Güncelleme Tarihi:
Babadağ’a çarpan bulutlar
ELİMDE Orhan Tez'in bir dizi kitabı var. Şiir, deneme, öykü, günce kitapları. Fotoğraf Türküsü, Oldu İşte ve Herşey Zamanı Gelince, Tez'in şiirlerini topladığı yapıtlar. Aslında bunlara kitap demek biraz zor. Daha çok broşür irisi. İlk şiirlerinde içeriği biçime hapseden, bu yüzden şairaneliği ikinci plana iten Tez'in son şiirleri daha bir olgun. Özellikle şiirini biçime kurban etmediği yapıtlarını büyük beğeni ile okudum. Duygulu, usta işi:
Sırtım duvara dayalı
Bir yastık var belki yok
Gözlerim tavana çakılı
Karnım aç belki tok
Kalbim duraksız bir kuş
Aşığım sana belkisi yok
Denizin Sitemi, İtirafname, İstanbul'da Değişir İnsanın Huyu şiirleri bu dediklerime en güzel örnek.
Orhan Tez'in öykülerini topladığı kitabı Duyan da Birşey Yaptığımız Sanacak. Bir de Denizin Utancı var. Denemelerini topladığı ödüllü bir kitap. Oldum bittim deneme türüne ısınamadım. Montaigne'in denemelerinin dışında hep yorulmuşumdur okurken. Aslında bu bahaneleri sıralarken, Tez'in diğer kitaplarından kaçıp, sözü Fethiye Günlüğü'ne getirmek istiyorum. Çünkü tüm kitaplarını büyük bir dikkatle okudum. Ancak Fethiye Günlüğü bir başka. Sanki bir kitap okumuyorsunuz, Gün gün Fethiye'yi yaşıyorsunuz. Havası, denizi, denizinin rengi, kumsalı, turisti, kış gelende dolan kahveleri, sanatçıları, söylenceleri ile yaşıyorsunuz kıpır kıpır bir Fethiye'yi. Bazen üşüyorsunuz, bazen sıcaktan bunalıyorsunuz. Akıcı, hani ele alınınca bir türlü bırakılamayan kitaplardan. 25 ekimde başlayan günlerin serüveni bitmeden, Likya'nın 7 kentinde geziyorsunuz, bir yanadan bilgilenerek.
Tez, şiirlerinde, günlüğünde, öykülerinde yağmur temini sıkça kullanıyor. Belki de kendisiyle özdeşleştiriyor yağmuru ve bulutu. Çünkü Tez, Babadağ'a çarpan yağmur yüklü bulutlar gibi bazen rahmetini, bazen zulmetini bırakıyor Fethiye toprağına.
Sanatçı, öykülerini topladığı kitabına Duyan da Bir Şeyler Yaptığımızı Sanacak adını vermiş. Valla duyan bir şey yaptığını sanır mı, sanmaz mı bilemem. Ama Orhan Tez'in kitaplarını okursanız birşeyler yazdığını göreceksiniz. T.K.
DOSTLUKLARDA
Aksi bir rüzgár çıktı
Sevgiyi budayan kuşku
Başım ağrıyor
O günlerin artığı birkaç anı
Soğukluğun gizlice başlaması
Şaşkınım
sesime sevinç yakışmıyor
Geçmişe gömdüğüm merhaba
Yorulup sızan hoşgörü
Başım ağrıyor
Çadırını toplayan coşkulu geceler
Bana içerleyen acılar
Şaşkınım
Sesime sevinç yakışmıyor
Fırtına gören denizler
Yağmur görmeyen topraklar
Başım ağrıyor
Can'ı uğurlarken akan gözyaşım
Çağın avucunda boğulan dostluklar
Şaşkınım
Sesime sevinç yakışmıyor
Süreyya BERFE
GEL
Hadi gel sevgilim
Seninle tanıştığımız
Sahilin o en güzel olduğu yere
Gözlerin denize renk versin
Deniz kıskansın gözlerini görünce.
Gelmedin.
Kaç kez oldu beni aldattığın?
Ben öksüz, deniz öksüz kaldık birlikte
Gözlerinde bir dünya kurmuştum
Umut ve güzelliklerle dolu
Bir yuvamız olacaktı mutlu
Sevecektik birbirimizi
Ömür boyu
Gelmedin.
Aldatılmak kaderim mi bilmem
Söz vermiştik birbirimize
Hiç ayrılmayacağız diye
Ben öksüz, deniz öksüz niye?
Kayaların en sarp olduğu
Ölümün mutlak olduğu
Zirveye tırmanacağım
Boşluğa bırakacağım kendimi
Tüm acılarım bitsin diye.
Özcan NEVRES
SEVİYORUM SENİ
sevinçlerin acılara karıştığı gecede
sırat köprüsünde cambazlığa hayır diyemem
kasırganın önünde yönsüz bir yaprak
gibi uçup gidince başımdaki şapka
kirpiklerimin ucunda sağnak, ağlayamam
pisem pisem yağmur yağdıkça
seviyorum seni
son yaktığın şamdan hala duruyor başucumda
mumun gözyaşı donup kalmış alevlerde
çırpındıkça batıyorum gecenin zifiri karanlığına
görmezler bile görme yarışında seni çoktan geçti
şişeden kadehime akıyor sana söyleyemediklerim
yudum yudum içtikçe
seviyorum seni
bir zamanlar, aaahh bir zamanlar
baharın en renkli kelebeği bizdik
ayrılık buluşmanın yeldeğirmenidir derler
kavuşmanın sevincini türk filmlerinden öğrenmedik mi
‘‘kapıyı kapat, unut’’ diyor kör olası kör şeytan
kim ne derse desin her dört mevsimde
seviyorum seni
her gece gökyüzü sessizce yıkılır üstüme
karanlıkta deprem sonrasını yaşarım kendimce
çığlıklarımda adın kaybolur sesimin tonlarında
kayıp listelerinde sanki adın yazılı gibi
sensizliğin hüznünü yazmak düşünce payıma
her sevda şiiri yazdıkça
seviyorum seni
Mehmet GENÇ
Haftanın şiiri
DİPSİZ KUYU
Ben bir kuyuyum derin mi derin
Yosun tutmuş öyküsü duvarımda çilenin
Aylar, yıllar geçiyor
İçime kimseler eğilmiyor
Su çekmiyor kovamdan, içmiyor...
Böyle mi olmalı benim kaderim?
Taşıp dışıma
Çoban ayakları okşamak isterim
Kana kana içilmek, doyulmak isterim...
Neden düşmüyor içime
dost bir insan gölgesi?
Yıllardır duyduğum
hep köpek uluması, kurt sesi...
Ne olur yanıbaşımdan bir kişi geçse
Varsın beğenmesin suyumu
Çekmesin, kırsın kovamı
Ama bir yudumcuk içse...
Erhan TIĞLI
UNUTSAM
Şemsiyemi unutsam dışarı çıkarken
Tesadüf bu ya
Mevsim yağmurları bastırsa aniden
Islansam sırılsıklam...
Yoksa kafama takılır bulutlar
Damlaların hatırı bende kalır
Elif YAVUZ