Tiyatro bizim aşkımız

Güncelleme Tarihi:

Tiyatro bizim aşkımız
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2006 20:18

İzmir Devlet Tiyatrosu eski müdürü, tanınmış tiyatro sanatçısı Fikret Tartan, yaşamı boyunca tiyatro tarihi ile ilgili tüm ayrıntıları kaleme aldı ve tarihe emanet ettiği değerli kitaplar yazdı. Yapıtlarının tatlı huzurunu yaşamakta olan sanatçı ve eşiyle İzmir Devlet Tiyatrosu’nun 50.yılında söyleştik.

Tiyatro bizim aşkımız
FİKRET Tartan ile İzmir Devlet Tiyatrosu’nun 50.yılı ve büyük emekle hazırladığı tiyatro tarihi kitapları üzerine konuşmaya gitmiştim. İnce bir misafirperverlikle beni karşılayıp salonda baş köşeye oturtmasından sonra, tam söyleşiye başlamıştık ki, bizi dinleyen değerli tiyatro sanatçısı eşi "Melek Tartan"a çok merak ettiğim bir konuyu sormadan edemedim:"- Nasıl tanıştınız?"Melek Tartan, büyük bir keyifle başladı anlatmaya: - Ankara Devlet Tiyatrosu olarak, 1959 yılında İzmir’e turneye geldik. "Genç Osman" piyesini sahneye koyacağız. Süleyman Ağa rolündeki bir arkadaşımız rahatsızlandı, oyunumuzda rolü olmayan Fikret Ankara’daydı. Hemen piyesin metni gönderilerek, rol için hazırlanması bildirildi. Fikret uçakla İzmir’e yetişti ve acele olarak rolü ezberlemeye başladı. Ankara’da iken Fikret’e pek dikkat etmemiştim, kendisi ünlü "Tiyatronun Üç Yakışıklısı", yani Kartal Tibet, Üner İlsever ve Fikret Tartan üçlüsünden biriydi, ama o zamana kadar aramızda doğru dürüst bir selamlaşma bile olmamıştı. Basmane’de bir yurtta kalıyoruz.
/images/100/0x0/56793835f018fb32748b26dc
Sabah, Fuar Açıkhava’da prova yaptık. Akşam oyuna çıktık. Az ötede "Mogambo" gece külübünden "Los Machucambos"ların efsanevi müziği geliyor, bizim içimiz eriyor, bir an önce oyun bitse de, kendimizi gece kulübüne atsak diye kıvranıyoruz. Oyun bitince tüm ekip Mogambo’ya damladık. Fikret o gece yanıma oturdu, beni dansa kaldırdı, hep benimle ilgilendi. Dikkatlice kendisini izleyince, inanılmaz yakışıklı ve çok insancıl olduğunu fark ettim. O akşam birbirimize aşık olduk." İZMİR’DE EVLENDİK"Aşkımız İzmir’de kıvılcımlandı. Bu kent, bizim kanımıza girdi yani. Nişanlandık, 1960’da evlendik. O yıllar tiyatroda nişanlanma ve evlenmeler modaydı. Ancak tam 46 yıl boyunca sevgi ve saygıya dayalı bir yaşam kurarak, ayrılmadan bu günlere gelebilen biricik tiyatro sanatçısı çift olduk. Tek evladımız Hakan Tartan, gelinimiz Aynur ve torunlarımız Fırat ve Berfin ile mutlu bir şekilde yaşıyoruz. Hayatımızın neticesi şudur; Tiyatro da aşık olduk ve tiyatro bizim aşkımız!.."TiYATRO TARiHiÇelebi mizaçlı güzel insan "Fikret Tartan"a, artık sorularımı sormalıydım: "- Sanat yaşamınızda kaç kitap yazdınız?"- Türkiye’de bu konuda tek kişiyim. Belki de Stanislavski hariç, dünyada tekim. Yani, tüm tiyatro yaşamım boyunca her rolümü, sahneye koyduğum her oyunu, tüm konservatuvar ve devlet tiyatrosu ayrıntılarını, tek tek, günü gününe kaleme alıp, yıllarca araştırıp yazdım, yayına hazırladım. 1974’te yayınlanan "Anadolu Destanları", daha sonra basılan beş ciltlik devlet tiyatrosu tarihi olan "Altmışında Bir Taze", "Devlet Tiyatrosu 50 Yaşında", "Şehre Tiyatro Geldi", "İzmir Devlet Tiyatrosu (1944-2003)" gibi 9 kitap yazdım.ANKARA’DA SANATA ADIM ATIŞ"- Tiyatro nasıl başladı?"- İlk şiirim, 10 yaşında iken Çocuk Dünyası’nda "Ekmek" ismiyle yayınlandı. 1959’da Ankara Radyosu’ndaki Devamı Yarın programında mikrofona çıktım. Daha konservatuvar sıralarındayım. 1951-56 arası, arkadaşım Attila Açıkalın ile Ankara Devlet Tiyatrosu’nun her piyesini sektirmeden izledik. 1953 yılında zamanın görkemli aktörü Cüneyt Gökçer’in yolunu Kızılay’da çevirdim. İstanbul’un fethinin 500. yılı dolayısı ile sahnelenecek "Fatih" piyesine figüran olmak istediğimi söyledim. Gökçer, bizi hemen çağırdı. Başladık çalışmaya, ben mızrak tutuyorum. İlk provada ayaklarım titremeye başladı, yönetmen Mahir Canova, burada çoluk çocuğa yer yok, diye bizi kovaladı. Bu tiyatro aşkımı kamçıladı.EŞSiZ ANILAR"- Unutamağınız anılar?"- Hangisini anlatsam.. 1961’de Ankara’da Rehin Sandığı’nı oynuyoruz. Haldun Marlalı, Muammer Esi ile boğuşurken, rol icabı onu altına aldı ve ağzından metin dışı sulu bir laf kaçıverdi. Herkes gülmeye başladı. Oyunun akışı elden kaçmıştı, gülmemiz durmuyordu. İşaret ettik. Perde kapandı,ara oldu. İzmir Fuarı’nda tarihi piyes oynuyoruz. Rahmetli Aktan Günalp rolü icabı kale mazgallarına çıktı, komutana doğru laf yetiştirirken, pat diye aşağı düşüverdi. Gerçek hayatta yüksek mazgaldan düşen adam mutlaka ölür. Bizimki, yerden kalkıp yine mazgallara tırmandı, hiç bir şey olmamış gibi, lafının gerisini getirmeye başladı. Tüm izleyiciler gülmeye başladı. Oyuncular, arkalarını izleyicilere dönüp, kıkırdadılar. Dakikalarca sürdü bu olay!İzmir için önerilerFikret Tartan, önerilerini şöyle sıraladı:"-Mithatpaşa Caddesi 110 numarada yerleşik olan "İzmir Devlet Tiyatrosu", mimar Necmettin Emre’nin eseri "Türkocağı" binası olarak, 1926-27 yılında inşa edildi. Bu bina kentin sanat tapınağıdır. Daha sonra Halkevi olarak hizmet verdi. Muhsin Ertuğrul’un denetiminde, 14 Nisan 1957 akşamı, Richard Nash’ın "Yağmurcu" piyesi ile İzmir Devlet Tiyatrosu olarak perdelerini açtı. İlk piyeslerden Haftabaşı’nda eşim, Melek Koçer ismiyle, ben de Dışardakiler’de oynadım. Yıllarca bu çatı altında oyunculuk ve 30’u aşkın oyunda rejisörlük yaptım, 1983-88 arasında müdürlüğü üstlendim ve Karşıyaka Sahnesi’ni kazandırdım. İzmir’e Eşrefpaşa-Hatay taraflarında üçüncü sahne şarttır, müdür tam yetkili olarak yöreye ve insanına uygun temsilleri seçmekte bağımsız olmalıdır ve gençlere imkan tanınıp, eski sanatçıların emekleri unutulmamalıdır."- Son olarak?.."- Devlet Tiyatrosu, Musiki Muallim Mektebi’nin bir köşesinde Temsil Sınıfı olarak yola çıktığından, yani bebeklikten 2006’ya değin, tam 70 yıl geçti. Devlet Tiyatrosu Yasası’nın çıkışından bu yana ise, 60 yıl.. İzmir Devlet Tiyatrosu’nun yerleşik olarak yaşama geçmesi üzerinden de, tam 50 yıl geçmiş bulunuyor. Biz oynayarak tarih yazdık, ama en önemli eksiğimiz kurum mensuplarının kaleme sarılmayışıdır. Pek çok yönümüz tarihe karışıp kayboldu. Benim eserlerim, bu yolda küçük katkıyı içeriyor. Tiyatro sanatına aşık olmuş tüm sanatçılara sonsuz başarılar diler, bu büyük sanatın ışığında şiir gibi yaşamalarını arzularım.
Haberin Devamı

<ımg>

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!