Veli ŞAKIR
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2007 02:13
İZMİR'deki su kaynakları yeterli mi? Jeotermal enerji etkin kullanılıyor mu? Ve zemin etüdlerinde denetim ne kadar sağlanabiliyor? Bütün bunları, Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Dr. Hasan Baykal ile konuştuk.
Küresel ısınma en önemli gündem maddesi. İzmir’in içme suyu sorunu var mı? Barajların kapasitesi yeterli mi? Yeni baraj yapımına ihtiyaç var mı?- Küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklık yaşıyoruz. Bu ileriki küresel felaketlerin belirtisidir. Doğal yaşam alanı olan sulak alanların geçmişte çok yanlış bilimsel anlayışla kurutulması, kuraklığı doğal yaşam açısından çok kritik aşamaya getirmiştir. Şu an İzmir’e verilen yaklaşık 9200 Lt/sn suyun yüzde 62'lik bölümü yeraltısuyu kaynaklarından (Sarıkız, Göksu, Menemen, Halkapınar) yüzde 38'i Tahtalı ve Balçova barajlarından sağlanmaktadır. İzmir’in içme suyunun çok önemli bir bölümü yeraltısularından karşılanmaktadır. Bugünlerde halen faal yeraltısuyu kuyularının yanında Tahtalı'da İzmir'e bir yıl yetecek su hacmi mevcuttur. Diğer yandan yapımı hızla devam eden ve önemli fiziki gerçekleşmeye sahip Gördes Barajı’ndan en geç 5-6 yıl sonra İzmir'e yılda yaklaşık 60 milyon metreküp su verilecektir. Bu yeni projenin tamamlanması ile büyük bir olasılıkla yeraltısuları kuyuları yedeğe alınarak, iki büyük barajdan İzmir’e yeterince su pompalanacaktır. Yakın ve orta vadede başka bir baraja içme suyu amaçlı olarak ihtiyaç olacağını düşünmüyorum. Çamlı Barajı da bu kapsamda irdelenmelidir.İzmir jeotermal kaynaklardan yeterince faydalanabiliyor mu? Yakın tarihe kadar, İzmir'in jeotermal kaynaklardan yeterince faydalandığını söylemek olanaklı değildi. Ancak, İzmir Jeotermal A.Ş.'nin yeniden yapılandırılması ve yönetimdeki teknik ekibin bilimsel, ön yargısız ve yapıcı programları, çalışmaları sayesinde en azından ciddi bir yararlanma sürecine girildiğini söyleyebiliriz. İzmir Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi'nin olayın ciddiyetini çok iyi algılayarak, Seferihisar’daki jeotermal sahanın kullanımını da 49 yıllığına devir almaları çok olumlu gelişmedir. İzmir il sınırlarındaki jeotermal alanlar çok yönlü kullanıma açıktır. Bütün bunların önünde İzmir kent merkezinde var olan tüm jeotermal potansiyel niteliğine uygun bir biçimde sonuna kadar kullanılmalıdır. İzmir’de jeotermal ve doğalgaz birbirinin alternatifi değil tamamlayıcısıdır. İzmir’in belirlenebilmiş jeotermal potansiyeli İzmir’in tümünde konut ısıtmacılığı için yeterli değildir. Biz yerbilimcileri olarak var olan doğal, ulusal kaynakların öncelikle bu ulusun hizmetine sunulmasını amaçlıyoruz. Bu amaçla 15-16 Mayıs'ta İzmir’de bir sempozyum düzenleyerek bu konuyu tartışamaya açıyoruz.
ODA’NIN YEDİ YILLIK BAŞKANI1955 Kınık doğumlu Hasan Baykal, lisans eğitimini Ege Üniversitesi’nde, lisansüstü eğitimini ise G. Renoble Üniversitesi’nde (Fransa) tamamlamıştır. Doktora çalışmasını, DEÜ Mühendislik Fakültesi ile İTÜ Maden Fakültesi'nde yürütmüştür. Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin 2000 yılından bu yana yönetim kurulu başkanlığını yürütmektedir. DSİ 2. Bölge Müdürlüğü’nde görev yapan Baykal, meslektaşı Yrd. Doç. Dr. Alev Baykal ile evlidir.DEPREM İÇİN FAY YASASI OLMALIHer depremden sonra gündeme gelen konulardan birisi de zemin etüdü denetimlerinin yetersizliği. Bu konudaki çalışmalardan bahseder misiniz?Zemin ve jeoteknik etüdlerin çok özel bir çalışma alanı olması dolayısı ile Oda olarak, 2000 yılından bu yana meslektaşlarımıza bu konularda mesleki eğitim seminerleri düzenlemekteyiz. Şubemiz, Türkiye’de ilk defa Bayındırlık Bakanlığı, TSE ve uluslararası standartlara uygun olarak "jeoteknik etüd şartnamesi" hazırlamış ve 2004 yılından bu yana da uygulamaya başlamıştır. Yerel yönetimlerle geniş bir işbirliği ve uyum içinde çalışıyoruz. Adeta onlar adına da denetim yapıyoruz. İzmirliler olarak unutmamamız gereken konu, İzmir’in 1.derece deprem bölgesi olmasıdır. Bu durumdan ürkmek yerine bu doğal koşullarına uygun bir yaşam şekli oluşturmak, bütün dünyada uygulanan en akılcı yöntemdir. Bu koşullara uygun yapı yerleri seçmek ve yapı üretmek asıl hedefimiz olmalıdır. Bilindiği gibi, deprem büyüklüğünü yapı açısından kontrol eden en önemli unsur zemin özellikleridir. İzmir’in aktif kırık hatları (faylar) boyunca imara yasak alanların oluşturulması gerekmektedir. ABD’de uygulanan fay yasası benzerinin İzmir’de uygulanması çok isabetli bir yaklaşım olacaktır. Zaman zaman dile getirdiğim gibi "depremler yer kürenin dinamikleridir".