Güncelleme Tarihi:
1960 yılında İstanbul’da, dönemin ilk özel okullarından olan Kültür Koleji’ni kurarak öğretime açan ve bundan sonraki tüm yaşamını yalnızca eğitim sektöründe geçiren 55 yıllık eğitimci Akıngüç ile sektörü konuştuk:
Eğitim kârlı bir iş mi?
- Eğitim sadece ve sadece eğitimden ibaret değil ki! İşletme ayrı bir konu. İşletme içerisinde tabiatıyla konu neyse eğitimse eğitim, tekstilse tekstil, mühendisiyse mühendisi, inşaatsa inşaat gibi bilgiler de gerekiyor, ama bir de işletmenin kendi edinilmesi, kazanılması gereken bir takım birikimleri var. Bunların başında ekonomi, işletme birimi, iletişim, insan ilişkileri geliyor… Yani birçok şey var. Sadece öğretmen olmak eğitim işletmesini yürütmek için yeterli olmaz. Okullar kazançlarını mutlaka tekrar okula yatırmak zorundalar. Sürdürülebilir olması için bu şart. Okullar, emek yoğun bir işletmedir.
Yani param var özel okul açayım demek yetmiyor...
-O da başka bir şey. Büyük bir iş sahibi olmakla, işten anlayan bir adam olmak farklı. Profesyonel olarak işten anlayan bir adamı bulmak zor. İş sahibi, eğitim sahibi, özel bir işle uğraşıyor ve ilkeleri de koyuyor. İlkeler yerine başka ilkeler geliyor.
Ben bu sektörden para kazandım, kazanmaz olur muyum? Başka bir işim yok benim. Ama eğitime hizmet veren yan sektörler bazen eğitimden daha çok kazandırıyor. Örneğin yemek işletmemem belki okuldan daha çok kazandırıyor.
Bu aralar herkes özel okul açıyor. Özel okulun kazancı çok mu?
-Eğitimde, işletmelerde büyüme ve çoğalmayı önce bilmek gerekiyor. Eğitim bir işletmedir. Ve işletme ilkelerinde büyütülür, aksi takdirde çok sayıda özel okulun sahibi olduk, gördük. O nedenle eğitim işletmedir. Büyüme işletmelerde niceliğin artması anlamına gelmez. Ona çoğalma derler. Her çoğalma büyüme değildir. Büyüme; akademik ve bilimsel bakımdan gelişmedir. Okulun içinin dolmasıdır, nitelik içeriğin, müfredatın kalitesinin artmasıdır. Niceliği arttırmak çoğalmadır, niteliği arttırmak büyümedir. Her çoğalmanın sonrasında büyüme olmaz. Ama her büyümenin altında çoğalma olur.
Zincir okul kuranlar büyümüyor mu?
- Zincirleşen okullar görüyoruz. Bu kapatılmadan evvel dershanelerin halidir. İşletmelerde standartlar vardır. Eğitimde standartları tutturmak zor. Rahmetli İbrahim Arıkan bir gecede dershanesini kapattı. Çünkü, “Standartlar zincir dershanelerde yapılamaz” dedi. Çok doğru bir karardı, haklıydı. Herkes için hep aynı ortak eğitim olur mu? Kişiye göre eğitim yapıyoruz, yapmalıyız.
Zincirleşen okullarda bir standart var mı?
-Yani çocukların giydiği kıyafetin aynı olması bunların yaptıkları hizmetin aynı olduğunu göstermiyor ki! Eğitimde standartları olmayınca zincirleşen okullar da olmaz. Şimdi dershanelerin kapatılmasından sonra çok sayıda filan okulları, liseleri diyorlar. Olmaz, bu şekilde kaliteli eğitim vermek zor.
İYİ ÖĞRETMEN BULMAK ZOR
Öğretmen bulmakta zorlanıyor musunuz?
- Öğretmen hakkında bir sürü şey var, söylenecek, yapılacak. Bir tespitim var, kendimden de, mezunlarımdan da biliyorum. Her öğretmen, her öğrenci bir süre sonra mezun oluyor. Mezunuma soruyorum, herkes bir öğretmeni hatırlıyor. Sonra bir tane daha soruyorum, 2- 3 tane yani şöyle 5 öğretmenini hatırlayan mezuna rastlamadım. Oysa anaokulundan üniversiteye kadar en az 50 öğretmenle çocuk karşılaşıyor. Peki niye hatırlayamıyorlar? Ben de 3 öğretmenimi hatırlıyorum. Öğretmenler örnek olmalı. Okullarda yetkin öğretmenler görev yapmalı. Oysa çoğu zaman en yetkin, 20-30 yıllık öğretmenin yerine yeni mezun sınıfa sokuluyor. Burada yanlış yapılıyor. Ne yapacak, ne edecek bilmeden senin benim, öteki berikinin çocukları bir kobay, denek oluyor. Yani önceden bir staj dönemi geçirmeleri gerekiyor.
Öğretmenin yetişmesi, öğretmene bırakılıyor, o da ancak 5 -10-20 sene demek. Kendini kontrol ederek, denetleyerek, değiştirerek, kendi kendini geliştirdiğini zannederek ve kendi kendini değerlendirerek, terfi ettirerek gidiyor iş. Böyle olmamalı.
Nasıl olmalı?
- İşletmelerde devlet öğretmenini süreç içerisinde bir biçimle, bir planla yetiştiren program olmalı. Öğretmen yetiştiren genel müdürlükler var, ama bunlar yeterli değil. Bizim özel okullarda öğretmene zaman ayırmalı eğitim için. Öğretmene zaman ayırmıyorlar. Oysa ne yapılıyor? Yaz tatilinden kesiliyor ya da gündüz derse girip, akşam birkaç seminer veriliyor. Zaten yorulmuş öğretmen. Öyle olmamalı. Öğretmene maaşı verip 1-3 ay yetiştirilmeli.
Özel okullar neden 3’üncü kuşağa kadar yaşamıyor?
- Bizim özel okulların en önemli özelliği aile işletmeleri ile olması. Türkiye’de aile işletmelerinin yüzde 34’ü ikinci kuşakta kalıyor. Yüzde 18’i benim bildiğim 3’üncü kuşakta yok oluyor. Bir aile, aile örgüsü, sistemi var. Bir de aile yapısında gelenekler, bağlılıklar, ilişkiler, güzellikler, estetik, duygular, kalp, sevgi, aşk, para pul var. Bu tarafta aile diğer tarafta kütük gibi para var. Bu farklı yapıda iki şeyden güzellik çıkması düşünülüyor. Bir kere bunların yapılarında bir değişiklik var, bundan sonuç zaten çıkmaz. Aile şirketlerinin kaderi bu.
Türkiye’de ikinci kuşak sonrası yaşayan okul var mı?
-Bizimkiler var, ama ben daha sağım yani gidiyor. Aile işletmelerinde para hiç hesapta yokken aile denen topluma, sisteme para denen menfaat, çıkar giriyor. Benim deneyimim tabi. Her babanın, herkesin doğruları var, çocuklarını bu doğrular çerçevesinde yönetiyor. Bu doğrular bir başkasının doğruları gibi değil.
Ne öneriyorsunuz peki özel okul sahiplerine ?
-Hiçbir şey. Şimdi bugün bakıyorum yeniden gözden geçirmem gerekiyor aile anayasasını. Çünkü, zaman içerisinde kuşaklar değişiyor, gelişiyor, bu değişime uygun bir anayasa mı yapmak lazım bilmiyorum, ama ihtiyaç var. Bir vakfım, üniversitem, bir de şirketim var. Profesyoneller de var. Aile bireylerinin işletmeye girmesi aile anayasasının ön göreceği sistemde olmalı.