Güncelleme Tarihi:
İzmir Büyükşehir Belediyesi işçilerini sevindiren toplu iş sözleşmesi Belediye binası altında kurulan masada imzalandı. İmza törenine Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul, Türk-İş 3. Bölge Temsilcisi Hasan Hüseyin Karakoç, Belediye-İş Toplu İş Sözleşmesi Genel Sekreteri Erdoğan Kefeli, Örgütlenme Sekreteri Ali Çelenk, Belediye-İş 1 Nolu Şube Başkanı Zeynel Ersoy, 2 Nolu Şube Başkan Ahmet Mutoğlu, 4 Nolu Şube Başkan Cemal Küpeli katıldı. Belediye önüne ise bürokratlar ve işçiler doldurdu.
Törende ilk konuşmayı yapan Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul, sözlerinin başında belediye bürokratlarına ve törene katılmayan işçilere tepki gösterdi. Sözleşme törenine gelen işçi sayısını yetersiz ve az bulan Yurdakul, “İzmir Türkiye'nin örnek aldığı bir şehir. Cumhuriyet ve Atatürk'ün bıraktığı miras elden giderken işçilerin buralara yığılması, alanı doldurması gerekiyordu. Bir de kraldan çok kralcı olan bürokratlar var. Toplantılara gelmek steyen işçileri yevmiyelerini kesmekle tehdit eden bürokratlara sesleniyorum. Aklınızı başınıza alın. Bizler bu mücadelede ölümüne varız” dedi.
İşçiyi sattı diyemezler
Yurdakul kendisini ne Hükümet'in ne de okyanus ötesinde yapılan çalışmaların Genel Başkanlık'tan düşüremediğini, 10 yıldır da işçiler tarafından genel başkan seçildiğini söyledi. Kimsenin “Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul İzmir'de işçileri sattı” diyemeyeceğini beliten Yurdakul, “Bunu diyenlere haykırıyorum. Yüreğiniz varsa ispat edin. Eğer bunu yaptıysam bu meydanda kendimi yakmazsam dünyanın en şerefsiz, namussuz adamıyım. Bunu bana nasıl yakıştırıyorsunuz. Yıllarını, alın terini bu işe vermiş bir kişiye kendi egonuz ve hırslarınız yüzünden iftira atılır mı?. Biz iyi müzakere yapamamış olabiliriz. Yeteneksiz, beceriksiz olabiliriz ama kimse bize ‘ihanet ettiler' diyemez” dedi.
Yurdakul konuşmasında Büyükşehir Belediyesi'nde örgütlü olan diğer işçi sendikası DİSK'e bağlı Genel İş Sendikası'nı eleştirdi. Büyükşehir'de iki sendikanın olduğunu anlatan Yurdakul, “Aklınızı başınıza devşirin. Kendime göre benim de bildiklerim var. Bizim kesinlikle diğer sendikayla problemimiz yok. Bırakın minder güreşçisi gibi davranarak, dedikodu yaparak puan almayı. Bizi birbirimizle vuruşturup yarın malı götürecekler. Birileri bizden sonra buraya gelirse ne Genel-İş, ne de Belediye-İş Sendikası burada mikrofonu rüyasında görür. Türkiye'de sendikalı 650 bin kişiyi bölüp parçalamaya çalışıyorlar. Bizim daha çok insanın sendikalı olması için çalışmamız gerekiyor. Biz bu amaçla yürüyelim. Birbirimize çelme takmayalım” dedi. Yurdakul ayrıca kendi sendikasının bağlı bulunduğu üst sendika Türk-İş'in iyi yönetilmediğini, yöneticilerin iktidarın önünde diz çöktüğünü öne sürdü.
İşçinin yüzü gülsün
Yurdakul, sendika üyesi belediye işçilerine aldıkları parayı hak etmelerini ve iyi hizmet üretmelerini istedi. Yurdakul, “ Alınan zam, verilen oran azdır, çoktur. Bizler emekçi insanlarız. Biz ne bir belediyeden ne de bir devlet kurumundan ihale almıyoruz. Arsalar kapatmıyoruz. Bizim tek isteğimiz çocuklarımızı namerde muhtaç etmemektir. Arkadaşlarım da bu anlayış ile hareket etmelidir. Aldığınız parayı, kazandığınızı İzmir halkına helal ettirmek durumundasınız. Kaldırım döşeyen, su patlağını tamir eder, otobüste halkı taşıyan arkadaşlarımız hep yüzü gülsün. İşini en iyi şekilde yapsın. İzmir halkına ‘helal olsun Büyükşehir Belediyesi'nin personeline' dedirtin” dedi.
Bilinç eksikliği var
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ise konuşmasının başında Belediye- İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul'un bürokratlara yönelik eleştirilerine yanıt verdi. Kocaoğlu, 1980'de ülkede sınıf bilincinin yok edildiğini belirterek, “Burada da meydanlarda da toplananların sayısı azaldı. İşte bu sınıf bilincinin azalmasından dolayıdır. Bürokratların engellemesinden değil” dedi. Taşeronlaştırmayı kölelik düzeni olduğu için kaldıracağını açıkladığını ve daha sonra da kaldırdığını belirten Aziz Kocaoğlu, “Kaldırdım da işçinin bir eli yağda bir eli balda mı? Hayır. İşçiye özgürlüğünü verdim. İşçinin 12 ay çalışmasını sağladım. İş güvencesi verdim. Taşeronun payını, gayri resmi çıkar ilişkilerini, işçi sırtından sağlanan çıkar ilişkilerini ortadan kaldırdım. Çünkü bu taşeron düzeni İzmir'e, Türkiye'ye ve 21. yüzyıla yakışmıyordu. Örnek oldum. Ancak örnek olursun işte böyle olursun” dedi.
Türkiye'nin en büyük sıkıntısının örgütlü toplum olamamak olduğunu belirten Aziz Kocaoğlu, konfederasyonların milyon, sendikaların 50-60 bin üyesi olsa haklarını daha iyi alacaklarını belirtti. Ülkede üretim sıkıntısı olduğunu, dışa bağımlı hale gelindiğine dikkat çeken Kocaoğlu, “Cumhuriyetin kazanımlarını, satan ülke haline geldik. Satıyoruz, borçlanıyoruz. Serveti yiyoruz” dedi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in bir gazete “Özelleştirmelerden 35 milyar TL kar ettik” beyanatını okuduğunu belirten Kocaoğlu, bu sözlere tepki gösterdi. Kocaoğlu, “Kar nedir? Özelleştirmede milli servet, gayrimenkul ve şirketleri satmak kar mıdır? Ne muhalefet ne de ekonomistlerden ses yok. Sen ‘miras yiyorsun” diyen yok. Kar sözcüğü deforme ediliyor” dedi.
Oran, günümüze göre iyi
Kocaoğlu, zam oranıyla “Az olur, çok olur önemli değil” sözlerine yanıt verdi. Yurdakul'la aynı düşünmediğini belirten Kocaoğlu, “Toplu iş sözleşmesinde refah payı enflasyon oranın üzerine verilen paydır. Bu toplu iş sözleşmesinde refah payı verilmiştir. Tek hatamız yeni giren ve maaşları düşük olan işçilere, eski işçilerden 1-2 puan alınarak verilmesini istediğim puanların kabul edilmemesidir. Sözleşme günün koşullarında imzalanmış sözleşmedir Hoşunuza gitmeyebilir ama sendikaların birinci görevi ücret pazarlığı olmamalıdır. Bunu yaptığınız için küresel güçler galip geldi ve örgütsüzlükle karşı karşıya kaldık. Birinci amaç üretmek olmalıdır. Dedi.
İmzalanan sözleşmerle yüzde 11 oranında net ele geçen ücretlere yüzde 11 zam yapıldı. İkincı yıl için enflasyon oranında artış öngörüldü.