Güncelleme Tarihi:
Siyasete giriş nedeni olarak 4+4+4 sistemini gösteren Aydagül, “Aktivist vekil olarak eğitimle ilgili sorunlarda öğrencilerin, ailelerin, öğretmenlerin sesi olmak istiyorum” diye konuştu.
Son yıllarda yapılan değişiklikler eğitimcileri politikaya yöneltti. Eğitim politikaları uzmanı Batuhan Aydagül de İstanbul 2’nci Bölge Bağımsız Milletvekili adayı oldu. Kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen 12 yıllık zorunlu ve kademeli eğitim sistemi nedeniyle siyasete girmeye karar veren Aydagül, hedeflerini ve eleştirilerini şöyle sıraladı:
3 HEDEFİM VAR
Birincisi; katılımcı, uzlaşmacı bir siyaset tarzını Meclis’te uygulamak, bunun mümkün olduğunu göstermek ve Türkiye’de ilk defa farklı partilerin imzalarıyla, bir katılımcı eğitim kanunu olması için çalışmak. Meclis’te tüm partilere eğitim konusunda danışmanlık yapan bir vekil, bir meslektaş olmak. İkincisi; vekil-yurttaş ilişkisini dönüştürmek ve yurttaşın sesini daha yakından dinleyen, duyan ve Meclis’e taşıyan, Meclis’te olup biteni de yurttaşa rapor eden, hesap veren bir vekil olmak. Üçüncüsü; eğitimde önemli konular var. Her tür eğitimde ayrımcılıkla ilgili kanun üzerinde yapılacak çalışmalarda rol oynamak. Yine bu başlık altında öğretmenlerle ilgili Kamu Personel Kanunu’nun yeniden uzlaşmacı bir şekilde konuşulması, tartışılması gerekiyor.
FATURA ÇOCUKLARA
Siyasete girmeye 2012’deki 4+4+4 olarak bildiğimiz kanun geçtikten sonra karar verdim. Çünkü Türkiye’de bakanlık dahil bütün tarafların beraber çalışarak eğitimi soktuğu bir ilerleme ve gelişme yolundan çıkaran veriye dayanmayan, katılımcı olmayan, güce sahip olanın çoğunluğa dayattığı bir şekilde geçti bu kanun. Çok daha katılımcı bir süreçte olabilirdi. İmam hatip açılacaksa açılabilirdi ama tüm eğitim sistemi buna odaklanacak şekilde olmamalıydı. 1992’de getirilen 8 yıllık zorunlu eğitim ve 4+4+4 aynı şekilde kutuplaşmaya yol açtı. Birinin amacı imam hatip okullarını kapatmak, diğerinin ki açmaktı. Siyaset bürokrasiye bu kadar büyüklükte bir kanunu uygulaması için 3 ay verdi. Bunun faturasını da çocuklar ödedi. Siyasetin aldığı bir karar yüzünden Milli Eğitim Bakanlığı çok geriledi, 2012’den beri erozyona uğruyor.
ÖĞRETMENLER UNUTULDU
Bu süreçte eğitimin önceliklerini söyledim ısrarla. Birinci önceliğim öğretmenler. Öğretmenler için neler yapılması gerektiğini Ulusal Öğretmen Stratejisi’nde ortaya çıkardık. 4 yıldır bakanlık uygulamaya almıyor. Türkiye bir hükümet döneminde daha öğretmenlerini unuttu ve ihmal etti. Bu değişmediği sürece Türkiye’de eğitim iyileşmeyecek. Türkiye öğretmeninin yanında durup, ona destek olmadığı her gün geleceğinden kaybediyor. Ve bu 12 yıldır da böyle devam ediyor. Yeni öğretmen alınmasından bahsetmiyorum, öğretmenlerin niteliğinin arttırılması ve motivasyonlarının yükseltilmesini kastediyorum. Şu anda Türkiye eğitim camiası depresyonda.
GENÇLİĞE BORCUMUZ VAR
Okul öncesi eğitimle bir hazırlık sınıfı zorunlu eğitim kapsamında olmalı. Bir yıl anaokulu tüm öğrenciler için zorunlu ve ücretsiz olmalı. Hatta Meclis’in bu dönemde yapacağı ilk kanun olmalı. Ortaöğretim ivedilikle yeniden yapılandırılmalı, özellikle içeriği. TEOG sistemi baştan tasarlanmalı. Liseler arasındaki farklılıklar giderilmedikçe hiçbir seçim sistemi etkili olmayacaktır. Ortaöğretimde Türkiye gençliğini kaybediyor. O gençliğe bir borcumuz var, onları yapmamız lazım, sonra da onlar bize lazım, bu ülkenin geleceği onlar.
TAM GÜN EĞİTİM OLMALI
İkili öğretimden tam gün öğretime geçilmesi ve mahalle okullarının güçlendirilmesi gerekiyor. Benim siyasete girerken isteğim ve hayalim de her çocuğun mahallesindeki en yakın okula gidip, orada iyi bir eğitim alacağı bir Türkiye. İyi mahalle okulunun tam gün eğitim yapması, hijyen ve güvenlik kriterlerini taşıması gerekiyor. Çocuğun gelişimini destekleyecek bir fiziksel altyapısı olmalı. Her sınıfta iyi bir öğretmen olmalı. Öğretmeninin öğrenciyi tanıyıp, okul dışında da izleyebilecek bir imkanı olması lazım. Çünkü devamsızlıkla mücadelede bunlar çok önemli. Okul-aile ilişkisinin kuvvetli olması ve mahallenin okulu sahiplenmesi çok önemli.