Oluşturulma Tarihi: Eylül 22, 2007 20:33
Gülgün Sharafat, bana göre bu dünyaya, insanlara pozitif enerji vermek ve içlerini ısıtmak için gelmiş. Kişiliği ve özelliklerine en uygun meslek olan psikolojiyi seçmesi de tesadüf olamaz. İşte, onunla yaptığımız tadına doyulmaz sohbetten köşeme sığdırabildiklerim.
Hangi eğitimleri aldınız? Æ Ege Üniversitesi Psikoloji’den sonra Hacettepe Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji masterına başladım fakat bitirmedim. İstanbul’da Erol Sabancı Spastik Çocuklar Okulu’nda çalıştım. Bu arada Suudi Arabistan Havayolları’nda çalışmaya başladım. Cidde’de 2, Bangkok’da 8 yıl yaşadım ve doğu felsefelerine merak sardım. Yoga felsefesi, Darma, NLP, Silva gibi öğretileri ve teknikleri o zamanlar yani 1983’de Bangkok’da öğrendim. Şimdi çok yaygın olan bu teknikleri o zamandan beri uyguluyor musunuz? Æ Hayır. Evlenip Türkiye’ye döndüğümde psikolog olarak çalışmak istedim. Ama klinik psikolojiden çok uzaklaşmıştım. Eğitimler alıyordum ama aile terapisti olan Amerikalı Dr.Sheldon Kramer hayatımı değiştirdi. Çünkü Sheldon, Doğu ve Batı felsefelerini birleştirmişti, Uzakdoğu’da öğrendiğim fakat psikolojinin bir parçası olduğunu henüz bilmediğim tüm teknikleri kullanıyordu. Önce Sheldon ile, sonra kendi başıma çalışmaya başladım.
ARTIK HİÇBİR ACI VEYA ÖFKE, BENİ ESİR ALAMAZÆ Bangkok’da kalmak size neler kattı? Æ İnanılmaz bir deneyimdi. Hepimizin kızdığı, affedemediği, unutamadığı şeyler var. Hayatta kendimizi nereye koyacağımızı bilemiyoruz. Ben Bangkok’da bir adamla tanışmıştım. Annem ben 14 yaşındayken ölmüştü. O adam bana, ’Anneni affet, bugüne kadar onu affetmediğin için kendini de affet’ dedi. O gece bunu düşünürken ağlamaya başladım. Ben küçükken öldüğü için anneme kızgın olduğumu farkettim ve kızgınlığımdan dolayı kendime de kızıyordum. Bunları anladıktan sonra artık kızmıyorum, sinirlenmiyorum. ’Her şeyi aştım’ diyemeyeceğim. Ama artık hiçbir acı, öfke ya da duygu beni esir alamaz. Æ Psikolog gözüyle baktığınızda hangi duyguların esaretinde yaşıyoruz sizce?Æ Ben birçok danışanıma ’sorun nedir’ dediğimde 30 yıl öncesinden başlıyorlar. Çözüm odaklı olmaktan çok acıları seven bir toplumuz. Ama acılar karşısında da inanılmaz güçlü ve birbirimize yakın oluyoruz. Belki acılarımıza tutunmadan yaşamayı, hayatta herkesin bir trajedisi olduğunu, herkesin her şeyi yaşayabileceğini öğrenebilsek böyle olmayacak. Belki bu teknikler insanlara bunlarla başetmeyi öğretiyor. Daha önce birileri bu sıkıntıları yaşamış ve yenmiş. Bu güç herkeste var, önemli olan ortaya çıkarmak. Herkes bu dünyaya "Çözmek, Değişmek, Anlamak" için geliyor.
SİZCE BİZ İZMİRLİLER TEMBEL MİYİZ?Æ İzmir’in belirgin psikolojisi var mı?Æ Her ülkenin bir kültürü, psikolojisi olduğu gibi her yöre ya da şehir insanının da bir psikolojisi var. İzmirliler Akdeniz insanının özelliklerini taşıyor. Daha canlı, neşeli yani en sıkıntılı anınızda Kordon’da gülümseyecek birini bulabilirsiniz. Diğer büyük şehirlerde bu her zaman mümkün değil. Benim de onca yerde yaşadıktan sonra İzmir’e yerleşmemin sebebi İzmirliler’in doğallığı ve sıcaklığıdır. Bu beni etkiledi. Æ Peki İzmir’in yeterli gelişememesini bazen İzmirliler’in rahatlığı ve hatta tembelliğine bağlıyorlar. Sizce biz tembel miyiz?Æ Benim eşim Bedevidir. O yüzden Doğu kültürüne de hakimim. Bazılarının tembellik diye nitelediği şey hayatın akışının doğallığında hareket etmektir. Ben ilk doğuya gittiğimde herkes bana bekle, yavaş diyordu. Doğuda insanlar acele etmiyor. Bizse hep acele içindeyiz, hep bir yerlere yetişiyoruz, koşturuyoruz.
ÇOCUKLARINIZI ULU ÇINARLAR GİBİ DEVAMLI KOLLARSANIZ, BİR FİDAN OLARAK KALIRLARÆ Doğu felsefesi ’Hayatın Akışına Uy’ derken Batı toplumlarının bazı açılardan daha ilerde olmasına ne diyorsunuz peki?Æ Toplumsal açıdan baktığınızda öyle. Batı toplumları hızlı ve hareketli oldukları için mi daha ilerde, hiç sanmıyorum. Geçmişte de Doğu toplumları daha yavaştı ama herşeyin ilki Doğu toplumlarında başarılmıştı. Bu kültürel gelişim ve hedefe odaklı olmakla, özündeki değerleri kaybetmemekle ilgili. Ama şunu söylemeliyim ki doğu toplumları olarak bizler artık daha bireysel amaçların peşinde koşuyoruz, toplumsal amaçların değil. Bir kimlik bunalımı içindeyiz. Bizim yıllar içinde bazı değerlerimiz sarsıldığı için, Batılıların ’Ben Buyum’ diyen güçlü tavırlarına cevap veremiyor ve afallıyoruz. Æ Peki bunu nasıl yenebiliriz?Æ Değerlerimizi kendimiz anlayıp çocuklarımıza çok iyi anlatmalıyız. ’Ben neyim’in yanıtını verebilmek için önce kendimizi tanımalıyız. Herkes sadece şikayet ediyor. ’Bu
trafik, karmaşa, açlık, işsizlik varken burada yaşanmaz’ diyor herkes. Ben yıllarca Bangkok’da yaşadım. Bu trafiğin, ekonomik krizlerin, açlığın kat kat fazlası var. Ama insanlar sakin, saygılı, kimsenin trafikte bağırdığını görmedim. İşte kültür bu.Æ Bizim kültür yok oldu o zaman... Æ Kaybettik. Biz bağırmanın, diğer insanları aşağılamanın güçlülük, üstünlük ya da kendini savunmak olduğunu sanıyoruz. Avrupalı, Amerikalı kendi hakkını savunurken, başkasınınkine de saygı gösteriyor. Bir çocuğa şeker verecekse önce annesinden izin alıyor, bizdeki gibi sevgi gösterisi diye şapır şupur öpmüyor. Bu arada yeni nesil anne-babaların kafalarının çok karışık olduğunu gözlüyorum. Sorun yaşamadan çocuk büyüsün istiyorlar. Böyle bir şey imkansız. Çocuk bunalıma da girecek, ağlayacak, yalnızlık çekecek; işte bunlar hayatın normal güçlükleri.. Bir ulu çınarın gölgesinde ikinci bir ulu çınar yetişmez, olsa olsa fidan yetişir. Siz çocuklarınızı koruyan ulu çınarlar gibi korumaya devam ederseniz onlar hayatları boyunca fidan olarak kalırlar.PSİKOLOJİK TEKNİKLER DEĞİL; SİZSİNİZÆ Eskiden insanlar psikolog ve psikiyatriste gittiklerini söylemekten çekinirdi. Şimdi psikolog yardımıyla kişisel gelişim yöntemleri almak yaygın. Æ Artık bana hiçbir danışanım ’benim sorunum ne, ben depresyonda mıyım’ gibi sorularla gelmiyor. Psikolog ve psikiyatristler özel hayatlarından bahsetmez, zaman sınırlıdır, hastalarına ayna görevi görür. Pozitif psikolojinin bakış açısında, siz, kaynaklarınız, iyi özellikleriniz var. Biz bu özelliklerin belirlenip ortaya çıkarılması için çalışan uzmanlarız. Tabii bir bölüm uzmanlar ise yine sorunların belirlenmesi ve tedavi edilmesi için uğraşacak. Æ Bu kadar çok teknik ve eğitim veren merkezler arasından kendimize en uygunu nasıl seçeceğiz?Æ Mucize bu teknikler değil, insanın kendisidir. Önemli olan kendiniz için doğru aracı bulabilmeniz. Sorunlarınız herhangi bir teknikle değil ’Ben bu sorunu çözeceğim’ diyebiliyorsanız çözülecektir. Teknikler sağlıklı ve normal bir insanı daha da geliştirir fakat geçmişinizde çözemediğiniz, affedemediğiniz, unutamadığınız bir şeyler varsa bunun için mutlaka bir psikolog ya da psikiyatrist gerekir. Ama kişisel gelişim alanında herkes eğitim alabilir. Kişiler kendi kendinin koçu olur, sorunlarını kendi başına çözer. Size bu teknik öğretilecekse herhangi bir yerden eğitim alabilirsiniz ama eğer bu teknikleri kendinize uygulatacaksanız bunu muhakkak psikoloji ya da psikiyatri eğitimi almış birinden almalısınız.