Güncelleme Tarihi:
Türkçede en sık kullandığımız işaretlerin başında soru işareti ve ünlem gelmektedir. Bu işaretlerle birlikte cümlemize farklı anlamlar verebilmemiz mümkündür. Bundan dolayı bu işaretleri kullanarak cümlemizi çok daha güçlü ve etkileyici bir hale getirebiliriz. Bu işaretler, farklı yerlerde farklı anlamlarda kullanılabilmektedirler. Bu işaretleri en etkili şekilde kullanabilmek adına sahip oldukları tüm anlamları bilmeli ve uygun yerlerde onları kullanabilmeliyiz.
Soru İşareti
Soru işareti, soru soran söz veya cümlelerden sonra kullanılmaktadır. Böylece, cümlenin soru anlamı onaylanmış olur. Bu işareti cümlenin sonunda gören kişiler cevaplama isteği duyarlar. Bu sayede, söz hakkı karşı tarafa verilmiş olunur veya yazının devamında sorulan sorunun cevabının verileceği bilinir.
"Kadıköy'e nasıl gidebilirim?" cümlesi örnek olarak verilebilir veya "söylediklerimi anladınız mı?" cümlesi de bu işaretin kullanımına örnek olarak gösterilebilir. Bu kullanımda, karşı taraftan bilgi alma isteği bulunmaktadır. Soru işaretinin kullanımının ardından karşımızdaki kişi olumlu veya olumsuz yönde cevap vermeye yönelik bir girişimde bulunabilir.
Soru işaretinin bir diğer kullanımı soru anlamı taşıyan ancak içerisinde soru sözü veya eki içermeyen ifadelerin sonunda gerçekleşmektedir. Bu sayede, o ifadenin bir soru olduğunu anlarız ve cevap geleceğini düşünürüz. Bu ifadelerin içerisinde bir soru sözcüğü olmadığı için soru işaretinin kullanımı büyük önem taşımaktadır.
"Adınız?" bu kullanıma örnek olarak gösterilebilir. Bu soruda herhangi bir soru sözcüğü veya eki bulunmamaktadır. Bu ifadenin soru olduğunu bizlere belirten tek şey sonunda kullanılmış olan işarettir.
Yazıyla bilgi verirken zaman zaman doğruluğu bilinmeyen veya şüpheyle yaklaşılan bilgilerin ifade edilmesi gerekilebilir. Bu bilgiler genellikle tarih, yer ve benzeri gibi durumlarda meydana gelmektedir. Bilinmeyen veya şüpheli yaklaşılan bu bilgiler için soru işareti kullanılabilir. Bu bilgilerin yerinde bu işareti gördüğümüz zaman o bilginin kesin olmadığını veya bilinmediğini rahatlıkla anlayabiliriz.
"Yunus Emre (Doğum yeri: ?)" ifadesi Yunus Emre'nin doğum yerinin bilinmediğini bizlere göstermektedir. "1496 (?) yılında doğan.." İfadesinde ise 1496 yılında doğmuş olduğu düşünülen biri için bu bilginin kesin olmadığı ifade edilmektedir. "Dün akşam 5 saat (?) ders çalışmış" cümlesinde ise kişinin 5 saat çalışma olayına şüpheyle yaklaşıldığı görülmektedir.
Ünlem
Ünlem işareti şaşma, korku, acı, kıvanç ve sevinç gibi duyguların yaşandığı cümlelerin sonuna konulmaktadır. Dolayısıyla, ünlemi gördüğümüz yerdeki cümlenin oldukça heyecanlı şekilde kurulmuş olduğunu düşünebiliriz.
"Su ne kadar da soğuk!" cümlesinden kişinin soğuk sudan dolayı şaşkınlığını görmekteyiz. "Ne mutlu sizin gibilere!" cümlesinde ise bir kıvanç ve sevinç durumunu görüyoruz.
Ünlemin bir diğer kullanımı hitap ve seslenme sözlerinde bulunmaktadır. Bunlara uyarı sözcükleri de eklenmektedir. Bu sayede ünlemin kullanıldığı yerde güçlü bir hitabın olduğunu düşünebiliriz.
"Dikkat et!" burada, kişinin başka birisine heyecanlı ve hızlı şekilde seslendiğini, onu uyarmaya çalıştığını görüyoruz. "Ey Türk gençliği!" İfadesinde ise güçlü bir seslenme durumunun olduğunu görüyoruz.
Ünlemin, iki türlü kullanımı bulunmaktadır. Hitap sözü veya seslenme sözcüğünden hemen sonra kullanılabileceği gibi, cümlenin sonunda da kullanılabilirler. "Eyvah! Yine geç kaldım." İfadesiyle "Eyvah, yine geç kaldım!" İfadesi birbiriyle tamamen aynı anlamı vermektedir ve iki şekilde de kullanılabilmektedir.
Ünlemin bir diğer kullanımı da parantez içinde gerçekleştirilmektedir. Bu durum ifadeye küçümseme, kinaye veya alay anlamı kazandırmaktadır. "Kendi halinde biriymiş (!)" İfadesinde duyulmuş olunan söze inanılmadığını görmekteyiz.