Güncelleme Tarihi:
Sure, yaradılış, iman ve ahiret gibi konulardan bahseder. 7. cüzde bulunan sure, iniş sırasına göre 55. suredir. Mushafta ise 6. sırada yer alır. Kuran-ı Kerim'in en uzun surelerinden biri olan En'am Suresinde Hz. İbrahim ve babası Azer'den de bahsedilir.
En'am Suresi ve Anlamı
Surenin 13. ve 14 ayetlerinde Allah'ın Semi, Alim ve Fatır olduğu bildirilir. Allah'ın 99 isminden biri olan Semi, her şeyi duyan demektir. Yaratıcı, kainatta olup biten her şeyi duyar. Yaptıklarımızdan haberdardır. Alim ise, her şeyi hakkıyla bilen anlamındadır. Allah-u Teala'nın haberi ve bilgisi olmadan bir yaprak bile kımıldamaz. Fatır ise yaratan, yaratıcı demektir. Alemdeki her şey kudreti sonsuz olan Allah tarafından yaratılmıştır.
En'am Suresinin 32. ayetinde dünya hayatı basit bir oyun ve eğlence olarak nitelendirilir. Müslümanlar için asıl yaşam yurdu ahirettir. Dünya hayatı fanidir. Her nefis Allah'tan gelip yine ona dönecektir. Bu nedenle dünya hayatının süslerine kanmamalı, ahiret bilinciyle yaşamalıyız. Orası sonsuza kadar kalacağımız alemdir. Sürekli dünya hayatı ile meşgul olan kişiler, ahireti unutur. Sadece bu dünya varmış gibi yaşarlar. Bu da harama yönelmelerine ve günah işlemelerine neden olur.
50. ayette Hz. Muhammed'e şunları söylemesi emredilir: ''Ben bir meleğim demiyorum. Gaybı da bilmem. Yalnız bana vahyedilen ayetleri size bildiriyorum.'' O dönemde Mekkeliler peygamberimize sürekli ahiret ve gayb ile ilgili sorular yöneltirdi. Ancak onun bilgisini sadece Rabbimizin katındadır. Fussilet Suresinin 6. ayetinde de ''ben de sizin gibi bir insanım'' ifadesi geçer. Bazı ayetlerde ise gaybı Allah'tan başkasının bilemeyeceği vurgulanır.
Kuran'ı Kerim'in birçok ayetinde geçen ''Düşünmüyor musunuz?'' ifadesi bu surenin sonunda da yer alır. Aynı zamanda ''körle gören bir olur mu?'' diye sorulur. Burada kalp gözünün açık olmasından, hakikati görmekten bahsedilmektedir. Dinimize göre asıl kör olanlar, gözleri görmeyenler değil, Allah'ın nimetlerini yalanlayanlar ve ahiret gününü inkar edenlerdir.
Enam suresi 74. ayetinde Hz. İbrahim'in babası Azer'e hitap ederek ''Putlara mı tapıyorsun?'' diye sorar. Putperestlik Hz. Muhammed'in döneminde de oldukça yaygındır. Her kabilenin ilah bellediği farklı putlar bulunurdu. Ancak hak dini İslam geldiğinde bu tür batıl inanışlar sona erdi. İnsanlar, kendi yaptıkları putlara değil yerlerin ve göğün yaratıcısı olan Allah'a iman etmeye başladı.
Surenin 91. ayetinde Tevrat'ın birçok sayfasının saklandığı bildirilir. Bilindiği üzere Tevrat ve İncil'deki birçok ayet değiştirilmiştir. Kutsal kitabımız Kuran'ı Kerim ise bizzat Allah tarafından korunmuş, tek bir harfi bile değişmeden günümüze kadar gelmiştir. En'am Suresinin 96. ve 101. ayetlerinde de Allah'ın bazı sıfatları zikredilir. Falık, tohumu açan, büyüten, eşsiz bir şekilde yaratan demektir. Aziz sıfatı daima galip gelen, kudreti sonsuz olan anlamına gelir. 101. ayette geçen Bedi ise, eşi benzeri olmayan, hayret verici şeyler yaratan manasındadır.
Hz. Muhammed peygamberliğini ilan ettikten sonra Mekkeli müşrikler, sürekli olarak kendilerine mucize gösterilmesini talep etmiştir. Buna istinaden En'am Suresinin 109. ayetinde ''mucize geldiğinde de iman etmeyecekler'' ifadesi ye alır Müslümanlara göre kainat, mucizenin kendisidir. Ay, güneş, gezegenler, hayvanlar ve bitkiler birer mucizedir. Ancak kalp gözü kapalı olan kişiler, Allah'ın yarattığı onca mucizeye sırt çevirir, onun nimetlerini ve hesap gününü inkar ederler.