Güncelleme Tarihi:
“Adaylar yeni yasama dönemi başlayınca, eylül-ekim aylarında belirlenir diye düşünüyorum. Çünkü son 3 ayda adaya görev verilince yetişilemeyebiliyor. O yüzden 6 ay gibi süre verilmeli. Biz bu yaz, zaten burada tutabildiğimiz kadar nabız tutabileceğiz. 2011 seçiminden itibaren İzmir’de önemli ivme yakaladık. En azından kamuoyunda konuşuluyoruz. Geçen seçimde ‘kaybedilecek bir seçime girilecek’ tarzında yaklaşımlar oldu. Ama bu kez AK Parti İzmir’de başa güreşecek. Sonuç ne olur? Her şey olabilir ama başa güreşecek. O iddia var benim gördüğüm. 2011 seçim sonuçları zaten çok sayıda ilçede belediye başkanlıklarının kazanabileceğini gösterdi. Ki bunlar büyük ilçelerdi. Karabağlar, Buca gibi.”
İddialı bir seçim olacak
“Çözüm süreci, barış sürecine ilişkin ilk zamanlardaki olumsuz tansiyon düştü bence. Çünkü insanlar silah patlamayınca, barışa doğru giden bir süreçte ülkeyi görünce, bunun somut sonuçlarını olumlu algılıyorlar. Bu süreç böyle devam ederse, sanıyorum ki kamuoyu desteği artacak. Onun da halktaki, geniş kitledeki, tabandaki olumlu gelişmeye katkısı olacağını zannediyorum. Biz İzmir’de iddialı bir yarışma bekliyoruz. Daha geçen seçimde Türkiye’nin gözleri İzmir’e dönmüştü. ‘İzmir ne olacak?’ diye. Bu seçimlerde de İzmir çok dikkatle gözlenen seçim merkezlerinden birisi olacak.”
Şans görüyorlar ki çıkıyorlar
“İzmir’de başarı elde edilebilir. Dikkatli bir çalışma ve doğru aday tespitleriyle ivme yükseltmek mümkündür görüşü hakim oldu. İzmir’e hükümetin de verdiği önem, yaptığı yatırımlar, EXPO konusundaki gayretler İzmir’e verilen önemi göstermeye başladı. O çerçevede aday konuşuldu, ama bir sene önceden de aday belirlenmez. Bence 6 ay makuldür. Aday olmaya niyetli arkadaşlarımız var. Onlar bazen isimlerini söylüyorlar. Bu kadar aday konuşulması veya aday için gönüllü olunmasını da olumlu değerlendiriyorum. Bir şans görüyor ki arkadaşlar İzmir’den aday olmak istiyorlar. İlçelerde sanıyorum daha da derinden yarış var.”
İzmir’in güzel özellikleri
“İzmir’in hassasiyetlerini biliyoruz. İzmir dışarıdan müdahaleden çok hoşlanmayan, biraz başına buyruk, özgüveni yüksek, en fazla özgüveni olan illerden birisi. Bence bunlar doğru, güzel özellikler. Birey duygusunun ve insanların itiraz kültürünün gelişmiş olması demokratikleşme açısından umut verici. O yüzden İzmir’e özellikle anlatılmak istenen şey –bir başlık çıkarmak gerekirse buradan- İzmir’in yaşam kalitesini yükseltmeye çalışan, ama yaşam tarzına katiyen müdahale etmeyecek adaylarla çıkmak lazım. İzmir’de AK Parti’nin seçimlerde göstereceği en büyük dikkat bence budur. Yaşam tarzına katiyen müdahale edilmeyecek, ama topyekun yaşam kalitesi yukarı çıkarılmaya çalışılacak. Bunu ben bütün kentler için çok hayati sayıyorum. Her yerde de AK Parti’nin böyle bir vizyon üzerinden yerel seçimlere girmesi gerektiğini ifade ettim.”
Kimse ödünden yana değil
“İzmir bu konuda çok duyarlı. Yaşam kalitesinin yükseltilmesi, İzmir’in çeperlerinden merkezine kadar her yerin talebidir. Kordon’da oturanın da, Kadifekale’de gecekonduda oturanın da, Buca’da, Kiraz’da oturanın talebi de Türkiye’nin yaşam kalitesi yükselirken İzmir’in de bunun önüne geçmesidir. Ama kimse de İzmirli’nin ‘Sen benim hayat kalitemi yükselteceksin, ama tarzıma da müdahale etmeyeceksin’ noktasında çok dikkatli. Kimse de müdahale edilmesi konusunda en küçük bir ödün vermekten yana değil. Bu hassasiyeti biliyoruz. Adaylar bu çerçevede belirlenirse ve bu arkadaşlar bu güveni verirlerse halk da, ‘Bunlar bizim yatırımlarımızı altyapımızı, kültürümüzü, sağlığımızı, eğitimimizi, ulaştırmamızı geliştirirler. Ama biz yine Kordon’da oturup bildiğimiz gibi yaşamaya devam ederiz’ diyecek. Bu konularda da en küçük bir tartışma İzmir sokaklarında yaşanmaz. Bu güveni verdiğimiz zaman biz seçim kampanyasında 10 puan artı katarız. Bunu biliyoruz. Seçimlerde 1’nci bölgede denedik. Sonucunu gördük. İşimizi yapalım diye düşündük ve iyi sonuçlar elde ettik. Yine yerel seçimlerde bu çerçeve üzerinden gitmekte fayda var. Buna Türkiye’nin ihtiyacı var zaten. Demokrasi de bence gelmesi gerekenin özgür bir ortamın, insanları
diledikleri gibi yaşasınlar ama devletin görevi yaşam kalitesini yükseltmektir.”
42-42 anketine itibar etmedik
“Anket o zaman kamuoyuna çıktı. 38-42 bandı gibi yerlerde olunduğu söylendi. Ki bu da bizim kamuoyundaki izlenimlerimize uygundu. Geçen gün bir anket daha gördüm. Örneğin 42-42. Ona itibar etmedik. Biz şu anda henüz tam puanları eşitlemişiz, hatta bir puan öne geçiyoruz gibi dolduruşlara çok itibar etmiyoruz. Daha gerçekçi, birkaç puan geride, seçim sonuçlarımızı CHP oyunu korumuş, biz biraz yükselmişiz. Seçim sonuçlarımızı teyit eden anketler. Gerçekçi geldi bize ama Başbakan’ın söylediği şuydu, İzmir’le ilgili anketi yorumsuz verdi. “Arkadaşlar çalışmanız gerekiyor” dedi. İsimlerle ilgili anket yok şu anda. Sayın Başbakan böyle bir anketin varlığından söz etmedi. Ama ben de arada sırada internet sitelerinde, gazetelerde okuyorum, görüyorum. Bazı arkadaşlarımız o konuda sanıyorum anketler yaptırıyorlar.”
Yeteri kadar çalıştık
“Bu anlattıklarım Türkiye’nin her yerinde, bütün kent merkezlerinde anlatmaya çalıştığım şey buradaki duyarlılıkları biliyorum. Bu duyarlılıkları da İzmir için artıya yazıyorum. Özgüveni gelişmiş olmak, itiraz kültürü gelişmiş olmak demokrasi açısından önemli. İnsanlar sürüden çıkmış, birey olmuşsa orada demokrasi olur. O açıdan İzmir’i ben önemsiyorum. Demokrasi kültürünün gelişmesi açısından önemli olduğunu söylüyorum yoksa İzmir’e özel bir çalışma –partinin verdiği görevim dışında- kendim yapmıyorum.
Benim şu anda ismim birkaç yerde söyleniyor. Şimdi yeni büyükşehirler de çıktı. Hiçbir yerden yerel seçimlerde aday olmak gibi bir niyetim yok. Şu anki ailemin ve benim kişisel eğilimimiz, Türkiye için yeteri kadar çalıştığımız noktasında. Artık yeter. Onun için benim şahsen öyle bir adaylık arayışım yok.”
Kale söylemi yanlış
“Kale ve sembol” söylemi yanlış. Kaldı ki, İzmir kale değil. Önemli değişimlere açık, yenilikçi bir bölgedir. Tek partiye karşı muhalefetin ilk köklendiği yer burası. Sonra Demokrat Parti, sonra Ecevit hareketi, Halk Partisi içindeki değişim hareketi, sonra Anavatan, sonra CHP. Toplumu ileri götürecek her yeni akım iyi sonuçlar almış. AK Parti’nin de burada yenilikçi tarafıyla başarı kazanması gerekiyor. Muhafazakar tarafını değil, yenilikçi tarafını. Bunu yapabilirsek sonuç alacağız. Tabii, İzmir için daha önemli ama aşağı yukarı dalga dalga bütün Ege’ye ve kıyıya yayıp vizyonumuz bence budur.
Değerleri dayatmıyoruz
“İsmi geçen arkadaşlarımız var, milletvekili, bakan. İzmir’in hem hayat tarzını ileri taşımaya, hem de ona müdahale etmemeye uygun isimlerdir. Bu da bir kişinin sadece talebiyle olmaz. Bir adayımız var ki hem Cuma’ya gidiyor, akşam Kordon da oturuyor. O değil. Bütün kampanyanın söylemi, vizyonunun onun üzerine kurulması lazım. Bunu bizim en güzel köşedeki adayımızın da, partimizin bütün birimlerinin içselleştirmesi, ‘İzmir’de bunu yapmaya çalışacağız’ demesi ve bunun üzerinden anlatması lazım. Biz değerlere saygısı olan bir partiyiz. O anlamda muhafazakarız. Ama kendi değerlerimizi kimseye dayatmaya kalkmıyoruz, o açıdan mutaassıp değiliz. Onun için mutaassıplıkla muhafazakarlık ayrımı çok önemli. Katiyen değerlerimizi, geleneklerimizi başkasına dayatmaya kalkmıyoruz. Onu yaparsak o zaman muhafazakar olmayız, mutaassıp oluruz. Biz mutaassıp değil, muhafazakar, demokratik bir ortam geçirmeyi, kendi değerlerini önemseyen bir siyasi kadroyuz. Bir kitle partisinin yönetim ekibiyiz. Bu çok önemli.”
19 Mayıs için kısıtlama yok
Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına herhangi bir sınırlama getirilmesinin sözkonusu olmadığını söyledi. Yönetmeliklerin sadece zorunlu halleri bildirdiğini belirten Günay, “Zaten yönetmeliği okuduğunuzda da böyle bir kısıtlama olmadığı çok net ortada. Vatandaşlarımız gönüllü olarak bayramı istediği gibi kutlayabilir” diye konuştu.
Yüzde 48 de toplumun yarısı
“Sosyolojik tahliller, felsefi tartışmalar yaptıktan sonra Türkiye sathına çıkmamızda fayda var. Çünkü 10’uncu yılını iktidarda doldurmuş bir partiyiz, 3’üncü yerel seçimi geçireceğiz. Bakış tarzımız toplumun yaşam tarzını etkiliyor. Onun için bakış tarzımızı demokratik çoğulculuk üzerine oturtmamız gerekiyor. Türkiye’nin ihtiyacı budur. Geçmişte kim iktidara geldiyse ‘Ben çoğunluğum, benim dediğim olur’ dayatması yaptı, o yüzden ideolojik kutuplaşmalaroldu. Bize göre çoğunluğuz, ama yüzde 48 de toplumun yarısı. Benim görüşlerim ne kadar saygıdeğer ve bu ülkede var olma hakkına sahipse, karşı görüşler de o kadar saygıdeğer ve kendini ifade etme hakkına sahiptir. Bunu bir bilinç haline getirdiğimizde demokrasi buradan başlar. Biz saltanattan cumhuriyete geçerken çok önemli bir şey yaptık. O zaman milleti tüm kabul etmemiz, içindeki bütün dertleri veri kabul etmemiz lazım. Geçmişte yaptığımız yanlışlar oydu. Şimdi onları düzeltmeye çalışıyoruz. Bu ülkede başka etnik kökenler, inançlar, siyasi kanaatler var. Onlardan biri olmadığı zaman eksiklik olur. Tabii Türkiye siyasetinin bütünüyle yapması gereken bir tartışma. Yeterince yapamadık. Bu yerel seçimlerde bu mantıktan yürürsek sadece AK Parti değil Türkiye kazanır.”
Anlatımda eksiklik
“10 yıldır Türkiye’nin iktidarıyız. Ama Mersin’de, Antalya’da, Muğla’da, İzmir’de, Manisa’da, Uşak’ta, Çanakkale’de, bütün Marmara’da başka bir parti var. Bir İstanbul var. Şimdi burada anlatımda bir eksiğimiz var. Halbuki bunlar Türkiye’nin değişen, dışa açılan yerleri. Ticaret artıyor o zaman Mersin’i, İzmir’i AK Parti’nin alması lazım. Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen orada bir yerde toplum fren yapıyorsa aşmamız gereken bir tereddüt var demektir. Bunu öncelikle bizim kendimizin anlaması ve siyasetimizi bunun üzerine kurmamız gerekmektedir. Burada size söylediğimi genel merkeze de söylemiş oldum.”