Güncelleme Tarihi:
Köpeklerin katledilmesi tüm Ege'de büyük tepki uyandırırken, İzmir Vali Yardımcısı İhsan Uğurcan, belediyelerin hayvanlara bakma görevini yerine getirmediğini söyledi.
İzmir'in Foça İlçesi'nde, Yıldız Dinç'in barınağındaki 50 köpeğin, Türkiye'nin dünyaya açılan pencereleri Marmaris ve Bodrum'da da onlarca hayvanın zehirlenerek öldürülmesi, öfke fırtınası estirdi. Katliama ilişkin haberleri gazete ve televizyonlarda görenler gözyaşlarına boğuldu.
Çocuklar çok etkilendi
CAN çekişen ya da ölmüş köpekleri görünce dayanamayan çocuklar gözlerini, kulaklarını, hatta televizyonları kapattı. Kimileri sabaha dek uyuyamadı. Anneler, çocuklarını teskin etmekte güçlük çekti. Halk, ‘‘Hayvan katlederek mi Avrupa Birliği'ne gireceğiz'' diyerek tepki gösterdi.
Destek vermiyorlar
İZMİR Vali Yardımcısı İhsan Uğurcan, belediyelerin sokak köpeklerine bakma görevini yerine getirmediği gibi, bu işi kendisine görev edinen gönüllülere de destek vermediğini söyledi. Uğurcan, katliamın faillerinin bir an önce bulunup gereken cezaya çarptırılması gerektiğini belirtti.
ESKİ PARLAMENTER DELİVELİ:
Beni de ağlattılar
Hayvanlara düşkünlüğüyle tanınan eski parlamenter Mustafa Deliveli, kedi ve köpeklerin zehirlenerek öldürülmesini kınadı. ‘‘Ha insan öldürmüşsün, ha hayvan, ne farkı var'' diyen Deliveli, ‘‘Hürriyet EGE'deki haberi okuyunca gözlerimden yaş geldi. Kızım ağladı. Ne istiyorlar ağzı, dili olmayan hayvanlardan. Yazıklar olsun. Bazı insanlar var. Onlara insan demek de doğru değil. Yazlıklarına gelirken, süs olsun diye kedi veya köpek getiriyorlar. Giderken de ortada bırakıyorlar. Şu anda 200'den fazla kediye bakıyoruz. Ne yapacağımızı şaşırdık. Her sene yurtdışından veterinerler geliyor. Buradaki gerçek hayvan dostları da yardımcı oluyor'' dedi.
Nehrozoğlu: Affedilemez
VALİ Kemal Nehrozoğlu, ‘‘Çok üzüldüm. İzmir bu konuda öncü ve örnek olmalıydı, olabilirdi. Foça, maalesef ki, olumsuz yönde Türkiye'nin gündemine oturdu. Oysa ki, ilçe ülkeye örnek bir uygulamanın yeridir. Özverili insanların çabasıyla Foça'da iki hayvan barınağı yaşatılmaya çalışılıyor. Biz de Valilik olarak hazırlık içindeydik. İki hayvan barınağının bünyesinde olması nedeniyle ilk adımı Foça'da atmayı düşünüyorduk. Burada daha donanımlı bir hayvan barınağı oluşturmak düşüncesindeydik. Ancak düşüncemizden vazgeçmiş değiliz. Proje devam ediyor. Büyükşehir Belediyesi ve tüm metropol ilçe belediyelerine benzer hayvan barınakları oluşturmaları konusunda talimat verildi. Yakın zamanda İzmir'in birçok yerinde hayvan haklarının savunuculuğunu biz üstleneceğiz. Ayrıca Özel İdare'nin 2000 yıl gündeminde kısırlaştırma projesi yer alıyor. Bir mobil kısırlaştırma ekibi kurularak, hayvanların hem haklarını koruyarak yok edilmesini, hem de çoğalarak çevreye rahatsızlık vermelerini önlemek amacıyla 2000 yılı başında uygulamayı başlatacağız. Bu çalışmalar yapılırken, gerçekleşen olay hepimizi üzdü. Faillerin affedilmesine imkan yoktur. Amacımız hayvan haklarını savunurken insan haklarını ihlal etmemek. Bu çerçevede, soruşturma sonucunda belirlenecek kişilerin gereken cezayı alması gerekiyor'' dedi.
Uğurcan: Kınıyorum
İZMİR Vali Yardımcısı İhsan Uğurcan, bütün meselenin yasalardaki boşluklardan kaynaklandığını belirterek, ‘‘Hayvanların korunmasına ilişkin yasa da tam benimsenmiş değil. Ama bu tür olayların önüne geçilmesi için mahalli idarelerin verilen yetkileri, hakkını vererek kullanması gerekli. Belediyelerin barınaklar kurarak, sokakta yaşayan hayvanların bakımını üstlenmek görevi. Ancak bunu yapmadıkları gibi, kendi imkanlarıyla böyle bir barınak oluşturan vatandaşa da destek vermiyorlar. Yaşanan olayı kınıyorum. Failleri bir an önce bulunup, yasal boşluklardan yararlanmalarına fırsat verilmeden cezalandırılmalı'' dedi.
DİĞER Vali Yardımcısı Bekir Kaya da yaşananın tam bir insanlık ayıbı olduğunu belirtti. Kaya, ‘‘Böyle bir katliamı bir insanın yapabileceğine inanamıyorum. Ancak bir canavar böyle bir eylemi gerçekleştirebilir. Bir insan çıkıyor, merhamet duygularıyla korumasız hayvanlara bakıyor. Bunu da çevreye zarar vermeyerek, sağlıklı koşullarda yapıyor. Sonra birkaç kendini bilmez, tüm bu güzelliği ortadan kaldırmak için insanlık dışı bir yönteme başvuruyor. Kabullenilebilecek bir şey değil'' dedi.
Bürokrat kıyımdan kaçtı
MHP'li Ulaştırma Bakanlığı, İzmir'de görevden aldığı 5 yıllık Posta İşleri Müdürü Lütfi Karayazı'nın peşine düştü. Sağlık alanında yaşanan kıyımların bin berzerine imza atan bakanlık, 18 Kasım'da görevden aldığı Karayazı'ya tebligat yapamayınca, dedektif gibi müfettişlerini harekete geçirdi.
GÖREVDEN alınması gündeme gelince 20 günlük doktor raporu alan Pİ Müdürü Lütfi Karayazı, işine dönmedi. Raporu bitince Karşıyaka Devlet Hastanesi'ne başvuran Karayazı, ‘‘İltihaplı safra kesesi ve taşı'' tanısıyla yatırıldı. Hemoroid kanaması da olan Karayazı'nın tedavisine başlandı.
6 Aralık'ta yatan Karayazı, ilaç tedavisiyle şikayetlerinden kurtuldu. Ancak doktorlar, Karayazı'nın ‘‘ameliyat'' olması gerektiğini söyledi. ‘‘Ameliyattan korktuğunu'' belirten Müdür, karar vermek için süre istedi ve hastaneden ‘‘izinli'' ayrıldı.
MHP'li bakanlık bu süreçte aynı zamanda İzmir eski Valisi Kutlu Aktaş'ın da eniştesi olan Karayazı'ya müfettiş gönderip, hastanede yatıp yatmadığını kontrol ettirdi. Karayazı izinde olduğu sıradaki bu kontrolün ardından basın kuruşlarına, telefonla ihbarda bulunan bakanlık bürokratları, ‘‘Tebligat yapamadığımız için yeni müdür atayamıyoruz'' dedi.
DERNEKLER HAREKETE GEÇİYOR
Yasa çıksın
İZMİR Çağdaş Hayvan Dostları Derneği Başkanı Dr. Ferhat Soykan, Foça'da Yıldız Dinç'in çiftliğindeki katliamla ilgili çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi. Soykan, Dinç'in, pekçok kurumun yapması gerekeni, tek başına yaparak, arazisine barınak kurduğunu, hayvanlara baktığını belirterek, ‘‘Bir gece gelip hayvanları zehirliyorlar. İki köpeğin ölüsünü Tarım Müdürlüğü Kontrol Araştırma Enstitü Merkezi'ne götürdük. Otopsiye aldılar. Ne tür zehir kullanıldığı araştırılacak. Çıkacak sonuca göre savcılığa suçduyurusunda bulunacağız. Suçlular belirlendiğinde, ayrıca hayvan başına 1 milyar liralık tazminat davası açacağız'' dedi. Belediyelerin de görevini yapmadığını kaydeden Soykan, ‘‘Avrupa Birliği'ne girmek, sokak köpeklerine bakmakla yükümlü belediyelere büyük külfet getirecek. Hayvan düşmanı yerel yöneticiler, bu külfetin altına girmemek için (Yasa çıkmadan ne kadar çok hayvanı öldürürsek kar) zihniyetiyle katliama girişiyor. İzmir'deki üç dernek, bir vakıfla birlikte önümüzdeki günlerde biraraya gelip toplantı yapacağız, tüm dernekleri harekete geçireceğiz. Hayvan hakları yasasının bir an önce çıkması için çaba harcayacağız'' diye konuştu.
BİR DE İYİ ÖRNEK:
Vahşete geçit yok
BODRUM Belediye Başkanı Emin Anter, mezbaha yanında 60 dönümlük alanda barınak kurdurdu. Anter, açık ve kapalı köpek evlerinin bulunduğu barınakta 600'e yakın sokak köpeğinin kısırlaştırılıp, aşılarının yapıldığını, gıda ihtiyaçlarının da mezbahadan, belediye fırınından, ayrıca, otel ve hastanelerin artık yemekleriyle karşılandığını belirtti. Anter, ‘‘Bugüne kadar 2 bine yakın hayvanı kısırlaştırdık. Hayvan sevgisiyle büyüdüm. Evimde iki köpeğim var. Gazetede vahşet tablolarını gördüğüm zaman çocuklarıma yapılmış gibi üzüntü duydum. Bodrum'da hiçbir hayvan böyle bir muameleye tabi tutulmayacak'' dedi.
UZMAN YORUMU:
Öldürenler hasta
FOÇA Kozbeyli'deki hayvan katliamını değerlendiren Psikiyatrist Dr. Nuray Yıldırım, hayvanları öldürenlerin psikolojik sorunları olduğunu söyledi. Dr. Yıldırım, ‘‘Bunlar çözümleyemedikleri sorunların öfkesini savunmasız hayvanlardan çıkarıyor'' dedi. ‘‘Agresyon'' olarak nitelenebilecek bu davranışın tedavi gerektirdiğine işaret eden Dr. Yıldırım, şunları söyledi:
‘‘ÇOCUKLARIN okul ve aile içi ilişkilerinde çözemediği sorunlarda kardeşine veya kedi, kuş gibi evcil hayvanlara yönelik saldırılara sık rastlanır. Ailesine, okulundaki öğretmenine kızgınlığını ifade edemeyen çocuklardaki bu davranış, büyüklerde iş, ekonomik sorunlar, aile içi sorunlarla patlak verir. Bu sorunlarını aşamayan insanlar öfkelerini hayvanlara saldırı olarak dışa vurabilir. Hayvanlara yönelik saldırıları gerçekleştirenlerin ruhsal açıdan sorunlu olduğunu düşünürüz. Savunması olmayan hayvanlara saldırıda bulunan ve katliamından sorumlu tutulmayacağını düşünen bu tip kişilerin eylemleri bir hastalık olarak değerlendirilir. Tedavisi önerilir.''