Güncelleme Tarihi:
Sökümün yapılmaması için çevrecilerin açtığı yürütmeyi durdurma talepli davada, gemi parçalandıktan sonra karar verilmesine İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan ile Baro Kent ve Çevre Komisyonu üyeleri tepki gösterdi. Yapılan açıklamada, "Sayın mahkeme, yürütmenin durdurulması kararı verilir iken dikkat etmesi gereken iki konuyu açıkça göz ardı etmiştir. Aciliyet ve hukuka aykırılık" denildi.
Angola açıklarında 2000 yılından bu yana ham petrol işlemek üzere kullanılan 7391185 IMO numaralı ’Kuito FPSO’ adlı geminin sökümü için ihaleyi kazanan firma, gemiyi İzmir’in Aliağa İlçesi’ndeki Gemi Geri Dönüşüm Merkezi’ne getirdi. Ancak bu sırada, gemide yüksek miktarda radyasyon bulunduğunu öne süren çevreciler, Türkiye’ye kabul edilmeden geri gönderilmesini istedi. Sökümün durması için de mahkemeye başvuruldu. Bu iddialar üzerine, Basel sözleşmesine uygun olarak raporlarının alındığı söylenen gemiye, Türkiye’ye girişine izin verecek olan akredite kurumlar olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Gümrük Muhafaza ve Çevre İl Müdürlüğü’nden ekipler çıktı. Uzmanlar kendi yönlerinden gemide inceleme yaptı. Çeşitli ölçümlerde bulundu. Elde ettikleri bu verileri değerlendiren kurumlar, ’Zararlı bir bulguya rastlanmadığı’ raporu verdi. Bu rapor üzerine gemi karaya oturtuldu ve parçalanıp hurda haline getirildi.
KARAR 8 AY SONRA ÇIKTI
Geminin sökümünün tamamen bitmesinden sonra çevrecilerin açtığı dava için mahkemeden karar çıktı. Gemide söküm işlemi yapılmaması için yürütmeyi durdurma kararı verildi. 8 ay sonra mahkemeden çıkan bu karar, tepkilere neden oldu. İzmir 3’üncü İdare Mahkemesi’nin verdiği kararla ilgili İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, İzmir Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Gülay Serin ve Komisyon Başkanı Avukat Enis Dinçeroğlu, yazılı açıklama yaptı. Söküm bittiği için kararın uygulanmasına imkan kalmadığının ifade edildiği açıklamada, "Sayın mahkeme, yürütmenin durdurulması kararı verilir iken dikkat etmesi gereken iki konuyu açıkça göz ardı etmiştir. Aciliyet ve hukuka aykırılık. Görünen odur ki mahkemenin, aciliyet anlayışı sekiz aydır. Mahkemenin sekiz ayda verdiği yürütmenin durdurulması kararına karşın ’Kuito’ iki ayda sökülmüştür. Mahkemeler geri dönüşü olmayan bu kararı ’usul böyle’ diyerek geçiştiremezler. Yürütmenin durdurulmasının ikinci şartı, açıkça hukuka aykırılıktır. İzmir Barosu bu hakka dayanarak hukuka aykırılık iddiasında bulunarak bir dava ikame etmiştir. Mahkeme ise ’baronun dava açmakta menfaatinin olmadığına’ karar vermiştir. Açıkça hukuka aykırı olan bu görüş demokratik bir ülkenin yargısı tarafından asla benimsenmemelidir. Alınan bu kararla, özellikle barolar bu tür davalardan uzak tutulmak istenmekte ve hak arama özgürlüğü kısıtlanmaktadır. Bir yandan yürütmenin durdurulması kararı, söküm tamamlanmış zehir yüklü gemi için verilir iken, diğer yandan baroya dönülüp, senin bu davayı takip etmekte menfaatin yok demek, abesle iştigaldir. Her ne kadar bu geminin sökümüyle çevreye verilen zararın geri dönüşü olmasa da, İzmir Barosu olarak bu ayıplı davanın, hukuksuzlukların ve çevrenin katledilmesinin sonuna kadar takipçisi olacağız. ’Türkiye’de iyi ki avukatlar var’ diyen çevre dostlarının daima yanında olacağız ve görevimizi sonuna kadar yerine getireceğiz" denildi.