Güncelleme Tarihi:
Üç ciddi hastalıkla boğuşan Tülay Müdür, “Gemi kaptansız olmaz” diyor ve her gün okula gitmeye devam ediyor. Eşinin verdiği böbrekle yaşayan Gökhan Müdür, “Bu bir savaş, bu savaşta ben de varım” deyip günlerdir okulda geç saatlere kadar çalışıyor. Meme kanserinin ardından kolundaki lenfler nedeniyle sıkıntılar yaşayan alan şefi Yelda öğretmen “Çalışmazsam hasta olurum” diyerek işinin başından bir gün olsun ayrılmıyor. Onlar sadece meslektaşlarına değil tüm insanlara örnek oluyorlar. Eminim bu üç kahraman gibi bu süreçte görev alan yüzlerce binlerce öğretmenimiz var. Onlar sayesinde bugün meslek liselerinin adı yurtdışına kadar çıktı. İşte hastalıklarına meydan okuyarak kolları sıvayan üç eğitimcinin hikayesi:
1) ÜÇ CİDDİ HASTALIĞINA MEYDAN OKUYOR
28 yıllık eğitimciliğinin 21 yılı yöneticilikte geçti. Sedef, bağışıklık rahatsızlığı olan hangerhans hücreli histiositoz ve tümör ile mücadele ediyor. Hastalığından söz edilmesini istemiyor, “İdealist öğretmenim, Atatürk’ün “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” sözünü meşale yaptığını söyleyor, “Ben de şu anda duruma böyle bakıyorum. Devletin, milletin hayatı söz konusu ise bu süreçte yer almamız gerekir. Yarın olsa yine aynı şeyi gözümü kırpmadan yaparım” diyor.
Tülay Beyaztaş Oskay (50) (Ataşehir Mevlana Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü)
Okullar tatil edildikten sonra okuldaki giyim moda tasarım bölümünün olduğu sınıfı yeni baştan yaratan Oskay, şunları aktarıyor:
“Sınıfımızı 2-3 günde boya, badana yaptık. Zemini bile yeniden hazırladık. Akşam 9-10’lara kadar çalıştık. Hastalığımın yan etkileri lenf ve beyinde tümör var, tedavimi oluyorum, sedef hastasıyım. Ama iş başa düşünce ve işin ucunda vatan, millet olunca biraz da bana iyi geleceğini düşünerek, motivasyonumu artırır diye harekete geçtim. Eşim biraz itiraz etse de kolları sıvadım. Sedefim atağa geçti yorgunluk ve stresten. Ama çok da tedirgin değilim.
GEMİ KAPTANSIZ OLMAZ
Eşim emekli, evde. Ama ben okul müdürüyüm, gemi kaptansız olmaz. Ben arkadaşlarıma ‘riskin altına girin, ben evde oturayım ’diyemezdim. Ya hep beraber, ya hiç birimiz olacaktı. Çalışma arkadaşlarım da motive odu. Birlikte koli taşıdık, iplik temizledik, paket yaptık.
170 BİN MASKE ÜRETTİK
Biz şu ana kadar 170 bin civarı maske ürettik. Çeşitli bakanlıklara, Valiliklerin VEFA gruplarına, Çapa Tıp Fakültesi’ne, Üsküdar Devlet Hastanesi’ne, Maarif Vakfı’na, Ümraniye Devlet Hastanesi’nin lösemili çocuklar laboratuvarına, aile hekimlerine ücretsiz maske gönderdik. Günde ortalama 7-8 bin maske üretiyoruz. Benimle birlikte iki müdür yardımcım, üç öğretmenim, 3 hizmetlim ve memurum yani 12-13 kişi geç saatlere kadar görev yaptık.”
Yelda Pirim (47) (Kartal Sabiha Gökçen Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Moda Tasarım Teknolojileri Alan Şefi)
2) MEME KANSERİNİ YENDİ, LENFLERİ ALINDI: ÇALIŞMAZSAM HASTA OLURUM
26 yıllık öğretmen. 6 yıldır alan şefi olarak görev yapıyor. 6 yıl önce yakalandığı meme kanseri sonrası kemoterapi ve radyoterapi gördü. Lenfleri olmadığı için bir kolu sürekli şişiyor. İki kez lenf nakli yapıldı. Ancak, sorun çözülemedi. Koronavirüsün ardından üretim için İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden öneri gelince o da hemen kolları sıvadı. Daha önce kuaförlere “kullan-at” önlükleri yaptıkları için maske üretmek için harekete geçti. Okul müdürleri Semih Sinan’ın önderliğinde usta öğretici meslektaşları ve teknik müdür yardımcısı ile çalışmaya başladı. Gece 23.00’lere kadar üretim yaptı. “Ben bu tempoda çalışmaktan keyif alıyorum. Ürettiğimizi insanlara ulaştırmak mutlu ediyor.” diyor.
200 BİN MASKE ÜRETTİ
Bugüne kadar 200 bini aşkın maske yapan okulda ön saflarda yer alan Yelda Pirim, şunları söylüyor:
“Bizimle birlikte dışardan aldığımız 7 usta öğretici var. Çevremde ‘hayatını riske atma, evde otur’ diyenler oldu. Senelerdir birlikte çalıştığımız arkadaşlarım çalışırken ben evde oturamazdım. Çalışmazsam hasta olurum. İki katı çalışıyorum. Ama mutluyum. Tabii ki sosyal mesafeye dikkat ediyorum, maskemi takıyorum, elimi sürekli yıkıyorum. Zaten son 6 yıldır hijyene dikkat ediyordum, bu benim yaşam tarzım olmuştu.
Bize şu anda herkesin ihtiyacı var. O ihtiyacı karşılamak, talebe yetişmek çok daha büyük mutluluk. Fatih Sultan Mehmet Hastanesi’nin maske kesimlerini yaptık. Cerrahpaşa’nın maskelik kumaşlarının kesimini bitirdik.
Gökhan Eker (42) Yakacık Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü
3) EŞİ HASTANEDE, KENDİSİ BÖBREK NAKİLLİ OKULDA VİRÜSLE SAVAŞIYOR
18 yıllık meslek hayatının 9 yılında idareci olarak çalıştı. 10 yıl önce böbrek hastası olduğunu öğrendi. Beş yıl önce diyalize başladı. Böbrek nakline ihtiyacı oldu. Sultanbeyli Devlet Hastanesi’nde Müdür Yardımcısı olan hemşire kökenli eşi ona böbreğini verdi. 6 aylık karantina dönemi sonunda görevine döndü. Koronavirüs döneminde riskli grupta olmasına rağmen o da kolları sıvadı. Eşinin sağlığı nedeniyle dışarı çıkmama konusundaki ısrarlarına rağmen ekibini toplayarak okula gitti. “Birçok kişi gibi orta halli bir ailede yetiştim. Devlet beni ilkokuldan yüksek lisansa kadar okuttu. İşimi, evimi verdi, lojmanda kalıyorum. Bu devlete borucum var” diyor.
İKİMİZ DE ÖN SAFLARDAYIZ
Müdür Gökhan Eker, “Herşeyden önce öğretmeniz, çocuklarım bir öğretmene emanet, ben de öğrencilerimin, insanların sağlığı için çalışmak istedim. Hiç korkmuyorum. Eşim de bana böbreğini verdiği için tek böbrekle çalışıyor. İkimiz de en ön saflardayız. O da bana kızıyor ama sonuçta aynı şey için çabalıyoruz.” diyerek şunları aktarıyor:
30 TON DEZENFEKTAN ÜRETTİK
Okulumuzda dezenfektan üretiyoruz. Günde 9 ton yapıyoruz. Ben çalışmaların başında duruyorum. İlk etapta çok yoğunduk. Sabah 08.00’den akşam 22.00’ye kadar okuldaydık. Benimle birlikte iki idarecim ve üç öğretmenim var. İlk zamanlar 10 öğrencimiz de bulunuyordu. Evet, risk grubundayım. Ama hastalığım mazeret değil. Yapabileceğimi sonuna kadar yapmak zorundayım.