Güncelleme Tarihi:
Peki biz onların gerçekleri algılardan ayırabilmelerini nasıl sağlayacağız? Hem ebeveynler hem de öğretenler olarak çocuklarımızın gerçekleri yansıtmayan algılara kapılıp gitmelerini nasıl önleyeceğiz? Bu sorular bizi yaşamsal bir beceri olan düşünme becerisine götürüyor çünkü düşünme becerisine sahip kişiler, gerçeği algıdan ayırabilir; neye inanacağına ve ne yapacağına bağımsız olarak karar verebilir ve etrafımızdaki dünyayı diğerlerine oranla daha iyi anlamlandırabilirler. Düşünme becerisinden yoksun kişiler ise, seçeneklerini tartmadan çok çabuk karar verip genellikle akılarına gelen ilk şeyi yapar; seçeneklerin sonuçlarını hesap ederken sadece kendilerini düşünür; karar verirken sadece o anlık tatminle yetinir, ilerisini düşünmezler. Düşünmeyi bilmeyenler; kolayca aldanır, aldatılır ve çabuk kanar. Ön yargılıdırlar; ani hareketlerde bulunur, fikirleri çarpıtırlar. Bundan başka, her hangi bir şeyin çözümü için başkalarına muhtaçtırlar; kendi başlarına karar veremezler.
ÇOCUKLARA NASIL DÜŞÜNECEKLERİNİ GÖSTERMELİYİZ
Düşünme becerisi öncelikle ailede başlar. İlk öğretmenlerimiz, anne ve babalarımızdır. Bilinçli ve aklı başında bir anne-baba, “Nasıl olsa okula gidiyor; öğretmen gösterir” diyerek çocuklarının eğitiminden elini çekmemeli; onlar kişiliklerini kazanana ve kendi ayakları üzerinde durabilecek duruma gelene kadar eğitimlerinde aktif rol oynamalı. Okullarda ise, her ne kadar eğitim sisteminde kısa aralıklarla bilimsel temellere dayanmaksızın yapılan köklü değişiklikler, kalabalık sınıflar, teknik yoksunluklar, motivasyon eksikliği, etkili eğitimin karşısında duran engellerden bazıları olsa da, onların toplum içinde güçlü ve sağlam durmalarını sağlamak için çocuklarımıza düşünmeyi öğretmek zorundayız. Gerek ailede, gerekse okullarda çocuklara ne düşüneceklerinden ziyade, nasıl düşüneceklerini göstermeliyiz.
ÖĞRENCİLER EN AZ 4 DÜŞÜNME BECERİSİNE HAKİM OLMALI
Bu alanda yapılan araştırmalara göre, öğrencilerin ilerde etkin düşünen kişiler hâline gelmeleri için ilkokul sınıflarının sonuna kadar, en az dört düşünme becerisine hakim olmaları gerekiyor: Bunlar, karşılaştırma, sınıflandırma, sıralama ve önceden tahminde bulunma becerileridir. Düşünebilmek için bu temel bilişsel becerilere sahip olmayan ya da olamayan çocuklar ve gençler, okuduğunu anlama ve bağımsız öğrenmede geride kalır. Aslında bu beceriler bile yetmeyebilir. Demokratik bir toplum içinde etkili birer vatandaşlar olabilmeleri için, ek düşünme becerilerine ihtiyaçları var. Bunlar sorgulama, araştırma, birden fazla kaynağı analiz ederek bir karara varma, yazılı metinleri yorumlama ve neden-sonuç ilişkilerinin yanı sıra bir tartışmanın gücünü yargılama gibi çeşitli eleştirel düşünme becerileri. Çok iyi okumuş; başarılı olmuş ama insan olmamış; sadece âtıl bir bilgi deposu olmuş... Biz çocuklarımızın bu şekilde yetişmesini istemiyoruz. Onun için, aile içinde ve okulda etkili bir eğitimde olmazsa olmaz öge, düşünmeyi öğretmek ve öğrenmektir. İçinde yaşadığımız ‘gerçek ötesi’ çağda yaşamsal bir beceri bu. O yüzden çocuklarımızı sistemli düşünen ve sürekli öğrenebilen; kendi kendilerini yönlendirebilen kişiler olarak yetiştirmeliyiz. Sadece soru cevaplayabilen hatta problem çözebilen kişiler olarak bile değil; olabilecekleri önceden tahmin edebilip problemlere önlem alabilen, yenilik tasarlayabilen; yani bilişsel zenginlikleri olan kişiler olarak. Çocuklarımız ancak bu şekilde, kişiliğini bulabilir; ne istediğini, hayatının amacını anlayabilir; yetişmiş bir insan olarak bu hayatta ne işe yarayacağını idrak eder ve tüm bunların sorumluluğunu alarak hayatta yerini alır.
PROF. DR. ZEYNEP KIZILTEPE KİMDİR?
1978’de Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olan Prof. Dr. Zeynep Kızıltepe, yüksek lisansını da burada tamamladı. Doktorasını ise Exeter Üniversitesi’nde yaptı. Halen Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görevini sürdüren Kızıltepe’nin, çalışma alanları arasında; gelişim, öğrenme, motivasyon, öğretmen yetiştirme bulunuyor.