Önder ÖNDEŞ
Oluşturulma Tarihi: Mart 14, 2016 14:10
Suriyeli Mülteciler İstanbul Zirvesi’nde, göç ve insanı kriz alanında çalışan birçok akademisyen katılarak, Türkiye ve dünyadaki durum ele alındı. Konu üzerine yapılan araştırmalar paylaşıldı. Katılımcılardan biri olan New York Üniversitesi Uygulamalı Psikoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Selçuk Şirin de Kilis’te yaptıkları çalışmalarda çocukların yüzde 45’inde travma sonrası stres bozukluğu gördüklerinin altını çizerek, bu oranın normal seviyenin 10 katı olduğunu vurguladı.
Suriyeli Mülteciler İstanbul Zirvesi’ne Türkiye’den göç ve insani kriz alanında çalışan birçok akademisyen katıldı. Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlenen zirvede konuşan Enver Yücel, 300 bin Suriyeli gence 7 bin 500 öğretmen tarafından
Türkçe eğitim verilmesi için çalışmalara başladıklarını belirterek, “Üniversitemizin öncülüğünde 300 bin Suriyeli gence 7 bin 500 öğretmen tarafından 320 saat Türkçe eğitimi verilmesi konusunda çalışıyoruz. Devletin okulları buna müsait. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı ve tüm dünyayı projemize destek vermeye çağırıyoruz” dedi.
Zirve’de Suriyeli mültecilerin Türkiye ve dünyadaki durumları sosyal ve psikolojik açılardan ele alındı.
Batının elini taşın altına koyması lazım
Zirvede konuşmacılar arasında yer alan Eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş, mültecilerin yaşadığı sağlıksız koşulları anlattı. “Yeni doğmuş bebeğini pis bir şise su ile yıkayan Suriyeli bir anne gördüm” diyen Baş, “Suriyeli mülteciler ikinci dünya savaşından beri yaşadığımız en büyük insani sorun. Bu sadece Türkiye’nin ve Suriye’nin diğer komşularının değil, batının da bir problemi. Ellerini taşın altına koymaları gerekiyor. Türkiye’de mültecilerin kabul edilmesine karşı çıkanlar oldu. Ama komşunuzun sorunlarına nasıl kayıtsız kalabilirsiniz ki.”
Suriyeli mülteciler büyük psikolojik sorunlarla karşı karşıya
Konuşmacılar arasında yer alan İstanbul Şehir Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Ceren Acartürk de Suriye’deki savaşın mülteciler üzerindeki psikolojik etkilerine dikkat çekti. Suriye’deki iç savaşta kadın ve çocukların psikolojik olarak daha çok etkilendiğini dile getiren Acartürk şöyle konuştu:
“2012’den beri gerek kamplarda gerekse de şehirlerde Suriyeli mültecilerin savaş sonrası travmaları konusunda çalışıyorum. Suriyeli mültecilerle yüz yüze mülakatlar yaptık. Kamplarda yaşayanların yüzde 83’ünde travma sonrası stres bozukluğu olduğunu gördük. Yüzde 37 ise depresyonla karşı karşıyaydı. 5 kişiden birinde ise intihar riski olduğunu belirledik.”
Suriyeli çocukların yüzde 40’ı depresyonda
New York Üniversitesi Uygulamalı Psikoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Selçuk Şirin de Kilis’te yaptıkları çalışmalarda çocukların yüzde 45’inde travma sonrası stres bozukluğu gördüklerinin altını çizdi. Bu oranın normal seviyenin 10 katı olduğunu vurgulayan Şirin, “İçerisinde sağlık uzmanları, psikologlar ve medya uzmanlarının yer aldığı büyük bir ekiple Kilis’teki mülteci kamplarına gittik. Oradaki çocukların yüzde 45’inin travma sonrası stres bozukluğu problemiyle karşı karşıya olduğunu gördük. Bu normal olması gereken oranın 10 katı. Ayrıca çocukların yüzde 40’ı ise depresyon yaşıyordu. Bizim bu çocukların kayıp nesile dönüşmemesi için onlara kendi çocuklarımızdan daha iyi bir
eğitim ve sağlık hizmeti vermemiz gerekiyor. Yoksa Türkiye bu sorunu çözemezse Pakistanlaşma tehlikesi ile karşı karşıya” diye konuştu.
İnsani bilimler başarısız oldu
Koç Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi Direktörü Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı da insani bilimlerin, dünyanın mültecilik gibi önemli problemlerine karşı yetersiz kaldığını belirtti. Teknolojik ve ekonomik gelişmelerin aynı hızla insani gelişmeye yansımadığını dile getiren Kağıtçıbaşı konuşmasını şöyle sürdürdü:
”Bugün ekonomi ve teknolojiler gelişirken insan esenliğinin geride kaldığını görüyoruz. Bu insani bilimlerin başarısızlığı aslında. Eğitimde de insani öğeler yeterince kullanılmıyor. Tüm topluma insan olmayı öğretecek bir eğitime ihtiyaç var. Bunun için din yeterli değil. İnsani bilimlerin desteklediği bir eğitime ihtiyaç var.”