Güncelleme Tarihi:
HER şey 16 yıl önce başladı... İzmir’de 1996’da prematüre doğan Y.O.’ya hastanede, İzmir Kızılay Kan Merkezi’nden getirilen kan verildi. 4 ay sonra da kandaki HIV virüsünden AIDS’e yakalandığı ortaya çıktı. Ailenin dünyası kararırken, hukuk mücadelesi başladı. Çocuklarının hastalıkla mücadelesinde kullanılmak üzere Kızılay ve Sağlık Bakanlığı’na karşı İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde davalar açarak 75 milyar lira manevi tazminat istendi.
Tazminat kararları
Mahkeme Kızılay’ı, AIDS’li kan vermekten kusurlu buldu. Ve Kızılay Y.O’ya yasal faiziyle toplam 60 milyar 426 milyon lira tazminat ödedi. Sağlık Bakanlığı’na açılan dava ise, idare mahkemesinde açılması gerektiği görüşüyle reddedildi. Bu mahkemede açılan dava da yasal süre geçtiği için kabul edilmedi. Aile, davayı yasal süre içinde açtıklarını iddia edip Danıştay’a başvurdu. Bu mücadele 2006’da mutlu sonla bitti. Danıştay 10. Dairesi, Sağlık Bakanlığı’nın, “denetim görevini yapmadığı” gerekçesiyle tazminat ödemesi gerektiğine karar verdi. İdare Mahkemesi de Sağlık Bakanlığı aleyhine faizle 157 milyar tazminata hükmetti.
AİHM mahkum etti
Avrupa İnsan Hakkları Mahkemesi (AİHM) de Türkiye’yi 378 bin euro tazminata mahkum etti, ayrıca Y.O.’nun ömür boyu tüm tedavi giderlerini devletin karşılamasına karar verdi. Ancak zaman zaman tedavi aşaması ve ilaç temini konusunda sorun yaşanmaya başlandı. Y.O.’nun yaşadığı sorunlar artınca ailenin avukatı Mehmet Emin Keleş önce SGK’ya, ardından da Dışişleri Bakanlığı’na başvurdu. Keleş, Dışişleri Bakanlığı’na yazdığı 5 Ocak 2012 tarihli dilekçede, özetle şöyle dedi:
“Bir kısım tedavi giderleri AİHM kapsamında ödenmiş olmakla birlikte, bu ödeme ‘tüm tedavi giderlerini’ kapsamadığı gibi, son zamanlarda hiçbir tedavi gideri de ödenmemektedir. Örneğin, tedavi nedeniyle hastanelerde ve eczanelerde katkı bedeli alınmakta, oysa mahkeme tüm tedavi giderlerinin devlet tarafından karşılanmasını karara bağlamıştır. Çocuğun tedavisinde kullanılması zorunlu olan ve Türkiye`de bulunmaması nedeniyle yurtdışından getirtilen ilacı aile temin etmiş, ancak SGK, söz konusu ilacın ‘ödenecek ilaçlar’ listesinde olmadığı gerekçesiyle bedelinin ödenemeyeceğini bildirmiştir. Küçük Y.O.’nun bağışıklık sistemi zayıfladığından ayağı kırılmış, bu süreç boyunca tedavi giderleri devlet tarafından ödenmemiş, hiçbir tedavi gideri karşılanmamıştır.”
Keleş, tedavi giderlerinde yaşanan sorunların çözümü ve aileye hastane ve eczanelerde sorun çıkarılmaması için özel kart çıkarılmasını istedi, mağduriyetin giderilmemesi halinde, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne müracaat ederek kararın uygulanmasını talep edeceklerini de ekledi.
Keşke hiç yaşanmasaydı
Ve sonunda Y.O.’nun mücadelesindeki son önemli karar da geldi. Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu 28 Haziran 2012’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı doğrultusunda Y.O.’nun tüm tedavi giderlerini, hatta mevzuat gereğince kurumca karşılanmaması gereken sağlık hizmetlerinin dahi karşılanmasına karar verdi.
Talihsiz çocuğun annesi Neşe O., “Keşke bu vahim olay olmasaydı, böyle davaları açmasaydık. Sonuçta tüm tedavi masraflarının karşılanacak olması da acımızı biraz olsun hafifletiyor” dedi. Avukat Keleş ise, “Bu kararla devletin sağlık hizmetinde yaptığı kusur nedeniyle bir kişi hastalanmış ise onun devlet tedavisini ömür boyu karşılamak zorunda kalacak” diye konuştu.