Güncelleme Tarihi:
Yükselen Koleji kurucusu Mehmet Yüksel ile kurduğu okul ve eğitim dünyasını konuştuk:
Kızım anaokuluna özel okulda başladı. Ben aslında özel okullara karşıydım. Eğitim sektörünün bu kadar özel okullara bırakılmaması gerektiğini düşünen bir kurucuyum. Çünkü eğitim, adalet ve sağlık bir ülkenin temelleridir. Bence devlet ağırlığını daha fazla koymalı. Özel sektöre bu kadar bırakılmamalı. Özel okullara çocuğumuzu gönderdik ama yeteri kadar samimiyet bulamadık. Öğrenciyle ilgili sorduğumuz sorulara samimi cevap verilmesini bekledik. “Çocuğum ne durumda?” sorusuna doğru cevap almak istiyorduk. Çocuğumuzun olumlu ya da geliştirilmesi gereken özelliklerini öğrenmek istiyorduk. Ama bu samimiyeti kuramadık. Sonrasında arayışa girdik.
- O yıllarda diş hekimliği yapıyordunuz sanırım.
Okul kurulduğu zaman diş hekimiydim. Şu anki genel müdürüm de hastamdı. O dönemde de Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından ödül verilen bir öğretmendi. Bu konuları zaman zaman tartışıyorduk. Ona özel okullarla ilgili böyle bir durum yaşadığımı anlattım. Devlette de tam aradığımı bulamıyordum ama özel okullarda hiç bulamadım. O zamanki hastam, şimdiki genel müdürüm Zekâi Bey’e bu konuda ne düşündüğünü sordum. O da özel okullara karşı olduğunu söyledi. Karşı olduğumuz ilkeleri belirledik. Bu çerçevede okulu 2001’de kurduk. Kızım 2’inci sınıftaydı. İhtiyacın oluştuğunu fark ettiğimizde harekete geçtik. Ankara’da gezmediğimiz okul kalmadı. Sonunda eğitime 8 öğretmen, 33 öğrenciyle başladık. Şu an 2 bin öğrenci 300 öğretmenimiz var. Üç kampüsümüz var.
- Neyi başardınız, bu kadar büyüdünüz?
Ben öğrenci ve velilerin ne istediğini çok iyi biliyordum. Hatta onlardan şunu rica etmiştim; “Olur da kapitalistliğim tutarsa, beni durdurun” dedim. Bizim zaten en büyük önceliğimiz eğitim oldu. Ticaret daha sonra geldi. 17 yıldır hiçbir zaman ticari anlayış eğitimin önüne geçmedi. İşimizi ciddi yapıyoruz. Her okulun yaptığını yapıyoruz aslında, ama biz söylemde kalmıyoruz, aynı zamanda uyguluyoruz. Öğretmen ve veliler çok hassas bu konuda. Eğitimin iki önemli unsuru vardır: Öğretmen ve veliler. Maalesef iki alanda da ülkemizde doğru düzgün çalışma yapılmıyor. Anne ve baba profesör olsa da konu kendi çocuğu olduğunda objektif olamıyor. Veli eğitimimiz sözde kalmıyor. Öğretmenlerin seçimine çok dikkat ediyoruz. Hizmet içi eğitimlerini çok önemsiyoruz. 21 günlük eğitimleri okullar açılmadan önce yapıyoruz. Her ayın son cuma günü öğretmenler olarak toplanırız. O ay neler yaptığımızı, bir sonraki ay neler yapacağımızı konuşuruz. Problemleri tespit ederiz.
- Bu arada diş hekimliğine devam ediyor musunuz?
20 yıl boyunca diş hekimliğini severek yaptım, beş yıl önce bıraktım. Ama şimdiki işimi daha çok seviyorum. Şimdi, tekrar dünyaya gelsem, tekrar eğitimci olmak isterim diyorum. Okulu ilk açtığımız günün heyecanıyla, devam ediyorum. Her sabah o heyecanla uyanıyorum. Çocukları görmek, o çocukların geleceğe iyi hazırlandığını görmek beni çok mutlu ediyor.
HAYATA DAİR PROJELER GELİŞTİRİYORUZ
Şu an geleceğe çok iyi nesiller yetiştirdiğimizi düşünüyoruz. Mesleklerinde çok başarılı olacaklarına inanıyoruz. Hayata dair de çok güzel projelerimiz var. Lise öğrencilerimiz aşure günü yaptı. Öncelikle bir görev paylaşımı yaptık. Herkes evinden bir bardak malzeme getirdi. Bir sınıf nohut getirdi, bir sınıf fasulye getirdi. Kazanımızı kurduk, öğle arasında bütün öğrencilerimiz gelip malzemelerini kattı. Pişirme süresinde öğrencilerimiz derste oldu. Sonrasında öğrenciler hep birlikte yemeklerini yedi. Burası akademik başarı öncelikli bir okul, çünkü Türkiye’de bir sınav gerçeği var. Çoğu aile çocuklarının iyi bir akademik kariyere sahip olması için onları buraya gönderiyor. Ama genelde gördüğümüz şey toplumsal paylaşımın azaldığı yönünde. Aile içinde, çevreye olan, komşularla olan iletişim azaldı. Toplum bir kırılmaya uğradı. İnsanlar kendi içine dönmeye başladı. Biz böyle hayata dair projelerle toplumsal değerlerimizi ve milli kültürümüzü de yaşatmaya yönelik projeler oluşturmak istedik. Farklı mesleklerden velilerle muhabbet ederim. Hayatın nasıl ilerlediğini, gelecekte bizleri nelerin beklediğini konuşuruz. Her mesleğin farklı deneyimleri var tabi.
Yatırımlarımızla ilgili kararlarda da mutlaka idarecilerimizin görüşünü alırım. Görüş birliği oluştuğunda da projeleri hayata geçiriyoruz. Eğitim sisteminin sürekli değişmesi bir kaygı oluşturuyor. Biz okulumuzda bu değişimleri öğrencilere minimum yansıtarak çok iyi yetiştirdiğimizi düşünüyoruz.
BİR ATATÜRK DAHA BİZİM OKULDAN ÇIKAR
Bu ülkeden bir Atatürk daha çıkacaksa bu da Yükselen’den çıkacaktır. Biz buna inanıyoruz ve her gün okula bu inançla geliyoruz. Okulumuzun bina toplamı 53 bin metrekare. Bunun sadece 7 bin 500 metrekaresi sınıf. Geri kalan bölüm ise sosyal alan ve laboratuvarlardan oluşuyor. Velilerimizden üniversite talebi geliyor ama şu an ülkemizin üniversiteden çok; ilkokul, ortaokul ve liseye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
İYİ ÖĞRETMEN YETİŞMİYOR
Yeni başlayan öğretmene hemen sınıf vermiyoruz. Çünkü eğitim fakültelerinde iyi öğretmen yetişmiyor maalesef. Biz de bir yıl yoğun eğitim veriyoruz. Eğer öğrenci eğitebileceği inancı oluştuysa sınıf veriyoruz. Bir sonraki yıl ne kadar öğretmene ihtiyacımız olacaksa o kadar öğretmen alıyoruz. Ama bu rakam genelde 10’un altına düşmüyor. Öğretmenler de en az 1-2 yıl staj sonunda sahaya inmeli. Çünkü bizim malzememiz insan. Bir mühendis yanlış yaparsa bir metali atar. Bir mobilyacı hata yaparsa bir ahşabı atar. Ama bizim atacak öğretmenimiz yok, olmamalı da. Bu anlamda yeni nesilleri en iyi şekilde yetiştirmemiz gerekiyor.
OKULLARIMIZ KADINLARA EMANET
İdarecilerimizin büyük bir kısmı kadın. Kadınlarda
aidiyet duygusu daha yüksek. Kadın yöneticilerin
fazla olmasında bunun da etkisi var. Şu an 300
öğretmenimizden 250’si kadın. Yöneticilerden de 17
yöneticinin 13’ü kadın. Biz bu durumdan memnunuz.
Hatta şoförleri de kadın mı yapsak diye düşünüyoruz.
VELİLER OKULLARI İYİ ARAŞTIRIN
Veliler, okulları iyi araştırsınlar. Eğitimde öğretmenlere
saygı duyulmak zorunda. Öğretmenlere ve okula karşı
eleştiriler çocuğun önünde yapılırsa çocuk başarılı
olamaz. Çocuk ailesine bir şeyler anlatmak istediğinde
veliler dinlesin. Veliler okula ve öğretmene güvensin.
OKULLAR FABRİKA GİBİ ÇOĞALMAMALI
Her yıl 10 tane okul açmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bir kültür oluşturuyorsunuz. Bu durum çok büyük hatalara sebep olabilir. Sonuçta biz insan yetiştiriyoruz. Büyüyeceksek çok dikkatli ve kademeli olarak yapmalıyız. Şu an ‘franchising’ teklifler geliyor, ama hiç vermedik. Vermeyi de düşünmüyoruz. Ben okulların bir fabrika gibi çok kolay çoğalamayacağını düşünüyorum. Çünkü bu kadro işi. O kadroyu oluşturmadan, kültürü oluşturmadan bina yaparak okulların çoğalamayacağını düşünüyorum.
KİMDİR?
1963 yılında Adana’da doğdu. Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden 1988 yılında mezun oldu. İyi bir eğitim öğretimle yetersiz eğitim öğretimin, insanın geleceğini nasıl değiştirdiğini kendi tahsil hayatında bizzat yaşayarak öğrendi. Bu nedenle eğitim sektörüne karşı sürekli bir ilgi duydu. Her zaman bu alanda ülkesine hizmet sunmak isteyen Mehmet Yüksel, küçüklerin eğitimiyle işe başlayarak bir kreş açtı. Daha sonra buna çocuk kulübünü ilave etti. Bu arada kızı özel bir okula gidiyordu. Kızının eğitimiyle ilgili sorunlar yaşadı ve beklentilerine cevap bulamadı. Bir veli bakış açısıyla, anne ve babaların beklentilerine cevap verebilmek adına eğitimde sorunların yaşanmadığı, çocuğun değer ve saygı gördüğü iyi bir okul açma düşüncesini, ününü eğitim alanında hep duyduğu Zekai Özgür’e açtı. Onun hayalinin de böyle bir okul olduğunu öğrenince hemen Zekai Özgür ile çalışmalara başladı. Uzun araştırmalar sonunda, bütün olanakları da zorlayarak Yükselen Koleji’ni kurdu. Mezun vermeye başladığı ilk yıldan itibaren başarılı olan kolejlerin şimdiki hedefi ise Türkiye birinciliği.