Güncelleme Tarihi:
Öteki çocukların ağabeyi
İNSAN bir sevgiliye şiir yazabilir. İnsan bir çiçeğe, büyüleyen bir doğa görüntüsüne, acıya, özleme şiir yazabilir. Ama Hüsnü Birman tutmuş Olmayan Kadına (*) şiirler yazmış. Valla bana sorarsanız iyi de etmiş. Hem de iki kere iyi etmiş. Çünkü kitabın ilk sayfasında ‘‘Dünyaya gelen her insanın bir görevi olduğuna inanıyor ve kimsenin isteyerek kötülük yapmayacağını düşünüyorum’’ demiş. Bu düşünceden yola çıkarak da, kitabın tüm gelirini sokak çocuklarına (daha doğrusu gidecek yeri, kimi kimsesi olmadığı için sokakta kalmış çocuklara) bağışlamış.
Arkadaşı yalnızlık
BİRMAN'ın şiirlerine genellikle yalnızlık duygusu egemen, öyle ki yalnızlığı sanki yanında taşır, nereye gitse onu da götürür. Onunla konuşur onunla içer, somutlaştırır yalnızlığı:
Ben ve yalnızlığım
İki arkadaş
Yer beğenmeyiz geceleri...
Orası senin, burası benim.
Ne kadar meyhanesi varsa şehrin
Dolaşırız...
Nerede
hangi meyhanede olursak olalım,
Hep,
Ama hep seni anlatırız kadehlere...
Önce sana içeriz
sonra bana.
Yalnızlığıma ve yine sana...
Şiir de yazarız arada bir.
Güleriz, ağlarız da...
Ben ve yalnızlığım
İki arkadaş.
Orası senin, burası benim
Ne kadar meyhanesi varsa şehrin
Hepsini biliriz
BİR de sürekli sevgi arayışındadır Birman. Kitaba adını veren Olmayan Kadın, bir arayışın simgesidir aslında:
Olmayan kadını aradım.
Bitmeyen şarkıyı dinledim.
Çook rüzgarlar yedim.
Soğuk çöllerde gezdim.
Doğmayan kadını bekledim.
Bulduğumu zannettim.
Islak denizler gördüm.
Konuşamadım, titredim.
BU arayış bazen öyle güçlenir ki, ölümü bile sevginin içinde arar sanatçı:
Sevmek istedim kumrular misali.
Öpmek istedim sessizce.
Öperken sevmek,
Severken ölmek istedim.
BU örnekleri çoğaltmek elbette mümkün. Ama biz, bu kadarla yetinelim. Siz en iyisi nerede Olmayan Kadına kitabını görürseniz bir adet alın. Hem bir yalnızlık şairinin şiirlerini okuyun, hem de ödeyeceğiniz ücret ile öteki çocuklara umut olun, geleceklerine karınca kararınca katkıda bulunmanın iç huzurunu duyun. Çünkü Hüsnü Birman bu kitabın tüm gelirini resmi adı Sokak Çocukları ve Yardıma Muhtaç Çocukları Koruma, Topluma Kazandırma Vakfı'na (ÇOKOV) yani, gidecek yerleri olmadığı için sokakta kalmış çocuklarımıza bağışlamış. T.K.
(*) Olmayan Kadına. Hüsnü Birman'ın şiirleri. Ajans & Matbaacılık yayını.
HAFTANIN ŞİİRİ
KENDİNE DOĞRU
Yollar dönüyor yaşamlara doğru
Bulutlar örtüyor yalanları
Kavuşma mutluluğu sararken kimini
Ayrılık savuruyor acıyla kalanları
Yapraklar dökülüyor geçtiğin yerlere
Bir kuş kanadı selamlıyor rüzgarını
Adım atışların gömülüyor toprağa
Bırakıp gidemiyorsun arkanda yarını
Sevgi bakışlarından gözyaşları çağlıyor
Ruhun sana koşarken açıyor kollarını
Bilinmeyen biri bir şarkı mırıldanıyor
Ortak ediyorsun yaşamına yaşamını
Ece İDİL
DELİRTEN SEVDA
Bak şu adama,
Benim vefasız sevgilim
İyi bak
O, bir sevda uğruna,
Aklını yitirmiş bir deli.
Bir baştan bir başa
Durmadan adımlar
Bu uzun caddeyi.
Caddenin ucundaki çeşmede,
Saçlarını ıslatır,
Yürür caddenin öbür ucuna,
Bir vitrin camının karşısında
Tarar kurumuş saçlarını...
Nice kez tekrarlanır
Bu saç ıslatmalar
Ve taramalar gün boyu.
Hüzünle harelenmiş gözleri,
Gelene geçene bomboş bakar.
İşte sevgilim
Aşk dedikleri
Sevenleri böylesine yakar.
Bu deli
vefasızlığını anımsattı bana.
Ve beni, deli eden o
Sevda günlerimizle birlikte.
Gidip elinden
Tutasım geldi o delinin.
Soracaktım ona
Değer mi be kardeşim,
Değer mi?
Bir vefasızın uğruna
Böylesine akıl yitirmek.
Tüm bedenim sarsıldı
Korkuyla
Ya ben, ya ben de
Delirirsem birgün
Vefasızlığın yüzünden.
Kaç ay oldu terkedilmişliğim?
Yoksa yılları mı buldu?
Bilmiyorum
Geçmişte kalan
O güzel günlerimizi
Arıyorum ama
Bulamıyorum.
Beni deli eder mi bu sensizlik?
İnan bana sevgilim,
Çok... Ama çok korkuyorum.
Özcan NEVRES
ELDESİZ ÇAĞRI
Eldesiz çağrı bu benim yaptığım biliyorum,
Gel diyeceğim, gelmek isteyeceksin, gelemeyeceksin,
Aynı şehirde
Ve aynı insanlar arasında
Yalnızlığı yaşayacağız,
Gözlerimizin bir yerinde
Her an çaresizliği taşıyacağız...
Dünyalarımız mı farklı, hayallerimiz mi
Bunca umidi boşuna mı besledik,
Gün oldu birlikte ağladık,
Gün oldu birlikte güldük,
Hiç eğilmedik, hiç bükülmedik,
Sevgimiz gibi alnımız da açıktı
Dimdik durduk ve yürüdük...
Eldesiz bir çağrı bu benim yaptığım biliyorum
Olmayacak bir duaya amin demek gibi birşey
Seni istemek, ellerini, gözlerini, sözlerini istemek,
Sana aşık olmak, seni delicesine sevmek,
Ve beklemek... bir gün döneceğim umuduyla,
Beklemek... beklemek... beklemek...
Oysa sen hiç gelmeyeceksin,
Seni beklemekle geçen yıllar
Yaşlandıracak beni,
Saçlarım beyazlayacak, yüzüm kırışacak,
Her geçen senede kavuşma umudum biraz daha azalacak,
Ağlayacağım, kahredeceğim kötü kaderime,
Sen hiç duymayacaksın, bilmeyeceksin...
Eldesiz bir çağrı bu benim yaptığım biliyorum
Elde var bir, demek için neler vermezdim ki,
Yanımda olman
Benimle olman için nelen vermezdim ki ,
Gözü kör olsun böyle kaderin,
Eldesizliğim, çaresizliğimden,
Yokluğunda bilemezsin nasıl akar gözyaşlarım,
Gözlerimden yüreğime, yüreğimden gözlerime,
Sessiz... ve derinden.
Mustafa YAVAŞ
GECE
Gece sessiz,
Ay dolun...
Güneşe soğrulmuş
Sağalmada deniz...
Oynar minesinde yakamozlar
Tünemiş terasında kuşlar
Fısıldaşır dudaklar
Sessiz.
Gece sessiz,
Dünya ongun...
sinmiş gecenin koynuna
İnci kolyesi sahilin...
Sunar mis kokusunu çiçekler
Esintisiyle meltemin...
Kavuşur dudaklar
Sessiz.
Gece sessiz
Canlar engin...
Başlar senfonisi
Cırcır böceklerinin...
Çağlar gün boyu susmuş yürekler...
Tuzlu tenlerinde bedenlerin
Sürünür dudaklar...
Sessiz.
Hüsnü YURTTAŞ
SEVGİLERDE
Sevgilerde sevmeyi sevilmeyi
Sende öğrendim
Hiç yaşamadığım güzellikleri yaşamayı
Tatmadığım duyguları algılamalı
Sende öğrendim
Geceleri hayallerde
Gündüzleri düşlerde yaşamayı
Gözbebeklerinin derinliklerine
Dalmayı
Bir daha hiç gelmeyecekmişiz
Gibi yaşamayı
Sende öğrendim
Özlem ÜNVEREN
OL
Dostluğa açılan kol
Sevgiye giden yol OL
Evreni ışıtan güneş
Kötüleri yakan ateş OL
Çatlayan toprağa yağmur
Kuruyan dudağa yaş OL
İyilere baş
Kötülere savaş OL
Yalnıza yoldaş
Yoksula sulu aş OL
Hiç bir şey olamazsan, git
Zalime atılan taş OL
Erhan TIĞLI
SANA OLAN SEVGİMİN KELİMELERLE İFADESİ
Gökkuşağının güzelliğini seyrederken
burnuma düşen bir kaç damlacık
Günlerce toprağın altında mahsur kalmış
bir fidanın
gün ışığına çıktığı andaki ürkekliği
Yeni doğan bir bebeğin
ilk tebessümüyle duyulan heyecan
Tıpkı karıncaların
kendinden büyük bir ekmek
kırığını yuvalarına
taşıdığı andaki
kan-ter içinde kalışı gibi
SEVİYORUM SENİ
Seneler sonra karşılaştığın
bir dostuna ne diyeceğini
bilememe heyecanı
Sevdiğinden ayrılanın bir şişe şaraba
güzel günleri meze yapması
Her doğan güne başlarken
bir saksı çiçeği sulayıp
çayırların içinde kalmış bir evet gibi
SEVİYORUM SENİ
Aşkın nice gözkapağını
çarmıha gerdiği geceler
Sadece seviyorum diyerek değil,
aşkı uğruna ölüme meydan okumuş
Leylalar, Keremler
Bir gün sonsuzluğun ortasında
birleşecek ellerin
hayalini kuran gönüller gibi
Tülin ÖZGÖNÜL
EY BİÇARE ÖMRÜM
Seni düşünmek suçmuş bunu anlıyorum
İnan ki yaprak gözlüm sana doyamıyorum
Sürç-i lisan ettiysem bağışla beni n'olur
Sana nasıl yar olsam ya da sensiz var olsam
Yıldızların arasından çaldım o yari
Hayatımın baharı oldu sevdim sevildim
Silme onu yazgımdan ey biçare ömrüm
Ona nasıl yar olsam ya da onsuz var olsam
Fatma KOŞTAN
AĞLIYOR, ÜŞÜYORUM
İpince bir yağmur yağıyor
Gök gürlemiyor
Şimşek çakmıyor
Ne saçlarım ıslanıyor
Ne de giysilerim
Tek ıslanan yer yüzüm ve gözlerim
Ağlıyorum
Buz gibi bir rüzgar esiyor
Sesi yok, tozu yok
Ne elim hissediyor
Ne de bedenim
Tek üşüyen yer yüreğim
Üşüyorum
Bir sevgi bitiyor
Bir rüyanın bitişi gibi
Hayalden gerçeğe dönüş sanki
Ne sen hissediyorsun
Ne de ben
Tek hisseden gözlerim ve yüreğim
Ağlıyorum
Üşüyorum.
Eser ASLANLI