Güncelleme Tarihi:
Antalya Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi İncigül Sağdıç, sağlıklı beslenmenin öğrencilerin okul başarısını olumlu etkilediğini belirtiyor. Güne başlangıç öğünü olduğu için çocukların kahvaltıda gün boyunca ihtiyaç duyacağı vitaminleri alması gerektiğini ifade eden İncigül Sağdıç, ailelere çocuklarını evde kahvaltı yaptıktan sonra okula göndermeleri çağrısında bulunuyor. Sağdıç, sağlıklı beslenmenin çocukların başarısını ve derslerdeki dikkatini doğrudan etkilediğini belirterek, veliler ile öğrencilere şu önerilerde bulunuyor: “Çocuklar güne mutlaka peynir, zeytin, domates, tahıl ekmeği, bal gibi zengin çeşitliliğe sahip kahvaltı ile başlamalı. Gün içerisinde vücudunun ihtiyaç duyacağı enerji ve vitaminleri kahvaltıda temin etmeli. Evde kahvaltı yapamayan öğrenci tahıl ekmeğinden hazırlanmış içerisinde peynir, marul, domates bulunan sandviç yanında da meyve suyu ya da süt tüketmeli. Okul kantinlerinde abur cubur tüketimi yerine meyve, kuruyemiş, kurutulmuş meyve yemeli. Öğle yemeğinde sebze yemeği tercih edilmeli. Çocukların abur cubur gıdası meyve, kuruyemiş, kurutulmuş meyve olmalı.”
Diş kontrolleri için son günler
Ortodontist Dr. Aylin Sezen Yalçın, uzun yaz tatilinde ihmal edilen diş sağlığı ile ilgili ailelere çağrıda bulunarak, okullar açılmadan önce öğrencilerin diş doktoruna uğramasını önerdi. Yalçın “Diş kontrolleri, özellikle yaz aylarında ihmal edildiğinden tatilden hemen sonra yapılması gereken kontrollerin başında gelir. Diş etlerinde kanama artışı dişeti sağlığının olumsuz etkilendiğini gösteren en önemli belirtidir. Ayrıca diş fırçalama sıklığının azalması ya da diş ipi gibi yardımcı hijyen araçlarının kullanımının ihmal edilmesi neticesinde diş taşı oluşumu, diş etlerinde çekilme ve diş hassasiyeti oluşabilir” dedi.
Yalçın, okulların açılmasıyla 15-20 gün içinde dersler yoğunlaşacağı için mutlaka diş kontrollerinin yapılması gerektiğini de vurguladı.
Dil ve konuşma bozukluklarına dikkat!
ENT Tıp Merkezi’nden Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Sümeyra Öztürk ise, çocukların dil ve konuşma bozukluklarının öğrenmeyi olumsuz etkilediğini belirtti. Dil ve konuşma bozukluklarından şüphelenilmesi gereken durumları, “Çocuk, okuma ve yazma öğrenirken zorlanıyorsa, söyledikleri çevresindekiler tarafından anlaşılmıyorsa, okula devam etmek istemiyorsa, ödev yaparken zorlanıyorsa, anlatımı güçsüzse, kendisine söylenileni anlamada güçlük çekiyorsa, derslerde zorlanıyorsa, akademik başarısı yaşıtlarının gerisindeyse dil ve konuşma güçlüğünden şüphe etmek gerekir” sözleriyle özetleyen Öztürk, bu tür durumlarda öğretmenlerin ve ailelerin işbirliği içinde hareket etmesi gerektiğini ifade etti. Öztürk, özellikle öğretmenlerin çocuklardaki dil ve konuşma bozukluklarını fark edebilmeleri için şunları yapmasını önerdi: “Öğretmenler dil ve konuşma bozukluklarını araştırarak bilgi sahibi olmalıdır. Çeşitli konuşma bozukluklarının çocuğun akademik başarısını ve öğrenme becerisini ne şekilde etkilediğini öğrenmeliler. Böylece çocukta olası bir dil ve konuşma bozukluğundan şüphelenildiğinde uygun yönlendirmeyi yapabilir ve sınıfı çocuğun eğitim ihtiyacına göre düzenleyebilirler. Konuşma bozukluğu olan çocukların akademik başarısını arttırmaya yönelik sınıf içi düzenlemeler yapmalılar. Örneğin çocuğu ön sıralara oturtmalı ve ders anlatırken görsel ve yazılı ipuçlarından daha fazla yararlanması sağlanmalıdır. Diğer öğrencilerle konuşma bozukluğu olan çocuğun durumu hakkında konuşmalı ve olası bir dışlama ve alay etmenin önüne geçmelidir. Çocuk bir soruya cevap verirken ya da bir şey anlatırken sabırla dinlemeliler. Ebeveynlerle iletişim içinde olmalıdırlar. Sınıfta yapılan okuma yarışmalarına konuşma bozukluğu olan çocuğu dahil etmemeleri gerekir.”