Şiirleriniz

Güncelleme Tarihi:

Şiirleriniz
Oluşturulma Tarihi: Ekim 24, 2000 00:00

Hazırlayan Talat KIRCAN
Haberin Devamı

Yolumuzu aydınlatanlar

KENTLERİ kent yapan, taşı toprağı, binaları yolları değil, yetiştirdiği ve onu yücelten kişilerdir. Halikarnas Balıkçısı ve Zeki Müren olmasaydı, Bodrum, bugünkü Bodrum olur muydu? Sanmıyorum

ŞÜKUFE Başman da yaşadığı kenti yüceltenlerden biri. Bugün 79 yaşında... Eğitimini en iyi şekilde tamamlamış, gerçek bir Cumhuriyet annesi. Aileden iyi bir eczacı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında yüksek öğrenim görmüş az sayıdaki genç kızlardan biri. 1938 yılında Eczacılık Okulu'na başladıktan bir hafta sonra Atatürk ölmüş, O'nun aziz naaşına Dolmabahçe Sarayı'ndan Haydarpaşa Garı'na kadar eşlik eden müthiş kalabalığın içinde o da vardır. Şükufe Başman okulu bitirdikten sonra, İzmir'e döner. Eczanenin başına geçer. 3 gecede bir gelen nöbetleri kendi tutar. Yalnız nöbet tutmakla kalmaz, o zamanlar bazı ilaçları eczacılar yaptığı için, laboratuvarda, ilaçlar, merhemler, gargaralar, yapar.

BİRGÜN köylülerin getirdiği yaralı bir kartalı tedavi eder, ancak yaşatmayı başaramaz. O kartalı gömmeye kıyamaz ve içini doldurarak, eczaneye koyar. Yıllar sonra kızı, bir ara kartalı kaldırır. Bütün müşteriler sözbirliği etmişcesine hesap sorarlar:Kartalımız nerede, ne yaptınız kartalımıza... O kartal nasıl eczanenin sembolü olduysa, Şükufe Başman ve onun gibiler de Karşıyaka'nın simgesi olmuşlardır artık. Yalnızca Karşıyaka'nın değil, Cumhuriyetin de simgesi olmuşlardır. Çünkü, Cumhuriyet ilkelerinin yaşaması için ne gerekiyorsa onu yapmıştır, öyle yaşamıştır Şükufe Başman.

BİR simge kadının bu örnek yaşamöyküsünü kısaltarak genç gazeteci Cevdet Florat'ın Atadost Yayınları arasında çıkan ‘O Bir Karşıyakalı’ adlı kitabından aldım. Bir Karşıyaka tutkunu olduğu anlaşılan Florat'ın kitabı her İzmirli'nin, özellikle de her Karşıyakalı'nın elinin altında mutlaka bulunması gereken bir kitap. Tertemiz baskısı ve dizaynıyla, doyurucu içeriğiyle, güzelim fotoğraflarıyla bir kaynak kitap. Kitapta, Selçuk Yaşar'dan Sancar Maruflu'ya, Erol Özışıkçılar'dan Kemal Baysak'a Karşıyaka'ya damgasını vurmuş ya da ömrünü adamış 51 kişinin yaşamöyküleri duru, samimi bir üslupla anlatılıyor.

Karlı dağdaki ışık

İSKENDER Iğdır, 17 Ağustos depreminde yaptıklarıyla 65 milyonun gönlüne taht kuran AKUT'un bir üyesiydi. Bu gencecik adam, başka hayatlar kurtulsun diye, girdiği bu gönül işinin parçası olan bir eğitim tırmanışına başlamıştı. Bir soğuk şubat günü, İskender koparılmış bir gelincik gibi karlı kayaların üstüne, acı haberi bir dinamit gibi yüreklerimize düştü. 3 gün düştüğü yerde kaldı. O güne kadar adını bile duymadığımız o genç adam için dualar ettik. Aldığımız hernefesi tutabildiğimizce içimizde tuttuk, ona can olsun diye. İki gün boyunca, o üşümesin diye daha sıkı sarındık yorganlarımıza, battaniyelerimize. Hep umutla bekledik sağ haberini, ama olmadı. İskender, bizim enkaz altındaki, kar fırtınalarındaki oğullarımıza, kızlarımıza nasıl sahip çıktıysa, şimdi İzmir Yalı'dan Gülizar Mantoğlu ve milyonlar ona sahip çıkıyor. Belki de hiç görmediği, o güne kadar adını bile duymadığı İskender için bir şiir yazıyor. Duru, içten ve duygulu:

ŞÜKUFE Başman ve İskender Iğdır... Birbiriyle hiç ilgisi yokmuş gibi görünen iki insan. Biri bir meşale gibi Cumuriyetimizin yolunu aydınlatıyor. Onun içindir ki: Bütün iyilikler üstüne yağsın. Bütün sevgiler üstüne yağsın. Değerbilir gençlerin vefası üstüne yağsın.

DİĞERi, insanı hangi değerlerin insan yaptığının somutlaşmış bir örneği. Başka yaşamlar kurtarmak için, vurulmuş bir dağ kartalı gibi, koparılmış bir gelincik gibi, 31 yaşında, karların üstüne düşmüş. İnsanlığın yolunu aydınlatıyor. Onun içindir ki: Dünyanın bütün ışıkları üstüne yağsın. Üzerine düştüğü karların beyazlığı üstüne yağsın. Kuş sesleri ve menekşe kokusu ve ulu ağaçların serinliği ve bütün kır çiçekleri üstüne yağsın... T.K.

DAĞLARIN OĞLU

Başı dumanlı, başı karlı yüce dağım

Büyüledin yine,

Dağların oğlu sihrine kapılır.

Buza kesmiş hava kolay değil,

Adım adım zirveye ulaşır.

Bu adsız duygu, sonsuz doyumdur

Hücre hücre can, dolu dolu soluk

Çizgide yaşam soylu mutluluktur.

Ağrı'nın bağrında, gerçeğin kucağında

kar beyazı, güneş aydınlığında

Yaşamdan ölüme

Çoğalıp ışımaktır.

HAFTANIN ŞİİRİ

YAŞAYACAK CUMHURİYET

Bizim çocukluğumuzda

Başka kutlanırdı Cumhuriyet Bayramı.

Meydanlarda kurulan takları süslerdi

Bayraklarla, defne yaprakları.

Çalardı davul zurna,

İsteyen katılırdı, kasapla horona.

Çoluk-çocuk elde bayrak

bir o yana, bir bu yana koşardık

Yaşa, varol nidalarıyla

Coştukça coşardık

İşte, böyle kutlardık biz Cumhuriyet'i

Belki hiç düşünmeden

Cumhuriyet'in nasıl kurulduğunu.

Antep'te Şahin Bey'in vatan aşkı için

Düşman süngüsüyle delik deşik oluncaya kadar

Ölümüne vuruştuğunu...

Hasan Tahsin'in İzmir Konak'ta

Bağımsızlık için,

Düşmanın üzerine bomba atarak

Ölümle nasıl buluştuğunu

Ve Sütçü İmam'ın, Maraşta

Türk'ün şeref ve namusu için

Şahinleşerek

Düşman askerini nasıl vurduğunu...

Derin derin düşünmeliydik

Cumhuriyetin destanını

Cumhuriyet'in doğuşunu...

Düşünmedik, düşünemedik

Cumhuriyet'in değerini.

Susuz kaldı, ışıksız kaldı,

Cansız kaldı Cumhuriyet.

Horlandı, hırpalandı, yoruldu...

Bugün, gafletlere eklenmek üzere ihanetler

Ey toplumun gören gözleri...

Özümüzü, sözümüzü ölümsüzleştiren şairler,

Ey mürekkebi şehit kanından daha aziz alimler,

Ey karanlığa ışık olan aydınlar,

Ve ey halkın nabzını elinde tutan

Halkın kulağı, halkın dili yazarlar...

Hani, neredesiniz?

Gün, bu gündür.

Susmak değil, konuşmak günüdür...

Durmak değil, Cumhuriyet'i kucaklamak günüdür.

Duymuyor musunuz,

Edirne'de, Afyon'da, Ağrı'da, İzmir'de

Bir ses yükselmeye başladı Anadolu'da.

Bir ses yükseliyor Ankara'da, Anıtkabir'de

Bu ses, şühedanın sesi

Bu ses, Cumhuriyet'e can verenlerin,

kan verenlerin sesi.

Dinleyin, duyun bu sesi...

Cumhuriyet'i kutlamak yetmez

Korumak, sevmek, inanmak gerek.

‘‘Yaşa, varol’’ demekle

Yaşamaz Cumhuriyet.

Cumhuriyet'e ışık

Cumhuriyet'e güç,

Cumhuriyet'e nefes,

Cumhuriyet'e can ve kan olmak gerek.

Ve şimdi altmış beş milyon insan

Tek bilek, tek yürek, tek nefes

Haykırıyoruz dünyaya, bilsin herkes

Susmak gaflet, susmak ihanet....

Sonsuza kadar yaşatacağız,

Yaşayacak Cumhuriyet

Natık HACIÖMEROĞLU

ADI YOK

Gece yarısını vurunca saatler

Yorgun gönlümden firar eder hüzünler.

Bitkin, uykusuz düşünceler

Alır başını, karanlığa dalar gider.

Oysa, vefasızlığın adı yoktu

Olmadığın zaman hayalinin

Hayal gibi güzel gözlerinin

Deniz kokan ellerinin

Tıpkı vefasızlığın gibi

Adı yoktu...

Nefret ettim senden

Serseri sevginden, unutamadım.

Belki yoktun, belki bir daha olmayacaktın

Ama sevgin, ama vefasızlığın

Bir kurşun olup

Binlerce defa vurdu yüreğimden...

Buna da dayanırım hayat

Buna da dayanırım.

Belki senin için değil de

Sende kalan öbür yanıma ağlarım.

Umursamazsın, bir de üstüne gülüp geçersin

Kimbilir şimdi nasıl rahatsın

Yaşam girdabında ben yalnız

Sense, kendine bile aldırmazsın...

Bülent DEMİR

ÖZLERSEN

Gün gelir ellerimi özlerse bedenin

Rüzgarlara bırak kendini

Usulca dokunurum saçlarına

Pervasızca dolanırım bedenine

Gün gelir öpüşlerimi özlerse dudakların

Yağmurlara çevir yüzünü

Hasretle değerim yanaklarına

tutkuyla damlarım dudaklarına

Gün gelir beni özlersen

Rüyalarda ara

özlemle alırım kollarıma

sevgiyle sarılırım boynuna

Gün gelir özlersen

Gözlerini kapat ve hisset

Ben olurum yanında

Eser ASLANLI

YAĞMUR KAÇAĞI

Elimden tut yoksa düşeceğim

Yoksa bir bir yıldızlar düşecek

Eğer şairsem beni tanırsan

Yağmurdan korktuğumu bilirsen

Gözlerim aklına gelirse

Elimden tut yoksa düşeceğim

Geceleri bir çarpıntı duyarsan

Telaş telaş yağmurdan kaçıyorum

Sarayburnu'ndan geçiyorum

Akşamsa eylülse ıslanmışsam

Beni görsen belki anlayamazsın

İçlenir gizli gizli ağlarsın

Eğer ben yalnızsam yanılmışsam

Elimden tut yoksa düşeceğim

Yağmur götürecek yoksa beni.

Attila İLHAN

İKİSİ

Her zaman

İki şey

Öldürür beni

Biri ekmek

Diğeri toprağın

Yağmur sonrası

Mis kokusudur...

Ekmek benim

Yaşam kavgamdı

Öldük uğrunda

Yersiz zamansız

Toprağın koynunda

Sarılıp yattığım

Kara sevdamdı

Birini ötekinden

Hiç ayırmadım

Selahattin SERT

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!