Güncelleme Tarihi:
Selçuk, 15 Şubat'tan itibaren yüz yüze eğitimin başlayıp başlamayacağına dair yöneltilen soruya, şu yanıtı verdi:
"Başlangıçta açılsın veya açılmasın gibi tartışmalar oldukça yoğundu ama şu anda açılsın noktasında ciddi bir beklenti var. Bizim asıl baktığımız yer Sağlık Bakanlığı, Bilim Kurulu, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde kabinenin alacağı kararlarla bağlantılı. İlke olarak, okulun açılmasını çok önemsiyoruz. Bütün dünyadaki ülkelere baktığımızda başka ülkeler ne kadar açık tuttu? Benzer salgın süreci olan ülkeler dahil. Biz ne kadar açık tuttuk? Bir karşılaştırma yaptığımızda biz aslında çok kontrollü gittik. Bizim okullarımızın açık olma süreci, çok daha az. 15 Şubat'ta okulları açmakla ilgili zaten bir ilke kararı aldık. Bunun ne şekilde olacağına dair de geçmişten gelen deneyimlerimiz de var. İki gün iki gün bölmek gibi ya da belli sınıf seviyelerinde kademeli olarak açmak gibi. Çok farklı senaryolarımız, uyguladıklarımız ve uygulamadıklarımız var."
Öğretmen ve öğrencilerin sağlığını riske atmadan bir tablo ortaya koyduklarını belirten Selçuk, eğitimin nerede başlayacağı nerede duracağına dair kararları alacaklarını söyledi. Selçuk, 15 Şubat'la alakalı olarak hangi sınıfların ne şekilde açılacağına dair söz konusu tarihten iki hafta önce net bir tablonun karşılarına çıkacağını anlattı. Yüz yüze eğitimin nasıl uygulanacağı konusuyla ilgili de bilgiler veren Selçuk, şunları söyledi:
"Bununla alakalı karar, eğer salgının seyri bakımından Bilim Kurulu'nun ortaya koyacağı tavır eğer 'Tüm sınıflar aynı anda açılabilir' ise, ki dünyaya baktığımızda şu anda tüm sınıfları tam zamanlı olarak her gün okula gitmesinin henüz olası olmadığını görüyoruz. O zaman bizim başka ne senaryomuz vardı? İki gün iki gün vardı, sınıf seviyeleri vardı. Bu sınıf seviyelerinde belirli sınıflar ki literatüre baktığımızda dünyada küçük yaşlarda riskin daha az olduğunu görüyoruz. Başka sağlık faktörleriyle de ilgili. Başka hastalıkları varsa, kronik rahatsızlıkları varsa ona da bağlı olmakla beraber bizim hala gördüğümüz tablo şu; hiç açılmayan sınıflarımız vardı. Bu sınıflar 7 ve 10’uncu sınıflarla ilgili... Bunları aslında öncelikli olarak dikkat alanımızda tutuyoruz. Küçük yaşları dikkat alanımızda tutuyoruz. Meslek liselilerin özellikle stajlarını ve uygulamalarını dikkat alanında tutuyoruz. Sınav grubunda olan çocuklarımız da var, öğretmenleriyle yüz yüze çalışmak istiyorlar. Kısa süreli de olsa. Onlarla ilgili birtakım senaryolarımız var. Salgının seyrine bağlı olarak Bilim Kurulu'yla yapacağımız görüşmelere bağlı olarak da bunlardan hangisinin hayata geçeceğini de yaklaşık 10 gün önce paylaşmış oluruz."
Selçuk, yüz yüze eğitimin 15 Şubat'ta başlaması durumumda önceki uygulamada yer alan ‘isteğe bağlılık’ konusuna dair ise "Elbette böyle bir sürece girilebilir. Çünkü tümüyle kontrol altında tutulabilen bir hadiseden söz etmiyoruz. Bundan dolayı birtakım sağlık sorunları bulunan, evinde hastası olan, kronik rahatsızlıkları olan bazı ailelerimiz ve çocuklarını aynı potada değerlendirmek doğru olmaz" dedi.
Bakan Selçuk, sağlık çalışanlarının ardından eğitimcilerin aşılanmasına geçileceğini belirterek, bu takvimin kendilerince de olumlu olduğunu söyledi.
SINAVLAR VE KARNELER
Sınavlar ve karnelerin hazırlanması süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Selçuk, şöyle konuştu:
"İlkokul ve orta okullarda yüz yüze sınav yapmayacağız. Aslında yapmayı planladık. Öğrencilerimizin yüzde 40'ına da bu sınavı uyguladık. Fakat geri kalan yüzde 60'lık kısım da tam sınava girecekken okulların tekrar kapanması söz konusu oldu. Daha sonra 25 Aralık'ta ilan ettik. 'İlkokullarımız ve orta okullarımız, sınava girmeksiniz karnelerini dijital olarak alacak' dedik. 'Liselilerimiz de 15 Şubat'tan sonra kalan sınavlarını yapacak' dedik. Geçtiğimiz günlerde küçük bir ayrıntıyı gündeme getirdik. Bazı velilerimiz haklı olarak 'Bizim çocuklarımız sınava girdi, notlarını aldı. Sınava giremeyenler kanaat notu, katılım puanı, performans ve proje gibi hususlardan puan aldı. Bu puanlar aynı değil. Benim çocuğum da performanstan alsın' dedi. Çok haklı olarak. Biz de seçenek sunduk. Yoksa değişiklik yok. Sadece isteyen veliler kendi çocukları için, sınavda puan alsın ya da almasın gibi kanaat ortaya koyabilir. Böyle bir seçenek.
ÖĞRENCİLER SINAVDA TÜM MÜFREDATTAN SORUMLU
İlkokul ve ortaokul kademeleri çocukların daha çok pedagojik gelişimlerini öne çıkardı, çocukların akademik olarak ilerlemeleri daha çok lisede gerçekleşiyor. İlkokul öğrencisiyle lise öğrencisinin karşılaştırılması doğru değil. Liselilerin sınava girmeleri onların bir sonraki sene rahat etmeleri açısından... Diyelim ki 9’uncu sınıfta bir öğrencimiz ve ikinci dönemi geçen yılki gibi dikkate almazsak 'Sadece birinci dönemden sorumlusunuz' dersek, o zaman bir sonraki yılın eğitim öğretim süreci zafiyete uğruyor. 10'lar 11'de sıkıntı çekiyor, 11'ler 12'de, 12'ler de üniversite matematiğinde sıkıntı çekiyor. Mesela ikinci dönemde türev ve integral almadığını düşünün üniversite matematiği sıkıntıya girer. Öğrenme kayıplarını daha da artıracak bir yolu seçmemeyi... Bizim bir Eğitim Bilim Kurulumuz var. Onlarla yapılan görüşmelerde ilk ve ortaokullarda bunun sınav olarak yapılmaması ama liselerde muhakkak sınav olarak yapılması önümüzdeki 5-6 yılın kayıplarının kontrolü açısından kritiktir kararı çıktı. Bu kararı sahada da test ettik. Öğrencilerin, merkezi sınavlarda ‘bütün müfredattan sorumluluk’ durumları geçerli.”
Konuşmasının devamında ders kayıplarının telafisi hakkında bilgiler veren Selçuk, alınacak kararların sadece Milli Eğitim Bakanlığıyla ilgili olmadığını vurguladı.
DİJİTAL EĞİTİMİN ÜLKE ÇAPINDA BÜTÜN VATANDAŞLARIN ERİŞİMİNE AÇILMASI
Bakanlığın 1000 sayfalık bir dergi yayınladığını hatırlatan Selçuk, salgın ve eğitim temalı dergide çok sayıda araştırmanın yer aldığını söyledi. Sahadan veri gelmesini istediklerini aktaran Selçuk, vatandaşların da bu yayına ulaşabileceğini söyledi. Selçuk, kararları veriye dayalı olarak aldıklarına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Bu tür araştırmaları önemsiyoruz. Bilim insanlarının Türkiye'nin her yerinde salgın ve eğitim muhtevasında araştırmalar yaptığını... Davet çıkardık. Yeni araştırmaları desteklediğimizi söyledik. Ondan sonra bizim istemediğimiz kadar araştırma geldi. Biz seçerek bu dergiyi oluşturduk. Ziya öğretmen olarak mükemmeliyetçi bir tarafım var. Ben hiçbir zaman tatmin olmam. Daha iyisi, daha iyisi... Her ülkenin eğitim portalı var. Büyük ülkelerin özellikle var. Bizim EBA'nın dünyada birinci olmasını ben yeterli bulmuyorum. Bizim 3 milyon canlı dersi, 4.5 milyona çıkarmamız lazım. Salgın bittikten sonra tüm halkımıza yönelik olarak kullanabileceğimiz bir eğitim programına ihtiyacımız var. Beğen izle, sertifikanı al, sertifikalarını biriktir akreditasyona dönüştür, akreditasyonunu tamamla diplomalara dönüştür gibi mesleki eğitimde Türkiye'nin beceri açığı da gözetilerek böyle bir eğitim platformunun oluşturulması çalışmasındayız."
Selçuk, konuşmasında dijital eğitimde Türkiye'nin dünyadaki yeriyle ilgili bilgiler vererek, kaynak, ders ve tıklanma oranları hakkında değerlendirmelerde bulundu.
"Uzaktan eğitimde öğretmenler beklenen başarıya ulaşabildi mi?" sorusu üzerine Bakan Selçuk, uzaktan eğitim öğretimin, yüz yüze eğitimden daha zor ve meşakkatli olduğunu ifade etti. Öğretmenlerin ve çocukların ailesi için de uzaktan eğitimin zor olduğunu belirten Bakan Selçuk, bunun farkında oldukları için öğretmenlerin gösterdiği gayretin, yüz yüze eğitimden çok çok fazla olduğunu bildiklerini, bu yüzden tüm meslektaşlarına müteşekkir olduğunu söyledi. Uzaktan eğitimin öğretmenler açısından olumlu bir tarafının oluştuğunu belirten Selçuk, salgının varlığının öğretmenlerin dijital becerilerinin birden çok yükselmesine yol açtığını anlattı. Eskiden yılda 30 bin öğretmenin yüz yüze hizmet içi eğitim alması söz konusuyken, şimdilerde bu sayının 800 bini geçtiğini söyleyen Bakan Selçuk, "Öğretmenler açısından baktığımızda konuları yetiştirmekte zorlanmıyorlar fakat çocuklarla bu sürecin yönetilmesinde, ailelerin meseleye dahil olmasında, canlı derse katılma meselesinde, bu konularla ilgili enerjiyi çok harcıyorlar. Yoksa ben konuların yetişmeyeceği düşüncesinde değilim. Özellikle liseli gençler için akademik destek yazılımı dediğimiz yapay zeka destekli bir yazılımları bulunuyor, çocukların bireysel olarak ilgilerini, isteklerini, beklentilerini, tercihlerini bu yazılım ortaya koydu. Bir öğrenci bir soruyu bilemezse, o öğrencinin o soruyu niye bilemediğini yapay zekanın anlıyor, onun geçen sene örneğin fizikteki üçüncü konuda eksiği olduğunu anlıyor ve o konuyu ekrana getiriyor. Liselilerin sınavlarla ilgili mesajlarını aldım. Bizim derdimiz uzun ve orta vadede çocuklarımızın iyi yetişmesi, kapatamayacağımız açıkların olmaması. Yoksa biz çocuklarımızın zorlanması ya da sıkıntıya girmesi anlamında asla bir şey yapmayız. Emin olsunlar bu konudaki yaklaşımımız tümüyle onların eğitim açıklarının artmaması ve gelecek yıllardaki eğitimin sıkıntıya girmemesiyle ilgili" dedi.
‘TOPLU TAŞIMAYLA İLGİLİ ŞU ANDA HERHANGİ BİR ÖNLEMİMİZ YOK’
Bakan Selçuk, "Pandemi süreci, Türkiye'nin dijitalleşmesine ciddi bir katkı sağladı mı?" sorusuna karşılık, "Bir mecburi istikamet, bir süreç oluştu küresel anlamda. Öğrencilerimizin bazı derslerini uzaktan alarak okul yaşamlarını atölyelerde bir kısmını geçirmeleri, spor ve sanatla meşgul olmaları, otomasyon ve robotikle uğraşmaları son derece kritikti ve buraya doğru gidiyoruz" yanıtını verdi.
"Okullar kademeli açıldığında öğrencilerin ulaşımıyla ilgili bir çalışma var mı?" sorusu üzerine Bakan Selçuk, servis kullanan çocukların ağırlıkta olduğunu, taşımalı eğitimde taşıma aracını MEB’in sağladığını hatırlattı. Bu anlamda aldıkları tedbirin her servisin standardının ne olması gerektiği, her servis şoförünün HES koduyla takip edilmesi, her servisle ilgili okul içindeki iletişimin nasıl olması gerektiğine dair olduğunu ifade eden Selçuk, ancak toplu taşımayla ilgili şu anda herhangi bir önlemlerinin olmadığını söyledi.
Bakan Selçuk, lise öğrencilerinin sosyal medyadan kendisine yönelttiği soru üzerine, birinci dönem sınavlarında 20 Kasım 2020 tarihine kadar olan konulardan sorumlu olacaklarını belirtti.
‘MEB, KENDİ VERİSİNE PİLOT PROJE OLARAK SALDIRI DÜZENLETEN BİR KURULUŞ’
Siber güvenlikle ilgili soru üzerine bakanlığın bu alandaki çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Bakan Selçuk, şunları söyledi:
"2019'da Siber Güvenlik Portalı ortaya koyduk. Her bir öğretmen, öğrenci, velimiz için siber güvenlik ne demektir, kendi iş ve işlemlerinde bu güvenliği nasıl sağlayacaklar, verinin güvenliği için kare kod uygulamaları, doğrulama ölçütlerinin farklılaştırılması, güvenliğin farklı konularda devletin farklı kurumlarının verileriyle mukayeseli olarak sağlanması, çocuklarımızın herhangi bir şekilde verisinin çalınmasına veya izinsiz erişilmesiyle ilgili girişimlerin saptanmasına ve bu girişimlerin derhal ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından ki bu anlık olarak otomatik yapılıyor. Bize siber saldırı olsa devletin ilgili kurumları bizden önce müdahale ediyor. Bizim de bununla ilgili farklı duvarlarımız var. Kanun gereği de otomasyona bağlı bir sürecimiz var. Çocuklarımızın ya da velilerimizin herhangi bir bilgisinin çalınmaması için veya izinsiz erişiminin ortadan kaldırılması için bazı yazılımlarımız ve altyapımız var. MEB, kendi verisine pilot proje olarak saldırı düzenleten bir kuruluş. Test etme amaçlı. Bizim verimize erişmeye çalışın diye bazı kurumlardan destek istiyoruz."
‘AİLELERİN İÇİNDE BULUNDUĞU ZOR DURUMU ANLAMAK LAZIM’
"DSÖ, UNICEF gibi kuruluşlar, ilkokulları kapatmanın son çare olduğunu belirten raporlar yayınlamışlardı. Fransa çok sıka süre kapattı. Avrupa'da bizim kadar kapatan yok mu?" sorusu üzerine Bakan Selçuk, ülkelerin sağlık uzmanlarının farklı görüşlerde olabildiğini, bazı ülkelerde ilkokul ve ortaokulların kapatılmasının gereksiz olduğu konusunda resmi dokümanların olduğunu belirtti. Astımlı veya başka sorunları olan çocuklar varsa bu riskin onlar için katlandığını söyleyen Selçuk, "Olağan durumda genel olarak bakıldığında küçük çocukların taşıyıcı olma riski öne çıkarılmaya başlanıyor. Küçük yaşlarda ilkokulu açmamız, okulöncesini hep açık tutmamız aslında bundan dolayı. Ama bu sadece sağlık sorunu olmanın dışına da taştı. Ailelerin içinde bulunduğu zor durumu anlamak lazım. Bunun ekonomiyle ilişkisini, başka sektörlerle bağlantısını elbette bütünsel olarak değerlendiriyoruz. Ama eğitim açısından baktığımızda başka ülkelerde olduğu gibi onların küçük yaşlardaki sınıfların daha çok açık kalması noktasında ilke olarak biz de aynı düşünüyoruz" dedi.
‘BİZİM KESİNLİKLE YAKLAŞIMIMIZ OKULLARIN AÇILMASI YÖNÜNDE’
Başından beri tavrının hem kamuoyuna karşı hem kabinedeki tartışmalar çerçevesinde okulların açık tutulması yönünde olduğunu belirten Selçuk, şöyle konuştu:
"Bizim çizgimiz, acaba öğretmenimizin sağlığı hangi çizgide riske girer orasıdır. Bizim çizgimiz çocuklarımızın günlük izlediğimiz tabloda kırmızılaşan yerler neresidir, yeşil olan yerler neresidir buna bakarak şu sınıfların açık kalmasında hiçbir beis yok, bunları açalım, tablo bunu gösteriyor diye her zaman tartışmada bizim tavrımız bu yönde oldu. Ben özellikle annelerin çok zorlandığının farkındayım. Bu tarihi bir görev. Ülkeleri için aileleri için çocukları için yaptıkları bu katkı, bu emek o kadar kutsal ki. Artık bu yorgunluğu biraz biz alalım istiyorum. Öğretmenler olarak biz alalım bunu, biz yüklenelim ve okulların açık olması suretiyle anne ve babalar biraz nefes alsınlar. Okulun bir öğretim yeri olmaktan ziyade bir eğitim yuvası olduğunu anlamış olduk. Öğretmenlerimizin aslında nasıl bir süreci yönettiğini çok daha iyi fark ettik. Bizim kesinlikle yaklaşımımız okulların açılması yönünde."
ÇOCUKLARA ‘DİJİTAL DİYET’ ÖNERİSİ
Bakan Selçuk, öğrencilere yarı yıl tatilini nasıl değerlendirmeleri gerektiğiyle ilgili, "20 küsur günlük ara tatilde çocuklarımızın dijitalden biraz uzaklaşmalarını ve dijital diyet anlamında çalışmalara yönelmelerini istiyorum. Anne ve babalardan da beklentim bu. 'Peki ne yapalım'ın cevabı olarak da kitapçıklar hazırladık. Her gün ilkokul, ortaokul, lise öğrencisine önerilerimizin olduğu bir kitapçık. Bunu da önümüzdeki hafta sonuna doğru ulaştırmış olacağız" dedi.
Türkiye'de sığınmacı statüsünde olan ailelerin çocuklarının eğitimiyle ilgili soru üzerine Bakan Selçuk, bu anlamda 1 milyon civarında okul çağında çocuğun olduğunu, bunların 720 bin kadarını okullaştırdıklarını söyledi. Bu çocuklarla ilgili ulusal ve uluslararası projelerinin olduğunu anlatan Selçuk, bu çocukların her birinin Türkçeyi öğrenmesi, okullardaki imkanlarının genişletilmesiyle ilgili çalışmalar yaptıklarını belirtti. Selçuk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin müfredatının bu çocuklarla paylaşılması ve bu çocukların Türkçe öğrenerek okula başlaması ve sonrasında da eksiklerinin giderilmesi noktasında çalıştıklarını söyledi.
‘KARNELER DİJİTAL OLACAK’
Bakan Selçuk, karne dağıtımının nasıl olacağıyla ilgili, "Karnelerini çevrimiçi ortamda dijital olarak alacaklar. Keşke beraber kol kola girip de karne heyecanını yaşayabilsek ama inşallah o günler de gelecek. Ne olursa olsun çocukların karne almasını önemsediğimi söyleyebilirim. Dijital de olsa alsınlar, görsünler" dedi.
"Eğitim sistemimizde gördüğünüz en büyük temel sorun nedir?" sorusu üzerine Bakan Selçuk, şu yanıtı verdi:
"Biz aslında en büyük sorun olarak değil de en büyük çözüm olarak gördük ve hala bu kanaatimiz çok güçlenerek devam ediyor. Türkiye'nin kitlesel olarak eğitimde yaşadığı büyük bir ilerleme var. Cumhuriyetimizin başından beri istatistiksel olarak bakarsanız Türkiye adım adım iyileştiriyor bu süreci. AK Parti döneminde derslik sayısı ve altyapı anlamında ciddi bir atak oluştu. 700 bin civarında yeni öğretmen gelmeye başladı. Bizim eğitim yatırımlarımız bu şekilde okul yapmaya ve diğer hususlara doğru akarken, birçok ülkede şunu görüyoruz onların okulları tamamlanmış, nüfusları artmıyor, başka ihtiyaçları yok ve soft yatırımlara yönelmişler eğitim yatırımlarında. Bizim temel ihtiyaçlarla ilgili az da olsa eksiğimiz var. Bu eksiği de tamamlamaya çalışıyoruz. Eğer okullar arasındaki imkan farkı fazla olursa o ülkede sınav ağırlıklı bir eğitim sistemi oluşur. Okulların imkanlarının birbirine yakın olduğu sistemde bir baz oluşur ve o bazın üzerinde kalite konuşulmaya başlanır. Türkiye artık eğitimle ilgi kalite, yapay zeka, makina öğrenmesi ve öğretimin niteliğinin uluslararası kalitesinin artması konusunu konuşuyor. Neden Türkiye geçen sene, bu sene TIMMS'te, PISA'da sıçrama yaşadı? OECD ortalamasının üzerine çıktı ilk kez. Katılımcı ülkeler arasında artıştaki seviye bakımından ilk üçte. PISA'da Türkiye fen alanında 54’üncü sıradan 39’uncu sıraya yükseldi. Matematikte 50'den 42'ye yükseldi. TIMMS'te matematikte 4’üncü sınıfta 36’ncı sıradan 23’üncü sıraya, fende 35'ten 19’uncu sıraya, matematikte 8’inci sınıfta 24'ten 20’nci sıraya, fende 21'den 15’inci sıraya yükseldi."
Türkiye'nin eğitim konusunda Tanzimat'tan beri bir arayış içerisinde olduğunu ve bunu sürdürdüğünü belirten Selçuk, eğitimde herhangi bir ülkeyi model almanın söz konusu olmadığını, her ülkenin kendi özgün modelini üretmesi gerektiğini, Türkiye'nin de bu anlamda 2018'de 2023 Vizyon Belgesi'ni ortaya koyduğunu ve bunu adım adım uyguladıklarını anlattı. Geçen günlerde açıköğretimle ilgili sosyal medya duyurusu yaptığını hatırlatan Selçuk, şöyle konuştu:
"5-6 Aralık 2020'de yapılması gereken sınavlar vardı ve bunları o dönemde yüz yüze yapıp da bir riske girmek istemedik, erteledik. 25 Şubat'ta birinci dönemin sınavlarını çevrimiçi yapacağız. 25 Mart'ta ikinci dönem ve ilerleyen süreçte üçüncü dönem sınavları olacak. Bunların hepsi çevrimiçi olacak. Üçüncü dönem sınavları e-Sınav salonlarımızda çevrimiçi olacak. Artık uluslararası güvenlik standartları çerçevesinde kendi e-sınav merkezlerimizi kurduk. Buralarda çocuklarımız güvenli bir şekilde sınav olabilir. Bu sınavlara yaklaşık 1 milyon 75 bin civarında öğrencimiz katılıyor. Bunun içerisinde ortaokullar, meslek liseleri, imam hatip liseleri ya da genel Anadolu liseleri ve açık öğretim liseleriyle ilgili farklı gruplardan öğrencilerimiz var."
"Uzaktan eğitim süreci açıköğretim liselerine talebi artırdı mı?" sorusu üzerine Selçuk, "Aslında 4+4+4'ten sonra açıköğretimle ilgili lise kısmında özellikle kısmi artış oldu. Çok farklı liselerden açık öğretime bir kayma oldu ama çok dramatik bir artıştan tabii ki söz etmiyoruz" dedi.
‘MESLEK LİSESİNE BAŞVURAN ÖĞRENCİ SAYISI YÜZDE 63 ARTTI’
Bakan Selçuk, açıköğretimin yapısal olarak dönüşme zamanının geldiğini, sadece kitaptan hazırlanıp yılda birkaç kere yüz yüze sınava girilen durumdan EBA'nın içeriği ve televizyonlardan yararlanılabilecek, dijital destek alınabilecek bir açıköğretime doğru yürüdüklerini söyledi. Öğrencilerin meslek seçimi ve meslek liseleriyle ilgili değerlendirmeleri sorulan Selçuk, "Ziya Hoca olarak bu görevden ayrıldıktan sonra akılda 1-2 şey kalacaksa bir tanesi meslek liseleri olacak. Çünkü lisedeyken gençlerimizin istihdamla ilgili bazı ufukları görmelerini ve önceden bazı eğitimleri almalarını, üretime katılmalarını çok önemsiyorum. Meslek lisesine kendi isteğiyle başvuran öğrenci sayısı bu sene yüzde 63 oranında arttı. Bu gerçekten büyük bir artış ve ilk defa yüzde 1'lik dilimden meslek liseleri öğrenci almaya başladı. Savunma sanayiinin lisesi, yeni açtığımız elektrikli otomobil veya diğer birçok lise gibi. Bütün öğrencilerimizi üniversiteye kadar bekletmek değil de liseden itibaren mesleklerle ilgili birtakım tercihleri, seçimleri oluşturmamız lazım ama sahici olmalı. Bir şekilde meslek lisesi adını koymak yetmiyor, ihtiyacı karşılaması gerekiyor" diye konuştu.
‘TASARIM BECERİ ATÖLYELERİ BÜTÜNCÜL EĞİTİMİN İLACI’
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, çocukların kağıt kalem üzerinden eğitim aldıklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Fakat insanın yaradılışı gereği duygusal, düşünsel ve fiziki olarak bütüncül bir eğitim alması gerekiyor. Tasarım beceri atölyeleri tam da bunun ilacı. Okulöncesinde çocuklar drama, sanat ve robotik atölyesini görmeli, bir şekilde satrançla veya başka şeyle ilgilenmeli. İlkokulda, ortaokulda, lisede şu anda 10 bin civarında atölye açtık, bunun asgari 100 bin civarında olması gerekiyor. Her öğrenci okulöncesinde, ilkokul, ortaokul, lisede binlerce kez deneyim yaşayacak. Hangi işe, mesleğe yatkın olduğunu somut olarak görecek. Bunu tasarım beceri atölyelerinde görüyoruz. Onun için çok hızlı bir şekilde artıyor ama daha çok yolumuz var. Öğretmenlerimiz atölye eğitimlerini verebilmek için sertifika alıyorlar. Masal Anlatıcılığı Sertifikası diye bir sertifika var. Türk masallarının, Anadolu masallarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. O yüzden de yüzlerce kitap, video ürettik. Otomasyon, robotik, drama ilgili vesaire 100 binlerce öğretmenimiz eğitim alıyor."
Almanya'da mesleki eğitim kurumlarının yüzde 85, Türkiye'de ise yüzde 5 civarının özel sektörün olduğunu belirten Selçuk, bu konuda özel sektörün daha çok katkısına ve özellikle mesleki eğitim merkezlerinin desteklenmesine ihtiyaç olduğunu söyledi.
Selçuk, müzik eğitiminde yaptıkları çalışmalarla ilgili şunları anlattı:
"Müfredatın nitelikli bir şekilde işlenebilmesi için nasıl işleneceğini gösteren bir video kütüphanesi hazırlıyoruz, bitmek üzere, belki bir ay içinde bitecek. Ayrıca çocuklar için bir dijital klavye cep telefonundan da başka yerlerden de kullanılabilir. Müzik eğitimi için kullanabileceğimiz böyle bir çalışmamız var, o da bitmek üzere. Netice itibarıyla çocuklara somut olarak uygulama ortamı vermemiz ve deneyimlerini geliştirmemiz lazım. Burada öğretim programlarıyla ilgili sorunlarımız ama çok ciddi sorunlarımız yok, uygulamada problemlerimiz var. O problemleri aşmak için de çeşitli üniversitelerimizden uzmanlarla akademisyenlerle müzik öğretinin niteliğini arttırma çalışması 1.5 senedir sürüyor. Bununla ilgili hatta özel bir enstrüman tasarımı da yapıyoruz. Bunu hiç açıklamadık. Bu çocukların yaş gruplarına göre, kendi fiziksel yapılarına uygun, bizim kendi öz ses dağarcığımızı da dikkate alan bir çalgıyı ilgili alanın uzmanları pilot çalışma olarak bitirdiler, şu anda testleri yapılıyor.”
‘ÖĞRETMEN ATAMALARI NETİCELENDİĞİ DAKİKA PAYLAŞIRIZ’
Öğretmen atamalarıyla ilgili beklentilerin sorulması üzerine Selçuk, son 5-6 seneye bakıldığında atamaların farklı tarihlerde açıklandığı, bakanlığın bu konuda tek başına karar alma durumunda olmadığını, bunun genel mali politikalarla ve bütçe disipliniyle ilgili bir konu olduğunu söyledi. Milli Eğitim Bakanı Selçuk, "Öğretmen atamalarıyla ilgili kurum ve kuruluşlar ile Maliye Bakanlığıyla çalışmalarımız, görüşmelerimiz sürüyor. Neticelendiği gün değil dakika bunu zaten paylaşırız" dedi.
2020'de 41 bin, 2019'da 40 bin civarında öğretmen alımı yaptıklarını hatırlatan Selçuk, "Dikkat edilirse kamudaki kadroların en fazlasını hep Milli Eğitim alıyor. Yine öyle olacağı konusunda Türkiye'nin bir teamülü var ancak bunun ne olacağının genel bütçe içerisinde bir karara bağlanması lazım. 'Hangi bakanlığa ne kadar kadro verilecek?' bunun kabinede belirlenmesi ve belirleme sonucunda bir genel açıklama yapılması gerekiyor. Çift ya da tek atama olacağı da burada belli olacak. Atamalar üzerinde epeydir çalıştığımız bir konu. Yakın zamanda bir çözüm üretmeyi elbette çok istiyorum. Arkadaşlarımız bu atamanın yüksek olmasını bekliyor. Çabamız şu yönde, daha çok öğretmen atanması noktasında gereken çalışmaları, hazırlıkları yapıyoruz" diye konuştu.
"Mülakatların salgın şartları ya da kışın yapılması durumunda her ilde yapılması mümkün olur mu?" sorusu üzerine Selçuk, mülakatların nasıl yapılacağının salgının durumuna bağlı olduğunu, belli dönemlerde kontrollü olarak yapabilecekleri mülakatların riskine bakacaklarını, bunu yüz yüze yapmaktan çekinmeyeceklerini, duruma göre de erteleyebileceklerini belirtti.
‘ÖZEL OKUL ÜCRETLENDİRMELERİNİ TAKİP EDİYORUZ’
Bakan Selçuk, "Özel okullar ve özel eğitim kursları velinin isteğine bağlı olarak açılır mı?" sorusuna, "İlk fırsatta bu okullarının tamamının açılmasına yönelik gayretlerin sürmesi amaçlarımız dahilinde" şeklinde yanıtını verdi.
Özel okul ücretlendirmelerine değinen Selçuk, şunları söyledi:
"Okullar bu anlamda kendi tedbirlerini alıyorlar. Biz KDV konusunda tedbir aldık. Bu tedbir neticesinde KDV'yle ilgili bir düşürme söz konusu oldu. Özel okullar velileriyle de irtibat halinde. Biz de bunları okul okul takip ediyoruz. 'Hangi okulda ne kadar indirim yapıldı, hangi önlemler alındı?' elimizde liste var. Şunu unutmamak lazım. Bir özel okuldaki öğretmenin faaliyeti saat saat devam ediyor. Vazifeleri devam ettiği için okulun bütçesiyle ilgili büyük oranda bir değişiklik ortaya çıkmıyor. Yemekle servisle ilgili bazı konularda harcanmayan bütçeler var. Özel okullar da bunları dikkate alarak kendi tedbirlerini alıyorlar. Hem KDV indirimi hem de ücretler konusunda Türkiye'deki çeşitli derneklerin temsilcileriyle en geç ayda bir kere görüşmeler yapıyoruz. Sahadaki izlenimler ediniliyor. Ona göre de dernek temsilcileriyle beraber bu kararları almaya çalışıyoruz."
Geçen hafta yapılan bayrak töreninin hatırlatılması üzerine Selçuk, İstiklal Marşı'nın bir çocuğun ve bu ülkenin vatandaşının hayatında son derece ciddi bir yeri olduğunu belirterek, çocukların bunu hissetmesini, evlerin balkonlarından yaşamalarını, okulların hoparlörlerinden okunan İstiklal Marşı'na iştirak etmelerini önemsediklerinin altını çizdi.
OKULLARIN DEPREME HAZIRLANMASI
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, "Okulların ne kadarı depreme hazır?" sorusunu üzerine, bu konuda çok hassas olduklarını, belirli bir yaşın üstünde ya da riskli olduğunu düşündükleri tüm okulları üniversiteler, özel sektör ve çeşitli kuruluşlarla işbirliği içerisinde deprem kuşağında olan okullardan başlamak üzere binanın durumuna göre yıktıklarını ya da güçlendirdiklerini anlattı. Bu konuya şimdi daha da hızlandırdıklarına işaret eden Selçuk, "Dünya Bankası projesiyle de depremle ilgili güçlendirme çalışmaları için bir dış kaynak bulduk. Bu kaynak da kullanılmaya başlandı. Önümüzdeki süreçte TOKİ'yle de işbirliği içerisinde bu okullarımızın yapılması, güçlendirme çalışmalarının sürdürülmesi bizim şu andaki ana mesaimiz. Cumhurbaşkanımızın bu konuyla ilgili özellikle İstanbul gibi belli illerde talimatı var. Depremle ilgili okulların hem milli bütçeden hem bağışlar gibi desteklerle bir an önce yapılması konusunda çalışmalarımız sürüyor" diye konuştu.
"Yıkılan okullar farklı bir amaçla herhangi bir faaliyete tahsis edilmiyor değil mi?" sorusunu ise Selçuk, "Mevzuat gereği olmaz zaten. 'Bakanlık olarak bunu farklı amaçlar kullanayım', bunu söyleyemem. Orası okul olarak yapılmak zorunda" diye cevapladı.