÄŸitimi gören Retzius ise dokuların hücresel yapılarını mikroskopla inceliyordu. DiÄŸer tıp fakülteleri ile tezat oluÅŸturarak hastalık ve günah iliÅŸkisi üzerinde sonsuz ilahiyat tartışmalarına giriliyordu.

 

Alfred Nobel’in enstitünün temsilcileri ile ilişkisi vardı. Bunlardan biri bir çocuk hekimi ve Karolinska Institutet’te profesör asistanı olan Dr. Sten von Hofsten’di. Annesinin hatırasını kurulan bir fonu yönetiyordu. Hofsten Alfred Nobel’in biyoloji ve fizyolojiye duyduğu ilgiye şaşırdı. Iki konu üzerinde beraberce uzun konuşmalar yaptılar.

 

1890 yılında Hofsten Paris’te Alfred Nobel ile buluştu ve Nobel’in tıp bilimine büyük ilgi duyduğunu keşfetti. Nobel kendisine genç ve iyi eğitimli bir Isveçli fizyoloji uzmanı ile birlikte çalışabileceğini ve bu kişinin beyninde fizyoloji konusunda güzel fikirler olduğunu söyledi. Hofsten’in aracılığı ile Johan Erik (Jöns) Johansson Alfred Nobel’in Paris dışındaki Sevran laboratuarında kan transfüzyonu konusunda çalışmaya davet edildi. Johansson daveti kabul etti ve Sevran’da elli ayını geçirdi. Alfred Nobel’in görüşüne göre kan transfüzyonu konusundaki en büyük engel, kanın vücut dışında süratli bir değişime uğraması ve kanın bu nedenle kanı verenden doğrudan kanı alana nakledilmesi gerektiğiydi. Kanı muhafaza için erimiş boraks tüpleri kullanıldı. Kan nakillerinde ise sodyum kullanıldı. Bunlar kana en az zarar veren maddelerdi. Bunlar kan grubu problemi çözülmeden önce yapılıyordu ve bu fikirlerden hiçbir şey elde edilmedi.

 

VASİYETİ İÇİN TIKLAYIN

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!