Güncelleme Tarihi:
Zorbaca davranışların kontrol edilememesi ve buna izin vermek genellikle daha büyük ve uzun süreli şiddete yol açar. Bu durum sadece hedeflenen kurbanlara zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda okulların iklimini ve tüm öğrencilerin okulda öğrenme ve başarma fırsatlarını da olumsuz etkiler.
AKRAN ZORBALIĞI NEDİR?
UNICEF tarafından yayınlanan bir rapora göre (2018), dünya çapında 13 ila 15 yaş arasındaki öğrencilerin yarısı (yaklaşık 150 milyon) okulda ve çevresinde akranlar arası şiddete maruz kalıyor. Zorbalık, kendini kolayca savunamayan birine fiziksel veya psikolojik olarak zarar vermek için gücün kötüye kullanılmasıdır. Çocuklar arasında zorbalık, genellikle, bir veya daha fazla çocuğun diğerine karşı kasıtlı, tekrarlanan incitici eylemler ve sözler veya lakap takma, tehdit etme ve veya izole etme gibi olumsuz, eziyet verici davranışları olarak tanımlanır. Bu olumsuz eylemlere maruz kalan mağdurlar aslında zorbaları kasıtlı olarak kışkırtmazlar. Bu tür eylemlerin zorbalık olarak tanımlanabilmesi için, zorba ile mağdur arasında gerçek veya algılanan güçte bir dengesizliğin olması gerekir. Bu güç dengesizliğine çocukların fiziksel ya da zihinsel kapasite farklılıkları (zayıf- güçlü), ailenin mal varlığı (zengin-yoksul) ya da ailenin statüsü (üst düzey-düşük düzey) ya da cinsiyet farklıkları (kız-erkek) örnek olarak verilebilir.
Akran zorbalığı, doğası gereği fiziksel, sözel, duygusal veya cinsel olabilir. Örneğin:
• Fiziksel zorbalık yumruklama, dürtme, boğma, saç çekme, dövme, ısırma ve aşırı gıdıklamayı içerir.
• Sözel zorbalık, incitici lakap takma, alay etme ve dedikodu gibi eylemleri içerir.
• Duygusal zorbalık, reddetmeyi, korkutmayı, şantaj yapmayı, karalamayı, aşağılamayı, engellilik, etnik köken veya algılanan cinsel yönelim gibi kişisel özellikleri derecelendirme/sıralama, arkadaşlıkları manipüle etme, tecrit etme, dışlama ve akran baskısını içerir.
• Cinsel zorbalık, teşhircilik, röntgencilik, cinsel teklifte bulunma, cinsel taciz ve fiili fiziksel temas ve cinsel saldırıyı içeren eylemlerin bazıları ya da çoğunu içerir.
FİZİKSEL ACIDAN DAHA ÇOK ACI ÇEKİYORLAR
Okul ortamlarında yaşanan zorbalık ve taciz olayları genellikle öğrenmeyi engeller. Oysa bir çocuğun temel çocuk haklarından biri eğitilme hakkıdır. Zorbalık eylemleri okullarda ancak okul bina ya da bahçesinde sınıf, kantin, okul otobüsü gibi çeşitli yerlerde genellikle öğretmenlerin veya diğer sorumlu yetişkinlerin gözünden uzakta gerçekleşir. Sonuç olarak, bu duruma müdahale edebilecek kimselerin fark etmediği biçimde gelişen zorbalık vakalarında, failler cezasız kalırsa, mağdurları bir korku iklimi sarar. Aslında akran zorbalığı vakalarında hem zorbalığa uğrayan mağdur hem buna tanık kişi olan mağdur hem de bunu gerçekleştiren zorba/fail de bir çocuk olduğu ve çoğu zaman bu davranışlarının sonuçlarını bilmediği için mağdurdur.
Mağdurlar, gerçek fiziksel zarardan çok daha fazla acı çekebilir:
• Dikkatleri dağılan mağdurlar için akademik başarıları notları düşebilir.
• Korku, devamsızlık, okuldan kaçma veya okuldan ayrılmaya neden olabilir.
• Mağdurlar benlik saygısını kaybedebilir veya geliştiremeyebilir, tecrit duyguları yaşayabilir ve içine kapanıp depresyona girebilir.
• Mağdurlar öğrenciyken ve daha sonra yetişkin olduklarında sosyal, entelektüel, duygusal veya mesleki riskler almakta tereddüt edebilirler.
• Sorun devam ederse, mağdurlar ara sıra karşı koyma, silah taşıma ve hatta intihar şeklinde intikam alma gibi sert önlemler almak zorunda hissederler.
• Mağdurların, sosyal olarak endişeli ve güvensiz olarak büyümeleri, çocukken mağdur olmayanlara göre daha fazla depresyon belirtisi göstermeleri olasıdır.
Tanık mağdurların da okul başarıları düşebilmektedir: Örneğin
• Kendi statüsünü düşürmekten veya zorbadan intikam almaktan ve bizzat mağdur olmaktan korktuğu için mağdurla ilişki kurmaktan kaçınır;
• ‘Muhbir’ olarak anılmak istemedikleri için zorbalık olaylarını bildirmekten korkabilirler;
• Sınıf arkadaşları adına zorbaya karşı durmadığı için suçluluk veya çaresizlik duyguları yaşayabilirler;
• Grup baskısı ile zorbalık davranışına kapılabilirler;
• Güvensiz hissederek, harekete geçemeyip kontrolü kaybedebilirler.
Bu denli toksik bir iklim yaratan akran zorbalığı olaylarını engellemek için okullarda Türkiye’de de pek çok önleme programı mevcuttur. Bu programlarda çoğunlukla rehber öğretmenler yönetiminde çocuklarla grup çalışmaları, aileler ve okul personelini kapsayan bilgilendirici eğitimler verilmektedir. Ancak okul personelinin çoğu zaman bilmeden okuldaki zorbalık olaylarını okulu korumak ya da öğrenciyi etiketlemeden kaçınmak ya da olayı büyütmeden kapatmak gibi niyetlerle inkar etme, rasyonelleştirme, haklı çıkarma, ayrımcılık yapma gibi birtakım şiddeti mümkün kılan eylemleri söz konusudur.
AİLELER İÇİN STRATEJİLER
Bir zorba mağdur çatışmasına karışan çocuklarınıza sunabileceğiniz en iyi koruma, çocuklarınızın güvenini ve bağımsızlığını geliştirmek ve gerektiğinde harekete geçmeye istekli olmanızdır.
• Mağdur olan çocuğunuza, kendisinde bir sorun olduğunu veya böyle bir muameleyi hak ettiğini söylemeyin. Bir çocuk akranlarından istismara uğradığında, çocuğu sosyal açıdan beceriksizlikle suçlamak tam olarak çocuğu haksızlığa uğratmak demektir. Zaten zorbaca davranışlara maruz kalarak haksızlığa uğrayan çocuk en güvendiği kişilerce bir kez daha suçlanırsa bu durum çocuğun kendine ve diğer kimselere karşı güvenini sarsar. Tüm çocukların nazik ve saygılı muamele görme hakkı vardır. Çocuğunuzu, kendisinin hatalı olmadığına ve zorbanın davranışının sorunun kaynağı olduğuna ikna edin.
• Çocuğunuz bir çatışmaya mağdur veya zorba olarak dahil olursa okulu aramanız uygundur. Sorunu çözmek için okul personeli ile iş birliği içinde çalışın.
• Bir öğretmen, müdür veya danışman ile görüşmek isteyebilirsiniz… Okul personeli size ve çocuğunuza yardımcı olmak için bazı pratik tavsiyelerde bulunabilir. Okul personeli, çatışmayı ilk elden gözlemlemiş olabilir ve çocuğunuzun yaşadığı olayı doğrulayabilir, bu da zorbanın veya zorbanın ebeveynlerinin gerçekliği inkar etmesini engeller.
• Zorbayla veya ebeveynleri ile konuşmak çoğu zaman önemli olsa da, yaklaşımınızda dikkatli olun. Zorbayla doğrudan konuşmak, zorbaya çocuğunuzun zayıf biri olduğu sinyalini verebilir. Zorbaların ebeveynleri de zorbalıkla ilgili yanlış bir şey göremeyebilir ve bunu “savunabilir hatta sizi suçlayabilirler
• Çocuğunuza destek verin ama size bağımlı olmayı teşvik etmeyin. Çocuğunuzu zorluklardan kurtarmak veya işler yolunda gitmediğinde sorumluluğu kendinizin üstlenmesi, çocuğunuzun bağımsız olmayı öğrenmesine engel olur.
• Çocuğunuzu saldırgan olmaya veya karşılık vermeye teşvik etmeyin. Maalesef bizim toplumda seni döveni sen daha çok döv diye çocuklarımızı yanlış yönlendirebiliyoruz. Bunun yerine, çocuğunuza hakları konusunda ısrarcı olmasını öğretin. Zorba genellikle tehditlerinin işe yaradığını anlamaya çalışır. Gözyaşları veya pasif kabul, yalnızca zorbanın davranışını güçlendirir.
• Çocuklar arasındaki çatışma muhtemelen bir gecede çözülmeyecektir bu nedenle sabırlı olun. Çocuğunuzla vakit geçirmeye, çocuğunuzu yeni ilgi alanları geliştirmeye veya öz saygısını geliştirmeye ve iyileştirmeye yardımcı olacak mevcut yetenek ve becerileri güçlendirmeye teşvik edin. Ayrıca çocuğunuzun yeni arkadaşlıklar geliştirmesine veya mevcut arkadaşlıkları güçlendirmesine yardımcı olun. Arkadaşlar genellikle zorbalığa karşı tampon görevi görür.
• Sorun devam ederse veya tırmanırsa ruh sağlığı alanından (psikiyatrist, psikolog, pdr, sosyal hizmet uzmanı) bir uzmana başvurun.
Zorbalık veya zorbalık eylemleri okulda veya toplumda hoş görülmemelidir. Bir yetişkin olarak işyerinde zorbalığa tahammül edemediğinizde bu tür durumları çocuklarınızın da asla tolere edemeyeceği ve yaralanabileceği gerçeğini unutmayın.
İŞ SOSYAL HİZMET UZMANLARINDA
Okul ortamında hem zorbaca davranan hem de zorbalığa uğrayan çocuklar okulda bir arada huzurla kalabilmek için yeni yollar öğrenmeye, mecburdurlar. Bu sağlıklı ortamın oluşmasında kuşkusuz yardıma ihtiyaç duyarlar. Çocukların gücü elde etme, kullanma ve kötüye kullanma ve müzakere ile talep etme arasındaki farklar hakkında bilgi edinmesi gerekir. Ayrıca çocuklar başkalarının ihtiyaçlarını, davranışlarını ve duygularını dikkate almayı da öğrenmeli.
Okul çocuğa pek çok rol ve sorumlulukların kazanıldığı bir öğrenme ortamı sağlayarak onun toplumsal katılımını da destekler. Bu öğrenme süreci yalnızca rol ve sorumlulukları aktaran formal bir ortam değildir. Aynı zamanda okul tam da çocuğun yaş dönemi özellikleri ve ihtiyaçları dikkate alındığında onun için vazgeçilmez olan akranları ile ilişki zemini hazırlayan ve öğretmenlerinin koruma ve sevgi ile sarmaladığı güvenli sığınaktır. Okul çocuğa ihtiyacı olan oyun ortamlarını sağlayan bir enerji boşaltma alanı olmakla birlikte ‘sevmek ve bilmek’ gibi varoluşumuzu anlatan bu iki temeli çocuklarımızın sağlıklı büyümesi ve gelişmesi için sunmalı. Tüm öğrencilerin özellikle sosyal, duygusal öğrenme ve zihinsel sağlık ihtiyaçları alanlarında desteklemek için odaklanmış bir erişim sağlar, sağlamalıdır okul. Ancak bir çocuğun temel çocuk haklarından biri olan sağlıklı büyüme ve gelişmesi hakkı ile eğitilme hakkı maalesef her zaman layıkıyla gerçekleşemiyor.
Okul sosyal hizmet uzmanları, öğrencilerin akademik başarıya ulaşmalarına yardımcı olmak için okul, ev ve toplum arasında ayrılmaz bir bağlantıdır. Okul disiplini politikalarının oluşturulmasında, ruh sağlığı müdahalesinde, kriz yönetiminde ve destek hizmetlerinde liderlik sağlayarak, öğrenciler ve ailelerin yanı sıra doğrudan okul idareleri ile birlikte çalışırlar. Öğrencilerin başarılı olmasına yardımcı olmak için disiplinler arası bir ekibin parçası olarak, okul sosyal hizmet uzmanları aynı zamanda öğrencilerin başarısını savunurken okullar da toplumsal katılımı kolaylaştırır. Ülkemizde her ne kadar psikolojik danışma ve rehberlik alanında meslek elemanları okullarda hizmet vermiş olsa da mevcut yapı değerlendirildiğinde; var olan hizmetlerin canlandırılması ve bunun yanı sıra özellikle bu yaş grubundaki çocuklar, ailelerine sosyal hizmet müdahalelerinin uygulanması ve ‘Okul Sosyal Hizmeti Uygulamasının’ başlatılması, okullarda çocuk refahı alanında yapılan çalışmaların, çok disiplinli bir yaklaşımla ve ekip çalışmasıyla, hedefe ulaşmada verimlilik sağlar.
PROF. DR. YASEMİN ÖZKAN KİMDİR?
Prof. Dr. Yasemin Özkan 1993 yılında Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde yüksek lisans, 2000 yılında ise aynı enstitüden ‘Ailelerin Bazı Demografik Özellikleri ve Bireysel Tutumlarının Sosyal Sorumlu Tüketici Davranışları Üzerindeki Etkisi’ konusunda ki tezi ile Dr. unvanını alarak mezun oldu. 1991 yılında Ankara Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak göreve başladı. 2006 yılında YÖK’ten sosyal hizmet doçent unvanını aldı. 2008 yılında Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölüm Başkan yardımcılığı ve 2008-2010 yılları arasında Sağlık Bilimleri Fakültesi dekan yardımcılığını yaptı. 2011 yılında TÜBİTAK post-doc ile Amerika Birleşik Devletleri Tennessee Üniversitesi Sosyal Hizmet okulunda (University of Tenessee School Of Social Work) okul sosyal hizmeti alanında çalışma yaparak misafir öğretim üyesi olarak bulundu. 2011 yılında Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Anabilim Dalında profesörlük kadrosuna atandı. 2013 yılında Ankara Üniversitesi Okul Sosyal Hizmeti Birimini kurdu ve yöneticiliğine atandı. 2015 yılında Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal Hizmet Anabilim Dalında profesörlük kadrosuna naklen atandı. Aynı yıl Hacettepe Üniversitesi Okul Sosyal Hizmeti Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni kurdu ve müdürlüğüne atandı. 2021 Şubat ayından itibaren Hacettepe Üniversitesi İİBF Sosyal Hizmet Bölüm ve Anabilim Dalı başkanlığı görevini yapıyor. Temel çalışma alanları sosyal hizmet alanında çeşitli dezavantajlı gruplarla çalışmanın (çocuk, kadın, yaşlı gibi) yanı sıra özellikle okul sosyal hizmeti ve klinik sosyal hizmet alanındaki çalışmalarını doktora düzeyinde Ergenlerle Klinik Sosyal Hizmet, Ailelerle Klinik Sosyal Hizmet, Sosyal Hizmette Göç ve Travma ile Sosyal Hizmette Psikopatoloji derslerini vererek sürdürmektedir. Bu doğrultuda çeşitli psikoterapi ve aile danışmanlığı eğitimleri ‘Bütüncül Psikoterapi, Duygu Odaklı Psikoterapi, Pozitif Psikoterapi (temel ve ileri)’ almış ve çalıştaylara katılmıştır. Aynı zamanda çeşitli proje, eğitim ve sertifika programlarında eğitici eğiminde yer alıyor. 2020 yılı Ocak ayında Yakın Doğu Üniversitesi, Klinik Psikoloji Anabilim dalında ‘Alkol Bağımlılarının İntihar Olasılıkları, Depresyon, Anksiyete ve Çocukluk Travması Düzeyleri Arasındaki İlişki’ başlıklı yüksek lisans tezini tamamlamıştır. Çeşitli alanlarda TÜBİTAK, ERASMUS ve BAP’da proje yürütücülüğü gerçekleştirdi. YEŞİLAY tarafından desteklenen ‘Hayatının Kontrolü Sende, Farkında Ol Yeter!’ başlıklı proje çalışmasında yürütücü olarak görev almıştır. Ulusal Ajans Tarafından desteklenen ve devam eden ‘Her Çocuk Özeldir: Bir BEP Projesi’nde koordinatör olarak çalışıyor. Evli ve iki çocuk sahibi.