SAVAŞ ÜNLÜ, sevilen, sempatik, komik, beyefendi bir Egeli yazarımızdır. Emekli Türkçe öğretmeni olan Savaş Hoca, 16 ödül kazanarak ve 40 adet gülmece-çocuk romanı yazarak, komiklikleri, ince esprileri, çelebi mizacı ile her çevrenin sevgilisi yazarımızla deniz kıyısında konuştuk. Æ
Eski hatıralarımıza girsek?Æ Geçmişte nice günler, Girne'deki evinizin limon çiçeği kokan bahçesinde, asma ağacının yeşil yapraklarının gölgesindeki söyleşilerimizde hep mizah konuşurduk. Benim karaladığım gülmeceleri size okurdum, kıkır kıkır gülerdik. Asık suratlı rahmetli babanız Cemal Amca’yı bile güldürürdük. Asmadan dolmalık yaprak topladığım günler.. Cemal Amca’nın, arkamdan "Bu adam topladığı kilo kilo asma yapraklarını, manava mı satıyor acaba?" dediği günler, hey gidi hey..
ÇINLAYAN KAHKAHALAR Daha başka? Karşıyaka’da KSK Lokali’nde şair ağabeyimiz rahmetli Şükran Kurdakul’la söyleştiğimiz geceler.. Karşıyaka Kulis Restoran'da soğuk kış gecelerinin sıcacık sohbetleri.. Belki Veysel Çıkmazı’nda, belki Alsancak Alican Lokantası’nda, daha sonraları Miko Kafe’de, Sevinç Pastanesi'ndeki buluşmalarımız.. Yıllar boyunca yaşadığımız edebiyat, kitap fuarı, panel, etkinlik ve nihayet matrak yaşam anılarımız unutulur mu? Çeşmedeki evinizde, Şifne’de Yusuf’un Yeri, Dalyanköy’de Madam Katrin’in Lapero isimli kafesinde alemlere fırlattığımız kahkahalarımız şimdi bile çınlamaktadır. Beni götürdüğünüz mekan ve restoranlarda sizin gazete yazılarınız duvarlarda asılı dururdu. Ben de, kendi yazılarımı yanlarına asardım, karizmanızı kırardım inceden.
YÜZME BİLMEYEN YAZAR Yıllarca Çeşme'de gölge altında oturup, denize neden girmediğini hep merak etmişimdir, sonra çözdüm işi. Meğer gülmece yazarımız, yüzme bilmiyormuş. Şemsiye altında ayağında kışlık pantolon, plastik terlikle poz kesiyormuş.Æ Devam edelim.. Çeşme’de Yunanlı Gazetecilerle dostluk buluşmamızda, Türk-Yunan dostluğu ödüllerinin kurucusu Politakis’le sıcak sohbetimizi yazalım, İngilizcemle Yunan-Türk barışına yaptığım muazzam katkıyı (!) gündeme getirelim..Æ Başüstüne yazar beyimiz!..
ZEKİ MÜREN'Lİ GECELERÆ Ben, ödüllerinin çoğu mizah dalında olan, tam tekmil bir mizah yazarıyım, zaten hayatım mizahtır, hep güleç bir fizyonomiye sahip olmam dolayısı ile, okuyucum daha hikayelerimi ve esprilerimi okumadan sadece yüzüme baksa bile, kahkahadan kırılır geçer.Lise yıllarında Fuar Manolya, Ekici Över, Lunapark gibi aile gazinolarında gazoz ve minder sattım. O yıllardan kalan bir meşhurluğum vardır. Ben Zeki Müren’den sonra sahneye çıkardım. İnsanlar önce şaşırırdı. Sonra sakin sakin sahneyi süpürmeye başlardım. Kimi beni alkışlar, kimi kışkışlardı. O günlerden itibaren halkımın yüreğine yerleşmeye başladım. Zeki Müren Paşamıza medyunu şükranım.. Paşa olmasaydı, halk beni fark etmezdi bile!
BAKAN FOTOĞRAFÇISIÆ
Ya, Bakan fotoğrafçılığı?Æ Bakanların fotoğrafçısıydım. Milli Eğitim kültür bölümünde çalışırken, zamanın Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun bir yemekte fotoğrafını çekerken, ben bakanların fotoğrafçısıyım, dedim. Bakan şaşırdı, sözün devamını geciktirmedim, "Efendim, ben fotoğraf makinesine bakanların fotoğrafçısıyım" diye espriyi patlattım. Orada bulunanlar, başta bakan olmak üzere koyuverdiler kahkahayı.. Æ
Yazlarınız nasıl geçer?Æ Restoranların mutfağında çalışırdım. Didim’de çalışırken garsonlar gitmiştir. Hem pişirmekte, hem de servis yapmaktayım. Bir masaya istenenleri pişirip, götürdüm küçük kızın önüne koyacak iken kızın, "Aaaa öğretmenim", çığlığıyla kendime geldim. Servis yaptığım öğrencimdir. Kız başlar ağlamaya, ne diller dökerler anlamaz, kız "Siz benim ayağıma
yemek getiremezsiniz" diye gece on ikiye dek ağlar. Öğretmenini çok sevmektedir. O olaydan altı yıl geçer, kız öğrenci mezun olur, diploma sevincini ilk önce öğretmeni Savaş Ünlü’yle paylaşmak ister. Altı yıl önceyi de içeren bir konuşma yapar kız öğrenci, bu kez Savaş Ünlü’yü susturabilene aşk olsun, gözyaşları sel olmuştur. Öğretmenim, sizin herkesten farklı olduğunuzu o zaman anlayamamış, altı yıl önce sizi de üzmüştüm, der. Halbuki ben, turistik kıyı bölgelerinde garsonluk, ahçılık yaparken hep Avrupalı bir gelin tasavvur ederdim. Ama bulaşık yıkamaktan fırsat çıkmadı!
KOLEJ ANILARIÆ
Türk Koleji anılarınız?Æ Kolejde çalışırken müzik öğretmeni Mustafa Türkmen, akşamları düğün salonlarında org çalmaktadır. Bana, gel bana zil çal, dansöz paranın çoğunu kaçırıyor, dedi. Tamam, dedim. O gece epey bahşiş çıkardık. Ertesi gün, Karşıyaka’da amorti çıkan biletini değiştirirken piyangocu takım elbiseli bendenizi tepeden tırnağa süzdü, "Beyefendi yanlış anlamayın, ben sizi daha ciddi bir işte çalışıyor sanıyordum" der. Ben, iş iştir, zil çalmak ciddi değil mi, dedim. Adam, "Ne bileyim giyim kuşamınıza bakınca", dedi. Adam akşam düğündeymiş. Zil çalarken hep mizah öyküleri düşündüm, kafadan matrak nakaratlar, fıkralar uydurdum. Æ
Yazarlıktan mutlu musun?Æ Bu anılar, yaşadıklarımın hepsi yaşam zenginliği kazandırdı bana. Bunların hepsini kitaplarımda kullandım. Yaşar Abi, yazarlık nedir bilir misin, çocukla çocuk, adamla adam, efendiyle efendi, külhanla külhan olmaktır, derim..
Ege’nin gülmece yazarıTürkçe ustası Savaş Ünlü, kişisel karizmasının da komik olması sebebiyle yazdığı mizah öyküleri ile genç yaşında Ege'mizde sivrildi. Edebiyat dünyasında yer edindi.
Bir çok ödül kazandıMilli Eğitim camiasının sevgilisi Savaş Hoca, bir çok edebiyat ödülü kazandı. Resimde Karşıyaka Kaymakamı Nazmi Kahraman elinden, 2000 yılında kitap fuarında, Mizah Öyküleri Birincilik Ödülü'nü almakta.
Öğrencilerin sevgilisiTürkçe öğretmeni Savaş Ünlü, her çalıştığı okulda öğrencilerinin sevgilisi oldu. Binlerce öğrencinin gönlüne taht kurdu. Bir kitap fuarında, imza günüme öğrencilerini getirmişti.Onu alkışlamıştım.