Varlık içinde yokluk

Güncelleme Tarihi:

Varlık içinde yokluk
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 30, 2013 00:00

Mehmet Kamil Efendi, Seferihisar Sığacık’ta yaşayan güçlü kuvvetli, taşı un ufak eden yağız bir Osmanlı vatandaşıdır...

Haberin Devamı

Çanakkale Savaşı’na gider ama geri dönmez. 1917’de öldüğü kabul edilir. Mehmet Kamil’in, Hatice ve Fatma adında iki eşi, Hatice’den de üç oğlu vardır. Hatice, çocuğu olmayan Fatma’yı, yalnız kalmasın diye, eşini kaybedip üç çocuğuyla baş başa kalan Ömer Çelebioğlu ile evlendirir. Mehmet Kamil Efendi’nin ölümüyle birlikte Sığacık’ın Akarca Mevkii’nde denize sıfır 120 dönümlük arazi miras kalır. Hikayenin Cumhuriyet’in ilk dönemlerindeki kısmı böyle sonuçlanır.

Tapu kaydıyla başladı
Seferihisar Tapu Müdürlüğü, 1989’da eskimiş  kayıtları yenilemek için çalışma başlatır. Mehmet Kamil’den kalan araziyi oğulları Hasan, Süleyman Ethem ve Tahir Kemal Güzeler üzerine tescil eder. Ancak Tapu’nun bu işlemine Mehmet Kamil Efendi’nin ikinci eşi Fatma’nın üvey çocukları, “Burada üvey de olsa annemizin hakkı var” diye itiraz eder, ancak kabul edilmez. Fatma Çelebioğlu’nun üvey çocukları, Temmuz 1989’da ‘kadastro tespitine itiraz’ davası açar.
Kemal Sunal’ın ‘Davacı’ filminin kopyası olan tespit davası sinema deyimiyle vizyona girer, galası 21 Temmuz 1989’da yapılır ve 17 yıl 57 gün ilk sıradaki yerini korur. Bu süre zarfında 30 ve 33’üncü duruşmalarda davacılardan iki kişi, 34’üncüde davalılardan Hasan Güzeler, 47’nci duruşmada Süleyman Ethem Güzeler, 56’ncı da Tahir Kamil Güzeler yani Birol Güzeler’in babası ölür. Davacıların yarısı, davalıların ise tamamı hayatını kaybeder ancak dava bitmez, Seferihisar’da 10 hakim değişir.
Tapu kayıtlarının değişmesiyle birlikte davalarınsayısında büyük artış olur, zaten az personelle çalışan adliyede hakim sayısı eksilince işler iyice kilitlenir. Yapılması gereken keşfe ancak 4’üncü yılda karar verilir, keşfe ise ilki duruşmadan 9 yıl sonra gidilir. İlk karar 14 Kasım 2003’te verilir ve mahkeme arazide Fatma Çelebioğlu’nun üvey çocuklarının da payı olduğuna hükmeder. Bu karar beraberinde itirazı getirir. Dava Yargıtay’a taşınır. Yargıtay, Seferihisar Kadastro Mahkemesi’nin kararını bozar. Yapılan karar düzeltme istemini de reddederek davayı yeniden Seferihisar’a gönderir. Seferihisar’da 5 duruşma süren ikinci maraton başlar ve dava 5 Mayıs 2006’da Birol Güzeler ve kardeşlerinin lehine sonuçlanır. Birol’un dava süresince sağ kalan tek büyüğü annesi de AİHM sürecinde hayatını kaybeder.

Haberin Devamı

Varlık içinde yokluk

Haberin Devamı

Yeşil Kartlı Birol
Birol Güzeler, Mehmet Kamil’in üç oğlundan Tahir Kamil’in en büyük oğludur. Çocukluğu tarla, saban, koyun, inek peşinde geçer. İlkokuldan sonra üç kuşağa yar olmayan tarlada çalışmaya başlar. Baba öldükten sonra arazinin bütün bakımı Birol’a kalır. Bir yandan ailesini geçindirmek için, bir yandan da davayla uğraşan Birol hastalanır. Yüz felci teşhisi ile yattığı hastaneden ayağı kısalarak çıkan Birol’un ağzından başına gelenler:
“Kortizonlu ilaç kemik erimesi yapmış. Ameliyat gerekiyormuş. Elde avuçta yok, bunca arazi var, faydası yok. Yeşil Kart aldım, iki ameliyat oldum. Ancak ikisi de başarısız geçti. Başka doktora gittim. Ameliyatı Yeşil Kart ödemediği için Bağ-Kur’a kayıt oldum. Son operasyonu 2005’te geçirdim. O zaman da özel doktora gittim. İyileşmem için tek şansım ameliyatmış. Geçimimi sağladığım 6 ineğimi sattım. Doktor kadavradan kemik ekledi, şu an iyiyim.”

Haberin Devamı


AİHM süreci bile uzun

Davanın ikinci avukatı Cem Altıparmak ise Türkiye’de 17 yıl süren davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de uzun süre beklediğine dikkat çekiyor. Altıparmak, “Davanın Türkiye’deki bölümü zaten adil yargılama süresini çok aşmıştı. Sürekli olarak hakim değmiş, hakim bulunmamış. Davaya en uzun bakan hakim ancak 8 duruşmaya girebilmiş. Kadastro hakimi olmadığı zamanlarda da dava sürekli ertelenmiş. Türkiye’deki yargılama bittikten sonra 2007’de AİHM’e başvurduk. Ancak oranın da iş yükü nedeniyle dava yeni sonuçlandı. Bu da adil yargılama süresi yüzünden Türkiye’yi sürekli mahkum eden AİHM’nin de aslında yargı süresinin ne kadar uzun olduğunu gösteriyor” diyor.Kimseye
muhtaç olmadık.

Haberin Devamı

Varlık içinde yokluk

Dededen kalma arazinin kimseye faydası olmadığını ifade eden Birol Güzeler, “Ne dedem, ne babam, ne amcalarım, ne de biz bir şey gördük. Bu saatten sonra satılırsa bari çocuklarımız yaşasın, rahat etsin. Oğlumun askerliği geldi otelde çalışıyor, kızım okumadı evde oturuyor. Kızkardeşim daha yeni evlenebildi. Sabahın köründe çalışmaya başlıyorum, gelip hayvanlara bakıyorum, sütlerini sağıyorum. Daha sonra tarlaya gidip enginarlara bakıyorum, yaz olunca hayvanlardan sonra plaja mısır satmaya gidiyorum. Mısırdan geldikten sonra domates, biber ekip onlara bakıyorum. Bu kadar çalışmaya aylık en fazla elime geçen para bin ya da bin 500 TL. Bu yıl enginar da para etmedi, hepsi elimizde kaldı. Yapacak bir şey yok. Bu kadar çalışıp bir şey kazanamayınca insanın içi sıkılıyor. Ben karımla bahçede, kızım halasının yanında kalıyor, oğlan ise çalıştığı otelde. Allah’tan burası bizim de geçinip gidiyoruz. Kira olsa yaşayamazdık. Buna da şükür. Kimseye muhtaç olmadık” diyor. Davanın uzamasının bütün sülaleyi kötü etkilediğini sözlerine ekleyen Birol Güzeler, “Bu dava bu kadar uzumasaydı herkes kendine göre bir yol çizerdi. Ben bir iş kurar parayı değerlendirirdim. Kendime bir ev alırdım. Şimdi dava bitti. Bu sefer de araziyi satamıyoruz, çünkü çok büyük. Para yetiştiremiyorlar. Satılacak, herkes payını alacak. Biz de rahat edeceğiz” diye konuşuyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!