Güler BİLGEN
Oluşturulma Tarihi: Şubat 05, 2008 00:00
Ağlayıp, sızlamadan açık alınlarla Anavatan Türkiye’ye sığındılar. Türkçeden vazgeçmedikleri için sınır dışı edildiler. Ellerinde sazlarla Rumeli türkülerini yaşattılar.
SOYA dönüş yani onlarca yıl süren "Bulgarlaştırma süreci" nicelerin buraları terketmelerine neden oldu. Ağlayıp, sızlamadan açık alınlarla Anavatan Türkiye’ye sığındılar. Türkçe konuşmaktan vazgeçmedikleri için sınır dışı edildiler. İşte yaşanan bu göç, onlardan biri olan şair Avrasya Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mehmet Serbest’e "Rodoplar’dan Bülbül Dağı"na adında şiir kitabı yazdırdı.
Serbest, göç dramına hasrettiği şiirlerinden birinde,
"Yitirmedik umudumuzu hiç bir an
Baktık sadece dolu gözlerler
Güneşin doğmasını bekledik ufuktan.
Kim demiş ki yok edilir
Dilimiz, dinimiz örf ve adetlerimiz
Elsiz ayaksız bırakır bizi
Ninelerimiz ve dedelerimiz" diye haykırıyor.
TÜRKÇE YASAKLANDI
Türkçe konuşmanın yasak edildiği yıllarda sazını ve türküleri hiç boşlamadı. Ev kapılarında dahi dinleyen casuslar olmasına rağmen ne Türkçe’den ne sazından vazgeçti. Dış kapıya yakın radyoyu opera programı olan frekansa ayarlayıp yüksek sesle opera dinliyormuş gibi kapının arkasında bırakıyordu. Dışardaki kulakçılar opera dinliyor, oysa o içerde saz çalıyordu. Farkına varmadan kültürümüzün bir parçası olan Rumeli türkülerini yaşatıyordu.
Serbest, müzik, tiyatro ve folklörlerine ayrı bir önem verdiklerini belirtilyor ve "Bu üç önemli kültürü her topluluğun yaşatması gerekir. Müziğimizi ağırlıklı olarak yaşatmaya özen gösteriyoruz" diyor.
Balkan Türkleri’nin en önemli ortak sorunun ise Mustafa Kemal
Atatürk’ten sonra iyi bir siyasetçi yetiştirememeleri olduğunu dile getiren Serbest, siyasette çok başarılı olamadıklarını söylüyor. Serbest, bunun nedenini ise varlıklarını yabancı bayraklar altında sürdürmeleri ve hep baskı altında tutulmalarına bağlıyor.
ÜLKEMİZİ TANITIYORUZ
İzmir’de balkan dayanışmasının çok güçlü olduğunu belirten Serbest, "Örneğin geçen yıl Manisa’da Balkan Müslümanların tarihi buluşması adıyla düzenlediğimiz etkinlikte, Bulgaristan’dan gelen 400 misafirimizle akrabalarını biraraya getirdik. 4 bin kişilik bir katılım gerçekleşti. Yine geçen yıl Balkanlar’daki Türk bayrağının varlığı adı altında Bulgaristan’dan 27 kişilik grup getirerek üç gün ağırladık. Üç kez uluslararası şair yazarlar sempozyumuna katıldık. Bulgaristan’dan konuklar getirip ülkemizi tanıtıyor ve balkanlarda iş yapmak isteyen arkadaşlarımıza yardımcı oluyoruz" diyor.
KORU ORMANLARIBalkanlarda kültür, sanat yaşamına katkıda bulunan büyükleri adına koru ormanları kurarak, yeşile ve çevreye verdikleri önemi de vurgulayan Serbest, Embiya Çavuş (bin 230 fidan) ve Nuri Turgut Adalı Korusu (iki bin 380 fidan) oluşturduklarını, Seyit Onbaşı korusu projelerinin ise sırada bulunduğunu söylüyor.
Serbest, en çok doğdukları bölgenin doğasını ve komşularını özlediklerini belirtiyor ve "Türkiye bize çok kötü anlatılıyordu. Bunun doğru olmadığını gördük. Ancak, eğitim seviyesinin daha da yüksek olmasını beklerdik" diyerek, bunun da zamanla aşılacağına inandıklarını ifade ediyor.
KÖK SALDIK DÖNÜŞ YOK
Sekiz kardeşten bir tek kendisinin 1989 yılında eşi ve çocuğu ile birlikte Türkiye’ye 10 bin 200’üncü göçmen ailesi olarak geldiğini belirten Serbest, geriye dönüş var mı? şeklindeki soruya, "Çok memnunuz. Buraya 100 dolarla geldik. Bize fabrikalar kucak açtı, başardık. Bunun temelinde Türkiye’ye olan sevgimiz vardı. Dönüş ise mümkün değil, buraya artık kök saldık. Bu köklerimizle bu toprakları koruyacağız. Ağaç köklerinin toprağı erozyondan koruduğu gibi bu vatana sahip çıkacağız. Güçlü olmak zorundayız, bu gücümüzle de Balkanlar’da kalan kardeşlerimize, dostlarımıza yardımcı oluyoruz. Çünkü oralar Türkiye’nin arka bahçesi ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi oralar kaybedilmiş topraklarımızın aziz hatıralarıdır. Kardeşlerimizin orada huzurlu olmaları için bizler burada güçlü olmalıyız" diye yanıt veriyor.
BURAM BURAM TÜRK KOKUSU
Dernek Başkan Yardımcısı Ozan Yusuf Karabudak ise, 1974 yılında Avusturya’dan gelirken Kırcaali’de konakladığını belirtiyor, orada yaşayan soydaşların duygularını yansıtan ve kendisini etkileyen bir anısını gözleri dolarak şöyle anlatıyor. "Birçok Türk ailesi beni misafir etmek istedi. Yaşlı bir aile evinde çay içtim. Yaşlı kadın bana sarıldı ve (Buram buram Türk kokuyorsun, şu anda güllerin en güzelini kokluyorum) dedi, dakikalarca sıkı sıkı sarıldı, kucakladı ve gözyaşları önümüze aktı bir ırmak gibi."
GÜÇLÜ BAĞLAR
Avrasya Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Tay da, ailesinin 1940 yılında Tekirdağ’a, akrabalarının ise İzmir’e yerleştiğini belirterek, "Ancak, ailem Tekirdağ’da çok değerli toprakları bırakıp, İzmir’de hasret hissi ile akrabalarının yanına gelip Menemen’de derme çatma bir eve yerleşmişler. Bu güçlü bağlar sayesinde ayakta kalmayı başarabilmişler" diyor.
TÜRKÇE MÜFREDATEge Balkan Dernekleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Hüseyin Kocaman da, 1966 yılında Bulgaristan’da Alfabe Bayramı’nda geçen bir anısını anlatırken, "Koromuzun repertuarında bulunan Tuna Nehri türküsünü müdürümüz önce onayladı. Ancak daha sonra Türkçe öğretmeni tercüme yapınca repertuardan çıkarıldı" şeklinde o dönemde yapılan baskılardan örnek veriyor. Kocaman, azınlık haklarının olmasına rağmen asimilasyonun devam ettiğini, Türkçe dersinin müfredat programında yer almadığını belirtiyor ve bu uygulamaya son verilmesini istiyor.
Nuri Turgut anısına orman Türklük uğruna Belene’de 23 yıl ölüm cezasına çarptırılan Nuri Turgut’un anısına Gaziemir’de 2 bin 380 fidan dikimi yapıldığını belirten Dernek Başkanı Serbest, "Büyüklerimizin anısına koru ormanı projelerimizi sürdüreceğiz. atalarımıza değer vermeliyiz" diyor.
Güçlü olmak zorundayız
Avrasya Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Tay, Başkanı Mehmet Serbest ve Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Çarıklı, "Kardeşlerimizin orada huzurlu olmaları için bizler burada güçlü olmalıyız" diye konuştu.Serbest sandık sorumlusu
Avrasya Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mehmet Serbest, Bulgaristan’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Manisa’da sandık sorumlusu olarak görev yaparken, çok titiz bir çalışma yaptığını söylüyor.
YARIN: Teslİm olmadIlar