Güncelleme Tarihi:
Sınav, imtihan, okul, eğitim… Bir şeye yüklediğiniz anlam, onun hakkında vereceğiniz tepkileri de belirliyor. Üniversite sınavları bir son, varılması gereken bir hedef mi yoksa bir durak, bir geçiş noktası mı? Veli olarak yüklenilen anlam, çocuğumuza yaklaşım stratejimizi de belirliyor aslında.
Üniversite sınavlarına yüklenilecek aşırı anlam da onunla muhatap olacak gençte stres ve kaygı yükselmesine sebep olabiliyor. Ülkemizde özellikle ilkokullarda rehberlik servislerine başvurulan konulardan birisi de birinci sınıftaki öğretmenin değişmesi durumunda çocuğun psikolojisinin bozulacağı endişesi. Öğretmenin hamileliği, tayini veya ailenin taşınması gibi sebeplerle sınıf öğretmeninin değişmesi durumunda çocuğun olumsuz etkileneceği, yeni öğretmen ve arkadaşları konusunda problemler olacağı ön kabulüyle hareket ediliyor. Bu duyguya sahip aile, olumsuz hissiyatını da ister istemez çocuğa aktarıyor. Halbuki bu konu hayatın akışı içerisinde normal bir hadise olarak görülse bu durum çocuk için de bir problem olmayacak. Sizin yaklaşımınız karşıdakine de bulaşıyor. Denemesi bedava; akşam eve geldiğinizde kapıyı açan çocuğunuza fısıltı halinde “Naber, nasılsın, günün nasıl geçti?” diye sorun. Karşıdan gelecek fısıltılı cevapla da bir miktar gülümseyin derim.
Aşırı anlam yüklemek stres yaratıyor
Almanya’da üniversite öncesinde başarı düzeyi düşükten yükseğe doğru sıralanabilecek üç okul türü mevcut: Hauptschule, Realschule ve Gymnasium. Başarılı öğrenciler Gymnasium’a gidebiliyor. Sene içerisinde veya dönem ortasında öğrenci, başarısındaki ilerleme veya gerilemeye göre okul değiştirebiliyor. 2016 Mayıs ayında 15 gün süreyle Erasmus proejsi için bulunduğum Almanya’da yetkililere şunu sordum: “Okul değişimlerinde çocuğun psikolojisi bozulmuyor mu”
Aldığım cevap şuydu: “Bu bir zenginlik, yeni ortamlar ve yeni arkadaşlar görmek bireyi geliştirir, ayrıca bu bizim için normal bir şey hiç böyle bir şikayetle karşılaşmadık”.
Evde tek başınızayken yaptığınız bir konuşma provasını sahnede yapamamak, antrenmanlarda kırdığınız rekorları müsabakada gerçekleştirememek, babanızın rehberliğinde harika şekilde sürdüğünüz aracı direksiyon sınavında defalarca stop ettirmek… Genellikle aşırı anlam yüklemesinden kaynaklanan strese bağlı başarısızlıklar olarak görülüyor.
Azı karar, çoğu zarar
Üniversite sınavı günlerinde okul bahçeleri, içeride sınava girenlerin neredeyse 2-3 katı insanla dolu oluyor. Sınava giren gence bazen aile fertlerinin yanı sıra akrabalar dahi eşlik ediyor. Burada, “Hadi senin arkandayız” ve desteğin biraz da ötesinde “sen bizim sülalemizin umudusun” mesajı da veriliyor. Yol boyunca araçtakilerden “sakın panik yapma, stres yapma, heyecanlanma” ifadelerini onlarca kez duyarak okul kapısına yaklaşan ve bahçede kendisini bekleyen akrabalarını gören gencin stres yapmaması ne kadar mümkün olabilir? Gençlere yaklaşırken onlardan gelebilecek “Beni çok uyarıyorsunuz” ile “beni hiç uyarmadınız, nasihatte bulunmadınız” serzenişlerinin ortasını yakalayabilmek lazım. Yani bir anlamda azı karar çoğu zarar durumu, ifrat ve tefrit arasındaki noktayı bulmak gerekiyor.
Ailenin, gencin arkasında olması onun güven duygusu için elbette yararlı ama bu konuda ailenin beklentisi gencin beklentilerinin önüne geçerse; arkasında olma, destekleme bir anlamda ittirmeye dönüşürse genç dengesini kaybeder, hatta düşebilir. Sadece sonuç odaklı olmayın, gencin çaba ve gayretini görün ve takdir edin; vize ve final sınavında 100 üzerinden 90’ar puan alarak sınıf birincisi olan bir öğrenci ödüllendirilirken vizeden 35 alıp finalden 95 alan öğrencinin performansı göz ardı edilmemeli. Bir öğrenci mevcut durumunu korurken diğeri çok ciddi bir ivme yakalamış oluyor.
Sevgi, şartlara bağlanmamalı
Fedakarlıklarınızı onun yüzüne vurmayın. Sevgiyi şartlara ve koşullara bağlamak o şart ve koşulların ortadan kalkması durumunda ilişkinin yok olmasına sebep olur.
Üniversite sınavları ve tercihler hakkında ebeveynler olarak sizler de teknik bilgileri edinin. Herhangi bir yeri kazanamamış olmasına rağmen anne babasının bilgisizliği sayesinde dört sene, aileden aldığı harçlıkla üniversite okuyormuş gibi şehir dışında takılan gençler olduğu gibi çok daha yüksek puanlı girilebilecek bölüm ve üniversitelere tercih bilgisi olmadığı için gidemeyenler de oluyor.
Üniversitelerin sunduğu genel eğitim imkanlarını öğrenin. Çift anadal ve yan dal programı, Erasmus seçenekleri gibi yatay geçiş imkânı da üniversite sınavı öncesi göz önünde bulundurulması gereken bir konu. Yatay geçiş imkânı sayesinde düşük puanlı girdiği üniversitenin bölümünde 40 ya da 50 arkadaşı içerisinde sınıf birincisi olarak ülkenin en yüksek puanlı üniversitelerinin aynı bölümüne 1 veya 2 sene sonra yatay geçiş yapılabiliyor. Çocuğunuzun sınıfında böyle bir başarıyı edineceğini düşünüyorsanız bir sene daha üniversite sınavlarına hazırlanmadan da yüksek puanla girilebilecek bölümlerin imkân dahilinde olduğunu unutmayın.
Ona ayna vazifesi görmeye çalışın
Çocuğunuzun tercih ve isteklerine saygı duyun. Henüz küçükken söylenen, “Benim oğlum büyüyünce doktor olacak, annesine bakacak!” dediğini işiten ya da bir akrabasının evinde kız istemeye gelenlere söylenen, “Ne doktorlar, ne mühendisler istedi de vermedik kızımızı!” sözüne şahit olan gençler dolaylı da olsa yönlendirmelere maruz kalıyor. Günümüzde ruh sağlığı uzmanlarına en çok başvurulan problem alanlarından birisinin sevilmeyen iş ve mesleklerde çalışmak olduğunu unutmayın. Çocuğunuzu iyi gözlemleyin; neleri sever, neleri yapmaktan hoşlanır, becerileri neye yöneliktir. Ona ayna vazifesi görmeniz, bu konudaki sorumluluğunuz için yeterli olacaktır.
Tıp okumak için fen ve sayısal derslerinin iyi olmasından çok daha önce; kandan korkulmaması gerektiğinin, insanlara yardımcı olmak konusunda yoğun istekle beraber sabır kapasitesinin de ortalamanın üstünde olması gerektiğinin göz önünde bulundurulması lazım. Elma veya portakalı yuvarlak dilimlerle kestiğinizde tam ortasında güzel bir yıldız şekli görebilirsiniz. Bıçağı tam ortalayamadığınızda o yıldız şeklini yakalayamazsınız. Her elmanın içindeki yıldız gibi her gencin içinde de bir yıldız, bir cevher ve kabiliyet var. Ebeveyn olarak görevimiz o yıldızın ortaya çıkmasında onlara destek olabilmek. Yıldız keşfedildiğinde ise gerisi zaten geliyor.