Güncelleme Tarihi:
1- ÖNCE EMPATİ
Kendini başkasının yerine koyarak, onun neler hissedebileceğini, farklı bakış açılarını, inanç ve düşüncelerini anlamak için ‘Empati Kurma Becerisi’ni geliştirmek gerekiyor. Örneğin sınıfta kız öğrenciler erkek; erkekler de kız rolünü oynadıklarında, “laf atılmanın” ne tür bir his yaratabileceğini daha iyi algılayabilirler. Farklı insanların rolünü oynamak kısa sürede, onun ne hissedebileceğini anlamayı sağlayabilir.
2- ÖN YARGILARINI FARK ETMEK
Ön yargılar, anlaşmazlıkların önemli nedenlerinden biri. Herhangi bir anlaşmazlıkta öğrencilerin ön yargılarının bilincine varabilmesi içinde bir oyun oynanabilir. Bunun için sınıfta iki grup oluşturulur ve her iki taraftan da, “Kendini nasıl tarif ediyorsun, ‘ötekini’ nasıl algılıyorsun, onun seni nasıl tarif ettiğini düşünüyorsun?” gibi sorulara cevap vermesi istenebilir. Cevaplar karşılaştırılarak, tartışılır ve yanlış algılamalar düzeltilebilir.
3- TEK KİMLİK ‘ÖTEKİ’LEŞTİRİR
Aslında her insanın birçok kimliği var. Cinsiyeti, ailesi, medeni durumu, doğduğu şehir, milleti, dini, okulu, işi, mesleği, spor takımı, hobisi, ırkı, köyü... Kişisel mutluluğumuz ve toplumda barışın sağlanması, bu kimliklerin hepsinin bilincinde olup birine takılmamakta yatıyor. Tek kimlik ötekileştirmeyi arttırıyor. Farklılıklara saygı ve empati eğitimi çok küçük yaşlarda başlamalı. Çünkü, çocuklarda bile kendilerinden biraz farklı olanla alay etme, onu dışlama davranışı görülebiliyor. Bunun olmaması için çeşitli etkinlikler yapılabilir. Örneğin, sınıfta aynı yemekleri seven çocuklar bir grupta toplanarak, tek başına kalan olursa nasıl hissettiğini arkadaşlarına anlatması istenebilir. Aynı sınıfta bu sefer de doğdukları il bazında, daha sonra sevdikleri renklere göre gruplar oluşturulabilir. Böylece her defasında farklı arkadaşlarıyla bir araya gelebildiklerini görerek, çoklu kimlikleribağlamında nasıl farklı kişilerle benzeştiklerini anlamış olurlar. Ayrıca tek başına kalıp ötekileştirilmenin nasıl bir duygu olabileceği fikrini de düşünebilirler.
4- SAĞLIKLI KARAR VEREBİLMEK İÇİN ELEŞTİREL DÜŞÜNCE
Gençlerin sorgulayan bir kişiliğe sahip olması, yanlış seçimler yapmasına ve kolayca başkalarının etkisinde kalmasına engel olur. Veliler ve öğretmenlerin çocuk ve gençlerin sorularına sabırla, mantıklı cevaplar vermesi, her şeyi sorgulamaları için teşvik etmesi, hiçbir zaman, “Sen çocuksun bilmezsin, böyle yapacaksın çünkü ben böyle istiyorum” gibi onların öz güvenini kıracak ve olayları olduğu gibi kabullenmelerine yol açacak davranışlarda bulunmaması gerekiyor.
Ayrıca, toplum üstünde çok etkili olan görsel ve yazılı medyadaki bilgilere de eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmak şart. Çünkü, medyada, filmlerde ve bilgisayar oyunlarında şiddet o kadar yaygın duruma geldi ki, gençler arasında ve toplumda bu tür olaylara alışkanlık arttı. Şiddet normalleşti ve kabul edilebilir bir hale dönüştü.
Flimler ve dizilerde kahraman gibi görülen bazı kişiliklerin davranışlarının çevreyeverdiği zarar ve sonuçlarının ne olabileceği üstüne çocukları düşündürecek sorular sorulabilir. Gerçek kahramanların kim olması gerektiği tartışılabilir.
5- ÖĞÜT VERME, SADECE DİNLE!
Etkili ve aktif dinlemeyi bilmek arkadaşlıkta, okul ve iş hayatında başarı için çok önemli olduğu gibi sinirlenen kişinin öfkesini azaltıp tırmanan çatışmayı da yumuşatır. Ancak bunu öncelikle yetişkinlerin yapması gerekiyor. Örneğin, anne-babalar ve/veya öğretmenler konuşurken çocuğun yüzene bakmalı. Onun sözünü kesmeden, kendi tecrübesinden bahsetmeden, akıl vermeden öncelikle sadece dinlemeli. Ardından konuya ilgisini gösteren sorular sorulabilir. Çocuğun söylemediği satır aralarındaki duyguları ve endişeleri çıkararak hem onu anlamaya çalışabilir, hem de ona ayna tutmuş olur. Sonuçta öğüt vermeden, sorularla çocuğun kendi kendine çözüm yolunu bulması ve sorumluluk alarak karar vermesine yardımcı olmak gerekiyor.
6- CESUR OLAN AFFEDER
Bir Hindu atasözü şöyle diyor: “Cesuru arıyorsan affedebileni bul. Esas kahraman ise nefret görse de sevebilendir.” İnsan affetmeye önce kendinden başlamalı. Farkında olsak da olmasak da aslında insan birçok konuda kendisini suçluyor ve böyle hissettiği kişilere karşı mahcup olduğundan bu hisse sebep olanları suçlamaya başlıyor. Onun için kendini ve başkalarını affetmek büyük bir psikolojik yükü ortadan kaldırıyor. Zor olsa da affetmeyi başarmak çok önemli. Yine burada veli ve öğretmenlererol düşüyor. Etraflarında kızdıkları, kırıldıkları insanları sevmeseler dahi, küsüp kötü davranmayarak, yani bir nevi affederek gençlere kin beslememeleri için örnek olmalılar.
7- KONTROL EDİLMESİ GEREKEN BİR DUYGU: ÖFKE
Duygular, bedende duyulan fizik kıpırtılardır. Öfke de bir duygu olduğuna göre, canlılığın doğal parçası olan duyguların, yani öfkenin yanlışı ya da doğrusu olmaz. Doğal duygu olan öfkeyi bastırmak da doğru değil. Ancak, bizi yönetmesine izin vermemeliyiz. Bunun için ilk kural, karşıdakini suçlamamak ve saldırmamak. Anne, baba ve öğretmenler, çocuklara örnek olmalı. Bu bilincin kazandırılması için bazı eğitim çalışmaları da yapılabilir. Örneğin, “Bana böyle bağıramazsın, böyle konuşamazsın” yerine, “Benimle böyle konuştuğunda çok üzülüyorum, aslında beni üzmek istemediğini düşünüyorum” denildiğinde çocuk, bu davranışının ters etkisinin farkına varabilir. Doğrudan suçlanmadığı için daha olumlu reaksiyon verebilir.
8- ÖZÜR DİLEMEK OLGUNLUKTUR
Bir hata yapılmışsa kendi sorumluluğunu üstlenerek özür dilemek doğru bir davranış olarak gösteriliyor ve çatışma havasını yumuşattığı biliniyor. Anne, baba ve öğretmenler de yeri geldiğinde çocuklardan özür dilemekten çekinmemeli. Böylece hata yapmanın da insanlık hali, kabullenilecek bir şey olduğu ve yanlışın farkına varıp özür dilemenin bir zayıflık değil, olgunluk gerektirdiği bilinci geliştirilebilir.
9- ÇATIŞMA-ÇÖZÜM VE DÖNÜŞTÜRME
Çatışma; yaşamın doğal bir parçası ve doğru yönetildiğinde yapıcı, yaratıcı sonuçlar çıkabilir. Aslında çatışmalar temel ihtiyaçların tatminiyle ilgili. Fakat bunu yapma yollarının çelişmesi,kaynakların kısıtlılığı, paylaşım konusunda bireyler ve ülkeler arasında sorunlara sebep olabilir. Örneğin, sınıf çok pisleniyorsa öğretmen, “Bu ne biçim sınıf, ne kadar düşüncesizsiniz” gibi sözlerle öğrencileri suçlamak yerine, olayı ortak problem olarak ifade edebilir: “Çocuklar, sınıfımızın temiz olmasını isteriz değil mi? Bunu düzeltebilmek için ne önerirsiniz?” diyerek, problemi ortaklaştırabilir. Öneriler arasından beraber bir seçim yapıp sorumlulukları paylaştıraraksorun çözücü bir davranış sergileyebilir. Çatışmaları yaratıcı yöntemlerle dönüştürerek aşmaya yönelik sanat çalışmaları da yapılabilir.
10- ŞİDDETSİZ İLETİŞİM: SADECE GÖZLEM
İletişimde kullanılan dilin, sözcüklerin, yargılayıcı olmamasına dikkat edilmeli. Sadece gözlem içeren ifadeler kullanmak gerekiyor. Fakat gözlem ile yargı karıştırılmamalı. Örneğin bir öğretmen derse geç kalan bir öğrenciye, “Her zaman geç kalıyorsun” dediğinde gözlemin yanı sıra bir yargı ifadesi de kullanıyor. Fakat, “Bu hafta iki kere geç kaldın” dediğinde ise sadece gözlemini aktarmış oluyor. İletişimde kullanılan dilin, yargılayıcı ve haysiyet kırıcı olmaması anlaşmazlıklarda da sorunların çözümünü kolaylaştırıyor.