Güncelleme Tarihi:
Türk İdareciler Vakfı'nca başarılı bulunup ödüllendirdiği Seferihisar Kaymakamı Murat Kocabaş, ilçenin konuğu depremzedelerin gözbebeği oldu.
SEFERİHİSAR Kaymakamı Murat Kocabaş'ı, hepimizi derin acılara sürükleyen, onbinlerce yurttaşımızı yitirdiğimiz Marmara depreminin ardından ‘‘yaraların sarılması'' sürecinde tanıdık. İlçeye bağlı Ürkmez'de kamu kamplarında barındırılan depremzede ailelerin sorunlarının çözümünde ‘‘Klasik bürokrat'' kalıbını aşmasıyla gündeme geldi. Nitekim ilk ödülü Kocabaş'a buradaki depremzede yurttaşlar verdi. Kampı ziyarete gelen başbakan, bakanlar ve tüm yetkililere, Kocabaş'ı övdüler. Yurttaşların acılarını biraz da olsa dindiren görevlilerin başındaki Kocabaş'a Türk İdareciler Vakfı da, ‘‘Hüseyin Öğütçen Ödülü'' verdi. Babası Yılmaz Kocabaş'ın mesleğini seçen kaymakamla, çalışmalarını ve yaşamını konuştuk.
Mesleğe girişiniz bilinçli mi, babanızın etkisinde mi kaldınız?
Babamın etkisinde kaldığım gerçek. Babam Galatasaray Lisesi'ni bitirmiş, Mülkiye'den 1956'da mezun olmuş. Dışişleri'nde de görev alabileceği halde kaymakamlığı tercih etmiş. 15 yaşımda kaybettiğim babam, mesleğini hep sevdi. En son Düzce Kaymakamı idi. Siyasal Bilgiler Fakültesi ilk tercihim oldu. 25 yıl sonra aynı okuldan mezun oldum. İlginç bir nokta, ailemizin büyük bölümünün memur olması. Dedelerimden biri asker, diğeri tıp kökenli bürokrat. Bunlar devlette çalışma anlayışımda etkili oldu.
Mezun olduktan sonra merelerde görev yaptınız ?
1982'de Rize'de maiyet memuru olarak başladım. 6 aylık stajdan sonra Çayeli'nde 3 ay kaymakam vekili olarak çalıştım. Ordu Ulubey'de 8 ay, Kastamonu Devkeraki'de 8 aylık görevden sonra kaymakamlık kursuna katıldım. Antalya Kaş'ta 5 yıl kaldıktan sonra sırasıyla Adıyaman Kahta, Kahramanmaraş Pazarcık, Kütahya Gediz'de görev yaptım. 1997 Eylül ayında Seferihisar'a atandım.
Daha önceki görev yerlerinizde doğal afet, felaket yaşadınız mı ?
Bu felaket kimsenin daha önce yaşamadığı türden. Kamu görevlileri, valiler, kaymakamlar felaketin ardından kendi acılarını bir yana bırakıp, halkın ihtiyaçlarının giderilmesi için canla başla uğraştı. Bu tür felaketlerin ardından çoğu zaman mülki idare amirleri yara alır. İnsanları tümüyle memnun edebilmek güçtür. Biz deprem bölgesinden uzakta, farklı bir çalışmanın içindeyiz. Buradaki başarı, tüm arkadaşlarımın uyumlu çalışmasıyla gerçekleşti. Seçilmişler de dahil ‘‘Ben değil biz'' anlayışı ile çalıştık. Gediz Kaymakamı iken orada daha önce yaşanan büyük deprem felaketiyle ilgili özeleştirileri, anıları çok dinledim. Ne yapıp yapılmadığını gözlemledim. Afyon Dinar'da yaşanan depremde de bölgeye ilk yardım götüren ilçelerden biriydik. Çünkü Gediz halkının deneyimleri vardı. Bunlar belki ışık tutmuş olabilir.
Son dönemde devletteki başarılı görevlilerin ekonomik nedenlerle özel sektöre kaydığını görüyoruz. Siz hiç pişmanlık duydunuz mu ?
Bizler mesleğe belli bir idealizmle başladık. Yetişme tarzımız itibariyle şunu biliyorduk: ‘‘Bu iş parayla yapılacak iş değil.'' Mesleğimiz parasal karşılığıyla hiçbir zaman gündeme gelmez. Çünkü 24 saat esasına göre çalışıyorsunuz. Cumartesi-pazar, gece, bayram yok. Yıllık izin bile kullanamıyorsunuz. (Aman aksaklık olmasın, aman takip ettiğim şu işler bitirilsin) diye yasal hakkınız olan izni bile kullanamıyorsunuz. Bu meslekte paranın değil, insanların gözlerindeki pırıltı veya yapılan işin doğruluğundan emin olmanın getirdiği haz ve mutluluk var. Bu işin bedeli budur. Biz bu bedelle yetinmeyi biliyoruz. Türkiye'de mülki idare amirleri genelde bu durumda.
Çocuklarınız sizin mesleğinizi seçecek mi ?
Ortaokul ve lisede öğrenim gören iki çocuğum var. Bu konuda serbest bırakıyorum. Yaşadıkları koşullardan etkileniyorlar tabii. Geçmişte Pazarcık'ta çalıştığımda terörle mücadele süreci vardı. Küçük kızıma, ‘‘Ne olacaksın'' dediğimde, panzerlerin üzerinde özel timler cazip geldiği için ‘‘Tim olacağım'' diyordu. Sonra vali olmayı gözüne kestirdi. Onun da nedeni ilçeye vali geleceği zaman hep bir telaş yaşanması. Ardından herhalde ekonomik sıkıntılardan olacak ki, ‘‘Nasıl daha fazla para kazanırım'' arayışıyla ‘‘Holding kuracağım'' demeye başladı. Başlangıçta memurlukla ilgili olaylar özel sektöre dönmeye başladı. Çocuklar serbest bu konuda. Ama memur olmayacaklar sanıyorum.
Türkiye'nin farklı yörelerinde görev yaptınız. Yaşadıklarınız içinde hatırınızda kalan, iz bırakan bir anınızı okuyucularımıza aktaralım mı ?
Adıyaman Kahta'da görev yaptığım sırada Nemrut eteklerindeki Karadut Köyü'ne eşimle gittim. Öylesine kar ve buzlanma var ki, arabada zincir olmasına karşın zaman zaman daireler çizdiğimiz oldu. Köyün eteklerine kadar gelebildik. Köye yaya ulaştık. Daha önce hiç görmediğim bir kişi küçücük bir penceresi olan evden el salladı çağırdı. Evinde küçücük bir oda, küçük bir soba yanıyor. Bir santim kalınlığında 2-3 minder var. Başka da bir şey yok. Pencerenin içinde de çok güzel bir saksı çiçek vardı. Eve girdik. Ayağından özürlü yaşlı bir amca ile hanımı ve genç bir kız bize (Hoşgeldin) dedi. Fakirlikleri her yönüyle görülüyor.
Çay ikram ettiler. Bahçede ceviz ağacı varmış, ceviz getirdiler. Sohbet ediyoruz, olumsuzluklardan sözetmiyorlar. Ulaşım sağlanabiliyor ama rahat değil. İli arayıp, (Mahsur kaldım) diyerek yolu açtırdım. Daha sonra da devletin imkanları ölçüsünde bu aileye yardım ettim. Benim kaymakam olduğumu kesinlikle bilmeden Anadolu insanının güzelliğini göstermişti. Fakirliğine karşılık elindekini, evindekini paylaşabilen bu insanlara hizmet edilir diye düşünmüştüm. Bunu unutamıyorum.
Meslekteki son hedefiniz nedir ?
Hedefim kulvarımda en iyisini yapmak, en iyisini gerçekleştirmek. Mutlaka her mülki idare amirinin gönlünden valilik geçer. Ama valiliği son hedef olarak görmüyorum. Önce kendi görevimde en iyiyi yapmak istiyorum. Zaten herkes kendi kulvarında en iyisini yaparsa, ülke sıçramayı yapacaktır.
Kimdir?
Kırklareli kökenli aileden gelen Murat Kocabaş, 1 Aralık 1957'de Burdur'un Gölhisar İlçesi'nde doğdu. Dedesi de memur olan Kocabaş, Kaymakam babasının görevleri nedeniyle ilk ve orta öğrenimini Ankara Nallıhan, Konya Ilgın, Adapazarı Sapanca'da tamamladı. Liseyi ise Düzce ve Karadeniz Ereğlisi'nde okudu. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden 1981'de mezun olan ve 18 yıldır kaymakam olan Kocabaş, evli ve 2 çocuk babası.
Ekonomi önemli
‘‘Önemli olan orkestranın düzgün ses vermesi, düzenli bir yönetim gösterilmesi. Ancak, mülki idarede de bir kabuk değiştirme sözkonusu. Ekonomik konulara elatmak gerekiyor. Bunu yaparsanız başarırsınız. Onun dışındakiler olağan işler haline geldi. Projeler üreterek elimizdeki ekonomik yapıları değerlendirerek, vatandaşa istihdama yönelik çabaya girdik. Bu kapsamda, meslek kazandırma kurslarına yöneldik. İlçede balıkçılık yapanların gemi adamı belgeleri alındı, ağ desteği verildi.
Gödence ve Sığacık
2000 hedefimiz Gödence Köyü. Burayı ikinci bir Şirince örneğine dönüştürmeyi amaçlıyoruz. Köye 6 bin zeytin fidanı desteği verildi. Başarılı çalışan kooperatifle turizmi geliştirme planımız var. Gödence'yi, kendine özgü koşullarıyla, pekmezi, gözlemesi, dağ havası ile İzmirli hamşerilerimizin ziyaret edip, konaklayacakları bir köy haline getirmek istiyoruz. 10 milyar ayırdık. Yontu sanatçısı Gökhan Yerlikaya da destek verecek. Bir başka hedefim ise Sığacık'taki kale içindeki evlerin turizme açılması. Bunun için orada yaşayanlarla görüşüyorum. Yakında sonuç alacağımızı umuyorum.
18 kişi iş kurdu
SEFERİHİSAR'daki tatil kamplarında halen 431 kişi barınıyor. İş kuranlar ayrılıyor. Yerine yenileri geliyor. Kaymakamlığın da desteğiyle bugüne kadar 18 depremzede iş kurdu. Boya, altın-gümüş tamir atölyeleri, marangozhane, köfteci, kaset yapımı, contacı, kasap, pazarcı, mobilyacı depremzedelerin bir bölümü kamptan ayrıldı. 3 genç ilçede ‘‘İnternet Kafe'' kurmak için yardım ve kredi aldı.