Güncelleme Tarihi:
ÇOK ERKEN YAŞLARDA RESIM
Adidin Dino 23 Mart 1913 yılında Istanbul’da doÄŸdu. Ailesinin Birinci Dünya Savaşı’nın baÅŸlamasından kısa bir süre önce Isviçre’nin Cenevre kentine yerleÅŸmesi üzerine çocukluÄŸunu Cenevre ve savaÅŸtan sonra da Paris’te geçirdi. BabasıÂRasih Bey, annesi Saffet Hanım’dır. Abidin Dino, kültürel ve bilimsel faaliyetleriyle Osmanlı ImparatorluÄŸu’nun son dönemlerinde etkili olan dedesi Abidin PaÅŸa’nın adını taşımaktadır. Ali, Arif ve Ahmet adlarında üç erkek kardeÅŸi ve bir ablası (Leyla) vardı. Özellikle kendisinden yirmi yaÅŸ büyük aÄŸabeyi Arif ile, Türkiye’de geçirdiÄŸi dönemlerinde çeÅŸitli vesilelerle birlikte olacaktır. Sanatsal ve düşünsel konularda geniÅŸ bir ilgi yelpazesi olan Arif "bir bakıma babalığı" olarak Abidin’in hem dostu hem de öğretmeni olmuÅŸtur. Abidin’de uyanan birçok sanatsal merakta Arif Dino’nun katkısı görülmektedir. Sanatsever bir aile ve çevrenin içinde yetiÅŸen Abidin Dino, ailenin 1925 yılında yurda dönmesinden bir süre sonra babasını ve sonra da annesini kaybetti. Robert Koleji’ndeki öğrenimini yarıda bırakarak tüm zamanını resim çalışmalarına ayırdı. Daha çocukluk dönemlerinde kendini gösteren resim yeteneÄŸi ve sanat sevgisi onun bu kararı almasında belirleyici olmuÅŸtur. Bundan sonra kendisini karikatür ve resim çalışmalarına daha kolay verebilecektir.
Henüz 18 yaşındayken Fikret Adil’in yönetimindeki "Artist" dergisinde ilk yazı ve resimleri yayımlandı. Názım Hikmet’in "Sesini Kaybeden Åžehir" kitabını da aynı yıl resimlemiÅŸti. Bu onun resimlediÄŸi ilk kitaptır; genç yaşına raÄŸmen kendisini geliÅŸtirebilmiÅŸ ve çizgileri belirli bir olgunluÄŸa eriÅŸmiÅŸtir. ArtıkÂçevresinde ressam olarak
FILM ÇALIŞMALARI
1933 yılında SSCB’li yönetmen Sergey Yutkeviç, "Türkiye’nin Kalbi
YURDA DÖNÜŞ
1937 yılı sonunda Leningrad’dan ayrılarak dokuz ay Paris’te kaldıktan sonra yurda döndü. Aslında pasaportunun süresi dolduğu için dönmüştü. Niyeti süreyi uzatıp hemen Paris’e gitmekti. Oysa Türkiye’de onu ummadığı şeyler bekliyordu. Bunlardan birisi de askerlik sorunuydu. Paris’te kaldığı süre içinde Picasso, Tristan Tzara, Malraux, Cocteau gibi sanatçılarla tanışarak Getrude Stein ile birlikte "Yeni Faust Operası"nın dekorlarını yaptı.
Istanbul’a geldikten sonra başta resim olmak üzere birçok sanat dalında çalıştı. O yıllarda Istanbullu ressamlar arasında, yaşamını güç koşullar içinde sürdürmeye çalışan, özellikle de ekmeğini denizden çıkaranlara, balıkçılara karşı büyük bir ilgi oluşmaya başlamıştı. Bunun sonucunda birkaç ressam arkadaşıyla birlikte 1939’da "Liman Grubu"nu kurdu. Zaten liman emekçilerini konu edinen serginin açılışını da balıkçılar yapacaktı. Aynı yıl, New York Dünya Sergisi’nde yer alacak iki Türk pavyonunun hazırlık çalışmalarında sanat danışmanı ve dekoratör olarak çalıştı. Abidin Dino aynı zamanda "Ses", "Yeni Ses", "Servet-i Fünun", "Yeni Edebiyat" ve "Yeni Adam" dergilerinin, hem yazılarıyla içeriğine hem de çizgileriyle biçimine yardımlarda bulunuyordu.
Arif Dino ile birlikte soyut ile somutun, siyasal ile estetiğin birliktelik ve karşıtlıklarını araştırarak Abidin, Ikinci Dünya Savaşı’ndan esinlenen büyük desenler çizdi. Aynı zamanda yazdığı yazılarında faşizme ve ırkçılığa karşı çıkıyordu. 1940 yılında illegal Türkiye Komünist Partisi’ne katıldı; parti içinde çalışmaları 1966 yılına kadar sürdü; 1962/65 arasında Názım Hikmet ile birlikte dış büroda aktif görev aldı.
SÃœRGÃœN YILLARI
1941’de önce Mecitözü’ne, arkasından da Adana’ya sürgün edildi. Dört yılını aÄŸabeyi Arif Dino ve burada evlendiÄŸi eÅŸi Güzin ile Adana’da geçirdi. Güzin Dino Istanbul Ãœniversitesi’nde yeni baÅŸlamış olan bilimsel kariyerini bırakarak, tüm ısrarlara raÄŸmen, sadece annesinin verdiÄŸi destekle Adana’ya gelmiÅŸti. Abidin ile Güzin, Adana’da, 1943 yılında evlendi. Güzin Dino burada liselerde öğretmenlik yaparken diÄŸer yandan da doktora tezini hazırlıyordu. Abidin Dino ise geçimini saÄŸlamak için "Türk Sözü" gazetesinin yazıiÅŸlerini yönetti ve Arif Dino ile birlikte küçük heykeller yaptı. Yazıp kendi bastırdığı "Kel" isimli oyunu ise toplatıldı. Siyasi tavrını burada da devam ettiren sanatçı Adana Halkevi’nde yörenin folklorundan esinlenen bir yöntemle tiyatro grubu kurdu. "Sıtmalı Adam" konulu bir oyunu Toros eteklerinde, köylülerle birlikteÂhazırlamayı denedi. Ama grup fazla etkili olduÄŸu savıyla dağıtıldı. Orhan Kemal ve YaÅŸar Kemal ile de bu dönemde uzun yıllar sürecek olan dostluÄŸun temellerini atıldı. YaÅŸar Kemal ile olan iliÅŸkisi Abidin’in ölümüne kadar kesintisiz devam edecekti. Sanatçı, YaÅŸar Kemal’in "Deniz Küstü", "AÄŸrı Dağı Efsanesi" romanlarını resimlemiÅŸ ve birçok kitabının kapağını yaptı. Birlikte yaptıkları uzun bir söyleÅŸileri de "Yüzler" adıyla kitap halinde yayınlandı. Abidin Dino Adana sürgününde yaptığı resimlerinde çoÄŸunlukla Çukurova ırgatlarını konu edindi. Köylülerin, yöreyi iÅŸgal
1945 yılında askerlik görevi için Kayseri’ye gitti. Bu sırada Güzin Dino da Ankara Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi’ne doçent olarak atanmıştı. Abidin Dino dokuz ay sonra sağlık durumu nedeniyle terhis edilince Ankara’ya gitme izni aldı ve 1946’da oraya yerleşmiş oldular. Buranın sanat ortamında Oktay Rifat, Orhan Veli, Ahmet Arif, Sabahattin Eyuboğlu, Melih Cevdet Anday, Sabahattin Ali, Nurullah Ataç, Mehmet Ali Aybar gibi aydın ve sanatçılarla tanışıp dost oldu. Ağır bir hastalık geçirdiği 1947 yılı boyunca yatakta kaldı ve bu arada "Verese" adlı oyununu bitirdi. Yazdığı "Çingeneler" adlı senaryosu da diğeri gibi yasaklandı. Ilk kişisel sergisini 1949’da Ankara’da, Anadolu’dan ve insanından esinlenerek yaptığı eserleriyle açtı. Bu eserlerin çoğunu Adana’da yaptığı resim ve desenler oluşturmaktaydı. Anadolu çanak çömlek geleneğinden gelen yeni bir anlayışla seramik çalışmalarına başladı ve doksan parça seramik yaptı. Seramik onun için yeni bir uğraştı. Kendisini en çok etkileyenler de Anadolu uygarlıklarından geriye kalan çanak çömlek örnekleriydi. Bunları iyice özümseyip modern anlayışla yeniden yaratmayı istiyordu.
Örfi idare kalkınca 1950 yılında tekrar Istanbul’a döndü. Burada resim çalışmalarına devam ederken, aynı zamanda, açlık grevinde bulunan Názım Hikmet’in özgürlüğe kavuşması için yoğun bir siyasal çalışmanın da içinde oldu.
1951 yılında yurtdışına çıkma yasağı kaldırılınca ilk olarak Roma’ya gitti ve aynı yıl VenedikÂBienali’ne katıldı. Kendisi yurtdışındayken ülkedeki yönetim onunla uÄŸraÅŸmaya devam ediyordu. Türkiye’deki seramikleri toplatıldı ve haklarında uzun bir soruÅŸturma baÅŸlatıldı. Uzun süre gözetim altında tutulduÄŸu için bir bölümü kaybolan seramikler o sırada Türkiye’de bulunan Güzin Dino’nun uÄŸraÅŸları sonucunda geri alınabilmiÅŸtir.
Abidin Dino bir yıl sonra Paris’e geçerekÂFikret Muallá, Avni AbraÅŸ, Picasso ve Tristan Tzara gibi eski dostlarla tekrar buluÅŸtu. Seramik yapma imkánını, kısa bir süre sonra, burada da buldu. Bir süre Picasso’nun davetlisi olarak Vallauris’te Madoura seramik atölyesinde çalıştı. Bu çalışma onun maddi durumunu düzeltmesini saÄŸladı. 1954’te ilk kez Salon de Mai’ye katıldı. 1955’teki "IÅŸkenceler ve Atom Korkusu" adlı ilk
Dostlarının da desteğiyle çalışmalarını sürdürdü;
68 öğrenci olayları sırasında Paris’te olan sanatçı sokakları ve gösterileri çizdi. Cezayir ile ilgili bu sokak gösterilerini konu alan resimler Sorbonne Üniversitesi’nde üç gün süreyle sergilendi. Yine aynı yıl Irkçılığa Karşı Sanatçılar grup sergisine de katıldı. 1968 yılında Türk seramik panolar geleneğine önemli bir katkı daha yapan sanatçı, Henriette Gomez Galerisi’nde seramik panolar sergisine de katıldı.
Paris’e yerleştikten sonra Istanbul ve Türkiye’ye ilk kez 1969’daki Istanbul "Gözler Kapalı" sergisi nedeniyle geldi. Bu sergi onun aynı zamanda Istanbul’daki ilk kişisel sergisiydi. Aynı zamanda gelişinde, havaalanında onu ilk karşılayanlar arasında yine polisler de vardı. Kendisini karşılayanlardan Cevat Çapan ve Jak Şalom yanında olduğu halde sorgulanmak üzere götürüldü ve Cevat Çapan’ın kefaleti ödemesi üzerine serbest bırakıldı. Sebep ise seramikleriydi. Ertesi gün tekrar karakola ifade vermek için gittiğinde ise kendisinden bazı káğıtları imzalaması istendi ve özür dilendi.
Bundan sonra ölümüne değin Türkiye’deki ve yurtdışındaki birçok sergi için koşuşturdu. Yaşamı boyunca sağlık sorunları bir türlü yakasını bırakmadı. Ilk sorununu SSBC dönüşünde ciğerleriyle ilgili yaşamıştı. Bu sorunu nedeniyle kendisine 1937’deki
BIR YANDAN DA KARIKATÃœR
Çocukluğunda edebiyatla ilgilenen sanatçı bu ilgisini sonraki yıllarda da sürdürerek senaryolar, oyunlar, öyküler, denemeler ve eleştiri yazıları yazmıştır. Başta Názım Hikmet, Yaşar Kemal, Melih Cevdet Anday ve John Berger gibi birçok Türk ve yabancı yazar ve şairin kitap kapaklarını resimlemişti. Sanatçının yaşamı boyunca sürdürdüğü bir diğer uğraşı da karikatür oldu. Karikatüre ilgisi çok küçük yaşlarda, ağabeyleri Ali ve Arif’in karikatür merakları sayesinde başlamıştı. Çok küçük yaşlarda, Cenevre’de, daha çocukken bir şeyler karalamaya başladıdı. Ailesiyle Istanbul’a döndükten sonra birçok dergi ve gazetede karikatürleri yayımlandı. Ilk karikatür sergisine 1932’de, Viyana’da Der Bilden Künstler Cemiyeti’nin düzenlediği bir sergi vesilesiyle katıldı. Türkiye’den Cemal Nadir ve başka karikatüristler de vardı. 7 Aralık 1993’te Paris’te kalp yetmezliğinden ölmeden birkaç gün önce de çizdiği son eseri ciğerlerinin su toplamasıyla alay
"D GRUBU"
1933’te Abidin Dino, Cemal Tollu, Elif Naci, Nurullah Berk, Zeki Faik Izler ve Zühtü Müridoğlu tarafından çekirdeği oluşturulan grup daha sonra Türk resim tarihine "D" Grubu diye geçecektir. O günlerdeki sanat topluluklarının dördüncüsü olması nedeniyle, grup, Nurullah Berk’in önerisiyle Latin alfabesindeki dördüncü harfi kendisine isim olarak seçmiştir. Türkiye’nin ilk avant-garde resim grubuydu. Gruptakilerin başlangıçta ortak bir resim anlayışları olmamakla beraber amaçları düşünce yanı ağır basan resimler yapmaktı. Yavuz Apartmanı’nda günlerce süren tartışmalar yapıldı. Bu onlar için aynı zamanda sergileri için bir hazırlıktı da. Beyoğlu Narmanlı Han’daki Mimoza şapka mağazasında açılan ilk sergileri desenlerden oluşuyordu.
Batı dünyasındaki çağdaş akımlarla aynı düzeyde bir yenilik peşindeydiler. Bunun için Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki atılacak adımları tartışıyorlardı. O dönemin kültür ve resim ortamında etkili ve yol gösterici çok önemli bir rol oynamışlardı.
"D" Grubu sorgusuz sualsiz doğa taklitçiliğine ve akademizme karşı çıkıyordu. Onlara göre sanatçının doğadan etkilenmesi normaldi ama sanatçı daima kendi yorumunu da eklemeliydi. Daha sonra yeni katılımlarla sayısı artan grup üyeleri o dönemin resim sanatında etkili bir yere sahipti. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Halil Dikmen, Zeki Kocamemi, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Eren Eyuboğlu ve Eşref Üren gibi birçok grup üyesine bünyesinde yer vererek onları destekledi. 1-15 Ekim 1960 tarihinde Beyoğlu Şehir Galerisi’ndeki son sergisiyle grup etkinliğini noktaladı.
Â
"LIMAN GRUBU"
Abidin Dino, 1939 yılında Nuri Iyem, Avni Abraş ve Selim Turan gibi genç ressamlarla birlikte "Yeniler" adında bir grup kurdu.
Istanbullu ressamlar arasında, o yıllarda, ilgi çeken bir konu vardı: Yaşamını denizin zor koşulları içinde kazanmaya çalışanları, balıkçıları ve liman işçilerini çizmek. Bunun sonucunda birkaç ressam arkadaşıyla altı aylık ortaklaşa çalışmalarının sonunda liman çalışanlarını konu ettikleri ve büyük bir yankı uyandıran sergilerini açtı.
ABIDIN’IN ELLERI
Aslında Abidin Dino’nun çok erken dönemlerden beri ilgilendiÄŸi bir konudur el desenleri. Bu ilgisini tüm yaÅŸamı boyunca da sürdürdü. YaÄŸlıboya, suluboya, akrilik el resimleri ve küçük heykeller yapmıştır. Ölümünden kısa bir süre önce, Maçka’da, yerini kendisinin belirlediÄŸi, el desenlerinden yola çıkarak tasarladığı ve Metin Deniz’in yaptığıÂheykelin açılışını yapıtı. Bu anıt defalarca sergilediÄŸi diÄŸer el desenleri gibi ellerinin uzun yolculuÄŸunun bir kanıtı olarak hálá yerinde durmaktadır.
Abidin Dino 1989’da "Eller" adında bir metin yazdı. Yaptığı desenlerle bütünleştirilen bu metin Fata
BAÅžLICA ESERLERI:
KiÅŸisel Sergiler
1955 Galerie Kleber, Paris
1955 Galerie Camille Renaud, Paris
1956 Galerie La Demeure, Paris
1957
1958 Picasso Müzesi,
1959 Galerie Schoeller, Paris
1960 Galerie Deent,
1962 Galerie Partis Pris,
1964 Galerie Spisovatele, Prag
1964 Galerie Ritter, Zürih
1964 Ibn-i Haldun Müzesi, Cezayir
1964 Galerie Casanova, Paris
1965 Scott-Faure Gallery,
1966 dom Pisatili Galerisi, Moskova
1968 Galerie Henriette Gomez, Paris
1969 Galerie Deet,
1971 II Poliedro Galerie, Roma
1972 Galerie Leonardo da Vinci,
1972 Galerie Esteve, Paris
1978 Siloghi Galerisi, Atina
1978 Galerie Le Scriptorium,
1980 Türkay Sanat Galerisi,
1980 Galerie dans la Galerie,
1981 Adalar Bedri Rahmi Galerisi, Istanbul
1983 Günümüz Türk Sanatı, Fondation Corrente, Milano
1984 El,
1985 Urartu Sanat Galerisi, Istanbul/Ankara
1986 Yalınlar, Galerie Espace Pont Neuf, Paris
1986 Bu Dünya,
1988 Jacques L. Jourdan-Jopie, Paris
1988 Acıyı Çizmek, Vakko Sanat Galerisi, Istanbul/Ankara
1989 Galerie Vieille du
1989
1990 Çiçekleme,
1990 Musee de la Ceramique, Italya
1991 Galerie Bussola, Tulin
1992 Yüzler, Vieille du
1993 Ak la Ka ra,
Karma Sergileri
1952 16. Venedik Bienali
1954-62 Salon de Mai, Paris
1976 7 Türk Ressamı, Centre Culturel,
1977 Siloghi Galerisi, Atina
1982 Bugünün Türk Ressamları, Fondation Corrente, Milano
1982 Henry Thomas Foundation, Musee de l’Art Moderne de la Ville,
1983 "D" Grubu 50. Yıl Resim ve Heykel Sergisi. Garanti Sanat Galerisi, Istanbul
1987 1. Uluslararası Istanbul Bienali
1989 Jacques L. Jourdan-Jopie, Paris
1990 1940 Kuşağı, Tem Sanat Galerisi, Istanbul
1990 Paristanbul, Cite International des Arts,
1991 1. Sanat Fuarı, Apocalpyses, Saint-Germain en Laye
1991 La Bussola Galerie,
1992 Vieille du
Kitapları
Kel (1941,
Fikret Mualla (Ara Güler ile birlikte), 1980.
El, Bu Dünya, 1986
Le Mausolee du Maitre Blanc, 1988.
Le Pera Palace, Fata Morgana, 1991.
Visages-Pile ou Face, 1992.
Ak La Ka Ra, 1993.
Biçimde Öte,
IÅŸkence, 1994.
Yüzler, 1994.
Pera Palas, 1994.
Kısa Hayat Öyküm, 1995.
Kel, Verese, 1996.
Sinan, 1999.
Kültür ve Sanat Yazıları, 2000.
Çağdaş Tük resim sanatının öncülerinden olan sanatçı, yaşamının büyük kısmını yurtdışında geçirmiştir. Bundan dolayı Türkiye’de olduğu kadar Avrupa’da da kendi dallarında tanınmış sanatçı ve aydınlarla tanışıp dostluklarını pekiştirme olanakları bulmuştur. Akademik bir eğitim almamasına rağmen birçok konuda kendisini geliştirmiş ve düşüncelerini açıkça söylemekten geri durmamıştır. Siyasi görüşleri dolayısıyla dönemin yönetimleri tarafında soruşturmalara maruz kalarak Anadolu’da sürgün dönemleri yaşamıştır.
ÇOK ERKEN YAŞLARDA RESIM
Adidin Dino 23 Mart 1913 yılında Istanbul’da doÄŸdu. Ailesinin Birinci Dünya Savaşı’nın baÅŸlamasından kısa bir süre önce Isviçre’nin Cenevre kentine yerleÅŸmesi üzerine çocukluÄŸunu Cenevre ve savaÅŸtan sonra da Paris’te geçirdi. BabasıÂRasih Bey, annesi Saffet Hanım’dır. Abidin Dino, kültürel ve bilimsel faaliyetleriyle Osmanlı ImparatorluÄŸu’nun son dönemlerinde etkili olan dedesi Abidin PaÅŸa’nın adını taşımaktadır. Ali, Arif ve Ahmet adlarında üç erkek kardeÅŸi ve bir ablası (Leyla) vardı. Özellikle kendisinden yirmi yaÅŸ büyük aÄŸabeyi Arif ile, Türkiye’de geçirdiÄŸi dönemlerinde çeÅŸitli vesilelerle birlikte olacaktır. Sanatsal ve düşünsel konularda geniÅŸ bir ilgi yelpazesi olan Arif "bir bakıma babalığı" olarak Abidin’in hem dostu hem de öğretmeni olmuÅŸtur. Abidin’de uyanan birçok sanatsal merakta Arif Dino’nun katkısı görülmektedir. Sanatsever bir aile ve çevrenin içinde yetiÅŸen Abidin Dino, ailenin 1925 yılında yurda dönmesinden bir süre sonra babasını ve sonra da annesini kaybetti. Robert Koleji’ndeki öğrenimini yarıda bırakarak tüm zamanını resim çalışmalarına ayırdı. Daha çocukluk dönemlerinde kendini gösteren resim yeteneÄŸi ve sanat sevgisi onun bu kararı almasında belirleyici olmuÅŸtur. Bundan sonra kendisini karikatür ve resim çalışmalarına daha kolay verebilecektir.
Henüz 18 yaşındayken Fikret Adil’in yönetimindeki "Artist" dergisinde ilk yazı ve resimleri yayımlandı. Názım Hikmet’in "Sesini Kaybeden Åžehir" kitabını da aynı yıl resimlemiÅŸti. Bu onun resimlediÄŸi ilk kitaptır; genç yaşına raÄŸmen kendisini geliÅŸtirebilmiÅŸ ve çizgileri belirli bir olgunluÄŸa eriÅŸmiÅŸtir. ArtıkÂçevresinde ressam olarak
FILM ÇALIŞMALARI
1933 yılında SSCB’li yönetmen Sergey Yutkeviç, "Türkiye’nin Kalbi
YURDA DÖNÜŞ
1937 yılı sonunda Leningrad’dan ayrılarak dokuz ay Paris’te kaldıktan sonra yurda döndü. Aslında pasaportunun süresi dolduğu için dönmüştü. Niyeti süreyi uzatıp hemen Paris’e gitmekti. Oysa Türkiye’de onu ummadığı şeyler bekliyordu. Bunlardan birisi de askerlik sorunuydu. Paris’te kaldığı süre içinde Picasso, Tristan Tzara, Malraux, Cocteau gibi sanatçılarla tanışarak Getrude Stein ile birlikte "Yeni Faust Operası"nın dekorlarını yaptı.
Istanbul’a geldikten sonra başta resim olmak üzere birçok sanat dalında çalıştı. O yıllarda Istanbullu ressamlar arasında, yaşamını güç koşullar içinde sürdürmeye çalışan, özellikle de ekmeğini denizden çıkaranlara, balıkçılara karşı büyük bir ilgi oluşmaya başlamıştı. Bunun sonucunda birkaç ressam arkadaşıyla birlikte 1939’da "Liman Grubu"nu kurdu. Zaten liman emekçilerini konu edinen serginin açılışını da balıkçılar yapacaktı. Aynı yıl, New York Dünya Sergisi’nde yer alacak iki Türk pavyonunun hazırlık çalışmalarında sanat danışmanı ve dekoratör olarak çalıştı. Abidin Dino aynı zamanda "Ses", "Yeni Ses", "Servet-i Fünun", "Yeni Edebiyat" ve "Yeni Adam" dergilerinin, hem yazılarıyla içeriğine hem de çizgileriyle biçimine yardımlarda bulunuyordu.
Arif Dino ile birlikte soyut ile somutun, siyasal ile estetiğin birliktelik ve karşıtlıklarını araştırarak Abidin, Ikinci Dünya Savaşı’ndan esinlenen büyük desenler çizdi. Aynı zamanda yazdığı yazılarında faşizme ve ırkçılığa karşı çıkıyordu. 1940 yılında illegal Türkiye Komünist Partisi’ne katıldı; parti içinde çalışmaları 1966 yılına kadar sürdü; 1962/65 arasında Názım Hikmet ile birlikte dış büroda aktif görev aldı.
SÃœRGÃœN YILLARI
1941’de önce Mecitözü’ne, arkasından da Adana’ya sürgün edildi. Dört yılını aÄŸabeyi Arif Dino ve burada evlendiÄŸi eÅŸi Güzin ile Adana’da geçirdi. Güzin Dino Istanbul Ãœniversitesi’nde yeni baÅŸlamış olan bilimsel kariyerini bırakarak, tüm ısrarlara raÄŸmen, sadece annesinin verdiÄŸi destekle Adana’ya gelmiÅŸti. Abidin ile Güzin, Adana’da, 1943 yılında evlendi. Güzin Dino burada liselerde öğretmenlik yaparken diÄŸer yandan da doktora tezini hazırlıyordu. Abidin Dino ise geçimini saÄŸlamak için "Türk Sözü" gazetesinin yazıiÅŸlerini yönetti ve Arif Dino ile birlikte küçük heykeller yaptı. Yazıp kendi bastırdığı "Kel" isimli oyunu ise toplatıldı. Siyasi tavrını burada da devam ettiren sanatçı Adana Halkevi’nde yörenin folklorundan esinlenen bir yöntemle tiyatro grubu kurdu. "Sıtmalı Adam" konulu bir oyunu Toros eteklerinde, köylülerle birlikteÂhazırlamayı denedi. Ama grup fazla etkili olduÄŸu savıyla dağıtıldı. Orhan Kemal ve YaÅŸar Kemal ile de bu dönemde uzun yıllar sürecek olan dostluÄŸun temellerini atıldı. YaÅŸar Kemal ile olan iliÅŸkisi Abidin’in ölümüne kadar kesintisiz devam edecekti. Sanatçı, YaÅŸar Kemal’in "Deniz Küstü", "AÄŸrı Dağı Efsanesi" romanlarını resimlemiÅŸ ve birçok kitabının kapağını yaptı. Birlikte yaptıkları uzun bir söyleÅŸileri de "Yüzler" adıyla kitap halinde yayınlandı. Abidin Dino Adana sürgününde yaptığı resimlerinde çoÄŸunlukla Çukurova ırgatlarını konu edindi. Köylülerin, yöreyi iÅŸgal
1945 yılında askerlik görevi için Kayseri’ye gitti. Bu sırada Güzin Dino da Ankara Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi’ne doçent olarak atanmıştı. Abidin Dino dokuz ay sonra sağlık durumu nedeniyle terhis edilince Ankara’ya gitme izni aldı ve 1946’da oraya yerleşmiş oldular. Buranın sanat ortamında Oktay Rifat, Orhan Veli, Ahmet Arif, Sabahattin Eyuboğlu, Melih Cevdet Anday, Sabahattin Ali, Nurullah Ataç, Mehmet Ali Aybar gibi aydın ve sanatçılarla tanışıp dost oldu. Ağır bir hastalık geçirdiği 1947 yılı boyunca yatakta kaldı ve bu arada "Verese" adlı oyununu bitirdi. Yazdığı "Çingeneler" adlı senaryosu da diğeri gibi yasaklandı. Ilk kişisel sergisini 1949’da Ankara’da, Anadolu’dan ve insanından esinlenerek yaptığı eserleriyle açtı. Bu eserlerin çoğunu Adana’da yaptığı resim ve desenler oluşturmaktaydı. Anadolu çanak çömlek geleneğinden gelen yeni bir anlayışla seramik çalışmalarına başladı ve doksan parça seramik yaptı. Seramik onun için yeni bir uğraştı. Kendisini en çok etkileyenler de Anadolu uygarlıklarından geriye kalan çanak çömlek örnekleriydi. Bunları iyice özümseyip modern anlayışla yeniden yaratmayı istiyordu.
PARIS YILLARI
Örfi idare kalkınca 1950 yılında tekrar Istanbul’a döndü. Burada resim çalışmalarına devam ederken, aynı zamanda, açlık grevinde bulunan Názım Hikmet’in özgürlüğe kavuşması için yoğun bir siyasal çalışmanın da içinde oldu.
1951 yılında yurtdışına çıkma yasağı kaldırılınca ilk olarak Roma’ya gitti ve aynı yıl VenedikÂBienali’ne katıldı. Kendisi yurtdışındayken ülkedeki yönetim onunla uÄŸraÅŸmaya devam ediyordu. Türkiye’deki seramikleri toplatıldı ve haklarında uzun bir soruÅŸturma baÅŸlatıldı. Uzun süre gözetim altında tutulduÄŸu için bir bölümü kaybolan seramikler o sırada Türkiye’de bulunan Güzin Dino’nun uÄŸraÅŸları sonucunda geri alınabilmiÅŸtir.
Abidin Dino bir yıl sonra Paris’e geçerekÂFikret Muallá, Avni AbraÅŸ, Picasso ve Tristan Tzara gibi eski dostlarla tekrar buluÅŸtu. Seramik yapma imkánını, kısa bir süre sonra, burada da buldu. Bir süre Picasso’nun davetlisi olarak Vallauris’te Madoura seramik atölyesinde çalıştı. Bu çalışma onun maddi durumunu düzeltmesini saÄŸladı. 1954’te ilk kez Salon de Mai’ye katıldı. 1955’teki "IÅŸkenceler ve Atom Korkusu" adlı ilk
Dostlarının da desteğiyle çalışmalarını sürdürdü;
68 öğrenci olayları sırasında Paris’te olan sanatçı sokakları ve gösterileri çizdi. Cezayir ile ilgili bu sokak gösterilerini konu alan resimler Sorbonne Üniversitesi’nde üç gün süreyle sergilendi. Yine aynı yıl Irkçılığa Karşı Sanatçılar grup sergisine de katıldı. 1968 yılında Türk seramik panolar geleneğine önemli bir katkı daha yapan sanatçı, Henriette Gomez Galerisi’nde seramik panolar sergisine de katıldı.
Paris’e yerleştikten sonra Istanbul ve Türkiye’ye ilk kez 1969’daki Istanbul "Gözler Kapalı" sergisi nedeniyle geldi. Bu sergi onun aynı zamanda Istanbul’daki ilk kişisel sergisiydi. Aynı zamanda gelişinde, havaalanında onu ilk karşılayanlar arasında yine polisler de vardı. Kendisini karşılayanlardan Cevat Çapan ve Jak Şalom yanında olduğu halde sorgulanmak üzere götürüldü ve Cevat Çapan’ın kefaleti ödemesi üzerine serbest bırakıldı. Sebep ise seramikleriydi. Ertesi gün tekrar karakola ifade vermek için gittiğinde ise kendisinden bazı káğıtları imzalaması istendi ve özür dilendi.
Bundan sonra ölümüne değin Türkiye’deki ve yurtdışındaki birçok sergi için koşuşturdu. Yaşamı boyunca sağlık sorunları bir türlü yakasını bırakmadı. Ilk sorununu SSBC dönüşünde ciğerleriyle ilgili yaşamıştı. Bu sorunu nedeniyle kendisine 1937’deki
BIR YANDAN DA KARIKATÃœR
Çocukluğunda edebiyatla ilgilenen sanatçı bu ilgisini sonraki yıllarda da sürdürerek senaryolar, oyunlar, öyküler, denemeler ve eleştiri yazıları yazmıştır. Başta Názım Hikmet, Yaşar Kemal, Melih Cevdet Anday ve John Berger gibi birçok Türk ve yabancı yazar ve şairin kitap kapaklarını resimlemişti. Sanatçının yaşamı boyunca sürdürdüğü bir diğer uğraşı da karikatür oldu. Karikatüre ilgisi çok küçük yaşlarda, ağabeyleri Ali ve Arif’in karikatür merakları sayesinde başlamıştı. Çok küçük yaşlarda, Cenevre’de, daha çocukken bir şeyler karalamaya başladıdı. Ailesiyle Istanbul’a döndükten sonra birçok dergi ve gazetede karikatürleri yayımlandı. Ilk karikatür sergisine 1932’de, Viyana’da Der Bilden Künstler Cemiyeti’nin düzenlediği bir sergi vesilesiyle katıldı. Türkiye’den Cemal Nadir ve başka karikatüristler de vardı. 7 Aralık 1993’te Paris’te kalp yetmezliğinden ölmeden birkaç gün önce de çizdiği son eseri ciğerlerinin su toplamasıyla alay
"D GRUBU"
1933’te Abidin Dino, Cemal Tollu, Elif Naci, Nurullah Berk, Zeki Faik Izler ve Zühtü Müridoğlu tarafından çekirdeği oluşturulan grup daha sonra Türk resim tarihine "D" Grubu diye geçecektir. O günlerdeki sanat topluluklarının dördüncüsü olması nedeniyle, grup, Nurullah Berk’in önerisiyle Latin alfabesindeki dördüncü harfi kendisine isim olarak seçmiştir. Türkiye’nin ilk avant-garde resim grubuydu. Gruptakilerin başlangıçta ortak bir resim anlayışları olmamakla beraber amaçları düşünce yanı ağır basan resimler yapmaktı. Yavuz Apartmanı’nda günlerce süren tartışmalar yapıldı. Bu onlar için aynı zamanda sergileri için bir hazırlıktı da. Beyoğlu Narmanlı Han’daki Mimoza şapka mağazasında açılan ilk sergileri desenlerden oluşuyordu.
Batı dünyasındaki çağdaş akımlarla aynı düzeyde bir yenilik peşindeydiler. Bunun için Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki atılacak adımları tartışıyorlardı. O dönemin kültür ve resim ortamında etkili ve yol gösterici çok önemli bir rol oynamışlardı.
"D" Grubu sorgusuz sualsiz doğa taklitçiliğine ve akademizme karşı çıkıyordu. Onlara göre sanatçının doğadan etkilenmesi normaldi ama sanatçı daima kendi yorumunu da eklemeliydi. Daha sonra yeni katılımlarla sayısı artan grup üyeleri o dönemin resim sanatında etkili bir yere sahipti. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Halil Dikmen, Zeki Kocamemi, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Eren Eyuboğlu ve Eşref Üren gibi birçok grup üyesine bünyesinde yer vererek onları destekledi. 1-15 Ekim 1960 tarihinde Beyoğlu Şehir Galerisi’ndeki son sergisiyle grup etkinliğini noktaladı.
Â
"LIMAN GRUBU"
Abidin Dino, 1939 yılında Nuri Iyem, Avni Abraş ve Selim Turan gibi genç ressamlarla birlikte "Yeniler" adında bir grup kurdu.
Istanbullu ressamlar arasında, o yıllarda, ilgi çeken bir konu vardı: Yaşamını denizin zor koşulları içinde kazanmaya çalışanları, balıkçıları ve liman işçilerini çizmek. Bunun sonucunda birkaç ressam arkadaşıyla altı aylık ortaklaşa çalışmalarının sonunda liman çalışanlarını konu ettikleri ve büyük bir yankı uyandıran sergilerini açtı.
ABIDIN’IN ELLERI
Aslında Abidin Dino’nun çok erken dönemlerden beri ilgilendiÄŸi bir konudur el desenleri. Bu ilgisini tüm yaÅŸamı boyunca da sürdürdü. YaÄŸlıboya, suluboya, akrilik el resimleri ve küçük heykeller yapmıştır. Ölümünden kısa bir süre önce, Maçka’da, yerini kendisinin belirlediÄŸi, el desenlerinden yola çıkarak tasarladığı ve Metin Deniz’in yaptığıÂheykelin açılışını yapıtı. Bu anıt defalarca sergilediÄŸi diÄŸer el desenleri gibi ellerinin uzun yolculuÄŸunun bir kanıtı olarak hálá yerinde durmaktadır.
Abidin Dino 1989’da "Eller" adında bir metin yazdı. Yaptığı desenlerle bütünleştirilen bu metin Fata
BAÅžLICA ESERLERI:
KiÅŸisel Sergiler
1955 Galerie Kleber, Paris
1955 Galerie Camille Renaud, Paris
1956 Galerie La Demeure, Paris
1957
1958 Picasso Müzesi,
1959 Galerie Schoeller, Paris
1960 Galerie Deent,
1962 Galerie Partis Pris,
1964 Galerie Spisovatele, Prag
1964 Galerie Ritter, Zürih
1964 Ibn-i Haldun Müzesi, Cezayir
1964 Galerie Casanova, Paris
1965 Scott-Faure Gallery,
1966 dom Pisatili Galerisi, Moskova
1968 Galerie Henriette Gomez, Paris
1969 Galerie Deet,
1971 II Poliedro Galerie, Roma
1972 Galerie Leonardo da Vinci,
1972 Galerie Esteve, Paris
1978 Siloghi Galerisi, Atina
1978 Galerie Le Scriptorium,
1980 Türkay Sanat Galerisi,
1980 Galerie dans la Galerie,
1981 Adalar Bedri Rahmi Galerisi, Istanbul
1983 Günümüz Türk Sanatı, Fondation Corrente, Milano
1984 El,
1985 Urartu Sanat Galerisi, Istanbul/Ankara
1986 Yalınlar, Galerie Espace Pont Neuf, Paris
1986 Bu Dünya,
1988 Jacques L. Jourdan-Jopie, Paris
1988 Acıyı Çizmek, Vakko Sanat Galerisi, Istanbul/Ankara
1989 Galerie Vieille du
1989
1990 Çiçekleme,
1990 Musee de la Ceramique, Italya
1991 Galerie Bussola, Tulin
1992 Yüzler, Vieille du
1993 Ak la Ka ra,
Karma Sergileri
1952 16. Venedik Bienali
1954-62 Salon de Mai, Paris
1976 7 Türk Ressamı, Centre Culturel,
1977 Siloghi Galerisi, Atina
1982 Bugünün Türk Ressamları, Fondation Corrente, Milano
1982 Henry Thomas Foundation, Musee de l’Art Moderne de la Ville,
1983 "D" Grubu 50. Yıl Resim ve Heykel Sergisi. Garanti Sanat Galerisi, Istanbul
1987 1. Uluslararası Istanbul Bienali
1989 Jacques L. Jourdan-Jopie, Paris
1990 1940 Kuşağı, Tem Sanat Galerisi, Istanbul
1990 Paristanbul, Cite International des Arts,
1991 1. Sanat Fuarı, Apocalpyses, Saint-Germain en Laye
1991 La Bussola Galerie,
1992 Vieille du
Kitapları
Kel (1941,
Fikret Mualla (Ara Güler ile birlikte), 1980.
El, Bu Dünya, 1986
Le Mausolee du Maitre Blanc, 1988.
Le Pera Palace, Fata Morgana, 1991.
Visages-Pile ou Face, 1992.
Ak La Ka Ra, 1993.
Biçimde Öte,
IÅŸkence, 1994.
Yüzler, 1994.
Pera Palas, 1994.
Kısa Hayat Öyküm, 1995.
Kel, Verese, 1996.
Sinan, 1999.
Kültür ve Sanat Yazıları, 2000.
Çağdaş Tük resim sanatının öncülerinden olan sanatçı, yaşamının büyük kısmını yurtdışında geçirmiştir. Bundan dolayı Türkiye’de olduğu kadar Avrupa’da da kendi dallarında tanınmış sanatçı ve aydınlarla tanışıp dostluklarını pekiştirme olanakları bulmuştur. Akademik bir eğitim almamasına rağmen birçok konuda kendisini geliştirmiş ve düşüncelerini açıkça söylemekten geri durmamıştır. Siyasi görüşleri dolayısıyla dönemin yönetimleri tarafında soruşturmalara maruz kalarak Anadolu’da sürgün dönemleri yaşamıştır.
ÇOK ERKEN YAŞLARDA RESIM
Adidin Dino 23 Mart 1913 yılında Istanbul’da doÄŸdu. Ailesinin Birinci Dünya Savaşı’nın baÅŸlamasından kısa bir süre önce Isviçre’nin Cenevre kentine yerleÅŸmesi üzerine çocukluÄŸunu Cenevre ve savaÅŸtan sonra da Paris’te geçirdi. BabasıÂRasih Bey, annesi Saffet Hanım’dır. Abidin Dino, kültürel ve bilimsel faaliyetleriyle Osmanlı ImparatorluÄŸu’nun son dönemlerinde etkili olan dedesi Abidin PaÅŸa’nın adını taşımaktadır. Ali, Arif ve Ahmet adlarında üç erkek kardeÅŸi ve bir ablası (Leyla) vardı. Özellikle kendisinden yirmi yaÅŸ büyük aÄŸabeyi Arif ile, Türkiye’de geçirdiÄŸi dönemlerinde çeÅŸitli vesilelerle birlikte olacaktır. Sanatsal ve düşünsel konularda geniÅŸ bir ilgi yelpazesi olan Arif "bir bakıma babalığı" olarak Abidin’in hem dostu hem de öğretmeni olmuÅŸtur. Abidin’de uyanan birçok sanatsal merakta Arif Dino’nun katkısı görülmektedir. Sanatsever bir aile ve çevrenin içinde yetiÅŸen Abidin Dino, ailenin 1925 yılında yurda dönmesinden bir süre sonra babasını ve sonra da annesini kaybetti. Robert Koleji’ndeki öğrenimini yarıda bırakarak tüm zamanını resim çalışmalarına ayırdı. Daha çocukluk dönemlerinde kendini gösteren resim yeteneÄŸi ve sanat sevgisi onun bu kararı almasında belirleyici olmuÅŸtur. Bundan sonra kendisini karikatür ve resim çalışmalarına daha kolay verebilecektir.
Henüz 18 yaşındayken Fikret Adil’in yönetimindeki "Artist" dergisinde ilk yazı ve resimleri yayımlandı. Názım Hikmet’in "Sesini Kaybeden Åžehir" kitabını da aynı yıl resimlemiÅŸti. Bu onun resimlediÄŸi ilk kitaptır; genç yaşına raÄŸmen kendisini geliÅŸtirebilmiÅŸ ve çizgileri belirli bir olgunluÄŸa eriÅŸmiÅŸtir. ArtıkÂçevresinde ressam olarak
FILM ÇALIŞMALARI
1933 yılında SSCB’li yönetmen Sergey Yutkeviç, "Türkiye’nin Kalbi
YURDA DÖNÜŞ
1937 yılı sonunda Leningrad’dan ayrılarak dokuz ay Paris’te kaldıktan sonra yurda döndü. Aslında pasaportunun süresi dolduğu için dönmüştü. Niyeti süreyi uzatıp hemen Paris’e gitmekti. Oysa Türkiye’de onu ummadığı şeyler bekliyordu. Bunlardan birisi de askerlik sorunuydu. Paris’te kaldığı süre içinde Picasso, Tristan Tzara, Malraux, Cocteau gibi sanatçılarla tanışarak Getrude Stein ile birlikte "Yeni Faust Operası"nın dekorlarını yaptı.
Istanbul’a geldikten sonra başta resim olmak üzere birçok sanat dalında çalıştı. O yıllarda Istanbullu ressamlar arasında, yaşamını güç koşullar içinde sürdürmeye çalışan, özellikle de ekmeğini denizden çıkaranlara, balıkçılara karşı büyük bir ilgi oluşmaya başlamıştı. Bunun sonucunda birkaç ressam arkadaşıyla birlikte 1939’da "Liman Grubu"nu kurdu. Zaten liman emekçilerini konu edinen serginin açılışını da balıkçılar yapacaktı. Aynı yıl, New York Dünya Sergisi’nde yer alacak iki Türk pavyonunun hazırlık çalışmalarında sanat danışmanı ve dekoratör olarak çalıştı. Abidin Dino aynı zamanda "Ses", "Yeni Ses", "Servet-i Fünun", "Yeni Edebiyat" ve "Yeni Adam" dergilerinin, hem yazılarıyla içeriğine hem de çizgileriyle biçimine yardımlarda bulunuyordu.
Arif Dino ile birlikte soyut ile somutun, siyasal ile estetiğin birliktelik ve karşıtlıklarını araştırarak Abidin, Ikinci Dünya Savaşı’ndan esinlenen büyük desenler çizdi. Aynı zamanda yazdığı yazılarında faşizme ve ırkçılığa karşı çıkıyordu. 1940 yılında illegal Türkiye Komünist Partisi’ne katıldı; parti içinde çalışmaları 1966 yılına kadar sürdü; 1962/65 arasında Názım Hikmet ile birlikte dış büroda aktif görev aldı.
SÃœRGÃœN YILLARI
1941’de önce Mecitözü’ne, arkasından da Adana’ya sürgün edildi. Dört yılını aÄŸabeyi Arif Dino ve burada evlendiÄŸi eÅŸi Güzin ile Adana’da geçirdi. Güzin Dino Istanbul Ãœniversitesi’nde yeni baÅŸlamış olan bilimsel kariyerini bırakarak, tüm ısrarlara raÄŸmen, sadece annesinin verdiÄŸi destekle Adana’ya gelmiÅŸti. Abidin ile Güzin, Adana’da, 1943 yılında evlendi. Güzin Dino burada liselerde öğretmenlik yaparken diÄŸer yandan da doktora tezini hazırlıyordu. Abidin Dino ise geçimini saÄŸlamak için "Türk Sözü" gazetesinin yazıiÅŸlerini yönetti ve Arif Dino ile birlikte küçük heykeller yaptı. Yazıp kendi bastırdığı "Kel" isimli oyunu ise toplatıldı. Siyasi tavrını burada da devam ettiren sanatçı Adana Halkevi’nde yörenin folklorundan esinlenen bir yöntemle tiyatro grubu kurdu. "Sıtmalı Adam" konulu bir oyunu Toros eteklerinde, köylülerle birlikteÂhazırlamayı denedi. Ama grup fazla etkili olduÄŸu savıyla dağıtıldı. Orhan Kemal ve YaÅŸar Kemal ile de bu dönemde uzun yıllar sürecek olan dostluÄŸun temellerini atıldı. YaÅŸar Kemal ile olan iliÅŸkisi Abidin’in ölümüne kadar kesintisiz devam edecekti. Sanatçı, YaÅŸar Kemal’in "Deniz Küstü", "AÄŸrı Dağı Efsanesi" romanlarını resimlemiÅŸ ve birçok kitabının kapağını yaptı. Birlikte yaptıkları uzun bir söyleÅŸileri de "Yüzler" adıyla kitap halinde yayınlandı. Abidin Dino Adana sürgününde yaptığı resimlerinde çoÄŸunlukla Çukurova ırgatlarını konu edindi. Köylülerin, yöreyi iÅŸgal
1945 yılında askerlik görevi için Kayseri’ye gitti. Bu sırada Güzin Dino da Ankara Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi’ne doçent olarak atanmıştı. Abidin Dino dokuz ay sonra sağlık durumu nedeniyle terhis edilince Ankara’ya gitme izni aldı ve 1946’da oraya yerleşmiş oldular. Buranın sanat ortamında Oktay Rifat, Orhan Veli, Ahmet Arif, Sabahattin Eyuboğlu, Melih Cevdet Anday, Sabahattin Ali, Nurullah Ataç, Mehmet Ali Aybar gibi aydın ve sanatçılarla tanışıp dost oldu. Ağır bir hastalık geçirdiği 1947 yılı boyunca yatakta kaldı ve bu arada "Verese" adlı oyununu bitirdi. Yazdığı "Çingeneler" adlı senaryosu da diğeri gibi yasaklandı. Ilk kişisel sergisini 1949’da Ankara’da, Anadolu’dan ve insanından esinlenerek yaptığı eserleriyle açtı. Bu eserlerin çoğunu Adana’da yaptığı resim ve desenler oluşturmaktaydı. Anadolu çanak çömlek geleneğinden gelen yeni bir anlayışla seramik çalışmalarına başladı ve doksan parça seramik yaptı. Seramik onun için yeni bir uğraştı. Kendisini en çok etkileyenler de Anadolu uygarlıklarından geriye kalan çanak çömlek örnekleriydi. Bunları iyice özümseyip modern anlayışla yeniden yaratmayı istiyordu.
PARIS YILLARI
Örfi idare kalkınca 1950 yılında tekrar Istanbul’a döndü. Burada resim çalışmalarına devam ederken, aynı zamanda, açlık grevinde bulunan Názım Hikmet’in özgürlüğe kavuşması için yoğun bir siyasal çalışmanın da içinde oldu.
1951 yılında yurtdışına çıkma yasağı kaldırılınca ilk olarak Roma’ya gitti ve aynı yıl VenedikÂBienali’ne katıldı. Kendisi yurtdışındayken ülkedeki yönetim onunla uÄŸraÅŸmaya devam ediyordu. Türkiye’deki seramikleri toplatıldı ve haklarında uzun bir soruÅŸturma baÅŸlatıldı. Uzun süre gözetim altında tutulduÄŸu için bir bölümü kaybolan seramikler o sırada Türkiye’de bulunan Güzin Dino’nun uÄŸraÅŸları sonucunda geri alınabilmiÅŸtir.
Abidin Dino bir yıl sonra Paris’e geçerekÂFikret Muallá, Avni AbraÅŸ, Picasso ve Tristan Tzara gibi eski dostlarla tekrar buluÅŸtu. Seramik yapma imkánını, kısa bir süre sonra, burada da buldu. Bir süre Picasso’nun davetlisi olarak Vallauris’te Madoura seramik atölyesinde çalıştı. Bu çalışma onun maddi durumunu düzeltmesini saÄŸladı. 1954’te ilk kez Salon de Mai’ye katıldı. 1955’teki "IÅŸkenceler ve Atom Korkusu" adlı ilk
Dostlarının da desteğiyle çalışmalarını sürdürdü;
68 öğrenci olayları sırasında Paris’te olan sanatçı sokakları ve gösterileri çizdi. Cezayir ile ilgili bu sokak gösterilerini konu alan resimler Sorbonne Üniversitesi’nde üç gün süreyle sergilendi. Yine aynı yıl Irkçılığa Karşı Sanatçılar grup sergisine de katıldı. 1968 yılında Türk seramik panolar geleneğine önemli bir katkı daha yapan sanatçı, Henriette Gomez Galerisi’nde seramik panolar sergisine de katıldı.
Paris’e yerleştikten sonra Istanbul ve Türkiye’ye ilk kez 1969’daki Istanbul "Gözler Kapalı" sergisi nedeniyle geldi. Bu sergi onun aynı zamanda Istanbul’daki ilk kişisel sergisiydi. Aynı zamanda gelişinde, havaalanında onu ilk karşılayanlar arasında yine polisler de vardı. Kendisini karşılayanlardan Cevat Çapan ve Jak Şalom yanında olduğu halde sorgulanmak üzere götürüldü ve Cevat Çapan’ın kefaleti ödemesi üzerine serbest bırakıldı. Sebep ise seramikleriydi. Ertesi gün tekrar karakola ifade vermek için gittiğinde ise kendisinden bazı káğıtları imzalaması istendi ve özür dilendi.
Bundan sonra ölümüne değin Türkiye’deki ve yurtdışındaki birçok sergi için koşuşturdu. Yaşamı boyunca sağlık sorunları bir türlü yakasını bırakmadı. Ilk sorununu SSBC dönüşünde ciğerleriyle ilgili yaşamıştı. Bu sorunu nedeniyle kendisine 1937’deki
BIR YANDAN DA KARIKATÃœR
Çocukluğunda edebiyatla ilgilenen sanatçı bu ilgisini sonraki yıllarda da sürdürerek senaryolar, oyunlar, öyküler, denemeler ve eleştiri yazıları yazmıştır. Başta Názım Hikmet, Yaşar Kemal, Melih Cevdet Anday ve John Berger gibi birçok Türk ve yabancı yazar ve şairin kitap kapaklarını resimlemişti. Sanatçının yaşamı boyunca sürdürdüğü bir diğer uğraşı da karikatür oldu. Karikatüre ilgisi çok küçük yaşlarda, ağabeyleri Ali ve Arif’in karikatür merakları sayesinde başlamıştı. Çok küçük yaşlarda, Cenevre’de, daha çocukken bir şeyler karalamaya başladıdı. Ailesiyle Istanbul’a döndükten sonra birçok dergi ve gazetede karikatürleri yayımlandı. Ilk karikatür sergisine 1932’de, Viyana’da Der Bilden Künstler Cemiyeti’nin düzenlediği bir sergi vesilesiyle katıldı. Türkiye’den Cemal Nadir ve başka karikatüristler de vardı. 7 Aralık 1993’te Paris’te kalp yetmezliğinden ölmeden birkaç gün önce de çizdiği son eseri ciğerlerinin su toplamasıyla alay
"D GRUBU"
1933’te Abidin Dino, Cemal Tollu, Elif Naci, Nurullah Berk, Zeki Faik Izler ve Zühtü Müridoğlu tarafından çekirdeği oluşturulan grup daha sonra Türk resim tarihine "D" Grubu diye geçecektir. O günlerdeki sanat topluluklarının dördüncüsü olması nedeniyle, grup, Nurullah Berk’in önerisiyle Latin alfabesindeki dördüncü harfi kendisine isim olarak seçmiştir. Türkiye’nin ilk avant-garde resim grubuydu. Gruptakilerin başlangıçta ortak bir resim anlayışları olmamakla beraber amaçları düşünce yanı ağır basan resimler yapmaktı. Yavuz Apartmanı’nda günlerce süren tartışmalar yapıldı. Bu onlar için aynı zamanda sergileri için bir hazırlıktı da. Beyoğlu Narmanlı Han’daki Mimoza şapka mağazasında açılan ilk sergileri desenlerden oluşuyordu.
Batı dünyasındaki çağdaş akımlarla aynı düzeyde bir yenilik peşindeydiler. Bunun için Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki atılacak adımları tartışıyorlardı. O dönemin kültür ve resim ortamında etkili ve yol gösterici çok önemli bir rol oynamışlardı.
"D" Grubu sorgusuz sualsiz doğa taklitçiliğine ve akademizme karşı çıkıyordu. Onlara göre sanatçının doğadan etkilenmesi normaldi ama sanatçı daima kendi yorumunu da eklemeliydi. Daha sonra yeni katılımlarla sayısı artan grup üyeleri o dönemin resim sanatında etkili bir yere sahipti. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Halil Dikmen, Zeki Kocamemi, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Eren Eyuboğlu ve Eşref Üren gibi birçok grup üyesine bünyesinde yer vererek onları destekledi. 1-15 Ekim 1960 tarihinde Beyoğlu Şehir Galerisi’ndeki son sergisiyle grup etkinliğini noktaladı.
Â
"LIMAN GRUBU"
Abidin Dino, 1939 yılında Nuri Iyem, Avni Abraş ve Selim Turan gibi genç ressamlarla birlikte "Yeniler" adında bir grup kurdu.
Istanbullu ressamlar arasında, o yıllarda, ilgi çeken bir konu vardı: Yaşamını denizin zor koşulları içinde kazanmaya çalışanları, balıkçıları ve liman işçilerini çizmek. Bunun sonucunda birkaç ressam arkadaşıyla altı aylık ortaklaşa çalışmalarının sonunda liman çalışanlarını konu ettikleri ve büyük bir yankı uyandıran sergilerini açtı.
ABIDIN’IN ELLERI
Aslında Abidin Dino’nun çok erken dönemlerden beri ilgilendiÄŸi bir konudur el desenleri. Bu ilgisini tüm yaÅŸamı boyunca da sürdürdü. YaÄŸlıboya, suluboya, akrilik el resimleri ve küçük heykeller yapmıştır. Ölümünden kısa bir süre önce, Maçka’da, yerini kendisinin belirlediÄŸi, el desenlerinden yola çıkarak tasarladığı ve Metin Deniz’in yaptığıÂheykelin açılışını yapıtı. Bu anıt defalarca sergilediÄŸi diÄŸer el desenleri gibi ellerinin uzun yolculuÄŸunun bir kanıtı olarak hálá yerinde durmaktadır.
Abidin Dino 1989’da "Eller" adında bir metin yazdı. Yaptığı desenlerle bütünleştirilen bu metin Fata
BAÅžLICA ESERLERI:
KiÅŸisel Sergiler
1955 Galerie Kleber, Paris
1955 Galerie Camille Renaud, Paris
1956 Galerie La Demeure, Paris
1957
1958 Picasso Müzesi,
1959 Galerie Schoeller, Paris
1960 Galerie Deent,
1962 Galerie Partis Pris,
1964 Galerie Spisovatele, Prag
1964 Galerie Ritter, Zürih
1964 Ibn-i Haldun Müzesi, Cezayir
1964 Galerie Casanova, Paris
1965 Scott-Faure Gallery,
1966 dom Pisatili Galerisi, Moskova
1968 Galerie Henriette Gomez, Paris
1969 Galerie Deet,
1971 II Poliedro Galerie, Roma
1972 Galerie Leonardo da Vinci,
1972 Galerie Esteve, Paris
1978 Siloghi Galerisi, Atina
1978 Galerie Le Scriptorium,
1980 Türkay Sanat Galerisi,
1980 Galerie dans la Galerie,
1981 Adalar Bedri Rahmi Galerisi, Istanbul
1983 Günümüz Türk Sanatı, Fondation Corrente, Milano
1984 El,
1985 Urartu Sanat Galerisi, Istanbul/Ankara
1986 Yalınlar, Galerie Espace Pont Neuf, Paris
1986 Bu Dünya,
1988 Jacques L. Jourdan-Jopie, Paris
1988 Acıyı Çizmek, Vakko Sanat Galerisi, Istanbul/Ankara
1989 Galerie Vieille du
1989
1990 Çiçekleme,
1990 Musee de la Ceramique, Italya
1991 Galerie Bussola, Tulin
1992 Yüzler, Vieille du
1993 Ak la Ka ra,
Karma Sergileri
1952 16. Venedik Bienali
1954-62 Salon de Mai, Paris
1976 7 Türk Ressamı, Centre Culturel,
1977 Siloghi Galerisi, Atina
1982 Bugünün Türk Ressamları, Fondation Corrente, Milano
1982 Henry Thomas Foundation, Musee de l’Art Moderne de la Ville,
1983 "D" Grubu 50. Yıl Resim ve Heykel Sergisi. Garanti Sanat Galerisi, Istanbul
1987 1. Uluslararası Istanbul Bienali
1989 Jacques L. Jourdan-Jopie, Paris
1990 1940 Kuşağı, Tem Sanat Galerisi, Istanbul
1990 Paristanbul, Cite International des Arts,
1991 1. Sanat Fuarı, Apocalpyses, Saint-Germain en Laye
1991 La Bussola Galerie,
1992 Vieille du
Kitapları
Kel (1941,
Fikret Mualla (Ara Güler ile birlikte), 1980.
El, Bu Dünya, 1986
Le Mausolee du Maitre Blanc, 1988.
Le Pera Palace, Fata Morgana, 1991.
Visages-Pile ou Face, 1992.
Ak La Ka Ra, 1993.
Biçimde Öte,
IÅŸkence, 1994.
Yüzler, 1994.
Pera Palas, 1994.
Kısa Hayat Öyküm, 1995.
Kel, Verese, 1996.
Sinan, 1999.
Kültür ve Sanat Yazıları, 2000.