Güncelleme Tarihi:
26 yıldır Marmaris’te yaşayan Jeannie Thirkill’in hayatı, sokakta bulduğu yavru bir kediyle değişti.
Kısa sürede sokaktan topladığı kedilerin sayısı 40’ı bulunca Thirkill, evsahibi tarafından evden çıkartıldı. Kediler nedeniyle başka kiralık ev de bulamayan Thirkill, 1997 yılında, Lidya Otel’in sahibi eski sahibi, merhum parlamenter Mustafa Deliveli’nin Armutalan Mezarlığı’nda yaptırdığı barınağa yerleşti. Kedi sayısı artınca Deliveli,Taşhan mevkiinde kedilerin bakımıyla uğraştı. Ancak, iki yılda kedi sayısı 200’e ulaştı. Bu defa da barınağın arazisinin 2 metre komşu arazinin içinde olduğu gerekçesiyle mahkeme kararıyla buradan da çıkartılan Thirkill, Orhaniye Mahallesi, Yukarı Keçi Bükü Mevkisi’nde 6 dönümlük bir arazi kiraladı. Almanya, Hollanda, İsveç ve İngiltere’de dernek ve hayırseverlerden toplanan paralarla 2004 yılında şu an kullanılan mevcut barınağı hayata geçirdi.
ULUSLARARASI ÖDÜLLER ALDI
Şu an 250 kedi, 30 köpek, 2 at, 2 eşek, 15 kaplumbağa, 8 tavuk, 5 tavşan ve 1 horoz ve ve 1 baykuşun barınakta bakımını yapan Thirkill, belediyenin desteğiyle barınağın ününün dünya çapında duyulduğunu kaydetti. Marmaris’e gelen yabancıların ülkelerinde yaptığı olumlu yayınlar sayesinde destekçilerinin artığını vurgulayan Thirkill, "2004 ve 2005 yıllarında İngiltere’deki Uluslararası Hayvan Sosyal Yardım Fonu (International Funding For Animal Welfare-IFAW) tarafından ’Sürekli olarak sokak hayvanlarına bakan dünyanın en iyisi’ unvanına iki kez layık görüldüm. İngiltere Kraliyet Sarayı’nda plaketimi kraliçenin kuzeni Baroness Gale’nin elinden aldım. Törende ünlü oyuncu Lisa Barbuscia’ya da plaket verildi. Gecenin görüntüleri Animal Planet televizyonu yayınladı. Bu ödülü Türkiye’de yaptığım bu çalışma için aldım ve bir Türk kadar mutlu oldum. Zaten, Türk vatandaşı olmak için müracaat etmiştim" dedi.
11 YILDIR ELEKTRİK BEKLİYOR
Barınağın artık bir yeri olmasına rağmen sorunların bitmediğine de dikkati çeken Thirkill, yaşanan sıkıntıyı ise şöyle anlattı:
"Türkiye’de her güzelliğin arkasında mutlaka bir ama yatmakta. Barınağın bulunduğu alan Milli Park çıkınca büyük şok yaşadık. Çünkü bu, hiç elektrik ve suyumuzun olamayacağı anlamına geliyordu. Belediyenin her hafta mazot verdiği, sürekli arıza yapan, çok ses çıkaran, kısa aralıklarla çalışması gereken küçük bir jeneratörle bunca yıl idare ettim. Haftada 2-3 defa itfaiyenin getirdiği suyu kullanıyorum. Yazın hayvanları serinletmek için sürekli buz bulma, kışın da hasta hayvanları sıcak tutma yarışındayım. Elektrik yok, kabul ettim. Kışın hasta hayvanları ocakta kaynattığım sıcak suyu şişelere koyarak yaşatmaya çalışmak artık beni yoruyor. Çünkü bu şişeleri değiştirmek için her 3 saatte bir kalkmak zorundayım. Bunca yıl tek başıma çalıştığım için yoruldum. Artık yaşlandım. Barınaktaki iş bitiyor gece duş yapmak istiyorum, jeneratörün düğmesine basıyorum ama çalışmadığında dünyam kararıyor. O anda dağ başında ve yapayalnız olduğumu hissediyorum. Bazı köylüler elektriksiz yaşıyor ama benim yaptığım işte elektrik şart. Burayı bir hastane gibi düşünmek lazım. Hasta hayvanların ilaçlarını sıcaktan korumam lazım: bunun için de buzdolabı gerek. Ancak, elektriğimiz yok. Yetkililerden öncelikli isteğim barınağa elektrik üretilmesi için güneş panelleri konulmasını sağlamaları."